Sunday, September 28, 2008

Kürdistan - ZAXO’DA YENİ BİR SINIR KAPISI AÇILIYOR

260908015757 PNA-Irak Ulaştırma Bakanlığı, ticareti canlandırmak amacıyla Zaxo’da yeni bir sınır kapısının açılacağını bildirdi.

Konuya ilişkin açıklamada bulunan Irak Ulaştırma Bakanlığı Sözcüsü Cevad Harsanan, Türkiye ile ticareti canlandırmak amacıyla Irak Ulaştırma Bakanı Abdulcebbar İsmail’in Türkiye’nin Bağdat Büyükelçisi ile başkent Bağdat’ta görüş-alışverişinde bulunduğunu belirtti.

Sözcü, açılacak yeni sınır kapısının İbrahim Halil (Habur) sınır kapısına yakın Şinawe bölgesinde kurulacağını söyledi.

Irak, Türkiye ve Avrupa ülkelerini birbirine bağlayan Şinawe bölgesinde “Serbest Ticaret Bölgesi”nin kurulması bekleniyor.

Sözkonusu yeni sınır kapısının gelirini incelemek için bir süre önce Bağdat’tan bir komisyon İbrahim Halil sınır kapısına gelerek temaslarda bulunmuştu.

Sözkonusu Kürtler olunca Türkiye ve medya sansürü meşru görüyor!

Aslolan sansürdür!
Alternatif'in kapatılmasına tepki gösteren Adana ve İstanbul İHD şubeleri, Doğan Grubu için toplanan meslek örgütlerinin aynı duyarlılığı Alternatif için göstermemelerini 'ikiyüzlülük' olarak değerlendirdi

