Tuesday, August 26, 2008
Kürdistan - IRAK ASKERLERİ XANEQİN’DEN ÇEKİLİYOR
KurdTime : Tuesday, August 26, 2008 1 Yorum
Güney Kürdistan’da Kadınların %62si Sünnet edilmiş
Güney Kürdistan’ın bağımsız gazetelerinden Hawlati’de, Felah Muradxan Şakerem’in kaleme aldığı habere göre Güney Kürdistan’da kadınlar korkunç oranda sünnet edilmiş. WADI örgütünün araştırmalarına göre 2005’ten 2007 yılına kadar 201 köy ve kasabada; Duhok, Sılêmani, Hewlêr, Germiyan, Ranye, Soran, Kerkûk’un bir kısmında 5628 kadınla yapılan yüz yüze görüşmede, kadınların 3502’sinin kadın sünneti yapıldıkları, bununda kadınların %62’sinin sünnetli olduğunu ortaya koyduğu belirtildi. Haberde, insan ve kadın haklarına göre kadın sünneti (FGM) kadına karşı şiddetin birinci basamağında yer aldığı, aynı zamanda kadın sağlığı için de birinci dereceden tehdit olduğu belirtiliyor. Haberin devamında, Sılêmani kentinde ki 14 sivil toplum kuruluşu girişimleriyle 8–3–2007 ile 8–4–2008 tarihleri arasında düzenlenen, Kürdistan Bölgesindeki bakan, milletvekili ve bölgenin illeri gelenlerinin de 66 dilekçeyle destek verdiği kampanya çerçevesinde, Kürdistan’da kadın sünnetinin yasaklanması için 14 bin dilekçenin toplandığı ve bu dilekçelerin Kürdistan Meclisine sunulduğu, Kürdistan Meclisinden 68 milletvekilinin hazırlanan yasa taslağına destek verdikleri ve Meclisin 2008 yılının ilk icraatı olması kararlaştırıldığını, ama ne yazık ki durumun böyle gelişmediğini, meclisin açılmasıyla konun çok zayıf olarak ele alınıp ileriki bir zamana ertelendiği belirtiliyor. Öte yandan, örgütün yıllardır süren mücadeleleri çerçevesinde, olayın bilimsel olarak araştırılması için 11 sayfalık bir anket, kadınlardan oluşan 6 tim(grup)’in oluşturulduğu ve her altı bölgede (Hewler, Duhok, Sılêmani, Germiyan, Ranye, Soran) araştırmalar başlattığı belirtildi. Araştırmanın 1–8–2007’de başlayıp 1–2–2008 tarihinde son bulduğu, araştırma çerçevesinde 198 yerleşim yerinde (Köy, kasaba, büyük şehirlerdeki semt ve mahalleler) 1836 anket formunun doldurulduğu belirtildi. Almanya’nın LANDSHUT üniversitesinden Prof. Dr. Hubert Beste, öğrencileri ve araştırmacıların anket sonuçları üstünde çalışmalar yürüttükleri, olayın tüm boyutlarıyla ve büyüklüğüyle bir kitap halinde yayınlanacağı belirtildi. Konu hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak isteyenlerin örgütün web sitesine http://www.stopfgmkurdistan.org adresinden ulaşabilecekleri belirtiliyor. رێكخهری گشتیی رێكخراوی وادی له عێراق* * Wadi Örgütü, Irak Hawlati Gazatesinin haberi, http://www.hawlati.info/NewsDetailN.aspx?id=2299&LinkID=70 RO/ Yaşar AYDIN, Sılêmani (Süleymaniye) |
KurdTime : Tuesday, August 26, 2008 0 Yorum
Irak güçleri Xaneqin’e girdi, Kürtler protesto etti
