Friday, November 7, 2008

Kürtçe ifade talebine ret

kkz_logo Adana Karataş Kadın Cezaevi'nde 6 tutuklu, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik uygulamaları protesto ettikleri gerekçesiyle hakların açılan soruşturma çerçevesinde Kürtçe ifade vermek istedi, ancak savcı talebi kabul etmeyince 6 tutuklunun ifadesi alınmadan cezaevine götürüldü.


Adana Karataş Kadın Cezaevi'nde PKK davasından 6 tutuklu, İmralı Tek Kişilik Kapalı Cezaevi'nde Öcalan'a yönelik uygulamaları protesto etmek amacıyla saçlarını kazıtmıştı. Karataş cezaevinde bulunan Hatice Arat, Ayfer Ayçiçek, Hürriyet Doğan, Şükran Aydın, Hanım Aydın ve Sima Dorak adlı kadın tutuklular bu eylemlerinde sonra 'Öcalan'a 'Sayın' demek suçsa bende bu suçu işliyorum kampanyası' çerçevesinde savcılığa dilekçe gönderince savcılık soruşturma başlattı. Açılan soruşturma sonrası Adana Cumhuriyet Başsavcılığı'na ifade vermek için getirilen tutuklular, ifadelerini Kürtçe vermek istedi.
Kürtçe ifade için tercüman talebine de ret
Cezaevinde Hatice Arat ve Şükran Aydın ile görüşen Fehime Tekme, kadın tutuklulara açılan soruşturma sonrası ifadelerinin alınması için savcılığa getirildiğini belirtti. Tekme, kadın tutukluların savcılığa getirilen altı tutuklunun ifadelerini Kürtçe vermek istediklerini dile getirerek, 'Kadın tutuklular Kürtçe ifade vermek isteyince savcı sinirlenerek, 'Kürtçe denen bir şey yoktur. İfadenizi o şekilde alamam' demiş. Bunun üzerine kadın tutuklular tercüman talep etmiş. Tercüman talebi de savcılık tarafından ret edince tutuklular ifade vermeyi ret etmiş. Savcı ifade almak için 6 kişiyi 17 Aralık tekrar çağıracak' diye konuştu.
ADANA (DİHA)

Bir haftada 125 DTP'li tutuklandı

fasistpolisgozalti Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik uygulamaları protesto etmek için yapılan gösterilerin faturası DTP'lilere çıkarıldı. Son bir haftada yapılan gösterilere katıldıkları veya 'Örgüt üyesi olmak' iddiasıyla düzenlenen operasyonlarda gözaltına alınan ve DTP PM Üyeleri, İl Başkanlarının aralarında bulunduğu 125 DTP'li tutuklandı.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik uygulamaları protesto etmek amacıyla başta bölge olmak üzere birçok yerde basın açıklamaları ve kitlesel gösteriler düzenlendi. Yapılan açıklama ve kitlesel etkinliklerde çıkan olaylarda ise çok sayıda DTP'li, polisin müdahalesi sonrası gözaltına alındı. Ayrıca DTP Genel Merkez yöneticileri, il ve ilçe başkanları ile onlarca partili olmak üzere 125 kişi, çeşitli gerekçelerle tutuklandı. Son bir haftada DTP'ye dönük gözaltı ve tutuklama furyasının bilançosu ise şöyle:
31 Ekim
Bingöl'de 20 Ekim'de düzenlenen basın açıklamasına katıldıkları gerekçesiyle gözaltına alınan 22 kişiden DTP PM Üyesi Hasan Özgüneş ve İl Başkanı Yavuz Kıtay'ın da aralarında bulunduğu 21 kişi, tutuklandı.
1 Kasım
Mersin'in Tarsus İlçesi'nde düzenlenen protesto gösterilerine katıldıkları gerekçesiyle gözaltına alınan 6 kişiden 4'ü tutuklanarak cezaevine gönderildi.
2 Kasım
Muş ve Varto'da yapılan ev baskınları sırasında gözaltına alınan DTP Genel Merkez çalışanı Aslan İşçioğlu ile birlikte gözaltına alınan 5 kişi, çıkarıldıkları mahkemece 'Yasadışı örgüt üyesi olmak' ve 'Yasadışı örgüte yardım yataklık yapmak' iddiasıyla tutuklandı.
3 Kasım
Van'ın Erciş İlçesi'nde 2, Mersin'de 17, Şırnak'ın Cizre İlçesi'nde 9'u çocuk 11 kişi olmak üzere toplam 30 kişi tutuklandı.
Yine Taksim Meydanı'nda Kürt sorununda demokratik çözüm talebiyle 2 Kasım'da oturma eylemi yapmak isterken gözaltına alınan DTP İstanbul İl Başkanı Halil Aksoy ile Fatih İlçe Başkanı Mehdi Tanrıkulu da 'Yasadışı örgüt propagandası yapmak' suçlamasıyla tutuklandı.
4 Kasım
Hakkari'de 4, Şanlıurfa'nın Suruç İlçesi'nde 15, Mardin'in Kızıltepe İlçesi'nde 10 ve Van'da 7 olmak üzere aralarında DTP'li ilçe başkanlarının da bulunduğu 36 kişi tutuklanarak çeşitli cezaevlerine gönderildi.
5 Kasım
Siirt'te gözaltına alınan DTP Merkez İlçe Yöneticisi Mehmet Sıddık Cengiz'in de aralarında bulunduğu 4 kişi, tutuklanarak, Siirt E Tipi Kapalı Cezaevi'ne gönderildi.
DTP Doğubayazıt İlçe Yöneticileri Nurullah Sekizer, İsmail Karaduman, Zeki Çamlıbel, Mehmet Salman, BDP İlçe Yöneticisi İbrahim Öztürk, TUHAY-DER Yöneticisi Halit Oral ile DTP Iğdır İl Örgütü Üyesi Nadir Öztürk, 'Yasadışı örgüt propagandası yapmak' gerekçeyle tutuklandı.
DTP Gaziosmanpaşa İlçe Başkanı Erhan Özel, İlçe Saymanı Barış Karahan ve Mehmet Emin Sumeli ile yaşları 18'den küçük olan F.Ü ve İ.Ü hakkında tutuklanma kararı verilerek, Metris Cezaevi'ne gönderildi.
6 Kasım
Van'ın Erciş İlçesi'nde 20 Ekim'de yapılan 'Ne AKP ne Ergenekon çözüm Demokratik Cumhuriyet' mitingine katıldıkları ve yasadışı slogan attıkları gerekçesiyle gözaltına alınan 2 kişi, tutuklanarak, Erciş Kapalı Cezaevi'ne gönderildi.
Şanlıurfa'da 2'si çocuk 9 kişi tutuklanarak, cezaevine gönderildi.
DTP Şehitkamil İlçe Başkanı Mustafa Tunç ile Denge Welat Gazetesi çalışanı Mevlüde Geçger 'Yasadışı gösteri yapmak' suçlamasıyla tutuklandı.DİHA


