Wednesday, September 10, 2008

Zana: Kendi dilimizi kendimiz geliştirmeliyiz

DEP eski Milletvekili Leyla Zana, Kürtlerin kendi diline sahip çıkarak, kendi kurumlarında Kürtçeyi geliştirebileceğine vurgu yaparak, 'Devletten de taleplerimiz var. İlk başta anadilin yasal güvenceye alınması gerekir, asimilasyon ve engellerin kaldırılması gerekir. Dilin gelişebilmesi için koşulların sağlanması gerekir' dedi.

anadilde_egitim_batman_leyla_zana


Batman'daki 'Anadilde eğitim istiyoruz' talebiyle gerçekleştirilen mitingde son olarak DEP eski Milletvekili Leyla Zana konuşma yaptı. Dilin anlam ve önemine dikkat çeken Zana, dilin bir milletin haysiyeti, şerefi, varlığı ve onun yaşam gerekçesi olduğunu söyledi. Ramazan ayında oruç tutan bir insan için su ve yemek kendisi için ne kadar kutsalsa bir halkın dilinin de o derece kutsal ve vazgeçilmez olduğunu belirten Zana, 'Bir halk kendi diline sahip çıkmazsa başka bir halkın sahip çıkmasını beklemesin. Halkın kendini var edebilmesi için öncelikle kendi diline sahip çıkıp yaşatması gerekir. Aynı zamanda bir egemen güç bir halkı yok etmek istiyorsa, ilk başta onun dili ve kültürüne yönelir. Dolayısıyla bizde kendi varlığımızı sürdürebilmemiz için dilimizi yaşatacağız ve geliştireceğiz. Millet, toprak, tarih ve kültür bir bütündür. Birisi olmadan diğeri olmaz. Bunların bir arada yaşaması gerekir' diye konuştu.kurt_ogrenci_anadil_yuruyus1
'Kendi dilimizi geliştirebiliriz'
'Çavê li deriyan xwelî li seriyan (Beklentisi olanın kafasına toprak yağar' şeklindeki Kürt atasözünü hatırlatan Zana, şunları söyledi: 'Biz kafasına toprak yağan bir millet değil, namuslu ve şerefli bir milletiz. Kendi dilimizi geliştirelim. Ve yaşamın her alanında kullanalım. Bütün eksiklerimizi gidereceğiz. Şu an da 15-20 yıl öncesine oranla çok çok avantajlıyız. Dilimiz, kültürümüz, her şeyimiz inkar ediliyordu. Ancak verilen mücadeleyle kültür kurumlarımız, basınımız gibi birçok alanda kurumlarımız gelişti. Bu kurumlar üzerinde her yerde her zaman çok rahat bir şekilde Kürtçe eğitimi verebiliriz. Kendimizi bu konuda geliştirebiliriz. Devletten de taleplerimiz var. İlk başta anadilin yasal güvenceye alınması gerekir, asimilasyon ve engellerin kaldırılması gerekir. Dilin gelişebilmesi için koşulların sağlanması gerekir.'
Zana'nın konuşmasının ardından Bahar Kültür Sanat Merkezi (BKSM) kadın müzik grubu Koma Nûjen, sahne aldı. MKM sanatçısı Bülent Turan'ın vereceği konserle miting sona erecek. BATMAN (DİHA)

'Kürtçe resmi dil olarak kabul edilsin'

TZPKurdi Sözcüsü Qahir Bateyi, Kürtlerin 'Demokratik özerklik' talebi ve kültürel haklarının tanınması gerektiğine dikkat çekerek, Kürtçenin resmi dil olarak kabul edilmesi ve yasal güvence altına alınarak, eğitim dili olarak kullanılmasının önündeki engellerin kaldırılmasını istedi.