gelecek27eylul Alternatif Gazetesi'nin bir aylık süreyle kapatılmasına tepki ve destekler giderek büyüyor. İHD İstanbul ve Adana şubeleri ile DTP Beyoğlu İlçesi Alternatif Gazeteesi'ne verilen bir aylık yayın durdurma cezasını kınayarak, gazeteye destek verdi. İHD yönetcisi Abdulbaki Boğa, basın meslek örgütlerinin geçen günlerde Doğan Grubu için düzenledikleri toplantıya değinerek, 'Toplantıda 'Asıl olan ifade özgürlüğüdür. Halkın gerçekleri öğrenme hakkı herkes tarafından her koşulda korunmalıdır' görüşünü savunan basın meslek örgütleri, aynı özgürlüğü Gündem geleneği için savunmamaktadırlar. Bu ikiyüzlülüktür' dedi. ESP de Ankara'da kapatmaya tepki göstererek özgür basına destek amacıyla Gelecek Gazetesi dağıttı.alternatif_gazeteleri
İHD İstanbul Şubesi, Alternatif Gazetesi hakkında verilen bir aylık yayın durdurma cezasını dernek binasında yaptığı basın açıklamasıyla kınadı. ESP, EHP, Barış Anneleri'nin yanısıra DİHA çalışanlarının da destek verdiği açıklamada konuşan İHD yöneticisi Abdülbaki Boğa, dünyanın neresinde olursa olsun basın mensuplarının hedef haline getirilmesinin ve gazetelerin kapatılmasının utanç verici olduğunu söyledi. Sansür geleneğinin Osmanlı'dan bu yana devam ettiğini belirten Boğa, 'Gündem geleneğinden gelen Alternatif Gazetesi üzerinde geliştirilen kapatma, toplatma ya da sansür gibi baskı politikaları Türkiye'de basın özgürlüğünün ne düzeyde olduğunun göstergesidir' dedi. AKP ve Doğan Grubu arasındaki kavgaya da değinen Boğa, 'Gündem geleneğine ait gazetelerin kapatılması sonrası hiçbir ses çıkarılmaması hem AKP'nin hem de Doğan Grubu'nun aslında basın özgürlüğünden ne anladıklarının göstergesidir' dedi. Basın meslek örgütlerinin geçtiğimiz gün Doğan Grubu için düzenledikleri toplantıya da değinen Boğa, 'Toplantıda 'Asıl olan ifade özgürlüğüdür. Halkın gerçekleri öğrenme hakkı herkes tarafından her koşulda korunmalıdır' görüşünü savunan basın meslek örgütleri, aynı özgürlüğü Gündem geleneği için savunmamaktadırlar. Bu ikiyüzlülüktür. Dilinden insan haklarını, özgürlüklerini düşürmeyen iktidar sahiplerine sesleniyoruz. Parti kapatmada, eğitim ve öğretim hakkında, düşünce ve ifade özgürlüğünde ve basın özgürlüğünde çifte standarda artık bir son verin' diyerek sözlerine son verdi.
'Aydınlarımız yalnız bıraktı'
Boğa'nın ardından söz alan Alternatif Gazetesi çalışanı Yılmaz Sezgin ise, Gündem geleneğinden gelen gazetelerin bu tip baskılara ve yıldırma politikalarına alışkın olduğuna değindi. Özgür Ülke Gazetesi'ne ait binaların bombalandığı süreçleri gördüklerini belirten Sezgin, 'Eğer bu gelenek bu kadar yıldır devam ediyorsa bu yılmadığımızın göstergesidir. Bugün kapatılan gazetelerimizin sayısını ve isimlerini dahi hatırlamıyorum. Bir zamanlar İstiklal Caddesi'nde gazetemizi dağıtan aydınlarımız bugün yanımızda değiller. İktidarın baskılarını şiddetlendirdiği bu dönemde onları yanımızda görmemek bizi üzüyor ancak yürüyüşümüz devam ediyor' dedi. İSTANBUL - ADANA / DİHA
'Postal göründü Radikal nerede?'