Polis sorguyu eve taşıdı
Mardin'in Nusaybin İlçesi'nde düzenlenen 'Ne Ergenekon ne AKP çözüm Demokratik Cumhuriyet' mitingine ve mitingin ardından çıkan olaylara katıldıkları gerekçesiyle evlerine polis tarafından baskın yapıldığını belirten vatandaşlar, polislerin kendilerini evde sorguladığını öne sürdü.
Nusaybin İlçesi'nde 26 Ekim'de 'Ne Ergenekon ne AKP çözüm Demokratik Cumhuriyet' mitingi düzenlenmiş, mitingin ardından yapılan gösterilere polislerin müdahale etmesi üzerine olaylar çıkmıştı. Olaylar ardından başlatılan ev baskını operasyonu ise sürüyor. Dün ve önceki gün polisler tarafından Abdulkadir Paşa Mahallesi'nde yapılan ev baskınlarında polislerin ellerinde bulunan fotoğraflarla evde bulunanları karşılaştırdığı belirtildi. Ayrıca, polislerin baskın sırasında mitinge katılanların yeşil kartlarının iptal edileceği yönünde evde bulunanları tehdit ettiği öne sürüldü. Abdulkadir Mahallesi'nde evine baskın yapılanlardan Çekdar Akçin, mitinge katıldığını ve daha sonra sivil giyimli polislerin evine geldiğini söyledi. Akçin, şunları kaydetti: 'Polislerin ellerinde fotoğraflar vardı. Bana 'fotoğraftaki sana benziyor' dediler. Ben de mitinge katıldığımı söyledim. Polisler beni 'Bir daha mitinge gidersen seni tutuklarız' diyerek tehdit etti. Fotoğrafta biri panzere taş atıyordu. Ancak fotoğraftaki kişinin ben olmadığımı söyledim. Bunun üzerine polisler, 'Sensin lan, yoksa seni burada döveriz' dediler.'
Sorguya evde başlandı
Aynı mahallenin Koçerler Sokağı'nda oturan Heybet Erçik de, evine gelen polislerin kendisini evde sorguladığını öne sürerek, 'Polisler ellerindeki fotoğrafı göstererek, 'Lan niye mitinge gidiyorsun? Panzere taş atıyorsun?' dediler. Ben de taş atmadığımı sadece mitinge katıldığımı söyledim. 'Neden katıldın' sorusunu sordular. Ben de mitinge başkanımı görmeye gittiğimi söyledim. Polisler bana 'Sana başkanını gösteririz' dediler' şeklinde konuştu. Polisin her dönem farklı bir yöntemle kendilerine baskı yaptığını anlatan Şahbettin İnci ise, polislerin sürekli mahallede olduğunu ve bu nedenle evlerinden çıkarken tedirgin olduklarını söyledi. İnci, 'Polisler evlere gelerek tehditlerde bulunuyorlar. Yeşilkartımızın iptal edilmesi ile bizi tehdit ediyorlar. Bu baskılara bir son versinler' dedi.
MEHMET ALİ ÇELİK / MARDİN (DİHA)

Siz terk edeceksiniz

KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı, Kürdistan halkının kararlı ve cesur serhildanlarını bir kez daha selamlayarak, Türk Başbakan’ın ırkçı açıklamalarına yanıt verdi. Başbakan’ın ‘ya sev ya terket’ çıkışının bilinçli olduğunu ve yeni katliam tehditlerini barındırdığını belirten KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı, ancak şu tarihsel gerçekliğin altını çizdi: “Kürdistan halkı mezopotamyanın en eski halklarından birisidir...Ülkeyi terketmesi gereken birisi varsa o da bu topraklarına ve insanlarına hiçbir saygısı olmayan Erdoğan ve hükümetidir. Onun temsil ettiği sömürgeci anlayışın kendisidir.” KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı tarafından dün yapılan yazılı açıklamada, KCK Önderi’ne yönelik fiili saldırının duyulmasıyla birlikte alanlara çıkan Kürt halkının serhildanları, Türk devletinin tutumu, Başbakan’ın fiyaskoya dönüşen Kürdistan seferi ve söylemleri değerlendirildi.