anadilde_egitim_batman_qahir_bateyi

Batman'daki 'Anadilde eğitim istiyoruz' mitinginde konuşan TZPKurdi Sözcüsü Qahir Bateyi, Kürtçeye dönük taleplerini dile getirdi. Kürtlerin 'Demokratik özerklik' talebinin ve hakkının tanınması gerektiğini dile getiren Bateyi, 'Şimdiye kadar dil ve kültür üzerinde uygulanan inkar ve asimilasyon giderilmeli. Kürtçeye pozitif ayrımcılık uygulanarak, gelişmesi için yasal güvence altına alınmalı. Bütün okullarda Kürtçe eğitim verilmeli. Kürtçe eğitimin gelişmesi için ekonomik ve teknik olanakların sağlanması gerekir. Türkiye hükümetinin artık inkar ve imha politikasından vazgeçerek, Kürt dilini resmi dil olarak kabul etmeli. Dünyada bütün halklar Allah tarafından yaratılmış. Bir dilin inkarı demek Allah'ın inkarı demektir. Türkiye, Kürtler ile birlikte Allah'ı da inkar ediyor. Artık bu inkardan vazgeçmeliler' diye konuştu.
Kürt sanatçıları ve siyasetçilerine de çağrıda bulunan Bateyi, her yerde ve her zaman Kürtçe konuşulmasını isteyerek, 'Kürt sanatçıların da bu yönlü çalışma yürütmesi gerekir' dedi.
DTP Siirt Milletvekili Osman Özçelik, Kürtlere yönelik beyaz katliam, asimilasyon ve inkardan vazgeçilmesi gerektiğini vurguladı. 'Bu hiçbir yerde kabul edilemez bir durumdur. Kürtlerin kültür ve dil hakkı yasal güvence altına alınmalı' diyen Özçelik, şunları ifade etti: 'Bir Kürt çocuğu 6 yaşına kadar Türkçe bilmiyor. Ancak ilkokula başladığında yeni bir dille tanışıyor. 6 yol boyunca öğrendiklerini hafızasından silmek zorunda kalıyor. Bu bir katliamdır, asimilasyondur. Türkiye devleti ilk önce Kürtlerin kültür ve dillerini inkar ediyordu. Ancak özgürlük mücadelesinin gelişmesiyle beraber Kürtçeyi tanıdı. Ancak herkes kendi evinde konuşabilir. Mücadelenin ilerlemesiyle birlikte artık kurs açabilirsiniz denildi. Ancak bununla yetinmiyoruz. Diyoruz ki, Kürt ve Türk halkı kardeştir. Türklere tanınan hakların hepsi Kürtlere de tanınması gerekir. Kürtlerin de her alanda kendi dilleriyle eğitim hakkına sahip olması gerekir.'
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın anadil ile ilgili mesajının okunması sırasında ise alanda bulunan binlerce kişi, 'Bijî serok Apo' ve 'Bi can bi xwin em bi terene ey serok' sloganlarını attı. BATMAN (DİHA)

Dünya’da Anadil Sadece Türkiye'de Yasaklanıyor

anadilde_egitim_batman_bengi_yildiz


DTP Batman Milletvekili Bengi Yıldız, Kürtlerin ve Kürtçenin 80 yıldır inkar edildiğini, bunun dünyanın hiçbir yerinde yaşanmadığına dikkat çekerek, 'Her yerde Kürtçe eğitim için mücadele vereceğiz. Bunun için 'Êdî bes e' diyoruz. Kürt halkına da sesleniyoruz, dilinizle konuşmayanları protesto edin. Hepiniz Kürtçe için mücadele edin' dedi.

Batman'daki 'Anadilde eğitim istiyoruz' talebiyle düzenlenen mitingin açış konuşmasını İHD Şube Başkanı Av. Ferhat Bayındır, yaptı. Bayındır, 30 yıldır bölgede savaş olduğunu söyleyerek, 50 bin insanın yaşamını yitirdiğini belirtti. Ciddi ekonomik zararların yaşandığına dikkat çeken Bayındır, 'Ormanlar yakılıyor. Bunun nedeni Kürt sorunundan kaynaklanıyor. Çözülmediği müddetçe insanlar halen ölecek ve ormanlar yakılacak. Onun için Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmesi gerekir. Anadil hakkı tanınmalı' diye konuştu.
'Kürtçe eğitim için mücadele edeceğiz'
Batman Milletvekili Bengi Yıldız, Parlamento'daki tüm çalışmalarının Kürt halkının anadil talebine yönelik olduğunun altını çizdi. Dünyanın hiçbir ülkesinde bir halkın anadilinin yasaklanmadığını dile getiren Yıldız, 'Sadece Türkiye'de yasaklanıyor. 80 yıldır Kürt dili inkar ediliyor. Dolayısıyla Kürtler de inkar ediliyor. Federal Kürdistan Bölgesi'nde Kürtler kendi anadilinde eğitim görürken, Türkiye'de bu tam tersidir. Türkiye'de geçen gün Berfin isimli çocuk Türkiye'ye gelemedi. Bu da dilin üzerindeki yasakların göstergesidir. Her yerde Kürtçe eğitim için mücadele vereceğiz. Bunun için 'Êdî bes e' diyoruz. Kürt halkına da sesleniyoruz, dilinizle konuşmayanları protesto edin. Hepiniz Kürtçe için mücadele edin' diye konuştu.
'İnkara ve asimilasyona hayır diyoruz'anadilde_egitim_batman_tzpkurdi_20_1
DTP Batman Milletvekili Ayla Akat Ata, Kürtçe talebi için alanda olduklarını belirterek, şunları söyledi: 'Dilimiz gül bahçesine benziyor. Zazaki, Kurmanci ve Sorani, bunlar gülleridir dil bahçemizin. Kürt halkı kendi hakları için şimdiye kadar 28 isyan gerçekleştirdi. Halkımız dil eğitimi için meydanlarda. Dilimiz bizim yaşam kaynağımızdır. Onurumuz, varlığımızdır. Biz kültürsüz ve onursuz yaşayamayız. Onun için inkara ve asimilasyona hayır diyoruz. Çünkü kültürün, dilin inkarı, aynı zamanda Kürtlerin inkarıdır. Buna da Êdî bes e diyoruz.'
Mitin, TZPKurdi Sözcüsü Qahir Bateyi'nin yaptığı konuşma ile devam ediyor.
BATMAN (DİHA)

