Saturday, August 23, 2008

Özgür olmadan mutlu olunmaz

tuncel_kadin_meclisi DTP Kent Kadın Meclisi toplantıları birçok ilde olduğu gibi İstanbul'da da devam ediyor. Üsküdar, Ümraniye, Sultanbeyli, Maltepe, Kartal, gibi İstanbul'un birçok ilçesinde yapılan Kent Kadın Meclisi toplantılarının devamı Fatih ve Bağcılar ilçelerinde sürdürüldü. Buralardaki Kent Kadın Meclisi toplantısında konuşan DTP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, Kürtler için zaferin yakın olduğunu ancak kadın sorunu çözümünün çok uzak olduğunu, çözüm için kadınların mücadele etmesi gerektiğini kaydetti.
DTP Fatih ilçe binasında gerçekleştirilen toplantıya DTP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, Demokratik Özgür Kadın Hareketi (DÖKH) aktivisti Ceylan Bağrıyanık ve DTP Kadın Meclisi'nden Gülistan Dehşet'in yanısıra çok sayıda kadın katıldı. Toplantıda konuşan Tuncel, 'Sistem erkek zihniyetine göre şekillenmiş ve her şey erkeklere göre düzenlenmiştir. Bunu yapan sistem ve toplumdaki kadına yönelik baskılardır. Kadınlara ikinci sınıf muamelesi yapılıyor. Kadınlar kararlarında söz sahibi olmalı. Kadınlar özgür olmadan mutlu olamazlar' dedi.
Kent Kadın Meclisi ile amaçlarının kadınları örgütleyip bilinçlendirmek olduğuna vurgu yapan DÖKH Üyesi Ceylan Bağrıyanık, 'Tek tek evlere ulaşma sorunumuz vardı. Kent Kadın Meclisi ile birlikte bu sorunu aşacağız. Kadın Meclisiyle, evlerinde oturan kadınlar bile bulunduğu yerden tartışıp kendi sorununu çözebilecek ve kadın şiddet karşısında kendisi alternatif yaratabilecek. Kürt kadınlarını temsil eden 8 milletvekili kadın arkadaşımız var, bu sayısının 80 olabilmesi için Kent Kadın Meclisleri şart' dedi. DTP Kadın Meclisi'nden Gülistan Dehşet ise, 'Mevcut sistemde kadınlara şiddet, baskı var ve kadın her zaman geri plana atılıyor. Kent Kadın Meclisi ile amacımız kadınların sisteme karşı olmasını sağlamaktır' diye konuştu. Toplantının ardından delege seçimi yapıldı. DTP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, Bağcılar DTP ilçe binasında da kadın meclisi çalışanlarıyla biraraya geldi. Ardından Tuncel Bayramtepe'de yüzlerce kişinin katılımıyla düzenlenen halk toplantısına katıldı.
DİHA-İSTANBUL