vanda_newroz_devlet_teroru3 Eylemlerde nitel sıçrama
Kürdistan halkının KCK Önderi Abdullah Öcalan’ı sahiplenme, savunma ve ortaya koyduğu eylemlilik düzeyinin, ulusal-demokratik iradeleşmede nitel bir sıçramayı ifade ettiği belirtilen açıklamada, “Bu düzey, Türk devletinin özgürlük hareketini bastırmak için geliştirmeye çalıştığı topyekün saldırıyı deşifre etmiş ve anlamlı bir cevap olmuştur” denildi.
Türk Hükümeti’nin telaşı
Bu duruşun, geleceğini Kürdistan’daki yerel seçimlere bağlamış olan AKP Hükümeti’ni büyük telaşa düşürdüğü vurgulanan açıklamada, Başbakan Erdoğan’ın, Kürdistan halkının gösterdiği infial durumunu görmezden gelerek, Kürdistan gezisine çıkması, buna bağlandı.
Maskesini indirdi
Başta Amed, Dersim, Wan, Çolemerg ve Gever halkının, Türk Başbakan’a hakettiği cevabı verdiği kaydedilen açıklamada, şunlar belirtildi: “Halkımızın göstermiş olduğu ulusal-demokratik özgürlükçü tutum karşısında TC Başbakanı, bu iradeye saygılı olacağına, iradeyi kırmak ve sindirmek için saldırganlaşmış, bugüne kadar yüzüne taktığı maskeyi indirmek durumunda kalmıştır.”
Katliam fermanını duyurdu
Başbakan Erdoğan’ın, Kürdistan halkını teslim olmaya, resmi ideolojiyi kabul etmeye, boyun eğmeye, aksi taktirde Kürdistan’ı terk etmeye çağırdığı anımsatılan açıklamada, şuna dikkat çekildi:”‘Ya sev ya terket” anlamındaki sözlerin anlamı, Kürdistan’da yeni bir soykırım ve tehcirin başlatılmasından başka bir şeyi ifade etmemektedir. Bir katliam fermanı anlamına da gelen bu ifade, kızgınlıkla ya da bir anlık boş bulunup söylenmiş bir söz değildir.”
Resmi ideolojinin taşeronu
Açıklamada, Erdoğan’ın resmi ideolojinin Kürdistan’da tesisi için taşeronluk üstlendiği şöyle ifade edildi: “Artık halkımız açısından anlamsızlaştırılmış bulunan ve alay konusu haline gelmiş, gülünç bir hal alarak utanılacak bir dayatma haline gelmiş bulunan ‘tek bayrak, tek devlet, tek vatan, tek millet, tek dil’ resmi ideolojisini yeniden Kürdistan’da tesis etme görevini üstlenmiş birisi olarak, ‘ya teslim olursunuz, ya da ölümlerden ölüm beğenin’ tehdidinden başka bir şey değildir. Yine halkımızın İstanbul’da yaptığı gösterilere, pompalı tüfekle saldıranları meşru ve haklı gösterebilmiştir. Böylece Türkiye’nin bir çok yerleşim biriminde Kürtlere yönelik saldırılar ve linç kampanyanlarının kimler tarafından geliştirildiği ve müsamaha edildiği de açığa çıkmaktadır.”
Kürdistan halkı terketmez
Kürdistan halkının mezopotamyanın en eski halklarından birisi olduğu tarihsel gerçekliğine dikkat çekilen açıklamada, “Bu toprakları emeğiyle, kanıyla, canıyla ve bilinciyle yurtlaştıran Kürdistan halkıdır” denildi. Açıklamada, eğer bir an bile bu topraklar üzerinde durmaması gereken birisi varsa, o da şöyle tanımlandı: “Ülkemizi talan eden, halkımızı katliamlardan geçirerek köleleştiren, dilini, kültürünü yasaklayan, tarihsel zenginliklerini sular altında bırakmak isteyen, her türlü etik değerden uzak anlayışın kendisidir. Ülkeyi terketmesi gereken birisi varsa o da bu topraklarına ve insanlarına hiçbir saygısı olmayan Erdoğan ve hükümetidir. Onun temsil ettiği sömürgeci anlayışın kendisidir.”
Adana Valisi yalnız değil
Adana Valisi’nin eylemlere katılan yoksul Kürt çocukların ailelerine verilen Yeşil Kartların iptal edileceği ve kömür yardımı yapılmayacağı çıkışının bireysel olmadığına işaret edilen açıklamada, İçişleri Bakanlığı bünyesinde oluşturulan yeni koordinasyonun kararı olduğu savunuldu. Kararın ne anlama geldiği şöyle izah edildi: “Hem bir halkı yoksullaştırma, Yeşil Kart’a bağlama, ardından özgürlük ve demokrasi istemini dile getirdi mi, sağlık için kullanılan Yeşil Kart’ı iptal etme tehdidi, sadece siyasal bir bitiş ve çöküş değil, ahlaki olarak da bir çöküşü ifade etmektedir.”
Başbakan’ın demogojisi
Kürdistan’a dönük vaatlerinin boş çıkması ve Kürt halkının AKP’den destediği çekmesinin Başbakan Erdoğan’ı oldukça zorladığı vurgulanan açıklamada, şunlar kaydedildi: “Önder Apo’ya fiziki saldırı ve psikolojik işkence uygulamasını iyi bilen Başbakan, tamamen yalan olduğunu söyleyip, bunu DTP’nin yerel seçimler dolayısıyla ortaya attığını açıklamıştır. Bu tamamen bir çarpıtmadır. Bir kez daha açığa çıktı ki, Türk devletinin Önder Apo’ya yaklaşımını düzeltmemesi durumunda Kürt halkıyla barış içinde bir arada yaşama koşulları olmayacaktır. Başbakan bunu doğru anlayacağına, konuyu çarpıtması, DTP’ ye ve yerel seçimlere bağlaması, demogojiden başka bir şey değildir.”
Kürt halkı durmayacak
KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı açıklaması, şu tespit ve çağrıyla tamamlandı: “Halkımız Türk devletinin onur kırıcı iradesizleştirmeye dönük saldırılarına karşı durmaya değişik biçimlerde devam edecek ve eylemlerini sürdürecektir. Herkes bilmeliki, Kürt halkı varolmaya ve onurlu ve kimlikle yaşamaya karar vermiş, Önder Apo çizgisinde eşit-özgür yaşam ilkesinden asla taviz vermeyecek, özgürlüğü için her türlü fedakarlığı yapacaktır. İçine girdiğimiz bu önemli ve stratejik süreçte hiçbir Kürdistanlı nerede yaşıyorsa yaşasın bu saldırılar karşısında izleyici olmamalı, ulusal-demokratik görevlerine sahip çıkmalıdır.“
ANF/BEHDİNAN