ihd_alternatif_destek İHD Adana Şubesi de Alternatif gazetesinin kapatılmasını kınamak amacıyla, Alternatif Gazetesi Adana Bürosu önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamaya DTP, Eğitim-Sen, Halk Evleri, TUHAY-DER, ÖDP, ESP, EMEP, BDP, BDSP, Pir Sultan Abdal Derneği, SES ve DİP Girişimi de destek verdi. 'Alternatif basın susturulamaz' pankartının açıldığı açıklamada 'Faşizmin postalı göründü Radikal nerede', 'Basını serbest bırak çözüme bak', 'Alternatif sahipsiz değildir' dövizleri taşındı. Grup adına konuşan İHD Adana Şube Yöneticisi Songül Çaynak, Türkiye'nin kuruluşundan bu güne kadar, özellikle muhalif düşüncelere karşı hapis, sürgün, karartma ve yayın yasaklamaları gibi cezaların verildiğine dikkat çekti. Çaynak, 'Son olarak da özellikle özgür basına yönelik baskılar arttı. Yaklaşık bir hafta önce Alternatif Gazetesi hakkında verilen 30 günlük kapatma kararı ile bu baskılar sürdü. Alternatif Gazetesinin kapatılması Kürt sorununun barışçıl demokratik çözümünün engellenmesi anlamına geldiği gibi, düşünce ve ifade özgürlüğünün olmadığının göstergesidir' diye konuştu. Yayın durdurmanın aynı zamanda Türkiye'de basın özgürlüğünün sadece göstermelik olduğunun bir kanıtı olduğunu ifade eden Çaynak, Alternatif gazetesinin yayınının durdurulması ile, barışçıl ve kardeşliği savunan bir geleceğin susturulamaya çalışıldığını kaydetti. Çaynak, Alternatif Gazetesi'nin yayınının durulmasını nefretle kınadıklarını kaydederek, özgür basın üzerindeki baskılara son verilmesini istediklerini belirtti. Çaynak,'Basın yayın organlarının özgürce yayın yapabileceği yasal düzenlemelerin yapılmasını talep ediyoruz' dedi. Açıklamanın ardından grup Alternatif Gazetesi Bürosu'na destek ziyaretinde bulundu. ADANA
Kılıç: Basın alanında sansür yaygınlaşıyor
Eğitim Sen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç, Eğitim Sen internet sayfasına erişimin engellenmesi kararının Eğitim Sen'e tebliğ yapılmadan uygulanmasını hukuksuzluk olarak değerlendirdi. Eğitim Sen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç, Eğitim Sen'in web sayfasına erişimin engellenmesine ilişkin Eğitim Sen Genel Merkezi'nde basın toplantısı düzenledi. Birçok demokratik kitle kuruluşunun destek verdiği açıklamada, konuşan Eğitim Sen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç, 28 Şubat 2007 tarihinde, 'Okullara ücretsiz gönderilen Harun Yahya imzalı 'Yaratılış atlası' ile ne amaçlanıyor' konulu bir basın açıklaması yaptıklarını ve bundan kaynaklı da Eğitim Sen web sayfasına erişimin engellendiği belirtti. Kapatma kararının Gebze'de alınmasının düşündürücü olduğuna vurgu yapan Kılıç, 'İhtiyati tedbir isteyen Adnan Oktar İstanbul Kadıköy'de ikamet etmektedir. Eğitim Sen Genel Merkezi ise, Ankara'nın Çankaya ilçesindedir. Kural olarak ihtiyati tedbir istemi en çabuk ve en ucuz elde edilebilecek yere başvuruda bulunularak yapılır' şeklinde konuştu. Kılıç, 'Sorun basit bir site kapatma olayı değildir. Eğitim Sen'in sitesi çocuklarımızın zihnini bilimdışı safsatalarla doldurulmasına karşı çıktığı için kapatılmıştır' dedi. Yaptıkları hukuki girişimler sonucunda internet sitesinin tekrar açıldığını belirten Kılıç, basın-yayın ve iletişim alanında sansürün giderek yaygınlaştığını hatırlatarak, 'Başbakanının bile basına 'boykot' çağrısı yaptığı bir ülkede demokrasiden bahsetmek mümkün değildir' dedi. Kılıç, bu tür engellemelerin bir kez daha yaşanmaması için mücadeleye çağırdı. ANKARA
Bir destek de sanatçılardan geldi
