Tuesday, September 30, 2008

Kürdistan’da Ramazan…

Kimageürdistan - BAŞKAN BARZANİ’DEN BAYRAM AFFI: 62 TUTUKLU SERBEST BIRAKILDI...



29-Sep-08 [16:33]

PNA-Federal Kürdistan başkanı Mesut Barzani , mübarek Ramazan Bayramının gelmesi ile Kürdistan Bölge cezaevlerinde bulunan 62 tutukluya af çıkarttı. Serbest bırakılan 62 tutuklu bayramını aileleriyle beraber geçirecek ve böylece ‘’iki’’ bayramı bir anda geçirmiş olacaklar. [...]

 

image rdistan - DEVLET BAŞKANI TALABANİ YURDA DÖNDÜ: BAŞKAN BARZANİ TARAFINDAN RESMİ TÖRENLE KARŞILANDI...


Kürdistan29-Sep-08 [18:4]

PNA-Çeşitli temaslarda bulunmak üzere uzun bir süredir yurt dışında bulunan federal Irak devlet başkanı Celal Talabani bugün akşam üzeri başkent Hewler’e döndü. Devlet başkanı Talabani Uluslararası Hewler Havalanında Kürdistan başkanı Mesut Barzani ile Kürdistan yönetiminden üstdüzey bir heyet tarafından resmi bir törenle karşılandı. [...]

 

image Kürdistan - MİR TAHSİN BEG, MÜSLÜMAN KÜRDİSTAN HALKININ BAYRAMINI KUTLADI...


29-Sep-08 [16:9]

PNA-Kürt Ezidi toplumunun lideri Mir Tahsin Beg , ramazan bayramının gelmesiyle müslüman Kürdistan halkının ramazan bayramını kutlayan bir mesaj yayınladı. [...]

 

image Kürdistan - BAŞKAN BARZANİ’DEN RAMAZAN BAYRAMI MESAJI...


30-Sep-08 [10:49]

PNA-Federal Kürdistan başkanı Mesut Barzani , mübarek ramazan bayramının gelmesiyle başta Kürdistan ve Irak olmak üzere bütün müslüman aleminin bayramını kutlayan bir mesaj yayınladı. [...]

 

image Kürdistan - CELEWLA....PATLAMA: BİR PDK YETKİLİSİ YARALANDI...


30-Sep-08 [15:28]

PNA-Celewla’ da yol kenarına bırakılan bir mayının infilak etmesi sonucu Kürdistan Demokrat Partisi (PDK)’den yerel bir yetkili yaralandı. [...]

 

Kürdistan - BAŞKAN BARZANİ ABD’YE GİDİYOR...


29-Sep-08 [18:53]image

PNA-Federal Irak Devlet başkanı Celal Talabani ve beraberindeki üstdüzey heyetinin yurda dönmesiyle Uluslararası Hewler Havaalanında düzenlenen ortak basın toplantısında devlet başkanı Talabani, Kürdistan başkanı Mesut Barzani’nin ABD yönetimi tarafından resmen davet edildiğini ve başkan Barzani’nin önümüzdeki yakın bir zamanda Washington’u ziyaret edeceği mesajını verdi. [...]

Değişen bir şey yok

İslam aleminin Ramazan Bayramı bugün. Devlet yetkilileri 'barış ve kardeşlik' mesajları veriyor. Ancak bu mesajlar, Kürtleri kapsamıyor. Sınıra askeri sevkiyat var, operasyonlar sürüyor, tezkere Meclis gündeminde.
operasyon_hazirlik  TSK durmuyor

Sınırötesi kara harekatı hazırlığı yapan TSK, bayram arifesinde bile sınıra askeri sevkiyatı durdurmadı. PKK'nin bayram dolayısıyla eylemlerine ara vereceğini duyurması da operasyonları durdurmadı. Özellikle Hakkari'nin sınır hattındaki bölgelerinde operasyonlar yoğunlaştırıldı, top atışları yapıldı.

Bu nasıl kardeşlik?

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bayram mesajında kardeşlik, hoşgörü ve barıştan dem vurdu. Mesajının her cümlesinde 'kardeşlik' sözcüğü geçen Gül, geçen hafta sivil yerleşim yerlerinin hedef alındığı fotoğraflarla ortaya konulan sınırötesi operasyonun 'kimseyi rahatsız etmediğini' ileri sürdü.

