Saturday, November 15, 2008

Ankara'da Kürt karşıtı Diyarbakır'da Kürtsever

belgeakpyerelsecim1 Kürt sorununda orduyla anlaşan AKP'nin 2009 yerel seçimleri için strateji belgesi hazırladığı ortaya çıktı. Yerel seçimlere hazırlık yapan AKP, başta Diyarbakır olmak üzere Bölge'de belediyeleri almak için nasıl bir strateji izleyeceğini belirledi. AKP'nin Diyarbakır stratejisi (Fırsatlar, tehditler, üstünlükler ve zayıflıklar) 4 ana başlıktan oluşurken, kamuoyuna açıklanmayan strateji belgesinde, AKP'nin politikaları 'tüccar' zihniyetini andırıyor. Keza, Kürt sorunu konusunda tüm yetkiyi orduya havale eden AKP, yerel seçimlerde hem ordudan, hem de Kürtlerden oy alabilmek için farklı politikalar izleyecek. Belgede öne çıkan bir başka başlık ise, 'Dini siyasete alet etmiyoruz' diyen AKP'nin, DTP'de Alevilerin yer alması ve bazı vekillerin Alevi olmasını bir seçim malzemesi olarak kullanacağını beyan ederek, DTP'de Alevi olmasının kendileri açısından oy kazanmak olduğuna yer veriliyor. Başbakan Erdoğan'ın Bölge'ye yönelik mesajlarını, AKP'nin dindar-muhafazakar kimliğini Kürt sorununa hakim bir siyasi dille güçlendirilmek isteyen AKP, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkan adayı için 'dindar-muhafazakar, Kürt sorununa hakim ve temsil gücüne sahip' olan birisini arıyor. Adayın erken açıklanıp belediye hizmetlerinde başarı vaat etmesi ve hükümet eliyle sosyo-ekonomik kalkınmanın seçim öncesinde hızlandırılması isteniyor.
'Kürt sorununu sahiplenmek'
Kürtlere 'Beğenmeyen çekip gider' diyen AKP, Diyarbakır'daki faaliyetlerinde en çok Kürt sorununu dillendirecek. AKP, Kürt sorununun çözümünde Bölge halkının kendilerine 'hakem' rolü yüklediği iddia edilen stratejide, AKP'li yöneticilerin Kürt sorunu ve benzeri konularda DTP'lilerle herhangi bir tartışmaya girmemeleri öneriliyor. Faaliyetler sırasındaki söylemlerin nasıl olacağı şöyle açıklanıyor: 'AKP'nin Kürt sorununu 'tabii Kürtlük' temelinde sahiplenen bir dil kullanması. Bu dil DTP'nin Bölge halkının değerlerine karşı duyarsızlığı merkeze alınarak kurgulanabilir. Böylesi bir siyasal dil kurgusu içerisinde AKP'nin Kürtlere karşı samimi tutumunu destekleyecek söylemsel üstünlüğün inşaa edilmesi. Milletvekillerini iletişim konusunda yönlendirmek, gerekirse geri planda durmalarını istemek. AKP'nin DTP'li isimlerle veya Kürt sorunuyla alakalı meselelerle muhatap olmadan önce parti içinde siyasi iletişime yönelik hazırlık yapılmasını sağlamak. Belirlenen siyasi söylem ve stratejinin dışına fazlaca çıkmamaya gayret göstermek. AKP'nin 'kimsesizlerin kimsesi' olduğu algısını güçlendirecek siyasi iletişim dilini 'Kürt sorununa' uyarlamaya gayret göstermek. Kuzey Irak'la kurulan ilişkilerin halka anlatılması.'
Barzani husumeti yaratmak
'Diyarbakır kaledir' söylemini yumuşatacak kişilerle Kürt sorununa sahip çıkmayı hedefleyen AKP, DTP'nin Meclis'te olduğu, belediyelerin siyaset yeri değil hizmet yeri olduğunu dillendirecek. Güney Kürdistan'daki liderleri daha önce 'Aşiret reisi' olarak gördüğünü açıklayan AKP, seçimlerde oy alabilmek için tersini yapıyor. DTP'nin Güney'deki oluşumlardan rahatsızlık duyduğu ve bu rahatsızlığın halka anlatılması istenen stratejide, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve DTP'lilerin Barzani ve Talabani'ye karşı husumet duydukları da örnek olarak veriliyor ve bu sözlerin seçimlerde kullanılması isteniyor.
Bayramda propaganda yapılacak