ihd_alternatif_destek Alternatif Gazetesi'ne destek artarak devam ediyor. Alternatif'i ziyaret eden Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) sanatçıları, gazeteye verilen cezayı kınayarak, desteklerinin süreceğini belirttiler. Sanatçılar adına kısa bir konuşma yapan Mehmet Akyüz, 'Özgür basın yaşanan çatışma ve savaşı tüm çıplaklığıyla kamuoyu ve dünyaya duyurduğu için susturulmaya çalışılıyor' dedi. Akyüz, buna karşı Kürt kurumlarını dayanışma içinde olmaya çağırdı.
Alternatif'i sahiplenme çağrısı
Alternatif Gazetesi'ne bir destek de DTP'lilerden geldi. Beyoğlu DTP İlçe Binası'nda bir araya gelen DTP İlçe yöneticileri ve DTP üyesi bir grup Alternatif Gazetesi'nin kapatılmasını kınayarak konuya ilişkin basın açıklaması yaptı. DTP İlçe Başkanlığı adına konuşan DTP İlçe Yöneticisi Hayri Eser, Türkiye'nin Türkiye Cumhuriyeti'nin başka hiçbir dil, kültür, kimlik ve düşünceyi kabul etmediğini dikkat çekerek, 'Kürtler yıllarca baskı, tutuklama, faili meçhule maruz kalıyor. Kürtlerin parlamentodaki partisi ise kapatılma ile karşı karşıyadır. Bu imha ve inkar siyasetine son olarak Kürtlerin özgür basını da karşı karıya kalmıştır' dedi. Demokratik mücadelenin bir gereği olarak Kürtlerin ve tüm ezilenlerin sesi olan özgür basın geleneğine daha çok sahip çıkılması gerektiğini belirten Eser, 'Bizler Musa Anterlerin, Hüseyin Denizlerin kararlı mücadelelerini sürdüreceğimizi söyleyerek, buradan tüm demokratik kesimlere özgür basını sahiplenmeye çağırıyoruz' dedi.
ESP'den gazetemize destek
istanbul_alternatif_destek Alternatif Gazetesi'nin bir ay süreyle kapatılmasını protesto eden Ezilenlerin Sosyalist Platformu (ESP) üyeleri, özgür basına destek amacıyla gazetemiz Gelecek'i dağıttı. ESP üyeleri, Alternatif Gazetesi'nin kapatılmasını protesto etmek amacıyla Yüksel Caddesi'nde gazete dağıttı. ESP'liler, özgür basına karşı yapılan sansürü kınadı. Yağmura rağmen 1 saat boyunca yapılan dağıtıma yurttaşlar ilgi gösterdi. ESP'liler ayrıca, Güney Kürdistan Bölgesi'ne yönelik operasyon için 17 Ekim 2007 tarihinde verilen tezkerenin süresinin bir yıl daha uzatılması amacıyla Meclis'e gönderilmesine tepki gösterdi.
Mersin'de yürüyüşlü destek
Mersin'de bir araya gelen çok sayıda sivil toplum örgüt temsilcisi, Azadiya Welat Gazetesi ve Gelecek Gazetesi ile dayanışma içerisinde olacaklarını belirtti.DTP Mersin İl örgütü ve Akdeniz, Toroslar, Yenişehir ve Tarsus İlçe örgütü yöneticileri, YDGM üyleri, İHD Mersin Şubesi yönetici ile üyeleri ve DTP PM üyeleri Cemil İnci, Ferhat Tarhan'ın da aralarında bulunduğu bir grup Azadiya Welat Gazetesi Mersin Bürosu'na baskın düzenlenmesi ve Alternatif Gazetesi'nin kapatılmasını protesto etti. İHD Mersin Şube binası önünde basın açıklaması yapan grup adına konuşan İHD Mersin Şube Başkanı Mirze Mehmet Söylemez, yıllardır özgür basın çalışmalarının egemenler tarafından yasaklandığını ve baskı altında tutulduğunu belirterek, 'Bu baskılar yasaklamalarla sonuçlanmaktadır' dedi. Bu yasakları şiddetle kınadıklarını belirten Söylemez, 'Özgür basın önündeki engellerin kaldırılmasını istiyoruz' diye konuştu. Açıklamanın ardından Azadiya Welat Gazetesi Mersin Bürosu'na doğru yürüyüşe geçen grup Gelecek ve Azadiya Welat gazetelerinin satışını yapan grup, daha sonra gazete bürosuna ziyarette bulundu.