Türkiye'nin asimilasyon politikaları 4

'Kürtçe'nin eğitim dili olarak kullanılması konusunun 'Bağımsız Kürdistan ve Kürt Ulusu yaratma' gayretlerinin bir parçası olduğu hususunun, bölücü terör örgütü ve yandaşı kuruluşlar ile bağlantısı ortaya konulacak; ulaşılan sonuçlar yurt içi ve dışındaki çalışmalarda bir mesnet olarak kullanılacaktır'

anadil_mitingi_btm

 

Raporlarda,

1940'lara kadar Kürtlerden 'Kürt' ve ülkelerinden de Kürdistan,

1960'ta Kürtler yerine, 'Kendisini Kürt Sananlar', Kürdistan yerine de 'Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi',

1980'lerde Kürtler, 'Dağ Türkü ya da Öztürk',

günümüzde ise Kürtlere, 'bölge insanı' ya da 'sözde vatandaşlar' denmektedir


Dil hakkı insani ve evrensel bir haktır
Çıkarılan bütün kanunların ruhu asimilasyon ve kolonizasyondur
Raporlarda, 1940'lara kadar Kürtlerden 'Kürt' ve ülkelerinden de Kürdistan diye söz edilmiştir. 1960'ta Kürtler yerine, 'Kendisini Kürt Sananlar', Kürdistan yerine de 'Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi' kullanılmıştır. 1980'lerde Kürtler, 'Dağ Türkü ya da Öztürk' olmuşlardır. Günümüzde ise Kürtlere, 'bölge insanı' ya da 'sözde vatandaşlar' denmektedir. Hazırlanan raporların büyük çoğunluğunda Kürdistan Bölgesi 'koloni', yani Türkiye'nin sömürgesi olarak değerlendirilir. İdari birim ve alınacak tedbirler de sömürge sistemine göre olacaktır. Nitekim de böyle olmuştur. CHP'nin Azınlıklar Raporu'nda belirtildiği gibi, 'Çıkarılan bütün kanunların ruhu asimilasyon ve kolonizasyondur.' Uygulamalar da bu yönlüdür ve acımasızdır.
Yukarıda da belirtildiği gibi, bölgenin Kürtlerden temizlenmesi, nüfuslarının azaltılması ve bütün azınlıkları Türkleştirmek için kullanılan her yol mubahtır. Bölgenin Kürtlerden temizlenmesi için iskan planları hazırlanmış ve milyonlarca insanın yeri zorla değiştirilmiştir. İnsanlar topraklarından koparılarak aç ve sefil bırakılmıştır. Raporlarda ayrıca 'Nüfus Planlaması'na dikkat çekilmiştir. Kürtlerin nüfus olarak hızla çoğalması, devleti tedirgin eden en öncelikli konuların başındadır. Bu konuda etkin tedbirlerin alındığı, bölgedeki sağlık kuruluşlarının harekete geçirildiği ve özellikle kadınların doğurganlığının önüne geçmek için çeşitli yöntemlerin uygulandığı basına da yansımıştır. Bölgede yaptığımız araştırmalar da bunu doğrular niteliktedir. Kürt kadınlarını kısırlaştırıcı önlemlerden dolayı Bölge'deki halk da büyük bir rahatsızlık ve tedirginlik duymaktadır. Türklere çoğalmalarını söyleyen ve en az üç çocuk yapmalarını isteyen Başbakan Erdoğan'ın gizli eylem planında, Kürtlerin nüfusunun nasıl azaltılabileceği hesapları yapılmaktadır.akp_eylem_plan_gelecek
Hazırlanan raporlarda en çok üstünde durulan konu 'Kürtlerin ve diğer azınlıkların asimilasyonu'dur. Bu konuda bütün kamu görevlileri asimilasyonun birer görevlileridir. Türk Ocakları ve Halkevleri gibi kurumlar da misyoner yetiştirme yerleridir. Bu kurumların otuz bini aşkın üyesi vardır ve her türlü olanak bunlara tanınır. Kürdistan'ın en ücra yerlerine dahi Türk Ocakları ve Halkevleri şubeleri açılır. Bakanlar ve valiler dahil bütün devlet erkanı ve eğitimli olan herkes bu ocakların üyesidir. Bütün kamu çalışanları ve aydınlar birer Türk misyoneridir. Artık din görevlilerinin yerini Türk misyonerleri almıştır.
Yatılı okullar birer 'devşirme' okullarıdır
Özellikle azınlıkları temsil (asimilasyon) için okullar en önemli görevi üstlenir. Kürt illerinin her yerinde açılan Yatılı İlköğretim Bölge Okulları tam anlamıyla birer 'devşirme' okullarıdır. Okullardaki dil baskıları ayrımsız bütün kimlikler üstündedir. 'Laz Diliyle Mücadele Kolları' bile kurulur. Öğretmenler, Türklüğü yaymak için birer misyoner görevi üstlenir. Okullarda, çocuklara kendi dillerini unutturmak ve Türkçe konuşur hale getirmek için her türlü baskı ve şiddet uygulanır. Köylerde, jandarmanın yerini artık öğretmenler almıştır. Azınlıkların çocuklarını Türkleştirmek için öğretmenlere her türlü yetki verilir.
Başbakan Erdoğan'ın gizli eylem planında görüldüğü gibi: Günümüzde de asimilasyon çarkının en güçlü dişlileri olan Yatılı İlköğretim Bölge Okulları (YİBO) ve Pansiyonlu İlköğretim Okulları (PİYO) hızla artırılmaktadır. Bu okullar, sistemin Türkleştirme politikaları için birer değirmen görevi görmektedirler. Büyüklere, özellikle de kadınlara, gençlere ve kızlara yönelik değişik kurslar açılmakta ve bu projeler hızla geliştirilmektedir. Toplumsal Kalkınma Projesi (TOKAP), Çok Amaçlı Toplum Merkezleri (ÇATOM), Müfredat, Laboratuar Okulları (MLO) gibi. 'Ulusal Eğitime Destek' adı altında, Urfa'da bir yıl içinde 29 bin kişi kurstan geçirilmiştir.