AKP'nin Ankara'da DTP'ye ısrarla söylediği 'PKK ile aranıza mesafe koyun', 'PKK'ye terörist deyin' yaklaşımından Diyarbakır'da vazgeçiyor. AKP, yöneticilerin bu yaklaşımdan uzak kalması için de uyarıyor. AKP, DTP'nin kadın-erkek eşitliğine de karşı çıkıyor. AKP, DTP'nin 'laik kadın söylemini, sosyalist kadın söylemini, irtica ve gericilik söylemini, muhafazakarlaşmayı hedef alan konuşmalarını, Kemalizm söylemlerini' propaganda sırasında kullanacak. DTP'nin öne çıkan isimlerinin 'Kürtlüğünü' sorgulayacak olan AKP, ne kadar 'Kürtçü' bir parti olduğunu halka anlatacak. DTP'lilerin İslam ve gelenek karşıtı sert açıklamaları olduğu iddia edilen stratejide, bu açıklamaların üzerinde de propaganda yapılması isteniyor. AKP stratejisinde, 'Kurban Bayramı'nda 'hayvan hakları' ve Nevruz'da Kürtlerin Ramazan ve Kurban bayramlarından vazgeçebileceği, bir tek Nevruz'un Kürt bayramı olduğu' tarzı açıklamalar'la DTP'nin eleştirileceği kaydediliyor.
AKP kadın özgürlüğüne karşı
Kadın özgürlüğüne karşı çıkan AKP, DTP'nin kadın açıklamalarının birçok Avrupa ülkesinde bile kabul edilmeyecek kadar ideolojik olduğunu ileri sürüyor. Stratejide, şu açıklamalara yer veriliyor: 'Mesela 'karı-kocanın olmadığı bir dünya yaratacağız' tarzında yaklaşımlar DTP'li yöneticiler için sıradan açıklamalardır. Ayrıca cinsellik, kadın özgürlüğü tarzı yaklaşımları Kürt sosyolojisiyle taban tabana zıttır. DTP'nin CHP'den bile daha radikal din karşıtı bir söylemi bulunmaktadır. Aysel Tuğluk'un Meclis konuşmaları bile tek başına yeterince malzeme sunmaktadır. DTP'li isimlerce 'gericilik, ılımlı İslam tehdidi, mahalle baskısı, türban baskısı, dincilik, muhafazakarlaşma tehdidi vs.' oldukça rahat bir biçimde kullanılmaktadır.'
AKP Alevilere de karşı
AKP, Diyarbakır'daki stratejisinde, Alevilere ne kadar karşı olduğunu da açık açık beyan ediyor. Alevilerin hak taleplerini reddeden AKP, DTP'nin içinde bulunan isimler üzerinden antipropaganda yapacak. DTP'lilerin öne çıkan bazı milletvekillerinin (Alevi vekiller) Kürtçe bile konuşmadıklarını dillendirecek olan AKP, DTP'deki Aleviler için şunu söylüyor: 'Alevi Kürtlerin genel Kürt nüfusuna oranı yüzde 5 bile değilken, DTP yönetiminin yarısının Alevi olması sorgulanmalıdır.'
AKP'nin en büyük destekçisi asker
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'ni almak için her türlü yöntemi deneyecek olan AKP'nin en büyük destekçisi Bölge'deki şiddet dozajının artırılmasında ortaklaştığı Türk Silahlı Kuvvetleri. İnsan hakları ve demokrasi konusunda sınıfta kalan AKP, bunun dışa yansımaması için ise yoğun bir çaba harcayacak. Bölge'de alınan sıkı güvenlik önlemlerinin halka az yansıtılması da istenen stratejide, şunlara dikkat çekiliyor: 'AKP'nin Türkiye'nin milli güvenliğinin teminatı olduğu gerçeği ile TSK'dan gerekli desteği sağlamak. Kuzey Irak operasyonuna yol açmayacak terör tedbirlerini sınır içinde almak. Kamu idarecilerinde gerekli görülen yer değişikliklerini ivedilikle yapmak. Güvenlik sorunu halka olabildiğince az yansıtarak çözmek.'
'Eylem Planı' da deşifre olmuştu
AKP'nin Kürtlere karşı hazırlamış olduğu ilk plan bu değil. AKP'nin Mart 2008'e ait 'Gizli' ibareli 'Bölücü Faaliyetlere Yönelik Eylem Planı' da deşifre olmuştu. Genelkurmay'ın planıyla paralel olan planla AKP'nin orduyla ortak davrandığı ve Kürt sorununda çözümsüzlüğü dayattığı bir kez daha ortaya çıkmıştı. Valilikler üzerinden Cumhuriyet Başsavcılıkları, Meslek Yüksekokul Müdürlükleri, İlçe Jandarma Komutanlıkları, Emniyet Müdürlükleri, Milli Eğitim Müdürlükleri, Sağlık Grup Başkanlığı, Tarım Müdürlükleri, Vergi Daireleri, Mal Müdürlükleri, Gençlik ve Spor Müdürlükleri, Müftülüklerden Kütüphane Müdürlüklerine kadar devletin tüm organlarına dağıtılan planda, asimilasyon ve Kürt medyası hedef alınırken, devlet medyasının desteklenmesi istenmişti.
HİKMET ERDEN / REŞAT AYAZ