Kürtlerden özür dilesin
Türk Başbakanı Recep T. Erdoğan’ın Kürdistan seferinde “Ya sev ya terket” açıklamalarına Hakkarililerin tepkisi sürüyor. Yüksekova ve Şemdinli belediye başkanları ile DTP’li yöneticiler, Başbakan’ın sözlerinin 40 milyonluk Kürt halkına yönelik olduğunu belirterek, Başbakan’ın Kürtlerden özür dilemesini istedi. Erdoğan’ın söylemlerinin faşizan olduğunu belirten Yüksekova Belediye Başkanı Salih Yıldız, Hakkari’ye ‘Başbakan’ sıfatıyla değil, orduyla uzlaşmış AKP Genel Başkanı olarak geldiğini söyledi. Yıldız, “Sayın Başbakan, 2 Kasım’da hastane açılışı nedeniyle ilçemize geldi. Ancak ilk defa bir başbakan halk tarafından kabul edilmedi. İlk defa bir başbakan polis ablukasında gelip gitti. Bu da Sayın Başbakan’ın siyasetinin iflas ettiğinin göstergesidir. ‘Ya boyun eğersiniz ya da çekip gidersiniz. Ya sev ya da terket’ anlayışı, kabul edilecek bir yaklaşım değildir. Bu onun ruh halini gösteriyor. Bunun için bir an önce tedavi görmesi gerektiğine inanıyorum. Yoksa bir Başbakan 40 milyonluk bir halka ‘ya sev ya terket’ diyemez” dedi.
Bu topraklar Kürtlerin
Erdoğan’ın hayal kurduğunu belirten Şemdinli Belediye Başkanı Hurşit Tekin, Kürt sorununun ırkçı söylemlerle çözülecek bir sorun olmadığına dikkat çekti. Bu toprakların asıl sahiplerinin Kürtler olduğunu vurgulayan Tekin, Başbakan’ın Kürdistan’daki siyasetinin iflas etmesinden dolayı halka saldırdığını ifade etti. Tekin, Erdoğan’ın, Kürtlerden özür dilemesini istedi.
Erdoğan geldiği yere gitsin!
Umut Kitabevi sahibi Seferi Yılmaz da Erdoğan’ın Kürt illerini ele geçirecekmiş gibi sefer başlattığını belirterek, “Sanki bu illeri ele geçirecekmiş gibi bir yaklaşım ve söylemi var. Bu halka ‘ya sev ya terket’ diyor. Oysa bu toprakların sahibi bu halktır. Yıllardır burada yaşıyorlar. Asıl başbakan geldiği yere gidebilir. Zaten bu halk, buralar senin yerin değil ‘git’ cevabını da net olarak verdi” diye konuştu. Erdoğan’ın Hakkari’de gerçek yüzünü ortaya çıkardığını belirten DTP PM Üyesi Emin Sarı ise, MHP’nin dahi kullanmaktan vazgeçtiği söylemleri kullandığını belirtti.
Kabul edilmedi, saldırıyor!
Hitler’in kullanmadığı sözleri Erdoğan’ın Hakkari’de kullandığını kaydeden DTP Yüksekova İlçe Başkanı A.Vahit Şahinoğlu da Kürtlerin artık Başbakan’ın gerçek yüzünü net olarak gördüğünü dile getirdi. “Başbakan, kabul edilmediği için halka saldırdı” diyen Şahinoğlu, Erdoğan’ı Kürt halkından özür dilemeye çağırdı.
YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

Üniversitelilerden anadil talebi

yokprotesto01 12 Eylül Askeri Darbesi’nin ardından üniversite öğrencilerinin politik etkinliğini önlemek için kurulan Yükseköğretim Kurulu (YÖK) 27. kuruluş yıldönümünde de çeşitli eylemlerle protesto edildi.

