Tuesday, October 7, 2008

Balıkesir Valisi, Muş'ta da 'hoşgörülüymüş'!

Altınova'da Kürtlere yönelik başlatılan linç saldırılarını 'hoş gördüklerini' belirten Balıkesir Valisi Selahattin Hatipoğlu'nun Muş'taki sabıkası ortaya çıkmaya başladı. 9 Eylül 1996'da ilçe merkezinde özel harekat timleri 3 gün boyunca ev ve işyerlerini taramıştı. Yoğun ateş altında kalan ilçede, 2 kişi yaşamını yitirmiş, birçok kişi de yararlanmış ve 3 gün boyunca sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti. O dönem Muş valisi ise yeni atanmış olup hemen ardından halkı tehdit eden Selahattin Hatipoğlu'ydu.valiSelahattinHatipoglu
Altınova'da Kürtlere yönelik başlatılan saldırılar ile ilgili yaptığı açıklamalarda yaşananları 'hoş gören' Balıkesir Valisi Selahattin Hatipoğlu'nun, 1996'da İçişleri Teftiş Kurulu Başkan Vekili olduğu dönemde Muş Valiliği görevine getirildi. Hatipoğlu, 1996 yılında, Varto'da dönemin İlçe Jandarma Komutanı, İlçe Emniyet Müdürü ile birlikte halkı kahvehanelerde toplayarak, 'PKK'li teröristler Varto'ya yönelik saldırılarda bulunurlarsa, bizde sizinle hesaplaşırız. Gerisini siz düşünün' tehditlerinde bulunduğu öne sürüldü. Tehditlerin ardından ilçe merkezinde PKK'lilerin saklandığı iddia edilerek, özel hareket timleri ilçeyi 3 gün boyunca abluka altına aldı. Ardından ilçe merkezindeki ev ve işyerleri taranmış, 2 kişi yaşamını yitirmiş, birçok kişi yaralanmış, yüzlerce kişi ağır işkencelerden geçirilmiş ve 3 gün boyunca sokağa çıkma yasağı getirilmişti.
İlçeye yapılan baskında gözaltına alınan ve günlerce işkence gördüğünü söyleyen DTP Varto İlçe Başkanı Abdülbasit Taş, 'Akşam saatlerinde panzer ve ağır silahlarla rasgele evleri ve işyerlerini taradılar. Sabah saatlerinde ise evlerden insanları toplamaya başladılar. Yaklaşık 500 kişiyi Varto Emniyet Müdürlüğü'nün önüne topladılar. Hepimiz elimizi başımızın üzerine koyduk. Aniden ateş etmeye başladılar, herkes bir yerlere sığındı. Yarım saat sonra bizi Halk Eğitim Merkezi'ne topladılar. Orada hepimizin gözü önünde insanlara işkenceler yapıldı. Bize hakaret ediyorlardı. Özellikle yaşlı ve çocuklara işkence yapıyorlardı. Ben ve birçok kişi olaydan sonra işkencenin etkisi ile kısmi felç geçirdik. Varto 3 gün ateş altında kaldı' dedi.
1996'da yaşanan olaylara tanık olan ve evi ile işyeri taranan Hasan Özdemir isimli esnaf ise akşam saatlerinde silah seslerinin gelmeye başladığını ve evlerin etrafında askerlerin panzerler eşliğinde dolaştığını söyledi. Panzerden ve makineli silahlarla ateş edildiğini belirten Özdemir, 'Sokağa çıkma yasağından 3 gün sonra işyerime geldiğimde oranın da tarandığını gördüm. Panzerlerle ateş etmişlerdi. Çelik kasamda halen kurşun izleri duruyor. Olayda Berlin Oteli'ne ateş açılması sonucu otelde insanların öldüğünü öğrendim' diye konuştu.
MURAT AYDIN - MUŞ / DİHA
Lincin sebebi devlet yetkilileri
İ H D : Jandarma Altınova'da olayları seyretti