Erdoğan'ın mesajları yerine ulaştı!

yusufoz-emincakan Son dönemlerde Kürtlerin tepkileri karşısında öfkeye kapılan ve önce 'Ya sev ya terk et' şeklinde formüle edilen nutuklarının ardından İstanbul'da gösteri yapan kitleye bombalı tüfekle ateş eden bir kişiyi savunan ve yurttaşlardan bombalı tüfekle ateş eden kişi gibi davranmalarını isteyen Başbakan Erdoğan'ın gerçek yüzü bir daha açığa çıktı. Erdoğan'ın ırkçı kesimlere yönelik 'Kürtlere saldırın' mesajları 'yerine ulaşmış' görünüyor. Erdoğan'ın bu açıklamalarının ardından Kürtlere yönelik saldırılarda artış yaşanmaya başladı. Ankara, Manisa, Antalya, İstanbul, İzmir, Adana ve Balıkesir'deki saldırılarda 2 Kürt yaşamını yitirdi.
Son dönemlerde milliyetçilik ve ırkçılık kokan açıklamalarıyla dikkatleri üzerine çeken Başbakan Erdoğan'ın, yoğun güvenlik önlemi ve protestolar eşliğinde gidebildiği Van ve Hakkari'de yaptığı konuşmalar ile Lübnan Başbakanı Fuad Sinyora görüşmesinin ardından gazetecilerle yaptığı sohbette söylediği sözler demokratik çevrelerde kaygılara neden olurken, bu sözlerden sonra Kürtlere yönelik saldırılar da artmaya başladı. Hakkari'de 'Beğenmeyen çeker gider' diyerek Erdoğan, Ankara'da da, 'Eğer siz vatandaşın mağazasının camlarını indirirseniz, vatandaşın hayatına kast ederseniz hayatına kast ettiğiniz vatandaş kalkıp da eğer elinde böyle bir tedbiri böyle bir imkanı varsa, kendini savunma yoluna gidecektir' sözleriyle adeta ırkçı kesimlerin Kürtlere karşı saldırısına onay verdi. İstanbul'da göstericilerin üzerine pompalı tüfekle ateş açan kişiyi bu sözleriyle savunan Erdoğan'ın bu sözlerinden kısa bir süre sonra DTP'ye, DTP'li yöneticilere ve Kürt yurttaşlara yönelik saldırılar ivme kazandı.
Başbakan Erdoğan'ın Kürtleri hedef gösteren bu açıklamalardan 1 gün sonra başlayan ve artarak devam eden Kürtlere yönelik saldırılar şöyle:


  • 3 Kasım'da DTP Buca İlçe Binası'na yürüyen bir grup, 'Ya sev ya terk et', 'Her Türk asker doğar' sloganları atarak önce İstiklal Marşı okudu, ardından ilçe binasını taş ve bira şişesi yağmuruna tuttu. Grubun yanında güvenlik önlemi alan polis ise gruba herhangi bir müdahalede bulunmadı. 8 Kasım'da ilçe binası bir kez daha taşlı yumurtalı saldırıya uğradı. Her iki saldırının failleri de yakalanamadı.