KurdTime : Tuesday, August 26, 2008 0 Yorum
Devletten basına 'Kürt terimleri' genelgesi
1991 yılına kadar devletin resmi organlarında ve askeri birimlerde kullanılmayan 'terör ve terörist kavramının' İsmet Sezgin'in genelgesi ile kullanılmaya başlandığı öğrenildi. JİTEM kurucusu Veli Küçük'ün ajandasında yer alan ve dönemin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin'in gönderdiği gizli genelge, PKK ve Kürtlerle ilgili tahammülsüzlüğün düzeyini de gösterdi. Genelgede bütün devlet kurumları tarafından yapılan açıklamalarda ve basında kullanılacak haberlerde gerilla için 'terörist', PKK için 'PKK terör örgütü' denmesi isterken Kürt, Kürt Türkü gibi kelimelerinin kullanılmaması özenle istenerek bunun yerine Türk vatandaşı kavramının tercih edilmesi istendi. Küçük'ün ajandasına 1991 yılında düştüğü notlarda görev yaptığı bölgeyle ilgili olarak yer alan bilgilerin yanısıra İçişleri Bakanlığı ve devletten gelen genelgelerde not edildi. Küçük'ün notlarına göre İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, 9 Aralık 1991 tarihinde 'Genel Kullanılması Mahsurlu Terimler' başlığıyla gizli bir genelgeyi tüm devlet organlarına gönderdi. Genelgede devlet organlarından PKK ile ilgili olarak kullanılan kavramların tersyüz edilmesi, çarpıtmalara gidilmesi istendi. 9.12.1991 günlü İçişleri Bakanı İsmet Sezgin imzalı genelge ile 'Kullanılması Mahsurlu Terimler' şöyle: ‘Asıl eğitim evde başlar. Çocuklarınızla Kürtçe konuşun, Kürt kültürünü yaşatın' Parklara Kürtçe çiçek isimlerinin verilmesi bile yasaklandı TBMM’de Kürtçe tahammülsüzlüğü Almanya, Kürt televizyonu Roj TV’yi yasakladı 'Kürtçe gazetenin basılması, dağıtılması, okunması sürekli engellenmekte Marmara Bölgesi’nde Kürtlere yönelik halk ihlalleriyle birlikte linç girişimleri de arttı Kürd sorununa barışçıl çözüm çağrısı Le Monde'da tam sayfa… 'Türkçe dışında telefonda konuşmak yasak' “Asimilasyon insanlık suçudur!” Akp'den Kürtçe tahammülsüzlügü `Kürtlere soykırım uygulanıyor, BM aracı olsun' BELGE: KART KURT, TARK TURK DA OLABİLİR İHD 2007 Yılı Raporu: İşkence arttı! |
Kürt dili ulusal meseledir
Cizre 2. Kültür Sanat Günleri kapsamında düzenlenen 'Globalizm, Asimilasyon ve Kürt Dili' konulu panelde, İran, Suriye, Irak ve Türkiye'deki Kürtler, asimilasyon ve Kürtçe'yi tartıştı. Dilin ulusal bir sorun olduğu vurgulanan panelde, Kürtçe'nin sorunlarını tartışacak, pratik adımlar atacak bir enstitü çatısı altında çalışmanın şart olduğunun altı çizildi. 