Wednesday, November 19, 2008

Şeyh Said İsyanın bilinmeyen yönleri!

“Ben Diyarbekir surları önünde öldüm!”

nisanci[1] Şeyh Said

Ali ERDOĞAN-www.kurdistan-post.org  

elbistanliali@fsmail.net

Hepimizin bildiği, bu güne dek, tarihe geçen 29 Kürd isyanı olmuş. Bunlar arasında bence en önemlı olanları: Dersim, Şeyh Said ve 25 yıldır devam eden PKK ayaklanmasıdır.

Şeyh Said isyanını, okullarda bizlere, gerici bir ayaklanma olduğunu öğretmişlardı. Şeyh Said’ın tutucu bir şeyh olduğunu ve dini esaslara dayalı bir devlet kurmak istediğini beynimize yerleştirmeye çalışmışlardı. Bu olayı anlatırlarken Kürd kelimesi asla geçmiyordu. O günlerde biz Alevi’ler üzerinde istenilen etkiyi bıraktığını söyliyebilirim.

Bir Alevi dostum, Fransa’dan bana bir kitap getirdi. Kitabın ismi: “NİŞANCI”. Metin AKTAŞ kaleme almış. 448 sayfa.

Bu kitap bilgi daracığımı ters yüz etti diyebilirim. Daha önce bazı kuşkularım vardı. Ayaklanmayı yöneten Şeyh Said’i öldürtmek için, bir ALBAY ve satılmış HASAN ağa ile Varto’lu (Lolan aşiretinde) Alevi olan ve her attığını vurabilen CEM isminde bir gencin annesini, kızkardeşini ve karısını rehin alırlar. “Şeyh Said’i öldürmezsen ailenin tümünü, asonra da seni öldüreceğiz” derler.

ALBAYIN gayesi, bir taşla iki kuş vurmak ister: Alevi bir Kürd, Sunni Kürd aşiretin liderini öldürecek. Aşiretler arasında yüz yıl sürecek bir kan davasının doğmasına vesile olacaktı. Kürt Alevi’lerle Sünni Kürt’lerin birleşmesi engellenmiş olacaktı.(s. 53)

Cem, Şeyh Said’i öldürmeye giderken yolda bir olaya tanık olur. Kötü yola düşen bir kız, ailesı tarafında RECM (taşlanarak öldürmek) etmek istenir. Cem bu vahşete mani olur. Kızı eş olarak ailesinden ister.... Kız Sünni olduğu için Alevi pirleri nikahını kılmaz. Olaylar gelişir. Cem, Şeyh Said’le karşılaşır ve dost olurlar. Tutucu ve gerici diye bize tanıtılan Şeyh Said, Cem’e “nikahınızı kıyarım” der.(s. 127) Yine kadının biri, Şeyh Said’e: “ tornum konuşmuyor. Onun üzerine bir oku” der. Şeyh Said: “Hatun, hatun ben üfürükçü müyüm” diye bağırır, “tornunu doktora götür” der.

 

Metin AKTAŞ kaleme almış. 448 sayfa. . .

Şeyh Said, Kürdistan bölgesinde köy, köy, ilçe, ilçe gezerek halkı örgütlerken; Piran’a çağrılır. Orada askerlerle karşılaşır. Oraya çağırmayı, Şeyh Said’in bacanağı Binbaşı Kasım, Şeyh Said’in kardeşi Abdürrahim’e baskı yaparak çağırtır. Bu Binbaşı KASIM, AZADİ örgütünün kurucusu Miralay Halit Beyi ve arkadaşlarını devlete ihbar eden kişidir. Şeyh Said taraftarı mecburi olarak askerlerle çarpışır Piran’da. Askerler yenilir. Bu esnada, kardeşi Abdürrahim; Şeyh Said’e danışmadan, Hani’ye, lice’ye, Ergani’ye, ve Siirt’e haber gönderir ki, “Şeyh Said’in emridir, ayaklanma başladı” der.

Bunu öğrenen Şeyh Said, üzüntü içerisinde etrafındakilere : “Günü dolmadan doğan çocuk ölü çocuktur. Ama yapacağımız fazla bir şey kalmadı; çünkü çocuk ana rahmini terk etti. Atılan hatalı bir adım ( hazırlığımız tamam olmamıştı manasında) bizi nerelere sürükledi” der. (S. 186)

Devlet güçleri olan askerler, uğradıkları her köy ve kasaba da, taş üstünde taş bırakmazlar. Çocuk, kadın, yaşlı demeden görebildiklerini öldürürler. Evlerı, samanlıkları ateşe verirler. İnsanları canlı, canlı ateşin içine atarlar. Kimini de öldürerek ağaçlara casarlar.Tam bir katliam gerçekleştirilir....