  • 4 Kasım'da Ankara'nın Gölbaşı ilçesinde telefonla görüştüğü annesiyle Kürtçe konuşan Mehmet Zeki Bucağa adlı yurttaş, 'Burada Kürtçe konuşmak yasaktır' denilerek feci şekilde dövüldü. Kolu kırılan Bucağa, Gazi Devlet Hastanesi'ne kaldırılırken, Bucağa'yı dövdükleri için gözaltına alınan 2 kişi, ertesi gün serbest bırakıldı.

  • 4 Kasım'da DTP Dilovası İlçe Yöneticisi Nevzat Yıldırım'ın Orhangazi Mahallesi'ndeki evinin önünde park halinde bulunan aracı, kimliği belirsiz kişiler tarafından ateşe verildi. Araçta maddi hasar oluşurken, olayın failleri bulunamadı.

  • 4 Kasım'da Kocaeli Üniversitesi İzmit Meslek Yüksekokulu'nda öğrenim gören Derviş Taniş adlı Kürt öğrenci 25 kişilik ülkücü grubun saldırısına uğradı. Kürtlere yönelik küfür ve hakaretlerin edildiği saldırının failleri yakalanamadı.

  • 5 Kasım'da Manisa'nın Nurlupınar Mahallesi'nde toplanan 70 kişilik grup, Öcalan'a yönelik fiziki saldırıyı protesto eden ve AKP İrtibat Bürosu'na molotofkokteyli atan eylemcilere müdahalede bulundu. 70 kişilik grup, o sırada mahallede bulunan ve evine gitmekte olan Ozan Eraslan'ı, eylemcileri kovalamadığı gerekçesiyle linç etmeye çalıştı. Oğlu Ozan'ın dövüldüğünü öğrenen Ercan Eraslan, oğlunu döven komşularıyla konuşmak isteyince kendisi de aynı akıbete uğradı ve kafası kırılarak hastaneye kaldırıldı. Saldırının failleri belli olmasına rağmen, olaya ilişkin bir soruşturma yapılmadı.

  • Erdoğan'ın açıklamaları, geçen ay Kürtlere ait ev ve işyerlerinin talan edildiği Balıkesir'in Altınova Beldesi'ni de hareketlendirdi. Beldede uzun süredir duran saldırılar yine başlarken, 6 Kasım'da Kürtlere ait olduğu öğrenilen 2 işyeri taşlandı. Saldırının failleri yine yakalanamadı.

  • 6 Kasım'da Kocaeli'nin Gebze ilçesinde yolda yürürken Kürtçe müzik dinlediği iddiasıyla Emin Çakan, 3 kişinin bıçaklı saldırısına uğradı. Tuzla Anadolu Sağlık Merkezi'nde tedavi altına alınan Çakan, 8 Kasım'da yaşamını yitirdi.
  •  
    9 Kasım'da Urfa Karakoyun İş Merkezi önünde Toplum Gönüllüleri Vakfı standı açan Harran Üniversitesi öğrencileri Vedat Tuğar ve soyadı öğrenilemeyen Çetin, bir grup ülkücünün sopalı-bıçaklı saldırısına uğradı. Bıçakla yaralanan Vedat Tuğar, Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne kaldırılarak tedavi altına alındı.