Azadiya Welat'ın da yayını bir ay durduruldu

azadiya_welat Azadiya Welat Gazetesi'ne 'PKK/KONGRA-GEL bildiri ve açıklamalarının yayınlandığı ve propogandasının yapıldığı' gerekçesiyle bir ay süreyle kapatıldı.
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi, Türkiye'de ilk kez günlük Kürtçe yayın yapan Azadiya Welat Gazetesi hakkında bir ay süreyle kapatma cezası verdi. Mahkeme, bir ay yayın durdurma kararının gerekçesini şöyle belirtti: 'Azadiya Welat isimli Kürtçe basılan gazetenin 05.10.2008 734 sayılı nüshanın incelenmesinde ve belirli bölümlerinin Türkçe yapılan çevirisinde 3713 Sayılı Terörle MÜcadele Kanunu'nun (TMK) 6. ve 7. maddelerine aykırı olarak PKK/KONGRA-GEL isimli örgütün bildiri ve açıklamalarını yayınladığı ve propogandasının yapıldığının anlaşıldığından bahisle 3713 sayılı kanunun 6/son maddesi gereğince gazetenin yayınının suçun işlenmesindeki yoğunluk ve ağırlıkta gözetilerek bir ay süreyle durdurulmasına 5187 Sayılı Basın Kanunu'nun 25/2 maddesi gereğince gazetenin tamamına el konulmasına karar verilmiştir.'
'Bu karar Kürt basınının susturmaya yetmeyecek'
Karara tepki gösteren Azadiya Welat Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni Tayyip Temel, 'Bu karar birkaç gün önce Başbuğ'un hükümete bildirdiği talepler çerçevesinde alınmıştır. Orada Kürt basınının yasaklanması isteniyordu. Bu karar ona dayanıyor. Ancak hiçbir yasaklama ve kapatma Kürt basınını susturmaya yetmeyecek. Kürtler kendi dilleriyle kendi gazete ve yayınlarıyla bilgilenme hakkından yoksun bırakılmaya çalışılıyor. Bu bir terördür. En kısa zamanda Azadiya Welat'ın daha da gelişkin, güçlü bir Kürtçe yayınlanmasını gerektiğini düşünüyoruz' diye konuştu.
Azadiya Welat, 24 Mart 2007'te 20 gün süreyle kapatılmıştı. Bu, gazeteye verilen ikinci yayın durdurma cezası oldu.DİHAmehmetcikmedya5ekim

 