Ayaklanma devam eder. Lice, Derehanı, Hani, Genç, Bingöl, Palo, Muş ve Varto alınır. Şeyh Said yine de endişelidir. Dava arkadaşlariyle konuşurken: “Kontrolüm dışında gelişen olayları, kontrolüme almaya çalışıyorum; başaramıyorum! Olaylar çok hızlı gelişiyor!...”der. (S. 239)

En son Elaziz alınır. Ama, Hamidiye Alayında görev almış bazı milisler de isyana katılmıştı. Karakoçan’lı ÖMER, eski bir Hamidiye Milis komutanıydı, adamlarına emir verir “Şeyh Said’in emridir, şehri yağma edin” der. Şehir yağma edilince, halk silaha sarılır; ayaklanmayı yapanlara karşı çıkar. Şehir kısa zamanda tekrar askerin eline geçer.

Sıra Diyarbekir’i almaya gelir. Şehir kuşatılır günlerce. Surlar içerisindeki halk, yeteri kadar örgütlenmediği için isyana katılıp surun dışındaki halka yardım etmez. Bunun üzerine “ben Diyarbekir Surların önünde öldüm” diyecek Şeyh Said, günler sonra.

Diyarbekir önünde ayrılan Şeyh Said ve arkadaşları, ihanetçi bacanağı Binbaşı Kasım tarafından pusuya düşürülür ve devlete teslim edilir. Boşuna denmemiş “ağacın kurdu özünden olur”. Veya balta ağacı keserken, ağaç dillenir: “Ne acıdır ki, sapın bende” der.

Ben Kürd’üm, yurt severim diyenin bu kitabı alıp okuması gerekir. Çünkü alınacak nice derslerle dolu...

Not: DOZ Yayıncılık, Taksim cd. No:71/5, 80090 Beyoğlu-Taksim- İstanbul. E-mail: dozyayinleri@yahoo.com   adresinde temin edilir.

Jane's Defence: Öcalan Türkiye'nin siyasi liderlerinden

ocalanbayrakeylem Gundem Dünyaca ünlü İngiliz savunma dergisi Jane's Defence yayınladığı raporda, PKK'yi siyasal parti, Öcalan'ı da Türkiye'nin siyasi liderlerinden biri olduğu belirtildi. Ankara'nın Genelkurmay Başkanı Başbuğ'un hemen ardından listede yer verildiği Öcalan'ı çıkarmak için yaptığı girişimler sonuç vermedi.
Savunma dergisi Jane's Defence, 'Askeri ve Güvenlik Değerlendirmeleri' başlıklı raporunda ‘Türkiye'nin siyasi liderleri' başlığı altında, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Tayyip Erdoğan, CHP lideri Deniz Baykal, MHP lideri Devlet Bahçeli ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un yanısıra Öcalan'a da yer verdi.
19. yüzyılın ortalarından bu yana dünyanın önde gelen savunma kaynaklarından biri olarak kabul edilen Jane's Defence, Kürtleri sevindirecek ancak Türkiye'yi de kızdıracak bir rapora imza attı
'Öcalan'ın milyonlarca taraftarı var'
Derginin internet sitesinde yayımlanan Askeri ve Güvenlik Değerlendirmeleri başlıklı raporunda yer alan ülke profillerinde Türkiye'nin siyasi liderleri arasında PKK lideri Öcalan da sayıldı.
Afganistan bölümündeki siyasi liderler arasına Taliban'ın lideri Molla Ömer'i ve el Kaide'nin lideri Usame bin Ladin'i almayan Jane's Defence'in, PKK'yi siyasal parti ve Öcalan'ı da siyasi lider olarak değerlendirdi. Raporda Öcalan'ın milyonlarca taraftarı olan bir partinin lideri olarak nitelendirdi.
Jane's Defence'in raporunda Başbuğ'un da “siyasi lider” olarak görülmesi ve listede Başbuğ'un hemen ardından Öcalan'a 6'ıncı sırada yer vermesi dikkat çekti.
Ankara girişimde bulundu
Jane's Defence'in değerlendirmesine itiraz eden Türk Dışişleri Bakanlığı listeden Öcalan'ın çıkarılması için derginin İngiltere'deki merkezi nezdinde girişimde bulundu. Türk diplomatlar, 'Öcalan'ı listeye koyduğunuza göre Bin Ladin ve Molla Ömer'i neden koymuyorsunuz?' dediler. Ancak Jane's Defence'in yetkilileri, 'Siyasi liderlerin popülerliğine bakıyoruz. Öcalan Türkiye'de milyonlarca taraftarı olan bir partinin lideri' yanıtı aldılar.ANF

