Türk ordusuna Güney Kürdistan’da savaşı sürdürme yetkisi veren tezkere Türkiye Meclisi’nde kabul edildi. DTP Grubu ve ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras dışında milletvekilleri tezkereye kabul oyu verdi.
İlgili Başlıklar ►Türk ordusu askerlerini vurdu ►Öcalan: Kaybeden Türkiye olur ►TTB: Türkiye AKP’yi doyuramıyor
Tezkerenin uzatılması Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un istemi doğrultusunda AKP tarafından hazırlanarak, Bakanlar Kurulu’ndan Başbakanlık Tezkeresi olarak geçmiş ve Meclis’e gönderilmişti. Tezkere ile Hükümet bir yıl daha kapsamı ve içeriği sonradan belirlenecek Güney Kürdistan’a yönelik savaş izni aldı. 23. dönem 3. Yasama Yılını 1 Ekim’de açan Türk Meclisi, Ramazan Bayramı tatili sonrası dün ilk kez toplandı. Oturumu Meclis Başkanvekili Güldal Mumcu yönetti. DTP: Yanlışta ısrar DTP Grup Başkanvekili Fatma Kurtulan, Kürt sorununun ortaya çıkış sürecini özetleyerek, son 25 yıllık savaştan neden yeterince ders çıkarılmadığını sorguladı. Tezkere görüşmesi üzerine DTP Grubu adına konuşan Van Milletvekili Fatma Kurtulan, savaşın gerekçesinin Türk Başbakan Erdoğan’ın 2005’te ifade ettiği “Kürt sorunu” olduğunu söyledi. Türk devletinin 25 yıldır askeri operasyonlarını aralıksız sürdürdüğünü; ancak, gelinen aşamada sorunun ortadan kalkmadığını anımsattı. 1984’ten buyana görev yapan 4 Cumhurbaşkanı, 9 Başbakan, 7 Genelkurmay Başkanı’nın “Bu işi bitireceğiz” dediklerini; ancak şimdi nerde olduklarının bile bilinmediğini vurgulayan Kurtulan, “Yeni yasama yılına ölme ve öldürme üzerine kurgulanmış bir kararla başlamak, mevcut durumu daha da içinden çıkılmaz hale getirecektir” dedi. Hükümetin defalarca denenmiş bir yöntem olan ve ağır kayıplara yol açmaktan başka bir sonucu olmayan sınır ötesi savaşa yeniden evet demesinin çözüm yolunu iyice tıkayacağını kaydeden Kurtulan, “İç barışın tesisi için demokratik sivil açılımlara ağırlık vermesi beklenirken, sınır içinde ve dışında şiddet ve çatışma politikasına hız vermesi kaygı vericidir” diye konuştu. Devlet ve demokrasinin tarihsel gelişimini özetleyen DTP Grup Başkanvekili Kurtulan, özünde bir hizmet aracı olan devletin, Türkiye Cumhuriyeti anayasalarında kutsal bir varlık olarak tanımlandığını kaydetti. Bu anlayış hâkim kılınınca, Türkiye Cumhuriyeti’nde Kürtlerin haklarının inkar edildiğini ve kaynağını buradan alan Kürt sorununun ciddi boyutlara vardığına işaret eden Kurtulan, “Sorun bu temelden kaynaklandığına göre, çözümünün de burada aranması gerektiği son derece açıktır” dedi. Ancak denenen ve denenmesi düşünülen yöntemler arasında demokratik ve anayasal çözüm göz ardı edildiğinden sorunun büyümeye devam ettiğini kaydeden Kurtulan, “Kürtlerin inkarı ve asimilasyonu süreci olan 1924 Anayasası ile günümüze kadar daha da katılaşarak süre gelmiştir. Bu anayasa ile toplumsal çoğulculuk, kültürel çeşitlilik ve farklılıklar inkâr edilmiştir. Bu yapılanma, bir totaliter devlet yapılanmasına geçişti” diye konuştu. 1924 Anayasası’nın dar ve milliyetçi anlayışı Takrir-i Sükun, İstiklal Mahkemeleri gibi her türden baskı ve asimilasyon süreci ile kendini somut olarak hissettirmeye başladığını anımsatan Fatma Kurtulan, “Kürtçe konuşma yasakları, nüfus kayıtlarına Kürtçe isimlerin yazılmaması, Kürtçe köy, belde, ilçe, il isimlerinin Türkçe isimlerle değiştirilmesi ile asimilasyon süreci katı kurallar çerçevesinde hızlandırılmıştır” hatırlatmasında bulundu. 1924 Anayasası’nın ulusçuluk ideolojisinden uzaklaşamayan 1961 Anayasası’nın da 1971’de değiştirilerek “Her türden insan hak ve özgürlüklerinin sınırlandırılabileceği” hükmü getirildiğine işaret eden Kurtulan, 82 Anayasası ile savaşı başlatacak son darbenin gerçekleştiğini söyledi. Kurtulan, 82 Anayasası’nın faşizan dayatmalarını siralayarak, şöyle devam etti: “Kürt gerçekliğinin inkarı olan 1982 Anayasası’nın egemen ideolojisi doğal olarak bu gerçekle büyük çelişkiler yaşayacak ve yürüyemez hale gelecekti. Resmi ideolojinin egemen olduğu bu anayasa ile 25 yıl çözüm bulunamayan Kürt sorunu sınırın