Kürt Sorununa Demokratik Çözüm Daveti

adana_baris_girisimi2

Çözüme davet

Türkiye Barış Meclisi'nin Diyarbakır, Adana ve İstanbul'da 31 Ağustos'ta 'Türkiye Barışı İçin Buluşuyor, Kürt Sorununa Demokratik Çözüm' sloganıyla düzenleyeceği mitinglerin hazırlıkları hızlandı. Diyarbakır ve İstanbul'dan sonra Adana Barış Girişimi de katılım çağrısı yaptı.
Adana'da barışa davet var
1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla Türkiye Barış Meclisi Adana Barış Girişimi'nin 31 Ağustos'ta Adana'da 'Türkiye Barışı İçin Buluşuyor, Kürt Sorununa Demokratik Çözüm' sloganıyla düzenleyeceği mitinge katılım çağrısı yapıldı.
Adana Barış Meclisi, 31 Ağustos Pazar günü gerçekleştirilecek miting hakkında kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla İnönü Parkı'nda basın açıklaması yaptı. Grup, Kürtçe, Türkçe ve İngilizce başta olmak üzere farklı dillerde pankartlar açtı. Açıklamaya barış girişimi çalışmalarını destekleyen 20 kurum temsilcisi katıldı. Adana Barış Meclisi adına Eğitim Sen Adana Şube Başkanı Güven Boğa, ülkemizde barışı sabote eden tutum ve uygulamaların hız kazanarak devam ettiğini belirterek, 'Gazeteler toplatılmaya, televizyonlar karartılmaya, partiler kapatılmaya 'AKP'ye yapılan torpil hariç' devam ediyor. Muhalif yazar, sendikacı ve akademisyenler cezalandırılıyor. Dahası Kürt sorunu silahlı yöntemlerle bastırılmakta sergilenen ısrarlı tutum, çatışma ve operasyonların devam etmesine, her gün oluk oluk kan akmasına, çocuklarımızın ölmesine neden oluyor. Ormanlarımız yakılmaya, korucu işgali dolayısıyla köye dönüşler engellenmeye, yeni korucu kadroları oluşturulmaya devam ediyor. Bu amaçla 31 Ağustos Pazar günü saat 16.00'da Adana Mimar Sinan Açık Hava Tiyatrosu önünde başlayacak mitingimize tüm halkımızı barışı haykırmak üzere davet ediyoruz' diye konuştu.

adana_baris_girisimi1

Cumhuriyet tarihi boyunca Türkiye topraklarında yaşayan tüm halklara baskı, imha ve inkar politikalarından başka bir yöntemle yaklaşılmadığını belirten Boğa, toplumuna düşman, milliyetçi, ırkçı ve militarist devlet zihniyetiyle hesaplaşmayan bir sürecin yaşandığını söyledi. Boğa, 'Bu koşullarda Türkiye'nin gerçek barışa olan ihtiyacı, kendini her geçen gün daha fazla dayatmaktadır. Bu nedenle bugüne kadarkinden çok daha kararlı ve güçlü biçimde ses vermek için birlikte hareket etmek, adımlarımızı büyütmek, barıştan yana söyleyeceklerimizi ortaklaştırmak durumundayız. Halkların kardeşliğinin ve barışın düşmanı olan ırkçılığa, milliyetçiliğe, ayrımcılığa, militarizme ve darbeciliğe 'hayır' demek için buluşuyoruz. Tam da şimdi birbirimizin yüzüne bakıp yeniden başlamak için, barışa, sadece biraz barışa ihtiyacımız olduğunu haykırıyoruz. Bu amaçla 31 Ağustos Pazar günü saat 16.00'da Adana Mimar Sinan Açık Hava Tiyatrosu önünde başlayacak mitingimize tüm halkımızı barışı haykırmak üzere davet ediyoruz' dedi. Açıklamanın ardından yurttaşlara mitinge davet başlıklı bildiriler dağıtıldı. ADANA / DİHA

'Dilin Onuru, Onurun Dili'