Ayrımcılık sürüyor

Devlet yetkililerinin kardeşlik mesajlarının aksine Şırnak Valiliği'nin hazırladığı bayram programına DTP'li belediye dahil edilmedi. Belediye Başkanı Ahmet Ertak, Şırnaklılarla belediye binası önünde alternatif bayram kutlaması yapacaklarını duyurdu. Ertak, AKP'nin bu duruma çanak tuttuğunu söyledi.

Meclis noter mi?

Yarın açılacak Meclis'in birinci gündemi sınırötesi operasyon tezkeresi. AKP'nin askerin isteğiyle birinci gündem haline getirdiği tezkereye tepkiler ise artıyor. Barış Meclisi Sözcüsü Ayhan Bilgen, AKP'nin tezkereyi Meclis'te onaylatmasına 'Meclis noter makamı mı' tepkisini gösterdi.

TSK bayramda da durmuyor

Sınırötesi kara harekatı hazırlığı yapan TSK, bayram arifesinde bile sınıra yönelik sevkiyatını durdurmadı. Güney Kürdistan'daki PKK alanlarına yönelik hava saldırılarında sivillerin hedef alındığı fotoğraflarla kanıtlanmasına rağmen Genelkurmay Başkanlığı sivillerin etkilenmemesi için 'gerekli hassasiyetin' gösterildiğini, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ise 'kimseyi rahatsız etmediklerini' iddia eden açıklamalar yaptı. TSK sınırötesi operasyon hazırlıklarını aralıksız sürdürüyor. Hakkari-Güney Kürdistan sıfır noktasına dün yoğunca askeri sevkiyat yapıldı. KCK ve Kongra Gel ise, bayram dolayısıyla HPG'den eylemlerini durdurmasını istedi.

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), Ramazan Bayramı'ndan bir gün önce bile sınırötesi operasyon hazırlıklarını devam ettirdi. 25 Eylül'de Kandil'e yapılan hava saldırısında birçok köy bombaların hedefi olurken, dün de TSK sınırın sıfır noktasına askeri sevkiyatını yoğunlaştırdı. Alınan bilgilere göre, Hakkari'nin Yüksekova ilçesi İran sınırındaki Çobanpınar (Vargeniman) bölgesinde konuşlanan askerlerin bir bölümü Dağlıca (Oramar) bölgesindeki Güney Kürdistan sınırına kaydırıldı. Özel birliklerden oluşan Bolu Tugayı'nın ise Cilo Dağı eteğindeki ova ve PKK'nin geçiş noktası olduğu iddia edilen Küçükdere (Orşe) kalyonu olarak da bilinen vadinin çıkışında bulunan Ünlüce köyü ovasına konumlandığı bildirildi. Uzun menzilli top, obüs topu, gece görüş dürbünleri ve geniş manevra özelliğine sahip tankların yerleştirildiği noktadan önceki gün akşam saatlerinde Cilo Dağı'na doğru top atışlarının yapıldığı ve top seslerinin Yüksekova'dan da duyulduğu belirtildi.

Çobanlar bölgeyi terk etti

Ünlüce köylülerine ait arazilere konumlanan seyyar tabur için helikopter pisti de yapılmaya başlandı. Bolu Tugayı'nın Yüksekova'ya 10 kilometre uzaklıkta konumlanması halkı tedirgin ederken, hayvanlarını otlatan çobanların da can güvenliği nedeniyle bölgeye terk etmek zorunda kaldığı bildirildi.

Şemdinli'ye seyyar birlikler

Yoğun askeri sevkiyatın yaşandığı Hakkari'nin Şemdinli ilçesine ise yeni seyyar birlikler gönderildi. Sınır bölgesinde bulunan Bêsosin Karakolu'na çok sayıda asker sevk edilirken, karakolun karşısına yaklaşık 100 adet seyyar çadır kuruldu. Çadırlara yerleşen birliklerin sınır bölgesinde keşif yaptığı belirtildi. Yüksekova'da ise hava hareketliliği arttı. HABER MERKEZİ