'Onurun Dili, Dilin Onuru' sloganıyla düzenlenen Cizre 2. Kültür Sanat Günleri programı kapsamında düzenlenen 'Globalizm, Asimilasyon ve Kürt Dili' konulu panelde Kürtçe üzerindeki tehditler ve sorunlar tartışıldı. Moderatörlüğünü Semra Özbey'in yaptığı panele Van Kurdi-Der Yöneticisi ve TZP Kurdi Sözcüsü Qahir Bateyi, Suriye Kürtlerinden yazar ve Dil Bilimci Deham Ebdulfettah, İranlı Kürt gazeteci-yazar Celaleddin Nizami ve Federal Kürdistan Bölgesi'nden Kürt Dil Akademisi Üyesi Mueyed Tayeb konuşmacı olarak katıldı. TZPKurdi Sözcüsü Bateyi, Kürtçe üzerindeki asimilasyon çalışmalarına dikkat çekerek, 'Milletleri ortadan kaldırmanın iki yolu bulunuyor. Soykırım ve asimilasyon. Kürtler, Ermeniler gibi ortadan kaldırılamayınca asimilasyon politikası geliştirildi. İki çeşit asimilasyon var biri doğal asimilasyondur. Güçlü olan kültürün kendini yayması ve hakim kılması diğeri ise zor ve baskıya dayalı geliştirilen asimilasyondur. Kürtçe baskı ve zora dayalı bir asimilasyona tabi tutuldu ve çok kirli yöntemler kullanıldı' dedi. Kürtçe üzerinde psikolojik olarak da baskı kurulduğunu ifade eden Bateyi, 'Dil yasaklandı, küçümsendi ve onu konuşmalar cahil ve bir şey bilmez diye lanse edildi. Kendi dillerini de kutsal bir dil olarak gösterdiler. Bundan dolayı insanlarımız kendi dillerinden utanır hale geldiler. Bir dilin varlığını sürdürmesi üç şeyle mümkündür. Eğitim, pazar ve yeni nesillerin o dille büyümesi. Kürtçe bu üçünden de mahrumdur. Kürtçe ölüm yatağındadır. Ve eğer Kürtçe yok olursa bunun sorumlusu, suçlusu devlet kadar bu toplumun öncüleridir. Her evi, her alanı dilimizi öğrenme ve geliştirme merkezi haline getirmemiz lazım. Yoksa tarih karşısında olduğu gibi, çocuklarımız karşısında da Allah karşısında da verebileceğimiz cevabımız bulunmayacaktır' diye konuştu. ‘Asıl eğitim evde başlar. Çocuklarınızla Kürtçe konuşun, Kürt kültürünü yaşatın' Parklara Kürtçe çiçek isimlerinin verilmesi bile yasaklandı TBMM’de Kürtçe tahammülsüzlüğü Almanya, Kürt televizyonu Roj TV’yi yasakladı 'Kürtçe gazetenin basılması, dağıtılması, okunması sürekli engellenmekte Marmara Bölgesi’nde Kürtlere yönelik halk ihlalleriyle birlikte linç girişimleri de arttı Kürd sorununa barışçıl çözüm çağrısı Le Monde'da tam sayfa… 'Türkçe dışında telefonda konuşmak yasak' “Asimilasyon insanlık suçudur!” Akp'den Kürtçe tahammülsüzlügü `Kürtlere soykırım uygulanıyor, BM aracı olsun' BELGE: KART KURT, TARK TURK DA OLABİLİR İHD 2007 Yılı Raporu: İşkence arttı! |
'Şemdinli'yle geldi 'Ergenekon'la gidiyor
Cepheyi genişleten Büyükanıt diğer taraftan 'Başkentte teröriste 'kardeşim' diyenler var. Her şeyin bir sınırı vardır. Bu sınır zorlanmamalıdır' diyerek, açıkça DTP'yi de hedef gösterdi. Büyükanıt'ın 'Ben ayağımı frenden çekip konuşsam gerginlik artar' şeklinde tehditlerini sürdürdüğü DTP, peş peşe silahlı saldırıya uğradı ve ardından kapatma davasına varan siyasi linç kampanyası başlatıldı Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın 30 Ağustos'ta dolacak iki yıllık görev süresi