  • 10 Kasım'da Antalya'nın Serik beldesine çalışmaya giden Yusuf Öz, oturduğu kahvede nereli olduğunu soran 3 kişiye Mardinli olduğunu söylemesinin ardından, aynı kişilerin 'Pis Kürtler, şehitlerimizin kanını yerde bırakmayacağız' diyerek kendisine saldırdı. Kahvede başlayan saldırı sokakta linçe dönüşünce Yusuf Öz canını zor kurtardı. 'Bu Kürt'tür vurun alçağı' denilerek sokakta her gelen kendisine tekme attı. Öz, polisler tarafından otobüse bindirilerek, Adana'ya gönderildi.
    MUSTAFA AYDIN

AKP'nin Türkiye'si

amed-yildirim-cagdas-gemik 'Ya sev ya terk et' talimatının gereği yapılmaya başlandı. Saldırıya uğrayan iki Kürt yaşamını yitirdi, polis 'durmak yok vurmaya devam' etti, HPG'li oğlunun resmini taşıyan 76 yaşındaki nine tutuklandı.
SEVMİYORSAN ÖLDÜR
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın sık sık tekrarladığı 'Beğenmeyen çekip gitsin', pompalı saldırgan için 'Vatandaş kendini savunacak' şeklindeki sözleri yerine ulaştı! Ankara, Manisa, Antalya, İstanbul, İzmir, Adana ve Balıkesir'deki saldırılarda 2 Kürt yaşamını yitirdi.
HOŞLANMIYORSAN VUR
AKP'liler, 'Devlete karşı gelenleri vurmaktan hoşlanacağım' diyor, polis ise durmadan yurttaşları öldürüyor. Polis bu kez Adana'da 14 yaşındaki Amed Yıldırım'ı sırtından vurdu. Yıldırım felç oldu. Polisin gerekçesi yine aynı: 'Kurşun sekip değdi.' TİHV'e göre, 2008'de polis 18 kişiyi öldürdü.
VİCDANLARI YOK
Türkiye'de söz konusu Kürtler olunca ne vicdan kalıyor, ne de hukuk. Lice'de 70 yaşındaki Hidayet Kaymaz'a verilen kömür yardımı oğlu HPG'lidir gerekçesiyle kaymakamlık tarafından geri alındı. Gebze'de ise 76 yaşındaki Nazife Babayiğit, HPG'li oğlunun resmini taşıdığı gerekçesiyle tutuklandı.
Duranı da durmayanı da vuruyorlar
Geçen yıl haziran ayında yetkisi artırılan polis, durmadan yurttaşları öldürüyor. Bir buçuk yılda 13 kişiyi 'dur' ihtarına uymadığı gerekçesiyle öldüren polisin son kurbanı ise Adana'dan. Hem de 14 yaşındaki bir çocuk. Geçtiğimiz günlerde Antalya'da Çağdaş Gemik adlı genci 'dur' ihtarına uymadığı gerekçesiyle kafasından vurarak öldüren polis, bu sefer Adana'da 14 yaşındaki Amed Yıldırım sırtından vurdu. Amed Yıldırım felç oldu. Daha önce Baran Tursun ile Çağdaş Gemik'i kafalarından vurarak öldüren polis, Ferhat Gerçek'i de tıpkı Amed Yıldırım gibi sırtından vurarak felç etmişti.
1 Haziran 2007'de Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu'nda (PVSK) yapılan değişikliklerin yürürlüğe girmesinin ardından yaşanan polis 'terörü' her geçen gün artıyor. Sadece 2008 yılında 9 kişiyi vuran polis son olarak Adana'da işbaşındaydı. Adana'da Şakirpaşa Oba Mahallesi Ova Sokak üzerinde Mardin Nusaybin doğumlu 14 yaşındaki Amed Yıldırım'ın da aralarında bulunduğu 3 genç, motosikletli 2 polis tarafından kovalandı. Polisin dur ihtarı üzerine 3 gencin bindiği motosiklet yavaşladı, tam duracağı sırada arkada polislerin bulunduğu motor onlara yaklaştı. Olaya kahvede oturan birçok kişi de tanık oldu. Polislerden gözlüklü 45 yaşlarında olanı motosiklette arka arkaya oturan 3 kişiden en arkadaki yani Amed