cizre_dil_festivali Festival 'erbane'yle başladı
Şırnak'ın Cizre ilçesinde 'Dilin Onuru, Onurun Dili' sloganıyla düzenlenen 2. Cizre Kültür ve Sanat Günleri, erbaneli yürüyüşle başladı. Etkinliğe Kürt edebiyatına ve aydınlanmasına büyük katkılar sunmuş olan Celadet Bedirxan'ın kızı Sinemxan Bedirxan da katıldı. Yaklaşık 200 yıl sonra sürgün edilen Bedirxan Ailesi'nden Sinemxan'ın etkinliğe katılması ise duygulu anların yaşanmasına neden oldu. 2. Cizre Kültür ve Sanat Günleri, belediye binası önünden, belediye parkına kadar erbaneli yürüyüşle start aldı. Bu yıl Kürtçe üzerindeki baskı ve zorluklara dikkat çekmek amacıyla gerçekleşen etkinlik, 'Dilin Onuru, Onurun Dili' sloganıyla yapılıyor. Sanat günleri için Cizre'ye gelen konukları, DEP eski Milletvekili Selim Sadak, DTP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Cizre Belediye Başkan Vekili Ahmet Dalmış, DTP Şırnak İl Başkanı Halil İrmez, DTP PM Üyesi Fadıl Bedirhanoğlu, görevden uzaklaştırılan Cizre Belediye Başkanı Aydın Budak ile DTP Cizre ilçe yöneticileri belediye binası önünde karşıladı. Konuklar arasında yer alan Kürt edebiyatı ve mücadelesine önemli katkılar sunan Celadet Bedirxan'ın kızı Sinemxan Bedirxan ise çiçeklerle karşılandı. 1800'lü yıllarda Bedirxan ayaklanmasının ardından ailenin sürgün edilişinden sonra ilk kez Cizre'ye gelen Sinemxan Bedirxan, duygulu anlar yaşadı. Belediye Parkı'na kadar Mem u Zîn Kültür Merkezi'ne (MKM) bağlı folklor ekibinin gösterisi ve erbane çalgısıyla yürüyüş gerçekleşti. Belediye Parkı'nda sergi çadırı açılışı yapıldı. Fotoğraf ve resim sergisinin açılış kurdelesini DEP eski Milletvekili Selim Sadak, DTP Milletvekili Hasip Kaplan, görevden uzaklaştırılan Cizre Belediye Başkanı Aydın Budak, Konê Reş ile Sinemxan Bedirxan kesti.
Sergi açılışında konuşma yapan Selim Sadak, Sinemxan Bedirxan'ın Cizre'ye gelişinin onur verici olduğunu belirterek, 200 yıl sonra Kürtlerin Mir'ini (Bey) Cizre'de karşılamanın onur ve şerefini yaşadıklarını belirtti. Mir Bedirxan'ın mezarının Cizre'ye getirilmesini isteyen Sadak, 'Halkının dili, kültürü, onuru için mücadele eden Bedirxan Bey'in mezarı Şam'da bulunuyor. Cizre Belediyesi'nden bir isteğim var. Onun için Cizre'de bir anıt mezar yapılsın. Kürt Mir'in mezarı Şam'dan Cizre'ye getirilsin' dedi. Sadak, kimsenin Kürt dilini ve kültürünü yok edemeyeceğini de sözlerine ekledi. Etkinliğin açılışında duygusal anlar yaşayan Sinemxan Bedirxan ise, 'Ne diyeceğimi bilemiyorum. Keşke onlar da aramızda olsalardı' dedi. Görevden alınan Cizre Belediye Başkanı Aydın Budak ise, asıl evsahibinin Sinemxan Bedirxan olduğunu belirterek, 'Bugün asıl evsahibi sizlersiniz. Etkinliğimizin adını 'Dilin onuru, onurun dili' koyduk. 80 yıllık cumhuriyet tarihi boyunca dilimiz, kültürümüz hep yok edilmek istendi. Ama başaramadılar. Bizler de dilimize, onurumuza sahip çıkacağız' dedi. Şırnak Milletvekili Kaplan ise, yapılan etkinliğin Kamuran Bedirxan'ın doğum gününe denk getirildiğini belirterek, 'Bugün Kamuran Bedirxan'ın 103. doğum günüdür ve anlamlı bir gündür' dedi.
Konuşmaların ardından sergi çadırının açılışı yapıldı. Çadırda Yurtsever Demokratik Gençlik Kültür Merkezleri sanatçılarının 'Renkler toprağa akıyor' resimleri, Ramazan İmrağ'ın derlediği 'Her yönüyle Cizre' ile Hawar Dergisi'nin kitaplaştırılmış sayıları sergilendi. Etkinliğin sabahki programı MKM'nin Külilkên Botan Halk Dansları ekibinin folklor gösterisiyle son buldu.
DİHA-ŞIRNAK</DIV>