Türkiye'de daha uzun yıllar tartışılacak olaylarla geçti. Büyükanıt'ın en az göreve gelişi kadar ayrılışı da olaylı ve tartışmalı oldu. Darbe tartışmaları, Ergenekon'a uzanan çeteler zinciri, e-muhtıra, halkı sokağa davet eden Genelkurmay bildirileri, cumhuriyet mitingleri ve sınırötesi operasyon Büyükanıt'ın görev süresinde yaşanan önemli olaylar olarak kayıtlara geçti. Deyim yerindeyse Türkiye Büyükanıt'ın iki yıllık görev süresinde karanlık bir dönem yaşadı. Büyükanıt'ın göreve geldiği 2006'da Türkiye'nin gündeminde Şemdinli olayları vardı. Olaylarda baş aktör olarak adı geçen Büyükanıt, Şemdinli iddianamesinde 'çete kurma', 'evrakta sahtecilik' ve 'yargıyı etkileme' teşebbüsleriyle suçlanmıştı. Kamuoyu olayların aydınlatılmasını beklerken, AKP ise tam tersine, cumhurbaşkanlığı seçimi ve iktidar hesapları nedeniyle Büyükanıt'ı yargılanmaktan kurtararak, Şemdinli'nin üzerini örtme yoluna gitti. Şemdinli üzerinden kurulan bu uzlaşma Büyükanıt'ı kazasız belasız Genelkurmay Başkanlığı'na taşıdı. Şengal Katliamı bir başlangıçtı AKP Demokrasiye Gitmek İçin Bir İmkân Değildir Erdoğan-Başbuğ mutabakatının asıl hedefi Kürtlere yönelik baskılar AKP medyasının yeni dönem görevi Ergenekon'u neden PKK ile ilişkilendiriyorlar Türkiye'yi yöneten 50 kişi içinde Abdullah Öcalan’da var! Özkök’ün yemeğini evden getirdiği günler Başkan Barzani'ye, Türk genelkurmayından tepki Büyükanıt’ın “sürprizi” :HPG Komutanı Bahoz Erdal’a suikast planı! TSK'ye ait olduğu belirtilen Eylem Planı'nda öncelikli hedef Kürtler oldu. “İsrail Kürdistan ile ilişki kurmak istiyorken Kürdistan İsrail ilişkisinden utanıyor” GENELKURMAYBAŞKANI BÜYÜKANIT'TAN İLGİNÇ AÇIKLAMA Büyükanıt’ın Kürt kimliği korkusu Debkafile: “Cheney, İran için Türkiye’ye gidiyor“ Newroz’a ‘Demokratik Özerk Kürdistan’ damgasını vurdu Avrupa Basını: PKK prestij kazandı Gates ve Bush Büyükanıt’ın havasını aldı… Kürdistan ve Kosova İkiyüzlü politikalar, işgalci Türk ordusu İşte suç örgütü değil denilen TSK'nin vukuatları İngiltere’de Büyükanıt’ın ziyareti protesto edildi Yaşar Büyükanıt için tutuklama istemi 'Kürt planı' Londra'da ısıtılıyor 2007'de Kürt sorunu değil, rejim çözüldü 'Sadece Kalatuka köyünde 250 baş hayvan telef oldu, köy camisi ve hastane imha oldu' `ERDOĞAN VE BÜYÜKANIT YARGILANSIN' Türkiye Kurdistan'da zararlı ve boş bir işe girişti |
Mardin'de Sağ Yakalanan iki Gerilla Kurşuna Dizildi
“Özgür Gündem 8 aylık bir yayın döneminde 8 şehit vermiş bir gazetedir.”
Yaşar Kaya yasar.kaya@hotmail.de Tarih: 25 Ağustos 2008 Pazartesi www.Kurdistan-Post.org Musa Anter´in,cenazesinin kaldırılmasından sonra İstanbul´a dönüşte bu açık mektup dönemin Başkanına yazıldı. Güncelliğini yitirmediği için mektubu yeniden hatırlatmak istedik...