Amed, Ankara, Siirt, Hatay, Mersin, Adana, Aydın, İzmir ve Malatya’da öğrenciler tarafından yapılan protesto yürüyüşü ve açıklamalarda, YÖK’ün lağvedilerek üniversitelerin özgür, demokratik ve özerk bir yapıya kavuşturulması, anadilde eğitim hakkının tanınması talebi öne çıktı. Açıklamalara sivil toplum kuruluşları temsilcileri de katılarak destek verdi.
AMED
Dicle Üniversitesi öğrencileri Eğitim Fakültesi önünde bir araya gelen çok sayıda öğrenci, davul zurna eşliğinde halay çekti. Daha sonra öğrenciler Rektörlüğe doğru yürüyüşe geçti. Yürüyüş sırasında “Anadilde eğitim hakkı verilmeli”, “Bilimsel eğitim istiyoruz”, “Ateşle oynamayın” dövizleri taşındı. Yürüyüşte “Bê ziman, jîyan nabe”, “Em zimanê xwê dixwazin”, “Polis dışarı”, “Zanîngahê azad daxwazim” sloganları atıldı. Yürüyüşün ardından Rektörlük önünde basın açıklaması yapıldı. Öğrenciler adına açıklamayı okuyan Ahmet Turuncul, 12 Eylül darbesinin ardından YÖK’ün “gayrimeşru çocuk” olarak doğduğunu belirtti. Üniversitelerin YÖK ile birlikte demokratik ve özgür düşünme yetisini kaybettiğini ve Kürt gençlerinin en insani hakkı olan anadil eğitiminin engellendiğine dikkat çeken Turuncul, şu taleplerde bulundu: “Üniversiteler özgür, demokratik ve özerk bir yapıya kavuşturulmalı. Parasız, bilimsel ve anadilde eğitim taleplerimiz yerine getirilmeli. Gözaltına alınan öğrenci arkadaşlarımız biran önce serbest bırakılmalı ve üniversitemizde Kürdoloji Enstitüsü kurularak Kürt dili ve Edebiyatı bölümünün açılması ve bu dalda öğretim görevlilerinin yerleştirilmesini istiyoruz.” Açıklamaya Tümbel-Sen Şube Başkanı Edip Yaşar, Eğitim Sen Şubesi Başkanı Abdullah Karahan, BES yöneticileri de destek verdi. Bir konuşma yapan Abdullah Karahan, Kürtçenin eğitim ve kamu alanlarında kullanılması için hükümetin gerekli yasal düzenlemeleri yapması gerektiğini söyledi. Öğrenciler eylemlerine Fen Edebiyat Fakültesi’ne kadar yürüyerek son verdi.
SİİRT
Siirt Üniversitesi Eğitim Fakültesi önünde bir araya gelen öğrenciler, basın açıklaması yaptı. Açıklamaya, İHD, Eğitim Sen, SES, BES ve Tüm Bel-Sen Siirt Şubesi üyeleri de destek verdi. “Bijî zaningeha Azad”, “Kahrolsun 12 Eylül faşizmi” sloganlarının atıldığı açıklamada, “Perwerdehiya zimanê xwe dixwazin”, “Anadilde Eğitim İstiyoruz”, pankartları taşındı. Öğrenciler adına basın açıklamasını okuyan Yurtsever Demokratik Gençlik Meclisi (YDGM) Üyesi Halim Aslan, üniversitelerin eşit, özgür ve demokratik bir karaktere sahip olması için mücadeleye devam edeceklerini kaydetti. Aslan, şu taleplerde bulundu: “Üniversiteler siyasal iktidarların etki alanında olmaktan çıkarılmalı, üniversitelerin tüm kurumlardan, siyasi iktidardan ve sermayeden bağımsız olarak kendi kararlarını almaları sağlanmalıdır. Eğitim her düzeyde üretken ve üretimden yana olmalı, üretim ve eğitimin iç içe olduğu bir eğitim anlayışı hakim kılınmalıdır. Eğitiminin her kademesi parasız olmalı, eğitimde fırsat eşitliği sağlanmalıdır. Üniversitelerde giriş sınavları kaldırılmalı, herkese eğitim hakkı tanınmalıdır. İsteği ve yeteneği göz önünde bulundurularak herkese üniversitede eğitim görme olanağı sağlanmalıdır. Anadilde eğitim hakkı herkese tanınmalıdır. Bireylerin kendi kültürel ve ulusal kimlikleri, dilleri hiçbir baskıya maruz kalmamalı, milliyetçi ve şoven eğittim anlayışı üniversitelerden uzaklaştırılmalıdır. Hak arama mücadelesi yürüten öğrencileri sindirme aracı olarak uygulanan soruşturma terörüne son verilmelidir.”