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Eğitim Gönüllüleri Derneği (Atatürkçü Dernekler) gibi dernekler ve benzeri kuruluşlar, Bölge'de okullar açmaktadırlar. Devlet de kadınlara yönelik okuma-yazma kursları açmaktadır. Bu kurslar, özellikle Kürtçe'yi bozmadan bugünlere getiren Kürt kadınlarını hedeflemektedir. 'Haydi Kızlar Okula!' kampanyası da Kürtlerin asimilasyonunu hedef alan bir kampanyadır. Özellikle AKP'nin gizli eylem planında yer alan, 'Okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılması hızlandırılarak, çocukların düzgün Türkçe öğrenmeleri ve erken yaşta eğitim sistemine dahil edilmeleri sağlanacaktır' tedbiri; 4-5 yaşındaki Kürt çocuklarının anadillerine hakim olamadan, dillerinin dejenere edilerek unutturulması ve onların küçük yaşta Türkleştirilmesiyle ilgilidir. Bölge'deki halkın ifadeleri 'Devlet yöneticilerinin, Bölge'yi ziyarete gelen yabancı heyetler karşısında, Kürtçe konuşulmasından büyük rahatsızlık duyduğu, ve Kürtçe konuşanların hemen oradan uzaklaştırıldığı' yönündedir.anadilimi_istiyorum_tzpkurdi
Sonuç olarak
Başta Kürtler olmak üzere, bütün halkları kendi dillerini terk etmeye ve Türkçe konuşur hale getirmeye zorlamak, Türkiye'nin dil politikasının birinci amacıdır. Bu 80 yıl önce de böyleydi, 2932 sayılı yasayla da böyle oldu, seçilmiş bir belediye başkanı ve meclis üyelerinin görevden alınması da aynı anlayışın bir sonucudur. Bu politika; Lazlar, Çerkesler, Boşnaklar, Gürcüler, Arnavutlar, Pomaklar gibi azınlıklar üzerinde büyük etki yapmış ve çok büyük oranda erimelerini ve Türkleşmelerini sağlamıştır. Kürtler ise, yapılan bütün bu saldırılara rağmen, dil ve kimliklerini büyük oranda korumuşlardır ve bunun mücadelesini de yürütmektedirler. İşte devletin esas korku kaynağı, Kürtlerin gösterdiği bu direniştir. AKP hükümetinin gizli raporunda da bu açıkça ifade edilmektedir: 'Kürtçe'nin eğitim dili olarak kullanılması 'Bağımsız Kürdistan ve Kürt Ulusu yaratma' gayretlerinin bir parçası olduğu; binlerce yıldır birlikte yaşamış milletimizi birbirine kenetleyen dil bağını koparma maksatlı olduğu, Türkiye'de Türkçe'den başka resmi dil ve eğitim dilinin kabul edilmeyeceği...'
Birincisi, milletimizi birbirine bağlayan bağ, dil bağı değil; din bağıdır. Bu da binlerce yıl değil, henüz bin yılı dahi bulmamıştır, çünkü Türklerin Anadolu'ya yerleşmesi on ikinci yüzyıl sonrasıdır. Ulus-devlet inşa etme ve dil bağını kurma pratiği ise daha çok yenidir ve diğer halkları eritip yok etmeye yöneliktir. Yani bu bir Türkleştirme politikasıdır.
İkincisi, Türkiye de diğer ülkeler gibi milyonlarca çocuğa 'anadilinde eğitim' hakkını tanımak mecburiyetindedir. Bu hem insani, hem de uluslararası hukukun çocuklara tanıdığı bir haktır. TÖS ve TÖB-DER'den bu yana çağdaş eğitim sendikaları, çocukların bu en insani hakkını devletten talep etmektedirler. Eğitim Sen de bu nedenle kapatılmayla karşı karşıya kalmıştır. Eğitim Sen eski Genel Başkanı Alaattin Dinçer'in dediği gibi: 'Başbakan, her zaman olduğu gibi yurtiçinde başka, yurtdışında başka olabiliyor. Anadilinde eğitim konusu ile ilgili görüşümüz nettir. Etim-Sen 'Anadilinde Eğitim'i savunmaktadır. Savunma gerekçeleri de nettir: Dil bilimin ve eğitim bilimin gereği olarak anadilinde eğitimi savunmaktadır. En önemlisi de temel bir insan hakkı olarak gördüğü için savunmaktadır. Eğitim Sen, bu ilkeyi tüzüğünden büyük bir dayatma sonucu çıkarmış olması, bu ilkeden vazgeçtiği anlamına gelmez. Her türlü dogmatik düşüncenin ve yaklaşımın karşısında nasıl ki bilimi sahipleniyor ve savunuyorsak, anadilinde eğitimi de bir bilimsel olgu olması nedeniyle savunuyoruz. Başbakan'ın söylediklerinden yıllar önce, yani ta TÖS sürecinden beri bunu söylüyor ve savunuyoruz. Doğrudur: Asimilasyon gerçekten bir insanlık suçudur. Bundan hemen vazgeçilmesi gerekir. Türkiye'de anadilinde eğitimi uygulamak da Başbakan'ın görevidir.'
Prof. Dr. Nermi Uygur da dile karşı yapılan bu saygısızlığa en iyi cevabı vermiştir: 'Kimse bile bile dilin gücünü yadsıyamaz. Yadsırsa, her şeyden önce kendine eder. Dile saygısızlık, insanın kendi özüne saygısızlıktır. Dil zorbasının başına gelmedik kalmaz. Dilin öcü, uğradığı saygısızlıkla orantılıdır.'
Dileriz, Türkiye Cumhuriyeti Devleti de dillere karşı yaptığı bu saldırılardan ve asimilasyon politikalarından hemen vazgeçer ve anadilinde eğitimle dillere büyük önem veren gerçek çağdaş ülkelerin arasında yerini alır. BİTTİ