Tansu Çiler´e Açık Mektup 16 Temmuz 1993 Sayın Tansu Çiler Başbakan Size yazmak zorundayım. Ülkemiz ve halkımız kan ve ateş çemberinden geçmektedir. Bu inkar edilemez. Günlük ölü sayısı ortalama 40 50 civarındadır. Bu haksız ve kuralsız savaşta ölenler bizim çocuklarımızdır. Bu gidişe daha çok seyirci kalamayız. Kimse seyirci kalmamalı. Hele sizin gibi Hükümet edenler. İcranın başında olanlar hiç seyirci kalamazlar. Bu cinayet ve kan deryasında daha çok ocak sönmeden, daha çok analar evlat acısı görmeden, tez elden bu gidişe dur demek gerekmektedir. Acil sorun budur. Bu sorun ve buna ilişkin hiç bir sey ertelenemez. 11 Temmuz 1993 günü Genel Kurmay Başkanlığı’nda düzenlenen ve daha sonra sizin verdiğiniz yemekle son bulan "Brifing"e Özgür Gündem ile Aydınlık gazetelerinin davet dışı bırakılması bir demokrasi ayıbıdır.. Biz Özgür Gündem olarak, resmi ideolojiyi savunmuyoruz. Bilakis resmi ideoloji dışında çıkan bir gazeteyiz. Doğu ve Güneydoğu´da olup bitenleri burjuva basını hep halktan sakladı. Ama biz doğru vermeye çalışıyoruz. Evet orada kuralsız bir savaş var. İnsanlar ölüyor, köyler bombalanıyor, biz bunu inkar edemeyiz, yok sayamayız. Bu halka ve insanlara ağır bir ihanettir. Bizim dışımızdaki basın yıllarca bu savaşın gerçeğini kulak ardı etti. En çok göze batışımız çevremizde bizim gibi gazetelerin olmayışındadır. Özgür Gündem 8 aylık bir yayın döneminde 8 şehit vermiş bir gazetedir. Bizim basın tarihimizde ve dünya basın tarihinde böyle bir gazetenin eşine rastlanmak mümkün değil. Geçmişteki bu cinayetler bizlerce ve dünyaca biliniyor. Buraya bir şey ilave edecek durumda değilim. Bugün gelinen noktada Özgür Gündem´i önce marjinal hale sokmak, tecrit etmek bu ülkenin demokrasi mücadelesinin bir ayağı saymamak yanlıştır. Bu ülkede elbirliği ile inşasına çalıştığımız yasaksız bir demokraside Özgür Gündem ve benzeri gazeteler olmalı ve biz onu içimize sindirerek tahammül etmeliyiz. Biz fikri suç saymayan bir gazeteyiz. Fikir için "devletin dibine konan dinamit" görüşüne hep karşı olacağız. Bu zaptiye nazırı kafası ile bir yere varamayacağımız, açıkça ortadır. Her türlü gerçeği ve Kürt sorunu yasaksızca tartışarak doğruları bulacağız. Demokrasi talebimiz bundadır. İnkar, şiddet, savaş, ölüm ve asimilasyon ile hiç bir şeyi 70 yılda çözemedik, simdi de çözemeyiz. 