Operasyon ve eylemleri durdurun çağrısı

Operasyon ve çatışmaların yoğunlaştığı son günlerde Koma Civakên Kurdistan (KCK) Yürütme Konseyi Başkanlığı ve Kongra Gel Başkanlık Divanı, bayram günleri boyunca HPG'nin eylem yapmamasını istedi. ANF'nin geçtiği KCK ve Kongra Gel'in ortak açıklamasında, TSK'ye de bayram dolayısıyla operasyonlarına ara vermesi çağrısı yapıldı. AKP hükümetinin Kürt sorununun demokratik çözümü yerine inkar ve imha politikasında ısrar ettiği belirtilen açıklamada, 'Özellikle yeni Genelkurmay Başkanı'nın topyekžn bir savaştan bahsetmesi dikkatle izlenilmesi gereken ve tehlikeli bir biçimde çıkmazın derinleştirileceği bir durumu ortaya koymaktadır' denildi. Açıklamada, 7 Ekim'de Meclis'te görüşülecek olan tezkerenin süresinin bir yıl daha uzatılmasının daha fazla can kaybı ve kanın dökülmesine yol açacağı ifade edildi. 'Ramazan Bayramı'nı karşılamaya hazırlandığımız bugünlerde, en çok İslam'dan söz edenlerin bununla tam ters düşecek biçimde kan dökme politikalarına karşı, iyi niyet mesajı olması amacıyla, Ramazan Bayramı boyunca kan dökülmemesi ve hiçbir ananın yüreğine acı düşmemesi için tarafımızdan azami dikkat gösterilecektir' denilen açıklamada, HPG'den arife gününden başlamak üzere bayram günleri boyunca hiçbir eylemde bulunmamasını talep etti. Açıklamada ayrıca, AKP hükümetine ve orduya da 'en azından belirtilen günler içinde' operasyonlarına ara vermeleri çağrısı yapıldı. Açıklamada, tüm İslam aleminin de bayramı kutlandı. www.gundemonline.net

Kadına doktor dayağı

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nin Kadın Doğum Kliniği'nde görev yapan Kadın Doğum Doktoru Çağdaş Özgökçe'nin hasta Özlem Yıldırım'a (20) tokat attığı, tokattan dolayı Yıldırım'ın yüzünde morluklar oluştuğu ve doktorun 'Kürtlerden nefret ediyorum. Elimden geldiği kadar Kürtleri ezeceğim' dediği iddia edildi.kadin_doktor_dayak

Van'ın Çaldıran ilçesine bağlı Gölyolu (Gonik) köyünde doğum yapan Özlem Yıldırım, Çaldıran Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Yıldırım'ın aşırı kan kaybetmesi üzerine, Van Kadın Doğum ve Kadın Hastanesi'nde yapılan tedavisinin ardından Yüzüncü Yıl Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi'ne kaldırıldı. Yıldırım'ın buradan tedavi gördüğü sırada Kadın Doğum Kliniği'nde görev yapan Kadın Doğum Doktoru Çağdaş Özgökçe tarafından tokatlandığı iddia edildi. Yıldırım'ın yediği dayak nedeniyle yüzünde şişme meydana geldiğini belirten yakınları, doktor hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi. Doktor Çağdaş Özgökçe'nin Özlem Yıldırım'a tokat attığını öne süren yakını Abdurahman Yıldırım, doktorun bilinçli bir şekilde yeni doğum yapan kadına tokat attığını söyledi. Özgökçe'nin diğer hastalara da aynı muamelede bulunduğunu savunan Yıldırım, şunları belirtti: 'Doğum bölümüne gittiğim zaman bütün hastalar, Özlem'in etrafına toplanmışlardı. Ne olmuş diye sorduğumda, doktorun Özlem'i tokatladığı söylediler. Özlem'e baktığımda yüzünün şiştiğini ve mosmor olduğunu gördüm. Kendisini bu hale doktorun getirdiğini söyledi. Bunun üzerine doktorun yanına gittim. 'Niye kadını dövüp bu hale sokmuşsunuz' dediğimde, doktor bana 'Hayır ben dövmedim. Kan kaybettiği için uyumasın diye tokat attım' dedi.' Yıldırım, Dr. Özgökçe'nin daha sonra kendisine, 'Nereye şikayet ediyorsanız edin, hastanızın hayatını ben kurtardım' dediğini ifade etti.