AKP'nin Gizli Eylem Planı ve Uygulayacağı Tedbirler
AKP, 'Gizli Eylem Planı ve Uygulanacak Tedbirler' başlığıyla, Kürt sorunu ile ilgili 62 maddelik tedbirler sıralamış. Bu maddeleri uygulayacak kurumlar da tek tek tespit edilmiş. Kürtleri temsil ettiğini söyleyen AKP ve Almanya'daki asimilasyona karşı çıkan Başbakan Erdoğan'ın Kürtlerle ilgili eylem gizli planından birkaç alıntı bize fikir verecektir:
Tedbir No: 1
Milli Eğitim Bakanlığınca, bölgede görev yapan/ yapacak öğretmenler eğitilecek, ayrıca ders programları milli birliği sağlayacak ve pekiştirecek şekilde geliştirilecektir.
Tedbir No: 24
Okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılması hızlandırılacak, çocukların düzgün Türkçe öğrenmeleri ve erken yaşta eğitim sistemine dahil edilmeleri sağlanacaktır. Bölge çocuklarına her eğitim düzeyinde burs / parasız barınma / yatılı okuma imkanları sağlanacak, özellikle kız çocukları bu konuda desteklenecektir.
Tedbir No: 25
Bölgedeki Yatılı İlköğretim Bölge Okulları ve Pansiyonlu İlköğretim Okulları'nın etkin ve amaca uygun hale getirilebilmesi maksadıyla; Bu okulların kapasiteleri dolmadan taşımalı eğitime yönelinmeyecektir. Kız öğrencilere yönelik Yatılı İlköğretim Bölge Okulları ile bu okullarda görevli bayan öğretmen sayısı artırılacak; bu okullar kız öğrenciler için çekici hale getirilecektir.
Tedbir No: 26
Bölgede okuma-yazma bilmeyen ve özellikle Türkçe bilmeyen kadınlar ile çocuklar için, Milli Eğitim Müdürlüğünce mahallindeki okulların fiziki imkanlarından yararlanılarak Türkçe okuma yazma kursları düzenlenecek ve bu çalışma Milli Eğitim Müdürlüğü-Yerel Televizyonların işbirliği ile uzaktan eğitim imkanları kullanılarak, tüm kamu kurum ve kuruluşlarının desteği ile gerçekleştirilecektir. Bu çalışma eğitim-öğretim seferberliği şeklinde uygulanacaktır. Türkçe öğretmen ihtiyacının karşılanması için gerekli planlama yapılacaktır.
Tedbir No: 30
Kürtçe'nin eğitim dili olarak kullanılması konusunun 'Bağımsız Kürdistan ve Kürt Ulusu yaratma' gayretlerinin bir parçası olduğu hususunun, bölücü terör örgütü ve yandaşı kuruluşlar ile bağlantısı ortaya konulacak; ulaşılan sonuçlar yurt içi ve dışındaki çalışmalarda bir mesnet olarak kullanılacaktır. Bölücü terör örgütünün siyasal alanda çok önem verdiği ve üzerinde çalıştığı bu konunun, binlerce yıldır birlikte yaşamış milletimizi birbirine kenetleyen dil bağını koparma maksatlı olduğu, Türkiye'de Türkçe'den başka resmi dil ve eğitim dilinin kabul edilmeyeceği uluslararası her platformda ifade edilecektir. Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerin öğrenimi yapılırken, bunlardan herhangi birinin eğitim-öğretim dili olmasına izin verilmeyecektir.
Tedbir No: 36
Ana çocuk sağlığı, aile planlaması / üreme sağlığı hizmetlerinin etkinleştirilmesi, ulaşabilirliğinin artırılması, bu hizmetlerin ücretsiz olarak sağlanmasının temini yanında, hizmetin benimsetilmesi amacıyla Halk Eğitimi faaliyetleri yaygınlaştırılacaktır. Özellikle bayan kadın doğum uzmanlarının bölgede görev almaları sağlanacaktır. Nüfus ve aile planlamasının önemini anlatan öykü ve masal kitapları, çizgi filmleri vb. özel bir ihtisas komisyonu marifeti ile hazırlanacak ve hedef kitleye ulaşması sağlanacaktır... Nüfus ve aile planlaması konusunda çalışmalar yapacak Sivil Toplum Kuruluşları teşvik edilecek ve bu kuruluşlara her türlü destek verilecektir.' (AKP nin gizli eylem Planından)
GÜLÇİÇEK GÜNEL TEKİN
Eğitimci-Araştırmacı Yazar