ANKARA
Darbe Karşıtı Platform, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi önünde basın açıklaması yaptı. Grup adına açıklamayı okuyan Devrimci 78’ liler Federasyonu Başkanı Ruşen Sümbüloğlu, YÖK’ün asıl amacının toplumsal muhalefetin üniversitelerdeki ilerleyişi durdurmak olduğunu ve gençliğin devrimci hareketlere katılımının engellemek istediğini söyledi. YÖK’ün üniversitelerde okuyan sol düşünceli binlerce öğrencinin eğitim haklarını ellerinden aldığını dile getiren Sümbüloğlu, YÖK’ün özgür düşünceye ve bilime darbe vurduğunu belirti. YÖK’ün kurumsal olarak kaldırılması gerektiğine vurgu yapan Sünbüloğlu, üniversitelerin demokratik, çağdaş ve toplumsal nitelikleriyle yeniden oluşturulmasını isteyerek, şunları kaydetti: “Bütün üniversitelerimiz, bir an önce lağvedilmesi gereken YÖK’le yaratılan kendi lanetli tarihinden arınmak için daha ne bekliyor? Senatolar, rektörlükler, dekanlıklar, öğretim elemanları, öğrenciler, üniversite çalışanları kurumlarını bu utançtan kurtarmalı ve derhal darbeci generallere verilen fahri doktora unvanları, şiltler, cübbeler geri alınmalı, isimleri üniversite kapılarından, dersliklerden amfilerden silinmelidir.” Öte yandan Ankara’da YÖK protestosu öncesi hemen hemen bütün üniversitelerin bulunduğu noktalarda yoğun polisiye önlemleri alındı. Cebeci Semti’nden Kızılay’a kadar 12 polis panzeri, onlarca polis aracı ve yüzlerce polis yol boyunca barikat kurdu. Öte yandan, Cebeci’de 6 Kasım günü bütün sınıflara sınav konulması ise “YÖK eylemlerine katılımı engelleme girişimi” olarak değerlendirildi.
İZMİR
Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi önünde bir araya gelen Öğrenci Kollektifleri, Geleceğimizi İstiyoruz İnisiyatifi ve Yeni Demokratik Gençlik üyesi üniversite öğrencileri, AKP Konak İlçe binası önüne yürüdü. Eylem nedeniyle AKP Konak İlçe binası önünde yoğun polisiye önlemleri alındı. AKP İlçe binası önünde yapılan açıklamayı okuyan Aycan Tekin, 27 yıl önce askeri darbe ile kurulan YÖK’ün bugün de meşruiyetinin olmadığını belirterek, “YÖK’ün üniversitelerimizin zaptu rap altına alınması, toplumsal özünden, eleştirel aklından, eşit, parasız kamusal hizmet içeriğinden, aydın yetiştiren bir kurum olma misyonundan arındırılması için kurulmuş bir kurum olduğu herkesin malumuydu. YÖK, Doğramacı’dan Yusuf Ziya Özcan’a bu işlevini hiç yitirmedi” dedi. Kürt halkına karşı yürütülen inkar ve imha politikalarının uygulamacısı olarak iktidarını sürdüren AKP Hükümeti’nin de YÖK eliyle üniversiteleri özelleştirdiğini ifade eden Tekin, tüm bunlara karşı çıkan ilerici, devrimci, demokrat öğrencilerin polis, jandarma ve sivil faşistler gibi güçlerle sindirilmeye çalışıldığını söyledi.
AYDIN
Aydın’da Adnan Menderes Üniversitesi’nde de YÖK protesto edildi. Selvi Yolu’nda bir araya gelen Yurtsever Demokratik Gençlik Meclisleri (YDGM) ve Geleceğimizi İstiyoruz Aydın Girişimi üyesi öğrenciler ortak basın açıklaması yaptı. Öğrenciler, anadilde eğitim ve üniversitelerin özerk-demokratik yönetimlere kavuşturulması taleplerinde bulundu.
MERSİN