Kadın tutuklulara işkence gizleniyor

Sincan Kadın Cezaevi'nde PKK'li kadın tutuklara yönelik jandarma saldırısına ilişkin soru önergesini yanıtlayan Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, olaydan sonra kadınları muayene etmeyen cezaevi revirindeki doktorun raporunu esas alarak, herhangi bir darp izi bulunmadığını ileri sürdü. Bakanlığın kötü muamele yok dediği olay için Meclis Komisyon kurmuştu.
Sincan Cezaevi'nden yargılandıkları bir davadan dolayı Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ne götürülen Aygül Kapçak, Güneş Arduç, Nuriye Adet, Raife Algül, Nazliye Erkan adlı tutukluların duruşma esnasında savunma haklarının kısıtlanması, bazı ifadelerinin tutunaklara geçirilmemesi ile dava bitiminde avukatları ile tokalaştıkları gerekçesiyle jandarmanın saldırısına uğradıklarına ilişkin 21 Mayıs'ta DTP Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal tarafından verilen soru önergesi, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin tarafından yanıtlandı.
Bakanlığın cevap yazısında, 'Duruşma salonunda avukatların sanık müvekkilleriyle görüşmesini engelleyen bir hüküm bulunmamakla birlikte, bu hususun, duruşmanın düzeni açısından ele alınmasını .... diğer iddiaların ise genel hükümler çerçevesinde değerlendirilmesinin gerektiği düşünülmektedir' denildi. Tutukluların darp edildiklerine ilişkin sorulara ise Bakan, 'Aynı gün kurum revirine alındıkları ve Sincan Açık Ceza İnfaz Kurumu sağlık ünitesinde görev yapan nöbetçi doktor tarafından muayenelerinin yapıldığı, yapılan işlemlerin kurum defterine ayrıntılı olarak işlendiği ve muayeneler sonucunda adı geçenlerde 'objektif olarak darp ve cebir izine rastlanılmadığı' tespit edilmiştir' diyerek kadın tutukluların darp edilmediğini savundu.
Ancak sanık avukatları, olay günü, kadınların çığlıklarını duyduklarını belirtmiş, Meclis'teki milletvekillerine konuyu bildirmişlerdi. İHD'ye başvuran kadın tutuklar ise, saldırı esnasında özellikle vajinal bölgelerinin darp edildiğini ve kanamanın olduğunu, çıkarıldıkları cezaevi revirinin ise kendilerine bakmadığını belirtmişti. Konuyu Meclis gündemine getiren DTP Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal'ın girişimi üzerine, Meclis İnsan Hakları Komisyonu bir heyet oluşturarak cezaevine gitmiş ve tutuklularla görüşmüştü. ANKARA / DİHA