KAYNAKÇA
Akar Rıdvan, Dündar Can, Ecevit ve Gizli Arşivi, İmge Kitapevi Yayınları, İstanbul 2008
Alternatif, 14 Ağustos 2008
Bulut Faik, Kürt Sorununa Çözüm Arayışları, Devlet ve Parti Raporları Yerli ve Yabancı Öneriler (1920-1997) Ozan Yayıncılık, İstanbul 1998
Bayar Celal, Şark Raporu, Cumhuriyet'in Gözüyle Kürt Meselesi, Kaynak Yayınları, İstanbul 2006
Cemal Hasan, Kürtler, Doğan Kitapçılık, İstanbul 2003
Evrensel, 8 Şubat 2008
AKP'nin Gizli Raporu, GİZLİ Eylem Planı Uygulanacak Tedbirler, Bu Evrakı Bilmesi Gereken Prensibi Uygulanacaktır.
Jandarma Genel Komutanlığı'nın Raporu,
Dersim, Kaynak Yayınları, İstanbul 2000
Gökalp Ziya, Türkçülüğün Esasları, hazırlayan: Mehmet Kaplan, Kültür Bakanlığı Yayınları, İstanbul 1976
Günel Gülçiçek, İttihat Terakki'den Günümüze Yek Tarz-ı Siyaset: Türkleştirme, Belge yayınları, İstanbul 2006
Radikal, 10 Şubat 2008
Öztürk Saygı, İsmet İnönü'nün Atatürk'e Sunduğu Gizli Kürt Raporu-Kasadaki Dosyalar, Ümit Yayıncılık, Ankara 2004
Radikal, 14 Şubat 2008
Radikal, 20 Şubat 2008
Star, 9 Şubat 2008
Uygur Nermi, Dilin Gücü-Denemeler, Ara yayıncılık, 1989
Ürer Levent, Azınlıklar ve Lozan Tartışmaları, Derin Yayınları, İstanbul 2003