1946’larda Zekeriye ve Sabiha Sertel’lerin gazetesi, Tan Matbaasına yapılan saldırı ve tertip ile 6-7 Eylül 1955’te İstanbul’daki yağma, Kahraman Maraş, Atatürk Kültür Merkezi’nin yakılması, Marmara yolcu gemisinin batırılması, Çorum olayları, Malatya Belediye Başkanı Hamit Fendoğlu’nun öldürülmesi, 1 Mayıs 1977 katliamı tarihimizin kara lekesi olan ve tertip oldukları sonradan ortaya çıkan olaylardır. Bu devletin geçmişinde ve geleneğinde bu tür karanlık olayların olması bizi ciddi bir şekilde endişelendirmektedir. Bekirağa Bölüğü’nde boğulan Yakup Cemil’den İzmir suikastına kadar uzanan bu tarih diliminde yönetimin kanlı ellerini kim inkar edebilir ? Bu sebeplerdir diyoruz ki; Ülkemizde huzur için, demokrasi için, insan hakları için çağdaş mücadeleler veren yayın organlarına bu tür tuzaklar kurmaya, özgür ve çağdaş düşünceleri yok etmeye gerek duyulmamalıdır. Özgür Gündem; Öncelikle kendisini, sonra savunduğu fikir platformunu, demokrasinin bir zenginliği olarak görmektedir. Bütün demokrasi güçlerini, devrimci ve demokratları, açık rejimden yana olanları, halkların kardeşliğine inananları, barışa gönül verenleri, geçilmekte olan bu sıkıntılı süreçlerde yanına çağıracaktır. Size bu mektubu yazdığım sırada gazetemizin yayının durdurulması kararı mahkemece ve polis eliyle tebliğ edilmiştir. Hukuki dayanaktan yoksun bu karar tebliğ edilmeden evvel usulen yerine getirilmesi gereken eksiklik için bize bir duyuruda bulunmadan haksız karar alınmıştır. Sayın Başbakan; Ülkemiz yeni bir süreçten geçmektedir. Türkiye değişmek zorundadır. Bu değişimin çağdaş, ileriye dönük, kansız ve barutsuz olması hepimizin dileğidir. Çok bedel ödenerek bu günlere gelinmiştir. Barış kaçınılmaz hedefimiz olmalıdır. Demokrasilerde çarelerin tükenmediği inancını tekrarlıyor ve size saygılar sunuyorum. Yaşar Kaya 16 Temmuz 1993 |
BAŞKAN BARZANİ’DEN HEWLER SPORA KUTLAMA MESAJI…
PNA-Federal Kürdistan Bölge (FKB) Başkanı Mesut Barzani, Irak’ta üst üste şampiyonluk elde eden Hewler Spor kulübü yeneticilerini, teknik direktörünü, oyuncularını ve taraftarlarını kutladı. Kutlama mesajının metni: ''Hevler Spor Kulübü’nün elde ettiği ve başarı ve federal Irak’ta şampiyon olması münasebetiyle kulüp yöneticilerini, teknik directorünü, oyuncularını ve taraftarlarını yürekten kutluyorum. Şüphesiz ki spor alanı halkların dünyaya tanıtılması için bir kapıdır. Hewler Spor Kulübü, başarısıyla Kürdistan Bölgesi’nin başkenti Hewler ve Kürdistan halkını tümüne büyük bir hizmet sundu. Kulübün, Irak’ta iki defadır üstüste şampiyonluk elde etmesi spor dostu Kürdistan halkına bir armağan olmakla beraber bu başarısıyla herkesin gönlünde yer edinmeyi de başardı. Bu başarı, Kürdistan halkının sporun diğer dallarında da başarı elde edebileceğini kanıtladı. Kulübün başarılarının devamını diliyorum. Oyuncuların herbirine sevgi ve saygılarımı iletiyorum. Mesut Barzani Kürdistan Bölgesi Başkanı 25.08.2008 |
KurdTime : Tuesday, August 26, 2008 1 Yorum
Başbakan’a Hedik sorusu : ‘Köylerine geri dönmek isteyenlere gözdağı verilmek mi istendi?’