Doktor hakkında suç duyurusu

Özlem Yıldırım'ın eşi Selim Yıldırım ise, doktorun eşini dövdüğünü iddia ederek, eşinin yüzünün şiştiğini ve morluklar oluştuğunu söyledi. Yıldırım, şunları belirtti: 'Eşim gördüğü şiddetten dolayı, psikolojisi bozulmuş durumdadır. Eşim bana 'Ben artık bu hastane yatmak istemiyorum. Beni buradan çıkarın' dedi. Bir doktor, ağır hasta ve kendinde olmayan bir hastaya nasıl böyle davranır. Eşimi durduk yere dövmüş. Ayrıca eşime 'Ben Kürtlerden nefret ediyorum. Elimden geldiği kadar Kürtleri ezeceğim' demiş. Bütün bunları doktor eşime söylemiş, o da bana söyledi. Doktora eşime neden vurduğu söylediğimde bana, 'Ben ona vurmadım, sadece uyumaması için, yüzüne hafifçe vurdum' dedi. Doktorun söylediği doğru değildir. İnsanın yüzü durduk yere şişer mi? Doktor hakkında suç duyurusunda bulunacağım. Bu olay cezasız kalmamalıdır.'

'Olayı aramızda halledelim'

Dayak olayını duyduğu zaman hemen gidip hastayı gördüğünü belirten hasta yakını Ejder Yıldırım ise, şu bilgileri verdi: 'Özlem'i döverken bağırmış, 'Ben Kürtlerden nefret ediyorum' gibi şeyler söylemiş ve hastayı korkutmuş. Hemen durumu doktora söyledim. Ama doktor olayı reddetti. Bu doktor daha sonra bana 'Olay basına yansımasın. Bizi barıştırın, aramızda halledelim' gibi sözler sarf etti. Ben de kendisine 'Sizin hastalara vurma ve hakaret etme hakkınız yok. Sizden şikayetçiyiz, sizi mahkemeye vereceğiz' dedim.'

'Tıbbi müdahalede bulunduk'

İddiaları yanıtlayan Doktor Çağdaş Özgökçe, hasta Özlem Yıldırım'ın hastaneye baygın olarak geldiğini ve hastaya 3 doktorla birlikte müdahale ettiklerini söyledi. Hastanın baygın olması nedeniyle tıbbi ve bilimsel olarak kendine gelmesi için tokatladığını belirten Yıldırım, hakkındaki iddiaların bilinçli çıkarıldığını ifade etti.


Kadınlardan destek ziyareti

Bostaniçi Belediye Başkanı Gülcihan Şimşek ve Demokratik Özgür Kadın Hareketi (DÖKH) aktivistleri Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nin Kadın Doğum Kliniği'nde görev yapan Kadın Doğum Doktoru Çağdaş Özgökçe tarafından tokatlandığı iddia edilen Özlem Yıldırım'ı hastanede ziyaret etti. Yaşadıklarını anlatan Yıldırım, doktorun kendisini tokatladığı yetmiyormuş gibi 'Siz Kürtler hep böylesiniz' diyerek kendisine hakaret ettiğini ve bu lafın çok zoruna gittiğini söyledi. Ziyarette bir açıklama yapan Şimşek, 'Artık kadınlara dayak hastanelere kadar gelmişse, herkesin oturup bu konu üzerinde düşünmesi gerekir' dedi. Kadın kurumlarına çağrı yapan Şimşek, 'Biz bunun mücadelesini sonuna kadar vereceğiz ve artık ne hastanelerde hiçbir yerde kadın dövülmüyecek bir ülke istiyoruz' dedi.

Deniz Feneri’nin Kürt seferi!