Jitemci Aşiretleri fişledi köyleri boşalttı

koy_bosaltma Ergenekon iddianamesinin ekleri Kürtlere karşı işlenen suçları bir bir ortaya döktü. JİTEM'ci Hulusi Sayın'ın aşiretleri fişleyip, köylerin boşaltılması sürecini başlattığı belgelendi
Ergenekon iddianamesi eklerinde Bölge'nin uzun yıllardır fişleme kıskacında olduğunu gösteren belgeler yer alırken, 1980'li yıllardan bu yana yaşanan 'köy boşaltma'ların da devlet politikası sonucu olduğu açığa çıktı. JİTEM'in kurucuları arasında yer alan dönemin Asayiş Kolordu Komutanı Hulusi Sayın'ın 1987 yılında Bölge'de tüm illerdeki birliklere talimat vererek, aşiretlerin fişlenmesini ve PKK'ye yardım ettiğini düşündüklerinin, Bölge dışına çıkarılmasını istediği ortaya çıktı.
Köy boşaltmaya götüren adım
Ergenekon iddianamesi eklerinde Bölge'nin uzun yıllardır fişleme kıskacında olduğunu gösteren belgeler yer alırken, 1980'li yıllardan bu yana yaşanan 'köy boşaltma'ların da devlet politikası sonucu olduğu açığa çıktı. JİTEM'in kurucuları arasında yer alan dönemin Asayiş Kolordu Komutanı Hulusi Sayın'ın 1987 yılında Bölge'de tüm illerdeki birliklere talimat vererek, aşiretlerin fişlenmesini ve PKK'ye yardım ettiğini düşündüklerinin, Bölge dışına çıkarılmasını istediği ortaya çıktı.
'Aşiretler ne kadar devlet yanlısı?' 1987 yılında Van İl Jandarma Komutanı olan Veli Küçük'ün ajandasındaki notlarda 'Asayiş komutanının denetlemelerinde tespit edilen konular ve istenilen hususlar 02.10.1987' başlığıyla yazdığı notlarda, Sayın'ın fişleme ile ilgili talimatları yer aldı. Küçük'ün ajandasında yer alan notlara göre Sayın 2 Ekim 1987 tarihinde birliklere talimat vererek bölgelerine ilişkin 'Durum Haritası' hazırlanmasını istedi. Haritada aşiretlerin devlet yanlısı olanlar ile olmayanların '%100, %50' diye işaretlenmesi istenirken, köy boşaltmaların da politikası oluşturdu. Sayın'ın 14 maddede sıralanan talepleri içerisinde 9 numaralı maddede tüm Bölge'deki aşiretlerin il jandarma komutanlıkları tarafından fişlenmesi ve devlet yanlısı olanlarla, olmayanların ayrılması emredildi. İlgili çizelge Bölge'nin nasıl tasnif edilerek kontrol edildiğinin de göstergesi oldu.
Sayın'ın talimatları Durum değerlendirmelerinden fişlemelere, taktik planlamadan köy boşaltmalara kadar Sayın'ın emrettiği 14 maddelik talimat belgesi şu biçimde geçiyor:
'1- Alay karargah dahil bölüm ve takımlarda bulunan mevcut subay astbuya erbaş ve erler liste halinde belirtilecek ve tugaya gönderilecek.
2- Mecvut durum değerlendirilecek, 1974-1984 yılları arası ile 1984'den günümüze kadar olan durum değerlendirilecek. Neticeye gidilmemesinin nedenleri incelenecek ve rapor hazırlanacak. Hazırlanacak raporlarda sorunlar dile getirilecek.
3- Durum haritalarına 1984 yılından bu yana bölgemizde meydana gelen olayların, olay tarihi, mahiyeti, netice belirtilecek.
4- Durum haritasında canlı ve cansız hedefler belirtilecek.
5 - Durum haritasında bugüne kadar eşkiyanın kullandığı yollar, yaklaşma istikametleri belirtilecek, öncelik sırasına göre yaklaşma istikametleri numaralandırılacak.
6- 3,4-5 noda belirtilen işler ile 7 noda belirtilen konular içerir bir dosya hazırlanacak ve haritanın yanında bulunacak.
7- Haritanın üzerinde köy korucuları (k) şeklinde belirtilecek.
8- Korucu ile eşkiyanın ayırt edilmesi için ne gibi tedbirlerin alınacağı bir öneri halinde hazırlanacak.
