Alevi örgütleri adına açıklamayı Özgür Demokratik Alevi Hareketi Sözcüsü Ergin Doğru yaptı. 12 Eylül askeri faşist darbesinin yıldönümünde olduklarını hatırlatan Doğru, 12 Eylül darbesinin yarattığı baskılardan Alevilerin de nasibini aldığını; Alevi köylerine cami yapma, zorunlu din dersi uygulaması gibi asimilasyoncu politikaların hedefi olduğunu söyledi. 12 Eylül zihniyetinin getirdiği bir diğer uygulama ise muhalif, demokratik partilerin kapatılması olduğunu ifade eden Doğru, “Kürt halkının dil ve kültürel taleplerinin karşılanması ve demokratik, barışçıl çözüm talebini programına koyan DTP'nin, bu davaların bugünkü hedefi” olduğunu belirtti. DTP'nin kapatılmasına karşı açıktan tavır alınmalı “Halkın antidemokratik seçim sistemi ile siyaset yapma hakkının elinden alınmaya çalışılması yetmiyormuş gibi bir de kapatma davalarıyla milyonlarca insanın siyasal iradesi yok sayılıyor ve Kürt sorunu çözümsüzlüğe sürükleniyor” diyen Doğru, Türkiye'nin, demokratik, laik, hukuk devleti olduğu iddiasını sürekli dile getirenlerin, AKP davasında olduğu gibi bu davada da DTP'nin kapatılmasına karşı açık tavır almak zorunda olduklarını aktardı. Basın toplantısını Alevi-Bektaşi Federasyonu, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği İstanbul Şubeleri, Özgür Demokratik Alevi Hareketi, Hubyar Sultan Kültür Derneği, Munzur Aydın Ve Sanatçılar Platformu, Tunceli Dernekleri Federasyonu, Koçgiri Kültür Merkezi Girişimi, Kapıkaya-Der Kayy-Der, Sev-Der düzenledi. Alevi örgütleri, açıklamanın ardından oluşturdukları bir heyetle DTP İstanbul İl Örgütü'nü ziyarette bulundu. |
Friday, September 12, 2008
Alevi örgütleri: DTP kapatılamaz
KurdTime : Friday, September 12, 2008 2 Yorum
Etiketler : Alevi
12 Eylül'ün aynası: Diyarbakır Cezaevi
Cezaevinde darbe olacağını tahmin ediyor muydunuz? 1 Ocak 1981'de açlık grevi kararı aldık. Açlık grevi süreci başladı. 2. gününde operasyon başlattılar. İşkenceler ile açlık grevini kırmaya çalıştılar. Direnenlerin önemli bir kısmını hücrelere yerleştirdiler. Bende açlık grevinin 3. gününde 22. koğuştaydım. Operasyon bizim koğuşa da yapıldı. Açlık grevini tek tek işkence yaparak kırmaya çalışıyorlardı. 3. gününde açlık grevini sürdüren arkadaşları hücreye aldılar. 35 koğuşla ilk defa 3 Ocak'ta tanıştık. Baskının dozajı giderek artıyordu. Ziyaretlerde açıktan işkenceler yapmaya başladılar. Orda bulunan bir yüzbaşı, 'Ben sizin hepinizi askerleştireceğim' diyordu. Biz buna karşı direnişteydik. 12. günlük açlık grevini bitirdik. Bizim o zaman deneyimimiz yoktu açlık grevi konusunda. Halk arasında insanlar 3 gün aç kalırsa 3'ncü gün ölür deniyordu. Biz her an öleceğimizi düşünüyorduk. Koğuşlarda yeni kurallar dayatılıyordu. Herkese kuralları kabul ettirmeye çalışıyorlardı. DDKD, KUK, Rızgari, Özgürlük Yolu kurallara uymayı kabul ettiler.Kawa ve Rızgari'den bazı kişiler ise kendi inancına duyduğu saygı gereği direniyordu. Örgütlerin ciddi direniş politikası yoktu. Yemek verilirken bile dua okumaya başlamışlardı. Bu dua politik bir baskı haline gelmişti. İmamlar bile içimizde dua okumuyordu. Normalde o insanlar yemeğe otururken dua okurlardı. Yemek duası siyasi kimliğinden arındırma aracı olunca dua etmekten vazgeçiyorlardı. Fiili direniş süreci vardı. Direnenlerin hepsi 35 ve 36. koğuşta toplanmıştı. 4 kattan oluşuyordu bu koğuşlar. Tek kişilik hücrelere 5'er kişi konuluyordu. |