DTP Amed Milletvekili Aysel Tuğluk, Amed’in Lice İlçesi’ne bağlı Hedik Köyü’nün askerler tarafından taranmasını, ‘köylerine geri dönmek isteyenlere gözdağı verilmek istendi’ şeklinde yorumladı. Tuğluk, Başbakan Recep T. Erdoğan’ın, “Köylerin bir daha boşaltılmayacağına, geri dönenlerin huzur ve güven içinde köylerinde yaşayabileceğine dair başbakanlık düzeyinde kamuoyunu rahatlatıcı sözlü ya da yazılı bir açıklamanız olacak mı?” sorusunu yanıtlamasını istedi. Tuğluk, Başbakan Erdoğan’ın yanıtlaması isteğiyle verdiği soru önergesinde, 22 Ağustos’ta meydana gelen olayla ilgili olarak yaptıkları incelemede, köyün yarım saat süreyle özel tim mensupları tarafından rastgele, bazen hedef gözetilerek tarandığını, köyün 15 saat boyunca abluka altına alındığını hatırlattı. Son 25 yıldır 3 bin 500 köyün yakıldığını ve zorla boşaltıldığını, 3 milyondan fazla kişinin zorla yerlerinden edildiğini anımsatan Tuğluk, şunları kaydetti: “Vatandaşlarımız büyük şehirlerin varoşlarında yoksulluk, açlık ve sefaletle yaşamak zorunda bırakılmışlardır. Hedik Köyü de 1988 yılında zorla boşaltılmıştı. 2000 yılından sonra görece çatışmaların azalmasıyla birlikte insanlarımız kısmen köylerine geri dönmeye ve ait oldukları yerlerde yaşamaya başlamışlardır. Hedik Köyü sakinleri de 2003 yılının ortalarında geri dönerek hem evlerde hem de çadırlarda kalmaya başlamışlardır.” ‘Olay aydınlatılmalı’ 2003 yılında geri dönülen köyün akşam saat 18:00 civarında taranmaya başlandığını kaydeden Tuğluk, askerlerin önce “Yanlışlık oldu, kusura bakmayın!” dediğini, daha sonra köyü ablukaya aldığını belirterek, olayın büyük bir korku ve tedirginliğe neden olduğunu söyledi. Olayın aydınlatılmasını isteyen Tuğluk, şu soruların yanıtlanmasını istedi: - Çatışmaların yoğunlaşmasıyla birlikte bölgede çalışmalarını yürüten asker, özel tim ve köy korucularının, OHAL dönemini aratmayacak düzeyde vatandaşlarımıza yönelik hukuksuzca davranışlarda bulundukları ve çok ciddi insan hakları ihlallerinin yaşandığı, kimi zaman yaşam hakkı ihlali dâhil olmak üzere baskı ve korku yaratmak amacıyla benzer vakaların arttığını rapor ve belgeleriyle öğrenmekteyiz. Bunun önünü almaya dönük ülkenin Başbakan’ı olarak yasal ve idari bir tedbir alacak mısınız? Vahşet itirafları:“Özel harekâtçı polis PKK’lı bir kadının ölüsüne tecavüz etti...” ‘Botlarımızın içi kan doluyordu’ Sivas'ta Ölenler, Yaralananlar, Kurtulanlar... Beytüşşebap Katliamı: Aileler Katliamcıların isimlerini biliyoruz Bir askerden vahşet itirafları Facebook'da ırkçı örgütlenmeler Türk Polisi, veresiye meşrubat vermeyen esnafa saldırdı! KCK, PKK ve KJB'den 15 Ağustos açıklaması AKP'den işkence ye büyük tolerans Vahşete karşı bir direniş ruhu: 14 Temmuz 1982 Küllenmeyen yangın: Sivas Katliamı 1925 KÜRDİSTAN HAREKETİNİ ANMA PANELİNE ENGELLEME Polis, 12 yaşındaki çocuğun yüzüne sıcak su döktü..“Oğluma bunu yapanlar insan olamaz” CDK, Kürtlere saldırıları Hitler dönemine benzetti Aydın Dere Tarih bizden ne istiyor? Tarihe Kazınmış Belgeler; Kürt Soykırımları Kayıp yakınlarını fişlediler : Önce öldür, sonra fişle! KÜRTLER İN ELİNE TUTUŞTURULMUŞ YENİ TOPİTOP ŞEKERİ YAHUDi DÜŞMANLIĞI Halepçe, Qamışlo, Beyazıt ve Gazi katliamları protesto edildi KCK, katliam yıldönümünde Suriye Baas rejimini kınadı Vahşetin simge kızı 13 yıl sonra konuştu İşte suç örgütü değil denilen TSK'nin vukuatları Güçlükonak’ta 11 Kürt Öldürüldü [15 Ocak 1996] Beytüşşebap Katliamı: Aileler Katliamcıların isimlerini biliyoruz Beytüşşebap için Ankara’da düğmeye basıldı 'Askerler, hamile kadınların karnını deşiyorlardı' |