Türkiye'nin asimilasyon politikaları 3

Türkiye'nin asimilasyon politikaları (1 ve 2)

Dedesi öldürüldü o yargılanıyor

Dicle Haber Ajansı Van muhabirleri Oktay Candemir ile Ercan Öksüz, Van Erciş'e bağlı Zilan Deresi'nde yaşanan Zilan Katliamı'na ilişkin yaptıkları 'Zilan Katliamı'nın tanığı konuştu' başlıklı haberi nedeniyle 3 yıl hapis cezası istemiyle hakim karşısına çıktı. Ercan Öksüz'ün dedesi Bêmal Öksüz'ün de Zilan'da katledilenler arasında olması ayrı bir trajediyi gözler önüne serdi.

    ercan_oksuz

1930 yılında Zilan Deresi'nde 15 bin kişi katledilmiş, katliamın yaşandığı dönemde 45 köy ateşe verilerek yakılmıştı. DİHA muhabirleri Ercan Öksüz ile Oktay Candemir de, 20 Eylül 2007 tarihinde Zilan Katliamı'nın tanığı Kakil Erdem'in tanıklığında katliamı haberleştirdi. Öksüz ve Oktay hakkında, 'Zilan Katliamı'nın tanığı konuştu' başlığıyla yayınlanan haber nedeniyle TCK'nin 216. maddesini düzenleyen 'Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek' iddiasıyla 3 yıl hapis cezası istemiyle dava açıldı.
Öksüz'ün dedesi de katledildi
zilan~2 Dedesi Bermal Öksüz'ün de binlerce kişiyle Zilan'da katledildiği Ercan Öksüz'ün, katliamı haberleştirmesi üzerine yargılanması ise ayrı bir trajediyi ortaya koyuyor. O dönem 20 yaşında olan dedesi Bermal'in de 8 arkadaşıyla birlikte toplu mezarlara gömüldüğünü anlatan Öksüz, yaptığı haberin amacının basın özgürlüğü çerçevesinde halkı aydınlatmak olduğunu, hakkında dava açılmasının üzücü olduğunu söyledi.
'Sorumlular ortaya çıkarılmadı'
Türkiye'de karanlıkta kalmış bir tarih olduğunu dile getiren Öksüz, 'Biz gazetecilerin görevi karanlıkta kalan ve örtbas edilen gerçekleri ortaya çıkarmaktır. Özalp'ta 33 köylüyü öldürdüğü bilinen Orgeneral Mustafa Muğlalı'nın ismi aynı ilçedeki kışlaya verilirken, bize bu haberleri yaptığımız için dava açılıyor. Davanın katliamı yapanlara, yaptıranlara açılması gerekiyordu. Benim dedem katliamda katledildi ve bir daha cesedini dahi bulamadık. Bu katliamın gün ışığına çıkarılması için haber yaptım ve bundan sonrada bu yöndeki çalışmalarımı sürdüreceğim' dedi.
'Hamile kadınların karnını deştiler'
asimililasyon_politikalari Zilan Katliamı'nın tanıklarından Kakil Erdem, davalık olan haberde: 'Askerler, hamile kadınların karnını deşiyorlardı. Hamile kadınları öldürüp, çocuklarını karınlarından çıkarıyorlardı. İnsanları gözlerimin önünde kesiyorlardı. Benim gözümün önünde 3 akrabamın kafa derisini yüzdüler. İki kardeşi ağaçlarla döverek öldürdüklerini gördüm. Dağa kaçarak kurtuldum. 35 akrabamı öldürdüler. Katliam emrini İsmet İnönü vermişti. O katliamı hiç unutamadım. Bu katliamda ölenlerin çoğu Kurtuluş Savaşı'nda savaşmış insanlardı. Bu ülke için de savaştılar' diye konuşmuştu.
Dava ertelendi
3 yıl hapis cezası istemiyle açılan davanın ilk duruşması dün Van 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Duruşmaya Öksüz ve Candemir ile avukatları Murat Timur hazır bulundu. Duruşmada ifade veren Candemir ile Öksüz, bölgede yaşanan ve 'Zilan Katliamı' olarak bilinen olayla ilgili olayın görgü tanığıyla yaptıkları röportajı haberleştirdiklerini belirterek, haberde yorum yapmadıklarına dikkat çekti. Beyanlardan sonra mahkeme heyeti haberde ismi geçen Kakil Erdem ile yapılan röportaj CD'nin çözümü için duruşmayı 6 Kasım 2008 tarihine erteledi. VAN / DİHA
OKTAY CANDEMİR

MÜFTÜ: ''KERKÜK İL MECLİSİ KARARINI DESTEKLİYORUZ.''