Eğitim Sen Mersin Şubesi, Mersin Üniversitesi Çiftlikköy Kampüsü kapısı önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamaya KESK Mersin Şubeler Platformu Sözcüsü Recep Kara, Eğitim Sen Mersin Şube Başkanı Ahmet Antmen, SES Şube Başkanı Yılmaz Bozkurt, İHD Mersin Şube Başkanı Mirze Mehmet Söylemez’in yanı sıra KESK’e bağlı sendika üyeleri katıldı. Açıklamayı okuyan Eğitim Sen Mersin Şube Başkanı Ahmet Antmen, üniversitelerin siyasal iktidarın birer etki alanı olmaktan çıkartılması gerektiğini belirterek, “Topluma ve insanlığa karşı sorumlu, özerk-bilimsel ve demokratik bir üniversite talebinin gerçekleşmesi, başta YÖK ve siyasi iktidar olmak üzere, üniversiteleri birer egemenlik alanı haline getirmeye çalışan her türden yapı ve anlayışlara karşı mücadele ile mümkündür” dedi. Antmen, üniversitelerin bütün bileşenleriyle birlikte özgür, eşit ve demokratik bir Türkiye, özerk-demokratik ve kamusal bir üniversite için mücadele etmeye devam edeceklerini söyledi.
ADANA
Çukurova Üniversitesi öğrencileri yemekhane önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamada, “YÖK kalkacak, polis gidecek üniversiteler bizimle özgürleşecek”, “Em perwerdahiya zimane xwe dixwazin” pankartı açıldı. Öğrenciler adına basın açıklamasını okuyan Güler Türk, YÖK’ün başta Kürt halkı olmak üzere, Türk olmayan hiçbir ulusun kültürünü tanımayan, dilini inkar eden, şovenizm zehrinin öğrenci gençliğine zerk edilmesini isteyen ırkçı bir kurum olduğuna dikkat çekti. Türk, her ulusun kendi dilini ve kültürünü yaşatabilmesi gerektiğini belirterek Kürt halkının anadilde eğitim ve üniversitelerde Kürdoloji bölümleri açılması taleplerinin meşru olduğunu söyledi. Açıklamanın ardından öğrenciler, R-1 dersliği önüne doğru yürüyüşe geçti. “Üniversiteler, gözaltılar, soruşturmalar, baskılar bizi yıldıramaz”, “Faşizme karşı omuz omuza” sloganlarını atan öğrenciler, şarkılar eşliğinde bir süre halay çektikten sonra dağıldı.
HATAY
Hatay’da da öğrenciler Mustafa Kemal Üniversitesi Eğitim Fakültesi içinde yürüyüş yaptı. Yürüyüşün ardından açıklama yapan MKÜ Öğrenci Derneği Başkanı Semra Yıldırım, YÖK’ün kaldırılmasını istedi. Yıldırım, anadilde eğitim hakkının verilmesini talep etti.
MALATYA
Malatya’da Eğitim Sen, Emek Gençliği, Demokratik Öğrenci Derneği, YDG, DHP, Genç-Sen’lilerin de aralarında bulunduğu yüzlerce kişi Malatya Merkez Postanesi önünde basın açıklaması yaptı. Öğrenciler adına açıklamayı yapan Mustafa Naci Toper, “Kürt ve Türk gençliğinin talepleri görmezden geliniyor. Özellikle Kürt gençliği üzerindeki baskılar arttırılıyor. Son günlerde anadilde eğitim talebinde bulunan birçok üniversite öğrencisi tutuklandı. Bu tutuklamaları kınıyoruz. Bu topraklarda yaşayan, milyonlarla ifade edilen bir halkın dili toplumun ileri unsurları olan üniversitelerde baskılanıyor” diye konuştu. Üniversitelerin özerk, bilimsel ve demokratik kurumlar olması gerektiğine işaret eden Toper, “Üniversitelerde Kürdoloji bölümleri açılmalı, Kürtçe eğitim verilmelidir” dedi.
İSTANBUL
YÖK protestolarının yapılacağı Beyazıt Meydanı’nda sabahın erken saatlerinden itibaren geniş güvenlik önlemleri alındı. Panzerlerin yanı sıra çevre binaların çatılarına keskin nişancı özel harekat timleri yerleştirildi. Gün boyu İstanbul Üniversitesi’nin ana kapısı önünde öğrenciler YÖK’ü, AKP’yi ve Beyazıt Öğrenci Katliamı davasının zaman aşımından dolayı düşmesini protesto etti. Öğrencilerin yanı sıra Eğitim Sen ve Devrimci 78’liler Federasyonu da YÖK’ü protesto etti.
DİHA/HABER MERKEZİ YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