Yıldırım'ın beline silahı yaklaştırdı. Silahı beline dayadı ve ateşledi. Ardından iki elde havaya ateş etti. Sırtından aldığı kurşunla yaralanan Amed Yıldırım Adana Numune Hastanesi'nde tedavi altına alındı. Amed Yıldırım'ı yaralayan kurşun sırtının üst bölgesinden girip omuriliği zedeleyip, bağırsakları parçalayıp, bir böbreği tahrip edip kalça kemiğine çarpıp durdu. Amed Yıldırım polisin bu 'terörü' sonucu ölmedi, ama o da tıpkı İstanbul Yenibosna'da polis tarafından vurulan Ferhat Gerçek gibi felç oldu. Belden aşağısını kullanmayan Yıldırım en az 5 ameliyat daha geçirecek.
Ne hikmetse hep sekip değiyor
Amed Yıldırım'ı vuran polisler yine daha önceki kurbanlar için öne sürdükleri gerekçeleri sıraladı. Görgü tanıklarına rağmen emniyet yetkilileri polisin yere ateş açtığını, kurşunun sekerek Amed Yıldırım'ın sırtına isabet ettiğini savundu. Oysa görgü tanıklarının yanısıra İnsan Hakları Derneği (İHD) de hazırladığı raporda polisin çok yakın mesafede Yıldırım'ın sırtına nişan alarak ateş ettiğini açıkladı. İHD Adana Şubesi'nin hazırladığı raporda, 9 Kasım 2008 tarihinde saat 14.30 sularında Adana Ova Mahallesi'nde polislerin 14 yaşındaki Amed Yıldırım'ı belinden vurarak ağır yaraladığı hatırlatıldı. Yıldırım, 'Omzuna sıkılan kurşun belinden aşağıya doğru dalağını ve böbreğini parçalayıp omurilik iliğini zedeleyip kalça kemiğinde durmaktadır. Kurşun omzundan aşağıya doğru sıkılmıştır' denildi. Raporda, Adana Valisi İlhan Atış'ın olaya ilişkin yaptığı açıklamada polisin 'Dur' ihtarına rağmen motosikletli gençlerin kaçtığını ve polisin motosikleti durdurmak amacıyla lastiğe ateş ettiğinin söylediğini belirtilerek, şunlar ifade edildi: 'Bu açıklamada seken kurşunun çocuğa isabet ettiği iddia edildi.
Kafasına tabancayla vurarak öldürdüler
'Polisin eline düşen sağ kurtulmuyor' görüşünü gerçek kılan olaylar zincirine yeni bir halka daha eklendi. Antalya'da Çağdaş Gemik vurularak öldüren, Adana'da 14 yaşındaki Amed Yıldırım'ı sırtından vurarak felç eden polisin son icraatı ise Bursa'da. Bursa Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şubesi ekipleri, 10 Kasım'da Merkez Anadolu Mahallesi'ne, baskın yaptı. Polisin açıklamasına göre Çedik, bu operasyon sırasında polisi görünce müstakil evlerin balkonundan atlayıp kaçmak isterken düştü. Yaralanan Çedik Adli Tıp Kurumu'na götürüldü. Polis yetkililerine göre sadece 'yüzünde çizikler' görünüyordu. Polisin açıklamasına göre Adli Tıp Kurumu'ndan Gedik 'düşmeden dolayı yüzünde ekimoz (morartı) oluştuğuna' ilişkin rapor verildi. Polis Gedik'i Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şubesi'nde nezarete koydu. 2.5 saat sonra nezarethaneye giren bir polisin Çedik'in başının sol tarafında morarma oluştuğunu ve fenalaştığını bildirmesi üzerine zanlı Çekirge Devlet Hastanesi'ne götürüldü. Kafatasında çökme ve sağ gözünde ödem ve ekimoz olduğu belirlenen Çedik, 11 Kasım'da yaşamını yitirdi. Serkan Çedik'in kardeşi Levent Çedik, 'Tanıklar var. Ağabeyimin ağaca tırmanmak isterken düşmüş, yakalayan polis kafasına tabanca kabzasıyla vurduğunu anlatıyorlar' diyerek kardeşinin ölüm sebebini açıkladı.