'Mehmetçik medya' 'kırılma noktası'nda
Türkiye PKK'ye karşı 30 yıldır savaş yürütüyor. Bu savaşın en önemli ayaklarından biri de psikolojik savaş oluşturuyor. Savaşın başladığı ilk günden beri psikolojik savaş, askeri, siyasi, diplomatik ve ekonomik savaşla at başı yürütülüyor. Ancak ilginçtir yıllardan beri aynı laflar, aynı manşetler, aynı görültü koparılıyor. Yürütülen savaş büyük oranda propaganda savaşına dönüştürülüyor. Ordu ve hükümetlerin resmi açıklamalarının ötesine geçmeyen Türk medyası, toplumsal sorumluluğunun gereğini yapmayarak sorgulamalara gitmediği halde basın meslek ilkelerini de hiçe sayarak yalan yanlış bilgiler verebiliyor, dezenformasyon işlevini görüyor. Böylece Türk medyası 'Mehmetçik medya' ya da 'apoletli medya' olarak tarihe geçti.
Günümüzde medya dünyasının gücü çok daha artmış durumda. Binlerce gazete, televizyon, radyo, internet sitesi bulunuyor. Genelkurmay Başkanlığı da bu durumu tespit etmiş olmalı ki, PKK'ye karşı yürüttüğü savaşı bugün çok daha fazlasıyla medya üzerinden yürütmeye çalışıyor. Nitekim Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, görevi devraldığında, yürüttükleri savaşın yüzde sekseninin psikolojik savaş olduğunu dile getirmiş ve hemen ardından gazete, ajans ve televizyonların üst düzey yetkilileri ile iki gün üst üste özel toplantılar gerçekleştirmişti. Bu toplantılarda medyanın yapması gerekenleri anlatmıştı.
Son olarak Bezelê baskını sonrasında medyada yanısayanlara bakıldığında durum daha iyi anlaşılacaktır.
'Konu komşu bilsin elimiz ağırdır' ve 'BBG evi Kandil' başlıklarıyla 16 Aralık'taki sınırötesi hava saldırılarını yansıtan Hürriyet Gazetesi, Bezelê baskınıyla ilgili bu kez 'Güpegündüz 15 Şehit' başlığını kullandı. Gazetenin başkomutan edasındaki yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök ile baş yazarı Oktay Ekşi ise, bu kez erkeklik taslamak yerine nasıl bu kadar kayıp verileceğini sorgulayıp hesap istiyoruz dediler. Ancak ikinci gün 'Bayraktepe Destanı' başlığını kullanan gazete, kayıplar olmasına rağmen 'karakolun korunması için Mehmetçiğin nasıl direndiğini' abarta abarta yazdı.
Doğan Grubu'nun bir diğer yayın organı Milliyet ise 'Yine yastayız' başlığını kullandı ve sorgulama yerine bildik laflarla PKK'nin 'teşhiri'ni esas aldı. İkinci gün ise Genelkurmay Başkanı İkinci Komutanı Hasan Iğsız'ın baskında büyük kayıplar vermelerine bulduğu gerekçeleri haklı çıkarmaya çalıştı. Özellikle de askerin Ankara Temsilcisi Fikret Bila, gerekçelerin 'mantığını' oluşturma gayretini gösterdi.
Aynı gruba ait Vatan Gazetesi ise, biraz daha ileri giderek, 'Hep aynı laflar Yeter artık' manşetini kullandı ve 30 yıldır 'Hesabı sorulacak', 'Terörle mücadele kararlılıla sürecek' laflarının tekrarlandığını belirtti. Gazetenin başyazarı Güngör Mengi de 'Hani BBG evindeymiş gibi kontrol ediliyorlardı' sorusunu yöneltti. İkinci gün Iğsız'ın karakolun yerinin değiştirilmesinde yaşanan gecikmenin mali nedenlerden kaynaklandığı yönündeki gerekçesine tepki gösterildi ve 'Büyükanıt'a zırhlı araç almaya var da karakola mı yok' sorusu yöneltildi.
Doğan'ın Radikal Gazetesi de ilk gün 'Hani oralar BBG eviydi' manşetiyle çıktı. İkinci gün de sorgulamaları sürdürdü.
Şubat 2008'deki kara harekatı sırasında ordunun 'güçlerimizi Çukurca'ya çektik' açıklaması yaptığı gün manşetinde askerlerin Kandil'e ilerlediğini yazan ve böylece medyanın yalancılığını en bariz şekilde gözler önüne seren Akşam Gazetesi, bu kez 'Türk ordusunu başarısızlığı, hiçbir geçerliliği ve tutarsızlığı olmayan laf ebelikleri ile kamufle ediliyor' yorumuna yer verdi.
Taraf Gazetesi ise, ilk gün 'Genelkurmay bu kez hesap versin' başlığıyla çıktı ve askerlerin ölmesinin neden engellenmediğini sordu. İkinci gün de benzer içerikte yayınını sürdürdü. Yeterli önlemlerin alınmaması üzerine sorumluların kellesini isteyen ve 'Bu Allah'ın belası savaşı bitirin' diyen Taraf, çözüm olarak da Başbuğ ve Erdoğan'dan farklı davranmadı: Kürt sorunu ayrı terör sorunu ayrı. Kürt sorunu için ekonomik, sosyal, siyasal tedbirler alınmalı; PKK'ye karşı da profesyonel birlikler geliştirilmeli.
Bu gazeteler haricinde Sabah, Zaman, Yeni Şafak, Star gibi AKP'nin güdümündeki İslami medya kuruluşları ise, hiçbir sorgulama yapmadığı gibi, yıllarca manşetlerden düşmeyen 'Kahpe baskın', 'Türkiye tek yürek', 'Hesabı sorulacak' türünden başlıklar ve içeriklerle çıktı. Bu durum ise hükümet ve yandaşlarının orduyla hareket ettiğinin açık göstergesi oldu.
Medyada bu kez biraz olsun bir sorgulama vardı; ancak bu sorgulama daha çok kayıpların fazla olmasına duyulan tepkiden kaynaklandı. Yoksa sorgulamalar, hiçbir şekilde şiddet politikasının ve operasyonların çözüm olmadığını, Kürt sorununun demokratik yollardan çözülmesi gerektiğini içermedi. Ancak buna rağmen, asker kayıplarından dolayı Genelkurmay'dan ilk kez hesap sorulması da önemli bir gelişmeydi. Bu durum, medyanın yıllardan beri topluma dayattığı yalanlarına artık kendisinin de inanmadığını gösteriyor. Bu da 'Mehmetçik medya' açısından bir kırılma noktası oluyor...
AYCAN DÜNYA

CNN: PKK toplumsal değişim için savaşıyor

CNN International muhabiri Arwa Damon'un Kandil'deki izlenimlerini içeren uzun bir haber yayınladı. 'Kadın savaşçılar: Biz erkek egemenliğine boyun eğmeyeceğiz' başlıklı haberde Demon, kadın gerillalarının erkek egemenliğine son vermek için savaştıklarını yazdı.

arwa_damon_cnn_kandilde Kadınların kendi komuta zincirine sahip kendi başına eylemler gerçekleştirdikleri kaydedilen haberde 'tüm tartışmalar paylaşılıyor, hem cephe dışında hem de cephe içinde' denildi.

Kadın gerillaların tabur komutanı Rengin'in 'doğal, kadın eksenli bir toplumsal yaşam, kadın ve erkeklerin eşit olduğu, tüm insanlar arasında baskı ve eşitsizliğin olmadığı bir toplum istiyoruz' sözlerine yer verildi. 1990 yılında, babası Türk güçleri tarafından öldürüldükten sonra 14 yaşında PKK'ye katıldığı kaydedilen Rengin, Kürt ve kadın hakları için mücadele ettiğini belirti. Kadınlar toplum tarafından köleleştirildiğini söyleyen Rengin 'biz buna karşı savaşıyoruz' dedi.