KurdTime : Friday, September 12, 2008 0 Yorum
TALABANİ, KERKÜK’TE BUSH’A YAKIN DURUYOR
TALABANİ, KERKÜK’TE BUSH’A YAKIN DURUYOR BIRGUN-ANF ABD’de kalp ameliyatı geçiren Irak Cumhurbaşkanı Talabani, Washington’da ABD Başkanı George Bush ile görüştü. Görüşme ardından basın karşısına çıkan iki lider, Irak yerel seçim yasası ile ABD-Irak stratejik çerçeve anlaşmasının imzalanması gereğini görüştüklerini belirtti. Celal Talabani, “Biz Irak’tan size, bizi kötü bir diktatörlükten kurtaran kahraman olarak bakıyoruz” diyerek ABD’den beklentilerinin büyük olduğunu ifade etti. ‘TÜRKİYE İLE HİÇBİR SORUNUMUZ YOK’ Talabani, Barzani’ye bağlı güçlerin ve diğer Kürtlerin reddettiği Irak yerel seçim yasasının bir an önce çıkarılması ve ABD-Irak stratejik çerçeve anlaşması üzerinde çalıştıklarını söyledi. Irak’ın komşu ülkelerle ilişkilerine de değinen Talabani Bush’a hitaben, “Sayın Başkan, size sunu söylemekten memnuniyet duyuyorum ki, komşularımızla ilişkilerimiz çok iyi şekilde gelişti. Türkiye, Suriye, İran ve Arap ülkeleriyle ilişkilerimiz şimdi normal ve bu ülkelerden hiçbiriyle hiçbir problemimiz yok” dedi. Talabani, geçen haftalarda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Ürdün Kralı Abdullah"ın Bağdat"a yaptıkları ziyaretlerin de çok başarılı geçtiğini sözlerine ekledi. Irak’ta “teröristlerin” kontrol ettiği bir yer kalmadığını, bazı yerleri de ülkeye zarar veren milislerden kurtardıklarını belirten Talabani, Bush ve ABD sayesinde Irak hükümeti olarak ellerindeki parayı şimdi ülke inşası ile harcadıklarını ifade etti. Talabani son olarak, “Sizin büyük halkınız ile Irak halkı arasındaki dostluğun güçlenerek devam etmesini diliyoruz” diyerek ABD’nin “Irak halkı için yaptığını” asla unutmayacaklarını belirtti. ÖZGÜRLÜĞÜNÜ EN ÇOK İSTEYEN ADAM! Konuşmasına Talabani’nin sağlığının iyi olmasından duyduğu memnuniyeti dile getirerek başlayan Bush, “Irak’ın özgürleşmesini en çok isteyen adam” Talabani ile seçim yasası ve ABD-Irak stratejik çerçeve anlaşmasının imzalanmasının gereğini konuştuklarını söyledi. ABD gibi Irak’ın da Irak’taki ABD askerlerinin geri çekilmesini istediğini söyleyen Bush ancak “her ikimiz de bu vizyonun başarıya dayalı gerçekleşmesini istiyoruz’’ diye konuştu. *** Ziyaretin zamanlaması Talabanİ ile Bush arasındaki görüşmenin ABD’nin de baskıları ile Kerkük’ün Federal Kürt bölgesine bağlanmasını savunmayan yeni Irak yerel seçim yasasının parlamentodan geçirilmeye çalışıldığı, Peşmerge güçlerinin Diyala ve Xaneqin’den çıkarıldığı döneme denk geldi. ABD, Türkiye’nin de isteği doğrultuda, Kerkük’ün geçeceğini belirleyecek olan Irak anayasasının 140. Maddesini geçersiz kılacak yeni yerel seçim yasasının çıkarılarak yılsonundan önce seçimlerin yapılmasını savunuyor. Kerkük’ün özel bir statüyle Bağdat’a bağlanmasını öngören seçim yasasının kabul edilmesi durumunda, sadece Kerkük değil, Musul bölgesinde bulunan birçok Kürt köy ve kasabasının da Federe Kürdistan’a bağlanmasının önüne geçilmiş oluyor. Buna tepki gösteren Kürtler, Kerkük’te referandumun yapılması ve Kürt Federe Bölgesine bağlanmasından vazgeçmeyeceklerini söylüyor. Ancak Talabani, daha