9- Durum haritalarında %100, %50 devlet yanlısı olanlar (aşiretler) işaretlenecek.
10- Haritalarda kenar bilgiler, kodlar kullanılacak.
11- Görevden dönen birliklerden rapor alınacak.
14- Eşkiyaya yataklık edenler tespit edilecek ve bölge dışına çıkarılması için 'teklif' yapılacak.'
Köy boşaltmalar da var Sayın'ın köy boşaltmalara dönüşen sürecin başlangıcının nasıl olduğunu ortaya koyan talimatı, çizelgede en çok dikkat çeken noktayı oluşturuyor. Sayın'ın talimatında 14. numaralı istekte 'PKK'ye yardım ve yataklık edenlerin tespit edilmesi' isteniyor. Ancak Sayın'ın isteği fişlemeyle sınırlı değil. Sayın tespit edilenlerin Bölge dışına çıkarılmasının 'teklif edilmesi' talimatını da vererek, zorunlu göç uygulamalarının da startını vermiş oluyor. Yıllarca süren bu uygulama ile PKK'ye yardım ve yataklık ettiği gerekçesi ile 3 milyonu aşkın insan yerlerinden yurtlarından zorla göçertildi.
Küçük, ajandasında, Van bölgesinde talimatlar çerçevesinde planlamaya gidildiğini ve bu planlamaların kimler tarafından hayata geçirileceğini de not etmiş. Küçük'ün notlarına göre fişleme işini o dönemde emrinde görev yapan 'Yüzbaşı H. Yerlikaya ile Başçavuş Erol Girgin hazırlayacak ve sürekli kendisine bilgi verecekleri, aynı zamanda kendisinden de görüş alacakları bilgisi de yer alıyor. VAN / ANF
Tekin cinayetinde Veli Küçük izi
Van'da 1987 yılı ve sonrasında İl Jandarma Komutanlığı yapan Veli Küçük'ün ajandasından Yüzüncü Yıl'da okuyan öğrencilerle ilgili fişlemeler de çıktı. 3 Mayıs 1987 tarihinde oruç tutmadığı gerekçesiyle öldürülen Mehmet Şirin Tekin'in katillerini 'Olay çıkarabilecek sağ görüşlü öğrenciler' diye not etmesi ise, Küçük'ün Tekin'in katillerini bildiğini ortaya koydu. Ellerinde bıçaklar, sopalar bulunan 50 kadar ülkücü öğrenci, 3 mayıs 1987'de 'İslamın bekçisiyiz' diyerek solcu öğrencilere saldırmış, saldırıda Mehmet Şirin Tekin yaşamını yitirirken, onlarca öğrenci de ağır yaralanmıştı. Olayın ardından Tekin'in katilleri korunmuş, üniversite rektörü 'onlar İslam adına dövüştüler' açıklamasını yapmıştı.
Olayın faillerini bildiği anlaşılan Küçük'ün notlarında bu isimler 'Sağ görüşlü olay çıkarabilecek öğrenciler' başlığında toplanıyor. Küçük'ün notlarına gören 'olay çıkarabilecek öğrenciler' şöyle: M. Erkan Kavak Zr., Mehmet Çevik-Biy-3, Orhan Erdem - Zir. -3, Mehmet BiçerKim-2, Demir Memiş- Eğ. Yük. Ok.-2
'1987 yılı Mayıs ayında öldürülen sol görüşlü üniversite öğrencisi Mehmet Şirin Tekin'in öldürülmesi ile üniversitede meydana gelebilecek olaylar ve değerlendirmeler' başlığıyla ajandasına notlar düşen Küçük, solcu öğrencileri şu şekilde fişliyor: 'Üniversitede olayların tertipçileri ve tahrikçileri olan sol görüşlü öğrenciler, Ömer Faruk Medyelioğulları Zir-4, Mehmet Çelik - Mat. 3, Abdullah Karaman-Türkdili-3, Mansur Şen-Mat-3, Haydar Demir, Türkoloji -2, Bünyamin Kavrak - Eğ. Yük. Ok. 2, Emrah Uluşan - Eğ.Yük. Ok. 2'
Küçük'ün, öğrencilerin mahkemelerde devam eden davalarını da takip ettiği ajandadaki bilgilerden anlaşılıyor. Küçük fişleme ve takip işinin dışında konuya ilişkin Vali'ye yazı dahi yazdırdığı görülüyor. Küçük'ün notlarına göre 'Üniversite rektörlerine gizli ve kişiye özel konuyu belirtir mahiyette yazı yazılacak (Vali imzası ile)' denilerek valiye yazı yazdırıldığı da ortaya çıktı. VAN / ANF