k1jc2 Çetin Diyar- Evrensel

Dini kullanan dernek ve kurumların AKP’nin Bölge’deki en önemli dayanakları arasında yer aldığı biliniyor. Bu gerici yapılanmalar, son yıllarda özellikle dini bayramlar döneminde Kürt yoksullarına yardım dağıtma kampanyaları düzenliyor. Bu kampanyaları düzenleyen Deniz Feneri, Kimse Yok Mu Derneği, İHH gibi örgütler, amaçlarını “dini duygularla sosyal yardımlaşmayı geliştirerek terörün kökünü kazımak” olarak açıklıyor! Bu dernekler geçen yıl Kurban Bayramı’nda Cumhurbaşkanı Gül’ün çağrısıyla kurban etlerini Kürt yoksullarına dağıtma kampanyası düzenlemişlerdi. Başbakan Erdoğan, bu kampanyayı “kardeşlik köprüsü” olarak adlandırmış; M. Eğitim Bakanı Çelik de, “kampanyayı düzenleyenlerin önünde şapka çıkardığını” söylemişti. Bu yıl ortaya çıkan yolsuzluk belgeleri ve yöneticilerinin mahkûmiyeti nedeniyle Deniz Feneri ortalıkta gözükmese de, Deniz Feneri’nin “yüzyılın iyilik hareketi” sloganına benzer bir şekilde “bize iyilik yaraşır” sloganını kullanan İnsani Yardım Vakfı (İHH) ve Kimse Yok Mu Derneği, ramazan ayı boyunca Bölge’de binlerce kumanya dağıttıklarını açıkladılar.
Geçen yıl Bölge’de elli bin aileye yardım ulaştırmakla övünen Deniz Feneri ve benzeri örgütlerin Bölge’de oynamaya çalıştıkları rol dikkate alındığında, Başbakan Erdoğan’ın bunlara yönelik suçlamalara karşı neden canla başla kalkan olmaya çalıştığı da daha anlaşılır olmaktadır. AKP ile bu gerici yapılanmalar arasında sadece mali değil, aynı zamanda politik ortaklıklar bulunmaktadır: Deniz Feneri ve benzerleri, dağıttıkları yardımlarla Kürt yoksullarına el uzatacak ve din kardeşliğiyle ulusal demokratik istemlerin önüne geçilecek! Burada şunu da hatırlatalım; bu gerici yapılanmaların siyasal ideolojik alandaki temsilcisi olan ‘Abant Platformu’nun temmuz ayında yaptığı toplantılarda, Kürt sorununun çözümü konusunda “İslam kardeşliği” çağrısı yapılmıştı. Farklı alanlarda çalışan bu yapılanmaların aynı noktada birleşmesi rastlantı olmasa gerek!
Kürt yoksullarından, halkın açlık ve yoksulluğunu politik çıkarları için kullanmaya çalışanlara karşı yükselen sesler, ekmeği demokrasi mücadelesinin karşısına çıkaranların amaçlarına ulaşamayacağını göstermektedir. Van’ın AKP’li belediyesinin Şerefiye Mahallesi’nde dağıtacağı ekmekleri almak için saatlerce bekleyen bir Kürt yoksulu, “İş ve aş imkânları yaratılsın. Fakirlere istihdam alanları yaratılsın. 4 ekmekle biz fakirleri nereye kadar kandıracaklar? Bu ne insanlığa ne de Müslümanlığa sığar” diyerek ianeci anlayışla kendilerini yedekleme hesabı yapanlara tepki gösteriyor. Yine Mardin’in Derik ilçesinde halk, “Bizler artık şeker, makarna, kömür istemiyoruz. Bizler barış istiyoruz. Bir yandan üzerimize bombalar yağdırılırken diğer yandan sanki çocukmuşuz gibi bize şekerler uzatılıyor” diyerek kendilerine dağıtılan yardımları almayı reddediyor.
Kürt halkının, üzerinden oynanmak istenen oyunlara karşı yardımları reddetmesi elbette onurlu bir davranıştır. Ancak buradan devrimci sınıf partisinin Kürt örgütlerinin ve demokrasi güçlerinin çıkarması gereken sonuçlar olduğu açıktır. Ülke nüfusunun yüzde 16’sını barındırdığı halde yatırımlardan sadece yüzde 4.4 pay alan; nüfusunun yarısının işsiz ve açlık sınırının altında yaşamaya çalıştığı Bölge’de, açlık sınırı altında yaşayan emekçilere devlet tarafından düzenli sosyal yardımların yapılması ve işsizlerin sigorta primlerinin ‘İşsizlik Fonu’ ndan ödenmesi acil talepler olarak savunulmalıdır. Bu alanda yürütülecek mücadele, ekmeğin demokrasi mücadelesinin karşısına konulması yönündeki gerici girişimlerin önüne geçilmesini de sağlayacaktır. Bu mücadele aynı zamanda, Kürt halkının demokrasi mücadelesine karşı ‘Deniz Fener’leri ile sefer düzenleyenlerin, Güneşin doğudan yükseldiğini hatırlamasını da sağlayacaktır!