İsviçre basınında Erdoğan boykotu!

ANF BERN / Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Medeniyetler İttifakı” Eşbaşkanı sıfatıyla Cenevre ziyareti fiyasko ile sonuçlandı. İsviçre basını Erdoğan’ı haberlerinde görmedi, uluslar arası hukukçu Claude Rouiller ise Kürtlerin sadece bir kase yoğurt etrafında hatırlandığı tepkisinde bulundu.

İsviçre’nin Cenevre kentinde dün BM binasında Uygarlıklar İttifakı ve İnsan Hakları Salonu’nun açılışına İspanya Kralı Juan Carlos, BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon ve İsviçre Konfedrasyon Başkanı Pascal Couhepin katıldı. Türk Başbakanı Erdoğan da “Medeniyetler İttifakı Eşbaşkanı” sıfatı ile katıldı ancak gören olmadı.

MEDYA ERDOĞAN’I GÖRMEDİ

İsviçre medyası haberlerinde Erdoğan’a yer vermedi. Oysa bundan birkaç gün öncesine kadar Konfederasyon Başkanı Pascal Couchepin’in Türkiye ziyareti nedeniyle temel gündem konularından biri olmuştu. Kürtlerin iki ülke arasında pazarlık konusu olması İsviçre basınında da tepki gördü. Couchepin’in 11 Kasım’daki Türkiye ziyareti önceki PKK’ye karşı katı önlemler alındı. Couchepin Türkiye’de Lozan anlaşmasının imzalandığı masayı hediye etti.

İsviçre haber ajansı ATS canlı olarak verdiği görüntüler arasına Erdoğan’ı koymadı. Cenevre Halkevi’ne göre İsviçre basını Erdoğan’ın “medeniyet ittifakı” üzerinde konuşmasını samimi ve inandırıcı bulmadı. Halkevi, başta ATS olmak üzere İsviçre medyasının “Başbakan düzeyinde katılan bir kişiden bahsetmemesinin oldukça düşündürücü” olduğuna dikkat çekti. Zira haberlerde 700 davetliden bahsedilirken Erdoğan bu davetliler arasında sıralanmadı.

Cenevre Halkevi, “İnsan hakları konsey salonunda insan hakları ihlallerin en yoğun ihlal edildiği ve ayaklar altına alındığı bir ülkenin başbakanı olarak böyle bir salonun açılışında söyleyeceği fazla sözü olmadığı gibi söylediklerinin de fazla dikkatte alınmadığını göstermektedir” dedi.

SEVR HATIRLATMASI

İsviçre ulusal televizyonu TSR de Erdoğan’dan hiç bahsetmezken en çarpıcı yorum Le Temp gazetesinde yer aldı. Gazete Erdoğan’ın ziyaretine yer vermezken, Pascal Couchepin’in Ankara ziyaretine ilişkin bir makale yayınladı. 

Uluslar arası hukukçu ve profesör Claude Rouiller gazetedeki makalesinde Konfederasyon Başkanı’nın Ankara ziyareti ve 1923’te Lozan anlaşmasının imzalandığı masayı hediye etmesini eleştirdi. Fransa eski Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın Fransa’nın Yahudi trajedisi, kolonyalizm, köleliğe ilişkin sorumluluklarını kamuoyu önünde tanıması ve Filistin lideri Yaser Arafat’a iltica hakkı vermesi gibi cesur sembolik eylemleri nedeniyle tarihte yer alacağını belirten Rouiller, ayrıca iktidar jubilesini kaybetme pahasına referandumdan önce Türkiye’nin AB’ye üyeliğine destek vermesinin de unutulamayacağını ifade etti.