Polisler yine serbest
Daha önceki olaylarda olduğu gibi Amed Yıldırım'ı vuran polisler de serbest. Gözaltına alınan iki polis memuru 10 Kasım 2008 tarihinde savcılığa çıkarıldıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldi. Valiliğin açıklamalarının gerçeği yansıtmadığının belirtildiği İHD raporunda, 'Görgü tanıklarının anlatımlarını değerlendirdiğimizde polislerin bilerek ve isteyerek adam öldürmeye teşebbüs ettiği çok net anlaşılmaktadır. Bilerek ve isteyerek adam öldürmeye teşebbüste etmekten polislerin hakkında dava açılması gerekirken, polisler hakkında adam yaralamaktan dava açılması bir kez daha polislerin korunduğunu görülmektedir' denildi.
Polis 19 kişiyi ya sokakta ya da karakolda öldürdü
Türkiye İnsan Hakları Vakfı'nın verilerine göre bu yılın başından beri polis sorumluluğunda 18 kişi öldü. İşte polis kurbanları:
26 Ocak: Hüseyin Turgut, Yalova'da park etme meselesi yüzünden tartıştığı polis G.E.'nin açtığı ateş sonucunda öldü.
15 Şubat: Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın Türkiye'ye getirilişinin yıldönümünde Şırnak'ta yapılan protestoya katılan 16 yaşındaki Yahya Menekşe, polis panzeri tarafından ezilerek öldürüldü.
5 Mart: Van Erciş'te, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde yapılan şölende polis tarafından dövülen 51 yaşındaki Mehmet Deniz öldü.
22 Mart: Van'daki Newroz olaylarında polisin açtığı ateş sonucu Zeki Erik öldü.
23 Mart: Yüksekova'daki Newroz kutlamasında İkbal Yaşar polis tarafından vurularak öldürüldü.
1 Nisan: Van'daki Newroz'a polis müdahale etti; 30 yaşındaki Ramazan Dal'ı öldürdü.
10 Nisan: İkbal Yaşar'ın cenazesinde bu sefer Fahrettin Şedat, polis tarafından öldürüldü.
16 Haziran: Ankara Mamak'ta polisten kaçan Ercan Ceylan vurularak öldürüldü.
20 Haziran: Iğdır'da karakola götürülmek üzere polis aracına bindirilen 22 yaşındaki Vusale Süleymanova ölü olarak indirildi.
2 Temmuz: Zonguldak'ta gözaltına alınan 38 yaşındaki Metin Yüksel, gözaltında fenalaştı. Hastaneye kaldırılan Yüksel öldü.
15 Temmuz: Ankara'da polisin 'Dur' ihtarına uymayarak otomobiliyle kaçtığı iddia edilen Gürsel Varol, açılan ateşle öldürüldü.
6 Ağustos: İstanbul'un Bahçelievler'de polis Mustafa Atasoy, kendi kendine söylenen 23 yaşındaki Cem İnci'yi kendisine küfür ettiği gerekçesiyle vurarak öldürdü.
25 Ağustos: Sivas'ta, 'Dur' ihtarına uymayarak kaçtığı iddia edilen Turan Özdemir öldürüldü.
26 Ağustos: Bursa'nın Nilüfer ilçesinde polis, 'Dur' ihtarına uymadığı gerekçesiyle 24 yaşındaki Cengiz Koç'u vurarak öldürdü.
13 Ekim: İstanbul Bağcılar'da 30 yaşındaki Ahmet Laçin Bağcılar Polis Merkezi'nde dövüldü ve kaldırıldığı hastanede öldü.
20 Ekim: Ağrı Doğubeyazıt'taki protesto gösterisine polis müdahalesinde Ahmet Özhan öldürüldü.
27 Ekim: Antalya'da polis M.E., 'Dur' ihtarına uymadığı iddiasıyla, motosikletiyle gezen 18 yaşındaki Çağdaş Gemik'i vurarak öldürdü.
8 Kasım: Adana'da 14 yaşındaki Amed Yıldırım, polisin açtığı ateş sonucu felç oldu. HABER MERKEZİ GUNDEM-ONLINE