70 yıllık Cumhuriyetin şahidi, sanığı, mahkumu ve davacısı: Apê Musa

'Ben Kürtçe yazıyorum diye ne olacak dedim. Hakim, 'efendim onlar azınlık' dedi.' Musa Anter'in hakime yanıtı 'Benim bir azınlık kadar hakkım yoksa böyle çoğunluğu ne yapayım' olur

MusaAnterApeMusa Diyarbakır'ın ücra sokaklarında ve işlek cadde ortalarında sinsice gelen ölüm ayan beyan kol geziyordu. Tüm Bölge'ye yayılan 'faili meçhul' ya da başka bir ifadeyle 'faili malum' cinayetlerin başkenti olmuştu Diyarbakır. Hava kararmaya başlar başlamaz, el ayak çekiliyor, koca kent terkedilmiş bir kasabaya dönüşüyordu. Ve sadece kan emici yarasalar avlarının kanını emmek için dolaşırlardı, sessizliğe bürünmüş, terk edilmiş kasaba görünümündeki koca kenti. Yine bir cinayet haberi gelmişti Diyarbakır'dan. Gazeteci, Kürdolog, yazar Musa Anter ve yeğeni Orhan Miroğlu saldırıya uğramıştı. 70 yıllık bir çınar 49'lardan DDKO'ya (Devrimci Demokrat Kültür Ocakları) İleri Yurttan Welat'a yakın dönem tarihimizin kendi deyimiyle 'şahidi, sanığı, mahkumu ve davacısı' Musa Anter yaşamını yitirmiş, yeğeni Miroğlu ise ağır yaralanmıştı. Derin güçler Apê Musa'nın ölüsünden bile korkmuş olacaklar ki cenazesi güvenlik gerekçesiyle tören yapılmadan emniyet mensuplarınca gömülmüştü. Başı dertlerden kurtulmayacaktı hiç Apê Musa'nın. 1959 yılında 49'lar ve DDKO davalarından yargılandı. 27 Mayıs 1960 darbesi yapıldığı sırada 49'lular olayından gözaltında bulunuyordu. 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbelerinden sonra da gözaltına alındı. 1960'lı yılların ortasında Diyarbakır'da çıkardığı bir dergide 'kımıl' adında Kürtçe bir şiir yayınlandı. Şiir ekinlere dadanan kımıl zararlısına halkın isyanını dile getiren bir halk güftesinden ibaretti. Ne politik bir içeriği var, ne halkı isyana davet ediyor, ne de bir sosyal sınıfı diğer sosyal sınıfa karşı kışkırtıyordu. Yani hiçbir zararı yoktu Kürtçe olması dışında. Bunun üzerine kıyametler kopar ve bir gazete (Cumhuriyet) haberinde 'bir dergi anlaşılmayan sebeplerden Kürtçe bir şiir neşretmiştir' diyerek savcıları göreve çağırır. Dergi toplatılır, Apê Musa mahkemeye sevk edilir ve 'kımıl davası' aylar sürer. Neyse ki 'birlik beraberlik bozulmadan, vatan bölünmeden' Apê Musa'ya 'haddi' bildirilir. Anter 1958'de Diyarbakır'daki İleri Yurt Gazetesi'nde yayınladığı bir yazısında, 'Kürtçe kelimeler serpiştirdiğim her yazım dava konusu oluyordu. Duruşmaların birinde Asliye Ceza Yargıcı, 'Musa Bey niye Kürtçe yazıyorsunuz' diye sordu. Ben de 'Hakim Bey, İstanbul'da Yahudiler, Rumlar ve Ermeniler gazete çıkarıyorlar. Ayrıca İngilizce, Fransızca gazeteler de çıkıyor. Ben Kürtçe yazıyorum diye ne olacak' dedim. Hakim, 'Efendim onlar azınlık' dedi.' Musa Anter'in hakime yanıtı 'Benim bir azınlık kadar hakkım yoksa böyle çoğunluğu ne yapayım' olur. Sen hep ayrılıkçı, bölücü, toplumun birlik beraberliğini bozucu olarak görülürdün devlet nezdinde. Oysa sen iki toplumun arasına ekilmiş nifak tohumlarını yok etmeye çalışırdın. Bölgeler arasına çekilmiş sınırların kaldırılması gerektiğini söylerdin. Kürt ve Türk toplumunun bu topraklarda yıllarca beraber yaşadığını haykırırdın. Ve nitekim 1989'da Kürt aydınlarının yaptığı bir basın toplantısında şöyle dedin. 'Bizim Türkiye'den kopmak ayrı bir devlet kurmak diye bir düşüncemiz yok. Ege'nin, Trakya'nın, Marmara'nın, Akdeniz'in, Karadeniz'in, Orta ve Doğu Anadolu'nun verimli güzel topraklarını bırakıp, Güneydoğu'nun kıraç topraklarına doluşacağımızı o topraklarla yetineceğimizi mi sanıyorsunuz? Yanılıyorsunuz. Bu ülkeyi birlikte kurduk, birlikte yönetip kalkındıracağız. Bunu da bu topraklarda birlikte yaşayarak gerçekleştireceğiz' dedin. Ve bunu hep diyecektin korkusuzca. Ülkenin buhran durumundan rant elde etmek isteyenler için yaşamı bir tehdit olacaktı Apê Musa'nın. Ve ölüm tezgahı 20 Eylül 1992 yılında Seyrantepe'nin sessiz bir sokağında kurulacak, soğuk mermiler 70 yıllık Çınar ağacı Anter'in bedenine hunharca boşaltılacaktı. Bir gazeteci, Kürdolog, yazarın faili meçhul bir cinayete kurban gitmesi; cinayet öncesi ve sonrasında yaşananlar. Üzerinden 16 yıl geçtikten sonra JİTEM itirafçısı Abdulkadir Aygan'ın Anter'in katilleri hakkında verdiği bilgiler ve isimlere karşın katillerin h‰l‰ cezalandırılmaması Türkiye'nin bir dönem ne denli karanlık bir tünelden geçtiğini gösteriyor. Sırf bu gözle bakıldığında bile Türkiye'nin barışa olan ihtiyacı daha çarpıcı bir biçimde ortaya çıkıyor. Daha da yaşanacaklardan gayrı, ne çok acılar yaşanmış bu coğrafyada!
Abdurrahman Gök* *Dicle Haber Ajansı Muhabiri