HPG Anakarargah Komutanlığı: Bayram’da eylem yapmayacağız

ANF BEHDİNAN / HPG Anakarargah Komutanlığı yaptığı açıklamada, bayram günleri boyunca eylem yapmayacaklarını bildirdiler.
KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı ve Kongra Gel Başkanlık Divanı, bayram günleri boyunca HPG’nin eylem yapmaması çağrısına ilişkin HPG’den cevap geldi.
Kürt halkının ramazan bayramını kutlayan HPG Anakarargah Komutanlığı yaptığı açıklamada, yapılan çağrıya uyacaklarını bildirerek, ‘’bayram günleri boyunca güçlerimizin üzerine gelinmedikçe hiçbir askeri aktivite içerisinde olmayacağız, eylem yapmayacağız’’ dedi.

MAHMUT ALINAK: Öyleyse bizi vatandaşlıktan çıkarın!

Saddam Hüseyin bile dil yasağı koymayı düşünmemiştir. Ama tarih şahit olsun ki, bugün Türk cezaevlerinde Kürtçe yasaktır. Kontrol edeceklerini bilseler Kürtçe’yi evlerde bile yasaklayacaklar

mahmut-alinak2 Dört gün önce Erzurum H tipi cezaevindeydim. Gördüklerim ve duyduklarım dehşet vericiydi. Mahpusların anne ve bacılarıyla Kürtçe konuşmaları yasaktır. Bu nedenle üç aydır telefon görüşmesi yapamıyorlar. Türkçe-İngilizce, Türkçe-Almanca sözlük serbest; ama Türkçe-Kürtçe sözlük yasaktır. Kürtçe gazete, dergi, kitap ve mektup yasaktır. Mahpuslar Kürtçe yazılmış bir mektup göndermek istediklerinde kendilerinden 70 milyon lira tercüme parası istenmektedir. Türk Hükümeti Kürtçe’yi böyle yük olarak görüyorsa, onları bu yükten kurtaracak kolay bir yol var: Bakanlar Kurulu toplanır ve bütün Kürtleri vatandaşlıktan çıkarır. Böylece bu “yükten” kurtulmuş olurlar. Ama sözde de olsa Kürtleri “vatandaş” olarak kabul ediyorlarsa, o zaman bizim insani haklarımıza tahammül etmek zorundadırlar. Buna mecburdurlar.

Dil yasağından başka, mahpusların ilgili makamlara yazdıkları dilekçeler kaybediliyor. Yazımı aylar, yıllar alan günlükler ve anılar aramalarda imha ediliyor, kitaplara el konuluyor. Odalar keyfi bir şekilde değiştiriliyor. Hastalıklar tedavi edilmiyor. Hipokrat yemini eden doktorlar cezaevinden on beş yıl sonra çıkacak mahpuslarla, “Cezaevinden çıktıktan sonra gelir tedavi olursunuz” diyerek alay ediyorlar.

“Yemekleri köpekler bile yemez” deniliyor.
Yeni gelen mahpuslar soyundurularak arama yapılıyor. Bu insanlık dışı uygulamaya karşı çıkanlar dövülüyor, hücrelere atılıyor. Mahpuslar zorla çalıştırılıyor. Kütüphane ve spor sahasından yararlanılamıyor. Genelgeler uygulanmıyor; ortak alanda sohbet süresi haftada on saat iken, bu hak hemen hemen hiç kullandırılmıyor.

Kısacası Erzurum’un göbeğinde H tipi bir imparatorluk kurulmuş. Bu dehşet imparatorluğunda insanlık Guantanamo Cezaevi’ nde olduğu gibi yerlerde süründürülüyor.

Ey vicdan sahipleri, bu zulme karşı çıkmak için Kürt olmak gerekmiyor, sadece insan olmak yetiyor.
Bu zulüm karşısında, “Ben cezaevindeki Kürdüm” diyemiyorsak, ne kadar insan olduğumuzu gözden geçirmemiz gerekmez mi?

Saygılarımla özgür politika