Obama’ya duyarlılık çağrısı

kongra-gel ABD’nin yeni başkanı seçilen Barack Obama, yeni kabineyi kurmak için çalışmalarına başladı.. Obama’ya mesaj gönderen KCK ve KONGRA GEL ise Kürt sorununda duyarlı olmaya çağırdı.

Karayılan ve Aydar, ABD ve Irak’ın düşmanı olmadıklarını belirterek Obama’dan Kürt sorununun demokratik çözümüne katkı sunmasını istedi. 4 Kasım’daki seçimlerde ABD Başkanlığına seçilen Barack Obama’ya gönderilen Murat Karayılan ve Zübeyir Aydar imzalı mektup şöyle:


“Sayın Barack OBAMA


ABD Devlet Başkanı
Öncelikle ABD devlet başkanlığına seçilmiş olmanızı, halkımız ve örgütümüz adına içtenlikle kutlar, yeni görevinizde size başarılar dilerken, bu seçimin dünyanın her tarafında barış, özgürlük, huzur ve refaha vesile olmasını dilleriz.
Sayın Başkan;
Seçim kampanyanız, değişim, barış, özgürlük, eşitlik, adalet gibi yüksek ahlaki değerlere dayalı söyleminiz, dünyanın her tarafında olduğu gibi halkımız tarafından da ilgi ve sempatiyle izlendi. Vurgulamış olduğunuz insanlığın bu yüksek değerleri ne yazık ki bu çağda da ülkemiz ve bölgemizde halen ayaklar altına alınmaktadır. Bu değerlere en fazla ihtiyaç duyan bir halkın, Kürt halkının birer temsilcileri olarak size yazıyoruz. Kürdistan’ın Türkiye, İran, Irak ve Suriye tarafından bölünmüşlüğü ve Irak hariç diğer parçalarda Kürt Halkının asgari haklardan da yoksun olduğu gerçeği, tarafınızdan da bilinmektedir. Saddam rejiminin ortadan kaldırılmasından sonra Irak’ta durum değişmiş ve henüz tüm sorunlar hallolmamışsa da Kürtler belli bir statüye kavuşmuşlardır. Irak’ın aksine Türkiye, İran ve Suriye de, Kürt Halkının varlığı inkar edilmekte ve en basit hak talebi şiddetle bastırılmaktadır.
Türkiye’nin bu dayanılmaz baskı ve şiddetine karşı, hareketimiz öcülüğünde 30 yılı aşkın bir süredir halkımızın özgürlük mücadelesi devam etmektedir. Biz bir özgürlük hareketiyiz, Kürt halkının her halk gibi kendi ülkesinde özgür olarak yaşamasını talep ediyoruz. Aynı zamanda Ortadoğu’da her düzeyde örnek alınabilecek, başta kadın hakları olmak üzere insan haklarını temel alan, laik-demokratik bir hareketiz. Ülkelerin sınırlarını parçalamadan, sorunun mevcut sınırlar dahilinde hak eşitliği temelinde çözümünden yanayız.
Başkan G. W. Bush döneminde hareketimiz haksız bir şekilde ‘terör listesi’ne alındı. En son olarak geçen sene Türkiye’yi memnun etmek için Sayın Bush tarafından hareketimiz ABD, Irak ve Türkiye’nin düşmanı ilan edildi. Türkiye’ye gelişmiş silahlar verildi, askeri istihbarat desteği sağlandı. Biz kimsenin düşmanı değiliz, hele hele Irak ve ABD’nin hiç değiliz. Bu güne kadar dünyanın hiçbir yerinde ABD veya ABD’lilere yönelik en ufak bir olumsuz eylemimiz olmamıştır. Biz Türkiye’yle de sorunu diyalog yoluyla barışçıl demokratik bir şekilde çözmek istiyoruz.
Sayın Başkan;
Ülkenizin Türkiye ile çok yönlü iyi ilişkileri var. Bizim için Türkiye ile ilişkilerinizi bozmanızı talep etmiyoruz. Biz sizden ilişkilerinizi devreye sokarak, bu sorunun diyalog yoluyla çözülmesine yardımcı olmanızı istiyoruz. Bu konuda biz de üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye hazır olduğumuzu bir kez daha belirtiyoruz. Kürt sorununu çağdaş bir çözüme kavuşturan Türkiye, hem demokratikleşir, hem Ortadoğu da barış ve istikrara daha çok katkı sunabilir, hem de sizinle daha iyi bir müttefik haline gelir.
Bu vesile ile başkanlığa seçilmenizi bir kez daha kutlarken, başkanlığınız döneminde Türkiye, İran ve Suriye’deki halkımızın acı içindeki durumunu göz önüne alarak, Kürt sorunun barışçıl demokratik çözümüne katkılarınızı esirgemeyeceğiniz inancıyla saygılarımızı sunuyoruz.”


ANF/BRÜKSEL


KCK: Obama yanlış politikaları gözden geçirmeli
Koma Civaken Kurdistan (KCK) Yürütme Konseyi Başkanlığı, demokratların adayı Barack Obama’nın yeni ABD Başkanı olarak seçilmesine ilişkin yaptığı açıklamada, ABD’nin başta Ortadoğu olmak üzere dünyanın çeşitli alanlarında uyguladığı çözüm getirmeyen yanlış politikaları gözden geçirmesini istedi.

KCK’nin Obama’ya mesajı şöyle: “ABD’de yapılan seçimde Obama’nın kazanması, ABD’nin başta Ortadoğu olmak üzere dünyanın çeşitli alanlarında uyguladığı çözüm getirmeyen yanlış politikaları gözden geçirme ve daha gerçekçi politikalara yönelme imkanı sunmaktadır. Bölgemizde başta Kürdistan, Filistin gibi halkların temel özgürlük sorunları olmak üzere, tüm halkların özgür iradesine saygı ve demokratik çözümden yana bir politik değişiklik yapılır ve bu yönde adımların atılmasına vesile olursa, insanlığın hakettiği dünya barışı için imkan sunmuş olacaktır. Özellikle bölgede Kürt halkına karşı uygulanan devletlerin terörünü destekleme değil, Kürt sorununda demokratik çözümün teşviki bölge barışı için önemli sonuçlar yaratacaktır. ABD’nin yeni yönetimi eğer böyle bir sürecin gelişmesine dönük çaba geliştirirse, mevcut değişikliğin bir anlamı ve olumlu sonuçları olacaktır.”


ANF/BEHDİNAN


KNK Obama’yı kutladı
Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK), ABD’de yapılan başkanlık seçimini kazanan Barack Obama’yı seçimlerdeki zaferinden dolayı kutladı. KNK, Obama’nın seçilmesiyle, PKK’yi Amerika düşmanı olarak ilan eden politikaların değişmesi gerektiğini vurguladı. Obama’yı seçimleri kazanmasından dolayı kutlayan KNK, dün yaptığı yazılı açıklamada “umut ediyoruz ki, sayın Obama’nın da dediği gibi bu seçimler ABD, Ortadoğu ve tüm dünya için değişimin vesilesi olur” denildi.
Amerika siyasetinde Kürt sorununun çözümü konusunda Obama’nın değişiklik yapmasını umut ettiklerini ifade eden KNK, PKK’yi ABD düşmanı olarak ilan eden politikaların değişmesi gerektiğini vurguladı. Açıklama ayrıca “KNK olarak, sayın Obama’dan Güney Kürdistan’daki kazanımların korunması ve diğer tüm bölgelerde olumlu bir rol oynamasını umut ediyoruz” denildi. HABER MERKEZİ YENİ ÖZGÜR POLİTİKA