öteki tarafına taşacak ve 26. kez sınır ötesi operasyona tezkere çıkarmak için acı bir gerçek olarak karşımızda duracaktı. Oysa Kürt sorunu içimizdeki bir sorundur. Bir haklar sorunudur. Demokratik sistemlerde meclisler bu sorunları çözmek için vardır. Görmezlikten gelmek, topluma çare olarak militarizmi sunmak meclislerin işlevsizliğinin sonucudur. Türkiye’de yapılması gereken tezkere çıkarmak değil ulus-devletin demokratikleştirilmesi için sistemli bir çalışma başlatmaktır. Yeni bir anayasa ile katı-merkeziyetçi devlet yapısı yerine, Demokratik Özerklik gibi idari ve siyasi bir reformla Kürt sorununu çatışmasız çözmek mümkündür. Sonuç olarak, partimizi hedef olarak gösteren liderlere, aklınızı başınıza toplayın diyenlere diyoruz ki, aklımız başımızda olarak, askeri ve ekonomik önlemlerle sorunun yok olacağını tahayyül etmenin hayal kırıklığı yaşatacağını belirtmeyi bir sorumluluk olarak görüyoruz. Biz bunun için tezkereye hayır diyoruz.” YENİ ÖZGÜR POLİTİKA |
Wednesday, October 8, 2008
Türk Meclisi kana doymadı
KurdTime : Wednesday, October 08, 2008 0 Yorum
Etiketler : Kurdistan
Gazeteci Ahmet Hakan'ı Tehdit Eden Avukat Yargılanıyor
Avukat Kemalettin Gülen, Hürriyet köşe yazarı Ahmet Hakan Coşkun'u "tehdit ettiği" iddiasıyla iki yıl hapis istemiyle yargılanmaya başladı. BİA Medya Gözlem Masası'na göre Nisan-Haziran arasında iki gazeteci, bir öğretim üyesi ve bir yazar tehdit edildi.
BİA Haber Merkezi - İstanbul 9 Ekim 2008, Perşembe Hürriyet köşe yazarı Ahmet Hakan Coşkun'u tehdit ettiği iddiasıyla Kemalettin Gülen'in hapis cezası istemiyle yargılanmasına İstanbul 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nde başlandı. Coşkun, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı eleştirdiği ve "Menderes asıldığında mantar tabancası bile patlamamıştı" şeklinde sona eren yazının 31 Mart 2008 tarihli Hürriyet gazetesinde yayımlanmasının ardından Gülen tarafından telefonda tehdit edildiğini iddia etmişti. Gülen'in iki yıl hapsi isteniyorİddianamede, 4 Nisan 2008'de gazete santralinden Coşkun'a ulaşan Gülen'in, "eğer parti kapatılırsa görürsün mantar tabancası mı patlar, yoksa başka bir şey mi patlar" diyerek gazeteciyi ölümle tehdit ettiğine yer verildi. Cemaat lideri Fethullah Gülen'in yakını olduğu iddia edilen avukat Gülen, bu sözlerden dolayı altı aydan iki yıla kadar hapis istemiyle; "tehdit" suçunu düzenleyen Ceza Yasası'nın (TCK) 106. maddesinin 1. fıkrası uyarınca yargılanıyor. Dün (8 Ekim) görülmeye başlayan davanın duruşmasına sadece tutuksuz sanık Gülen katıldı. Şikayetçi Coşkun ile avukatı ise duruşmaya gelmedi. Sanık Gülen, tehdit iddiasını yalanladı. Mahkeme, çağrılmasına rağmen mazeret bildirmeden duruşmaya katılmayan Coşkun'un "zorla getirilmesini" kararlaştırıp duruşmayı erteledi. Türker Alkan'ın "polis" okurdan ölüm tehdidiEylül 2007'de de bir başka yazar, Radikal gazetesi yazarı Türker Alkan, 28 Şubat sürecinden önce elektronik posta yoluyla aldığı tehditlerin 22 Temmuz seçimlerinden sonra yeniden başladığını yazmıştı. Alkan, "22 Temmuz'dan sonra kızgın ve tehditkâr iletiler yeniden boy gösterdi. Geçenlerde aldığım bir iletide polis olduğunu iddia eden biri 'vatan haini olduğumu', 'kafama iki defa sıkacağını' söylüyordu...Kim bilir, gerçekten polis miydi? Fakat, polis olmasa bile bu zihniyette birinin polis rolünü benimsemesi neyi ifade eder dersiniz?" demişti. BİA Medya Gözlem Masası'nın 18 Temmuz'da açıkladığı Medya Gözlem Raporu'na göre, Nisan-Mayıs-Haziran aylarında iki gazeteci, bir öğretim üyesi ve bir yazar tehdit edildi.(EÖ/EÜ) |
KurdTime : Wednesday, October 08, 2008 0 Yorum
Etiketler : Medya
KÜRDİSTAN BÖLGESİ İLE BM ARASINDA STRATEJİK ORTAKLIK ANLAŞMASI
KurdTime : Wednesday, October 08, 2008 0 Yorum
Etiketler : Kurdistan
Kan çiçekleri
Yıllar önce bir PKK baskını sonrası gazeteci olarak Güneydoğu’da bir jandarma karakoluna gidip orada sabahlamıştım. |
KurdTime : Wednesday, October 08, 2008 0 Yorum
Etiketler : Yorum
Tahrik Adana’ya sıçradı
KurdTime : Wednesday, October 08, 2008 0 Yorum
Etiketler : Linç