Bu açıdan bakıldığında İsviçre heyetinin Türkiye ziyareti sırasındaki yaklaşımlarının daha az “maruz görülebilir” olduğuna dikkat çeken Rouiller, makalesinde Türkiye tarihine ışık tuttu. Osmanlı’nın dağılmasıyla birlikte 1920’deki Sevr Anlaşması’na değinen Rouiller, sadece Ermenilerin bu masada olmadığına işaret ederek, ancak buna rağmen soykırımdan kurtulanlar için Anadolu’nun kuzeydoğusunda bir devlet verildiğini belirtti. Rouiller, “Antik uygarlığın Hint-Avrupa halkı Kürtlere de, Anadolu’nun kalan kısımları ile bugünkü Irak’ın kuzeyinde bir ülke, Kürdistan verdi” dedi.

Ancak bu anlaşmanın Türkiye tarafından onaylanmadığını ifade eden Rouiller, Türkiye’nin 1921’de genç Sovyetler Birliği ile Kars Anlaşması’nı, daha sonra da 1923’de ABD hariç Dünya Savaşı’nın galipleri ile Lozan Anlaşması’nı yaptığını hatırlattı.  Rouiller, “Bu anlaşmalar uyarınca Yunan azınlık toplu nüfus değişimine kurban edildi, bir tür konvansiyonel etnik temizlik; Büyük Ermenistan ve Kürdistan tarihin yer altı zindanlarına düştü” dedi

KÜRTLER BELKİ BİR KASE YOĞURT ETRAFINDA HATIRLANDI

Lozan Anlaşması’nın imzalandığı masanın Türkiye’ye verilmesini değerlendiren Rouiller, “Bağışçılara imzadan sonra yaşanan korkunç şartları hatırlatmak kuşkusuz yersiz oldu. Ama onlara demokrasilerde hafıza görevinin kendisini dayattığı gösterildi” ifadelerini kullandı. İsviçre Ulusal Konseyi’nin 2003 yılında Ermeni Soykırımı’nı tanıdığını hatırlatan uluslar arası hukukçu Rouiller, Kürtlerin ise izinli özel bir sayım olmadığı için sayılarının 10 ila 20 milyon arasında tahmin edildiğini belirterek, “Onların azınlıklar hakları belki bir kase yoğurt etrafında hatırlandı” dedi.

İnsan hakları organizasyonlarının Kürtlerin yaşadığı ekonomik, sosyal ve kültürel ayrımcılıklara tepki gösterdiğine dikkat çeken Rouiller, Avrupa yüksek hukuku ve Federal İsviçre Mahkemesi’nin bu kuşkularının olduğunu ve bu nedenle Kürt mültecilere Avrupa’da yer verdiğini söyledi. Ancak Türkiye’nin de “Genişletilmiş siyasi suçların korunması” adı altında sürekli bunların sınırdışı edilmesini istediğini belirten Rouiller  Kürt sorununun Ankara için büyük endişe kaynağı olduğunu vurguladı.

KÜRT SORUNU FİLİSTİN-İSRAİL ÇATIŞMASI GİBİ KENDİNİ DAYATACAK

Ancak askeri baskıların çıkışsız bir yol olduğunun altını çizen Rouiller, “Yüksek donatılmış bir ordu ile büyük İngiliz tarihçi Hobsbawm dediği gibi ‘herkesin bildiği üzere gerillaya uygun dağlı’ bir halkın direniş hareketi arasında yaşanan 30 yıllık savaşın bilançosu 35 bin ölü ve 250 bin göç oldu, bu rakamlar doğrulanamaz. Bu unutulmuş savaş, er veya geç öfkeli bir şekilde Filistin-İsrail çatışmasının sonsuzluğunu hatırlatan kavramlarla dünyaya kendini dayatabilecek Kürt sorununa çözüm getirmeyecek”

Kürt sorununa adil ve barışçıl bir çözüm bulunmasını isteyen Rouiller, “Batılılar düşündüklerini söylemeye cesaret edenlere saygı gösteriyor. Türkler de bizim Kuzey Avrupalı sessizliğimizi takdir ediyor : bizim heyetimiz İsviçre’ye doğru yol aldığı sırada, onların uçakları, uluslar arası hukuku ihlal ederek, Kürt otonomistlerin kamplarının bombalamak için Irak sınırını geçiyordu” diyerek sözlerine nokta koydu.