PNA-Federal Küristan Bölgesi (FKB) Parlamentosu başkanı Adnan Müftü, Parlamentonun bugün düzenlenen olağan toplantısında yaptığı konuşmada, Kerkük İl Meclisi’nin 140.maddenin uygulanmaması durumunda Kürdistan Bölgesine bağanacağına dair kararına destek verdiklerini söyledi.

muftu kirkuk kurdistan iraq

Parlamentonun bugün sabah saatlerinde yapılan oturmunun açılış konuşmasını yapan Parlamento Başkanı Adnan Müftü, Xaneqin, ABD’nin Irak’a silah satışı, Kerkük il mecisi, yerel seçim yasası, Kürdistan Bölgesine henüz birleşmeyen bakanlıkların bireleşmesi gibi konulardan bahsetti.

Irak hükümetinde buluna bazı kesimlerin Irak’I geriye götürmeye çalıştığını söyleyen Müftü, bunun en açık delilin Irak Parlamentosunun yerel seçim yasası için çıkardığı 24. Madde olduğunu ancak bu maddenin Irak Devlet Başkanılığı tarafından veto edilerek parlamentoya geri yollandığını söyledi.

ABD’nin Irak’a savaş uçağı satacağı ile ilgili haber hakkında Müftü, ABD’in bu satışı şartlı yapması gerektiğini ve bu silahların Kürdistan Bölges ve halkına karşı kullanılmaması şartı ile yapması gerektiğini söyledi.

Kekük konusunda müftü, Kerkük il meclisinin 140.maddenin uygulanmaması durumunda Kürdistan Bölgesine bağanacağına dair kararına destek verdiklerini söyledi.

Son zamanlarda yaratılmak istenen Xaneqin sorunu hakkında Müftü, bu bölgede daha önce bir sorun yaşanmadığını ve bölgenin istikrarlı olduğunu ancak bu istikrarın ve güvenin bozulmaya çalışıldığını söyledi.

Kürdistan Bölgesi’nde hala birleşmeyen bakanlıklar konusunda Müftü, Kürdistan’da işlerin daha kolay yürümesi için bu bakanlıkları en kısa zamanda birleşmesi ve hükümetin de bu yönde gerekli adımları atması gerektiğini söyledi.

Benzer Haberler

BAŞKAN TALABANİ BUGÜN BEYAZ SARAY’DA BUSH’LA BİR ARAYA GELECEK

President Talabani and Bush

PNA-Irak Devlet Başkanı Celal Talabani’nin bugün Beyaz Saray’da ABD Başkanı George W.Bush ile bir araya gelmesi ve burada bir konuşma yapması bekleniyor.

Amerika’nın Farsça yayın yapan Radyo Ferda, Devlet Başkanı Talabani’nin bugün Beyaz Saray’da Başkan Bush ile göreşeceğini duyurdu.

Radyo, görüşmenin ABD ile Irak arasında imzalanma aşamasında olan uzun vadeli güvenlik anlaşması ve ABD Başkanı Bush’un güvenlik durumunun düzelmesi durumunda gelecek aylarda Irak’tan yaklaşık 8 bin asker çekileceğine denk geldiğine dikkat çekti.
Devlet Başkanı Talabani, geçen ay başında sağlık kontrolü için ABD'ye gitmişti.

 

Kürdistan - HÜSEYİN: “DEBBAĞ’IN AÇIKLAMALARI HEWLER-BAĞDAT ÇIKARLARINA HİZMET ETMİYOR”


PNA-Federal Kürdistan Bölge (FKB) Başkanlığı Divanı Başkanı Dr. Fuat Hüseyin, Irak hükümetinin resmi sözcüsü Ali Debbağ’ın Xaneqin ilçesine yönelik açıklamalarının Hewler-Bağdat çıkarlarına hizmet etmediğini söyledi.

PNA’ya özel bir demeç veren Hüseyin, Ali Debbağ’ın açıklamalarının iyi olmadığını, Hewler-Bağdat ve Irak halkının çıkarlarına hizmet etmediğini belirtti.

Irak hükümet sözcüsü Debbağ, Kürdistan Bölge Hükümeti ile Irak hükümetinin Xaneqin konusunda hiçbir antlaşmanın yapmadığını söylemişti.

Hüseyin demecinde, Xaneqin ile ilgili yapılan antlaşmanın bir basın toplantısında Kürt ve Arap basını önünde açıklandığını hatırlatarak, FKB ile Irak hükümeti arasında sorunun olduğunu ve aynı şekilde 4’lü ve üçlü anlaşmanın arasında da sorun olduğunu ancak uygun bir anlaşmaya varmak için de görüşmelerin devam ettiğini kaydetti.