Özgür basına 35. kapatma cezası

Gelecek gazetesine Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın fotoğrafına yer verdiği gerekçesiyle bir aylık yayın durdurma cezası verildi. Bu cezayla birlikte özgür basın geleneğinden gelen gazetelere 35. kez, Gelecek gazetesine ise 2. kez kapatma cezası verilmiş oldu.

gelecek27eylul Özgür basın geleneğinin gazetelerinden olan ve 28 Mayıs 2008 tarihinde yayın hayatına başlayan Gelecek gazetesine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 5187 Sayılı Basın Yasası Kanunu'nun 25/2, 3713 Sayılı TMK'nın son maddesi gereğince bir aylık yayın durdurma ve toplatma cezası verildi. Gerekçeli kararda, 27 Eylül 2008 tarihli 39. sayısının 1. sayfasında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın fotoğraflarına yer verdiği ve Öcalan için 'Kürt Halk Önderi' ifadesini kullandığı gerekçesiyle gazeteye bir aylık yayın durdurma ve toplatma cezası verildiği belirtildi.
Bu cezayla birlikte özgür basın geleneğinden gelen gazetelere 4 Ağustos 2006 tarihinde bu yana 35'inci kez kapatma cezası verildi.
İSTANBUL-DİHA

Bakan'ın bitmeyen yalanları

İçişleri Bakanı Beşir Atalay, belgeli, bilinen birçok olaya ilişkin gerçekdışı beyanatlarda bulunmaya devam ediyor. Son olarak kameralar önünde polislerce kolu kırılan Ertuş'un durumunu inkar etti