önce yaptığı bir açıklama da Kerkük için, Kürt Arap ve Türkmenler tarafından eşit şekilde özel bir kent olarak yönetilebileceğini söylemişti. Kürtlerin kaygılarını arttıran bir diğer gelişme ise Peşmerge güçlerinin bazı bölgelerden çıkarılması oldu. Kürtlerin destek verdiği Irak başbakanı Nuri Maliki Ağustos ortalarında Irak ordusu birliklerini Peşmerge kontrolündeki Diyala bölgesine göndererek Peşmergelerin bölgeden çekilmesini istedi. Irak askerleri 19 Ağustos günü Celewla ile Karqatepe-Cebare bölgelerine girmesi ardından Peşmerge güçleri geri çekildi. Bununla yetinmeyen Irak ordusu 2003 yılından bu yana Peşmerge kontrolündeki Kürt kenti Xaneqin’i kuşatma altına aldı. 175 bin kişinin yaşadığı kentin kontrolüne ilişkin Bağdat’ta yapılan görüşmelerde Xaneqin kenti de Bağdat yönetiminin kontrolüne devredilmiş oldu. |
KurdTime : Friday, September 12, 2008 0 Yorum
Etiketler : Kerkük
Türk devletinden işkence çeşitleri
Bu işkenceler kanınızı dondurur FALAKA: Yaygın ve sürekli uygulandı. Ayak tabanı, ellerin içi gibi vücudun kaslı bölümlerine kalas, cop, zincir, saz sapı, pik demir vb. vurularak gerçekleştirilirdi. Bu yöntem, ayak tabanlarını ve el ayalarını patlatır, kaba yerleri ezer, morartır, tırnakları sökerdi. El ayak gibi herhangi bir yeri kırar, sakat bırakırdı. ZlNCİR: 20-25 metre uzunluğundaki zincirin uçları iki tutuklunun boynuna bağlanır, tutuklular sırt sırta verdirilerek ters yönde hızla itilir. Tutuklu tek ayağından zincire bağlanır, bu zincir yüksek bir yere asılır, tutuklu bayılıncaya kadar askıda kalırdı. GERME: Tutuklunun bir bacağı merdiven kenarlığına bağlanır, diğer bacağı da açık bırakılan koğuşun gözetleme deliğine bağlanıp kapı kapatılır, tutuklunun bacakları koğuş kapısının eni kadar gerilir ve öyle kalırdı. Koşuşturulur, zincir tam gerilince, her iki tutuklu da sırtüstü yere düşerdi. AYAKTAN ASMA/TEPE: 50-60 kişi havalandırmaya alınırdı. Gardiyan "tepe ol" komutu verince tüm tutuklular üst üste bindikten sonra, bir tutuklu da üst üste yatan tutukluların üstüne çıkar, istiklal Marşı'nın on kıtası okutulurdu. KULE: Havalandırmaya çıkan tutuklular altı kişilik daire oluştururlardı. Bunların üzerine 3-4 kat olacak biçiminde tutuklular çıkarıldıktan sonra, gardiyanın "yıkıl" komutuyla kule oluşturan tutuklular kendini yere bırakır ve böylece tutukluların değişik yerlerinde kırılma, incinme ve çıkık olurdu. RANZA ALTI: Gardiyanlar ellerinde kalaslarla koğuşa girip, "ranza altı ol" komutunu verince, koğuşta bulunan tutukluların hepsi ranzaların altına girerdi. Herhangi bir yerlerinin açıkta kalmaması gerekiyordu. Ranzaların altına tüm tutuklular sığmadığı için kiminin eli, kiminin kolu dışarıda kaldığından, gardiyanlar ellerindeki kalaslarla tutukluların dışarıda kalan kısımlarına vurmaya başlardı. KANTAR: Tutuklular havalandırmada çırılçıplak soyundurulup tek sıra halinde dizilirler, sıranın ön tarafında duran tutuklu sırt üstü yatırılırdı. İkinci tutuklu, yatan tutuklunun testis ve erkeklik organlarından tutarak yukarı kaldırır, tutuklunun kaç kilo geldiğini söylemesi istenirdi. Tüm tutuklular birbirini tartana kadar bu işlem devam ederdi. KERVAN: Havalandırmada, tutuklular tek sıra dizilir, her tutuklu önündeki tutuklunun sırtına bindirilir, bacakları, altındaki