'Mesut'umu askeriye öldürdü'

mehmet_dagbay Lefkoşa'da 16 günlük askerken uzun namlulu silahla intihar ettiği iddia edilen 1987 Bitlis doğumlu Mesut Dağbay'ın ailesi, oğullarının cinayete kurban gittiğini söyledi. Dağbay Ailesi'nin avukatı Cemal Tınarlıoğlu, Lefkoşa 2. Mekanize Piyade Alayı'ndan daha önce de sıkça asker intiharlarının yaşandığını belirterek, 'Aynı bölükte bulunan bir askerin olayı bildiğini ama tezkere almadan konuşmayacağını söyledi' dedi.

Gebze'de oturan Dağbay Ailesi, 8 Temmuz'da Lefkoşa 2. Mekanize Piyade Alayı'ndan bir binbaşı tarafından aranarak, askerlik yapan oğulları Mesut Dağbay'ın intihar ettiğini söyledi. Olay üzerine Kıbrıs'a giden baba Mehmet Dağbay, 'Beni arayan binbaşı telefonda bana 'Oğlun yanlış yaptı. Kendini vurdu' dedi. Üslubundan dolayı söylediklerine inanmadım. Meğer çevremdeki herkes oğlumun öldüğünü benden önce biliyormuş' dedi. Oğlunun cenazesinin kendisine gösterilmediğini söyleyen Dağbay, savcılığa başvurduğunu, ancak sadece oğlunun ölmüş vaziyette çekilen fotoğraflarını görebildiğini söyledi. Dağbay, bölük komutanlarının çok üstünkörü açıklamalarda bulunduklarını belirtti. Oğlunun arkadaşları ile de görüştüğünü ifade eden Dağbay, 'Komutanlarının yanında gerçekleşen görüşmede bildikleri bir şeyler varsa bile söyleyemediklerini düşünüyorum' dedi.

'İntihar değil, cinayet' Baba Mehmet Dağbay, Mesut Dağbay'ın G-3 uzun namlulu silahla sağ göğsünden vurulduğunu, kurşunun sırtının alt tarafından dışarı çıktığını kaydederek, şunları söyledi: 'Oğlumun bu şekilde kendini vurmuş olması imkansız. Ayrıca oğlum daha 16 günlük asker olduğundan kendisine silah verilmemiş olmalı. O silah o koğuşa nasıl girdi? Silahın terhis olmuş askerlerden aldığı iddia ediliyor. Biz de askerlik yaptık. Silah askere zimmetlidir. Zimmetini teslim etmeyen askerin terhis olamayacağını herkes biliyor. Teslim edilen silah da askeriyenin cephane deposunda durur. Mesut'un silahı nerden bulduğu açıklığa kavuşturulmalıdır.'

'Mesut'umu askeriye vurdu' Oğlunun tabutuna bayrak sarılmadığını belirten Dağbay, 'Balistik incelemelerde silah üzerinde beş ayrı parmak izine rastlandı. Olayın gerçek nedeni gizleniyor. Ayrıca bu ülkede ölen askerler şehit kabul edildiğinden tabutları Türk bayrağına sarılır. Oğlumun tabutunda bayrak yoktu. Bu Mesut'u şehit kabul etmedikleri anlamına geliyor. Öyle ise Mesut'umu askeriye vurdu' dedi

'AİHM'e kadar gideriz' Olaydan iki gün önce Mesut Dağbay ile görüştüğünü belirten ağabey Kerem Dağbay ise, olayın açıklığa kavuşmaması durumunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvuracaklarını belirtti. 'Kardeşimle olaydan iki gün önce telefonla görüştüm. Herhangi bir moral bozukluğu sezmedim. Askerde insanlar ya aşıksa ya da ciddi ekonomik problemler yaşıyorsa bunalıma girer. Ben kardeşimin her şeyini bilirim. Öyle bir derdi yoktu. Dolayısıyla intihar etmesi için bir neden de yoktu. Ancak bir subayın sürekli kendisi ile uğraştığından, sözlü tacizde bulunduğundan şikayet ediyordu. Anneme de daha önce söylemiş. Bu durum olayın aydınlanması açısından önemli ve üstünde durulması gereken bir ayrıntıdır' dedi. Dağbay, kardeşinin şikayetçi olduğu subayın bulunması gerektiğini vurguladı.

Kıbrıs'ta ilk değil Dağbay Ailesi'nin avukatı Cemal Tınarlıoğlu da, Mesut Dağbay'ın askerlik yaptığı yerde daha önce de sıkça asker ölümlerinin yaşandığını belirterek, 'İntihara dair notların bulunduğu bir defter bulundu. Kriminal laboratuar incelemelerinde yazının Mesut'a ait olduğu ortaya çıktı. Ancak, aynı bölükte askerlik yapan, olayı bildiğini ama tezkere almadan konuşmayacağını söyleyen bir kişi var. Olayla ilgili soruşturma devam ediyor. Mezarın açılmasını ve soruşturmanın sonuçlanmasını bekliyoruz. Türkiye'de mahkemesi olmadığı için buradan sonuç almadan Türkiye'de herhangi bir itirazda bulunmamız mümkün değil. Ancak soruşturma bittiğinde sonuçtan tatmin olmazsak itiraz hakkımızı kullanacağız' dedi. KOCAELİ - DİHA