Köklü toplumsal değişim içinpkk-cnn

PKK'nin Kürtlere ait bir yer kurmak için onlarca yıldır Türk devletine karşı mücadele verdiğini anlatan Damon, ancak uluslar arası kamuoyunda çatışmalarla gündeme gelen PKK'nin bilinenin ötesinde, köklü sosyal değişim için mücadele veren bir harekete dönüştüğü yorumunu yaptı.

PKK'nin komünist bir idealist felsefeye sahip olduğu ifade edilen haberde 'Buradaki savaşçılar hedeflerinin Kürt devleti arzularının çok ötesine geçtiğini, şimdi köklü toplumsal değişimi gerçekleştirmek için mücadele ettiklerini söylüyorlar' denildi. PKK ideolojisinin günümüzde, yaşanan küresel kriz ile adaletsizliğin asırlardır süren erkek egemenliğinden kaynaklandığı inancından oluştuğu belirtildi.

Kadınlar Partisi

PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın 1988 yılında PKK'yi 'kadınlar partisi' olarak tanımladığını belirten CNN'nin haberinde, 42 yaşındaki Kerim adlı gerilla 'başlangıçta bunu kabul etmek zordu' diyerek şöyle devam ediyor: 'Biz başlangıçta kabul etmek istemedik, kadınlar doğal olarak fiziki olarak daha zayıftırlar ve savaşta bu sizi çok kötü bir şekilde vurur. Nasıl savaştığını, nasıl hareket ettiğini bilmek zorundasın. Yani biz buna karşıydı. Biz kadınları yanımızda istemiyorduk çünkü bu mücadele etmemizi daha zor kılıyordu. Ancak Öcalan kitabında, yeni toplum yaratmak istiyorsak, kadını geliştirmek zorundayız. Kadın köleleştirilmiş ise erkek de öyledir.'

20 yaşındaki Yıldız adlı gerilla, kadın ve Kürt olarak toplum tarafından nefesiz bırakıldığı için 17 yaşında PKK'ye katıldığını, Silahlı savaş gibi bir amaçlarının olmadığını söylüyor. Yıldız 'mücadelemiz bir çok şeyi kapsıyor. İnsanları değiştirerek temel değerlere dönüşümünü sağlamak, köleleştirilmiş toplumsal yaşama son vermek. Buraya geldikten sonra sosyal adaletsizliği çok daha iyi anlamaya başladı. Biz bu kadar uzun zaman nasıl böyle yaşadık. Biz bunu bu kadar zaman nasıl kabul ettik' dedipkk.cnn .

Zafer halayları

Hava saldırılarına karşı birkaç günde bir yerlerini değiştiren Kandil'deki savaşçılar için disiplinin hayati öneme sahip olduğu belirtilen haberde, savaşçıların Türk ordusuna karşı gerçekleştirdikleri her eylem ardından rutin olarak zafer kutlamak için halaya durdukları ifade edildi.

Aktütün karakol baskını ile Türk generallerinin iddialarının da işlendiği haberde HPG Anakarargah Komutanı Doktor Bahoz Erdal ile yapılan bir söyleşiye de yer verildi.

Erdal: Siyasal çözüme hazırız

Siyasal çözüm için hazır olduklarını söyleyen Erdal 'biz nihai çözüme hemen ulaşmayı beklemiyoruz ancak, çözümüne doğru ilk adımları atmak istiyoruz. Ve ilk adım Türkiye'nin tutuklu bulunan liderimize karşı tutumunu değiştirmesi, güçlerimize karşı askeri saldırı ve operasyonlarına son vermesi ve baskı politikalarına son vermesi olabilir' dedi. Bahoz Erdal, bu adımların ayrı bir devlet değil, Türkiye içinde Kürtlere eşit hakların tanınması çözümünün başlangıcı olabileceğini ifade etti.

Buna karşın Türkiye'nin ise 'teröristlerle' müzakere etmeyeceklerini söylediğini belirten CNN muhabiri Arwan Damon 'Silahlı mücadele bazı sonuçlar getirdi. PKK diyaloga kaymak istediğini söylüyor, ancak çatışmaların yeniden başlamasından dolayı bunun (diyalog) için çok az umut olduğu görülüyor' dedi.

Haber sonunda gerilla komutanı Rengin'in dağa çıktığı ikinci gecede yaşadığı çatışmaya yer verildi. İkinci gecede birliklerinin saldırıya uğradığını, kadın tabur komutanının başından vurulduğunu söyleyerek şunları ifade etti: 'Başı dizimin üstünde ölürken bana 'halkımız meşru haklarını alacaktır, bunun için ölmekten gurur duyuyorum. Herkes söyleyin, zafere bizim olacaktır' dedi.' ANF

İşte CNN'de yayınlanan görüntüler

http://www.gundemonline.org/haber.asp?haberid=62226