newroz2008cuneyt AKP hükümetinin gerçekleri gizleme ve tersyüz etme gayretleri bitmiyor. İçişleri Bakanlığı'nın bu konudaki çabaları ise, bu kadar da olmaz dedirtecek türden. Askerlerin Bölge'de ormanları ateşe verdiği herkesçe bilinmesine ve askerlerce kabul edilmesine rağmen 'PKK patlayıcılarından kaynaklanıyor' diyen, 7 yaşındaki çocuk ismi Welat olduğu için Türkiye'ye alınmazken 'Türkiye vatandaşı değildi' yanıtını veren, insan hakları kuruluşlarına yüze yakın şikayet bulunmasına rağmen 'ajanlık dayatması'nı inkar eden, Van'daki 8 Mart ve Newroz kutlamalarındaki şiddeti savunan, HADEP'li Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz'in askerlerce kaybedilmesini aklamaya çalışan İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın son marifeti, Hakkari'de 14 yaşındaki Cüneyt Ertuş'un kolunun kameraların önünde polislerce kırılmasını inkar etmek oldu.turk_polis_kol_kirdi
DTP Milletvekili Hamit Geylani'nin Hakkari'deki Newroz olayları sırasında iki kişinin yaşamını yitirmesi, bir çocuğun sağ gözünü kaybetmesi ve Ertuş'un kolunun kırılmasına ilişkin verdiği soru önergesine yanıt veren Atalay, diğer olaylarla ilgili soruşturmanın açıldığını belirtirken, Ertuş'un durumunu ise inkar etti. Atalay, devamla şunu söyledi: 'Hakkari Sulh Ceza Mahkemesi tarafından hakkında tutuklama kararı verilen Cüneyt Ertuş isimli şahsın alınan doktor raporlarında vücudunda yeni bir tıbbi lezyona, darp ve cebir izine rastlanılmadığı belirtilmiştir. Ayrıca soruşturma aşamasında kendisinin veya avukatının herhangi bir şikayeti olmamıştır.' Ancak Bitlis Cezaevi'nde 21 gün tutuklu kalan Ertuş'un ailesi ve avukatları olayın hemen ardından doktor raporlarıyla işkenceyi belgeleyerek polisler hakkında suç duyurusunda bulunmuş, savcılık polisleri korumak amacıyla 'takipsizlik' kararı vermişti. Van Ağır Ceza Mahkemesi'ne yapılan itiraz da bu kararı değiştirmeyince Ertuş Ailesi, soruşturmanın engellendiği ve adil yargılama yapılmadığı gerekçesiyle AİHM'e başvurmuştu.
Orman yangınları
DTP Milletvekili Aysel Tuğluk'un Bölge'de çıkan yangınlara ilişkin verdiği soru önergesini yanıtlayan Atalay, yangınların operasyonlar nedeniyle çıkmadığını, top atışlarının yangına sebebiyet vermediğini, ama PKK tarafından yerleştirilen patlayıcıların yangınlara sebep olduğunu, PKK'lilerin 'kaçmalarını kolaylaştırmak için' yangın çıkardığını ileri sürmüştü. Oysa, askerlerin bilinçli yangınları başlattığı ve müdahale eden yurttaşları ise 'güvenlik gerekçesi' ile engellediği defalarca belgelenmişti. welatkimlik3
Welat'ın sınırdışı edilmesi
Türkiye'ye alınmayan 7 yaşındaki Welat Dağ'a ilişkin önergeyi yanıtlayan Atalay, Welat Dağ'ın vizesiz ve Türkiye vatandaşı olmadığı gerekçesiyle Türkiye'ye alınmadığını belirtmiş, Welat'ın kardeşleri olan Birhat ve Esmanur'un nasıl Türkiye'ye alındığını ise açıklamamıştı. Welat Dağ, 'Welat ismi Türkiye'de yasak' denilerek Almanya'ya geri gönderilmişti.
'Ajanlık' teklifleri
Atalay, DTP Milletvekili Akın Birdal'ın 'ajanlık' ile ilgili soru önergesine verdiği cevapta; herhangi bir güvenlik biriminde bunun söz konusunu olmadığını iddia etmişti. Ancak son birkaç yıl içerisinde cumhuriyet savcılıklarına ya da İnsan Hakları Derneği'nin çeşitli şubelerine yaklaşık yüz kişi 'kendisine ajanlık teklif edildiği' gerekçesiyle başvuruda bulundu. 
8 Mart olayları
Van Erciş'te 8 Mart Dünya Kadınlar Günü şöleninin ardından gerçekleştirilen yürüyüşe yapılan müdahalede darp edilenlere ilişkin önergeyi yanıtlayan Atalay, gözaltına alınan şahıslara kötü muamelede bulunulmadığını öne sürmüştü. Olay günü çekilen fotoğraflar, Pınar Avcı ve Abdurrahman Güler'in olay sonrasında hastaneden aldıkları rapor ve anlatımları Atalay'ın iddialarını yalanlıyordu.serdar tanis ebubekir deniz
Tanış ve Deniz kaybedildi
25 Ocak 2001'de askerlerce gözaltına alındıktan sonra kendilerinden haber alınamayan HADEP yöneticileri Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz hakkındaki önergeye Atalay, olayda herhangi bir jandarma personelinin kusur, ihmal ve sorumluluğunun bulunmadığı yanıtını vermişti. Oysa Tanış ve Deniz'in karakola çağrıldıkları ve bir daha kendilerinden haber alınmadığı, Ergenekon dosyasında bile Tanış ve Deniz'in dönemin Şırnak Komutanı Levent Ersöz tarafından kaybedildikleri belgelenmişti. İSTANBUL www.gundemonline.org