Irkçı örgüt TİBT'ten Kürtlere karşı silahlanma çağrısı

Ergenekon davasının tartışıldığı bir dönemde daha önce Şengal katliamını üstlenen Türk İntikam Birliği Teşkilatı (TİBT) adına gönderilen e-postalar ile Kürtlere ve 'İç ve dış düşman' olarak nitelendirilen halklara karşı silahlanma çağrısı yapılıyor.

  • İnternet sitesinden de aynı çağrıyı yapan örgüt daha önce de, Ergenekon soruşturmasını gündeme getiren gazeteleri tehdit ettiği görüldü. Türkiye'de Ergenekon ve devlet içindeki yapılanmaların tartışıldığı bir dönemde, milliyetçilerin internet üzerinden yaptığı silahlanma çağrısı dikkat çekiyor. turkintikambirligiteskilati@yahoo.com adresinden 'Ey Türk Silah Kuşan, Bir Düşmanda Sen Vur' başlığı ile gönderilen e-postalarda, örgütün silahlanma kampanyası başlattığı belirtiliyor. 'Milletler ölebildikleri kadar yaşama hakkına sahiptir! Ülküler kanla fedakarlıkla kahramanlıkla beslenir' denilen yazıda, iç ve dış düşman olarak sıralanan, 'Ermeniler, Kürtler, Farslar, Çerkezler, Abazalar, Boşnaklar, Arnavutlar, Pomaklar, Lazlar, Lezgiler, Gürcüler, Çeçenler, Ruslar, Araplar, Yunanlılar, Bulgarlar, Almanlar, İtalyanlar, İngilizler, Fransızlar, Sırplar, Hırvatlar, İspanyollar, Portekizliler, Japonlar, Çinliler, Amerikalılar ve İsrailliler'e karşı Türklerin silahlanması isteniyor.

Kürtsüz bir Türkiye istiyorlar

Kürtlere hakaret edilen yazıda, 'Ey Türk, Ulu Gök Tanrı'nın yeryüzüne gönderdiği son elçi, Ulu Başbuğ Atatürk'ün en büyük emanetlerinden biri, Kutsal Türk devletini sonsuza kadar yaşatmak için Tanrısal Türk direnişine sende katıl, silahını kuşan ve düşmanı imha etmek için bütün varlığınla savaş!' çağrısı yapılıyor. Söz konusu örgüt, aynı çağrıyı ve ırkçı propagandayı http://www.ataturkcuhareket.tr.cx adlı internet sitesinden de yapıyor. Sitede aynı zamanda daha önce Ergenekon davasını gündemleştiren gazetelerin de bombalanacağı tehdidi yapıldığı görülüyor. Mustafa Kemal ve Mahmut Esat Bozkurt gibi milliyetçi düşünürlerin fotoğraflarının yer aldığı sitede, örgütün silahlı eylem kararı aldığı, Türklüğe aykırı hareket eden kişi ve kurumlara karşı silahlı eylem yapılacağı tehdidi ve 'Silahlanmaya Evet, Kürt Eniklerine hayır, Kürtsüz bir Türkiye' sloganlarına yer veriliyor.

Irkçılık ve savaş çağrısı yapan siteye dokunulmuyor

Kürt siyasetçilerin yaptığı barış çağrıları 'halkı kin ve düşmanlığa sevk ettiği' gerekçesi ile soruşturma nedeni olurken, youtube ve benzer siteler kapatılırken, açık açık ırkçılığın yapıldığı bir sitenin halen yayın yapıyor olması ise dikkat çekiyor. Başkanlığını Savaşan Atsız rumuzlu birinin yaptığı örgüt, 2007 yıllında Federal Kürdistan Bölgesi'nde yapılan ve yüzlerce Ezidi Kürdün ölümüne neden olan bombalı saldırıyı da üstlenmişti.

DİHA-ANKARA