tutuklunun boynundan aşağıya sarkıtılır ve kulaklarından tutması istenirdi. Gardiyanın komutuyla tutuklular yürümeye başlar ve bu işlem tutuklular ayakta duramayacak duruma gelene kadar sürerdi. SEHPA: Tutuklu gece koğuştan alınıp, koğuş koridorunda gardiyan ve subaylardan mizansen olarak oluşturulan bir mahkemede sorgulanırdı. Mahkeme, tutukluyu idam cezasına çarptırır, ikinci katın merdiven kenarlığına bir ip geçirilip, ipin ucuna tutuklunun boyun kemiğini kırmayacak düzeyde kalın bezden bir ilmik takılır, tutuklunun boynu bu ilmiğe geçirilir ve temsili infaz gerçekleştirilirdi. Tutuklu tam boğulacağı sırada ip açılırdı. COP SOKMA: Gardiyanlar copu zeytinyağına batırır ve yağlı copu tutuklunun makatına zorla sokardı. Sonra bu copu kendisine ya da bir başka tutukluya yalatırlardı. ÇEK-ÇEK: Tutuklu çırılçıplak soyundurulur ve erkeklik organına bir ip takılırdı. Gardiyan ipin diğer ucunu alıp hızla koşar, tutuklu da zorunlu olarak gardiyanın peşinden koşar. LAĞIM SUYUNA SOKMA: Tecrit bölümünün alt katındaki bazı tuvaletlerin delikleri tıkanır. Hücrelerin pisliği ve lağım suları burada biriktirilir, diz boyu kadar oluşturulan pisliğin içine tutuklu atılır ve pislik yedirilirdi. KiTAP OKUMA: Koğuşta bir tutuklunun eline kitap verilir, tutukluya avazı çıktığı kadar yüksek sesle tek tek sözcükler okutulurken, diğer tutuklular bu sözcükleri tekrarlarlardı. Sabahtan akşama kadar yapılan bu işlem sırasında, tutuklular ayakta durmak zorundaydı. MARŞ SÖYLETME: Cezaevinde bulunan herkes elli'yi aşkın marşı ezberlemek zorundaydı. Bu marşlar tutukluların ses telleri tahriş oluncaya kadar söyletilirdi. ÖL DEDİĞİMDE: Tutuklu havalandırmanın orta yerine çıkarılır, hazır ol durumuna geçirilirdi. Gardiyanın "öl" komutuyla tutuklu kaskatı, eklemlerini kırmadan yere düşürülürdü. Bu işlem gardiyanın keyfine göre tekrarlanırdı. SİGARA İÇİRME: Bunun çok çeşitli yöntemleri vardı. En çok uygulananları şunlardı: Koğuşta kalan tutukluların eline beş adet sigara verilir, sigaraların tümü yakılarak devamlı ağzında tutulurdu. Gardiyanın "çek-bırak" komutuyla sigaralar bitinceye kadar içirilir, sigaralar-filtreleri dahil- tutuklulara yedirilirdi. Bu sırada koğuş pencereleri kapatılır, havasızlık ve dumanla boğulma ortamı yaratılırdı. BANYO: Tutuklular çırılçıplak soyundurulur ve tek sıra halinde banyoya götürülürdü. Banyoda sabun kullanılmazdı. Hortumla tazyikli su tutukluların üzerine fışkırtılırdı. Daha sonra tutuklular koridora çıkarılır, "Yat-sürün" komutuyla tutuklular yerlerde süründürülerek koğuşlarına götürülürdü. SAYIM DÜZENİ: Tutuklular günde en az beş kez sayılırdı. Her sayımdan önce, tutuklular sayım düzenine geçer, sayım talimi yaptırılır, yüksek sesle tekmil verilir, rahat-hazır ol ile, çöker kalkarlardı. GECE NÖBETİ: Geceleri her koğuşta mevcuda göre 2-7 kişiye kadar tutukluya sırayla nöbet tutturulurdu. Nöbet sırasında devriye gezen gardiyanlar, koğuşun mazgal deliğini açar, nöbetçi tutuklunun mazgaldan dışarı elini uzatmasını ister, tutuklunun ellerine cop veya kalasla istediği kadar vururdu. LOKOMOTİF: Tutuklular havalandırmaya çıkarılır, İki kişi çırılçıplak soyundurulur, bunlardan birisi domalıp iki eliyle diz kapaklarını tutar, diğeri de arkadan bunu kucaklardı. Gardiyanın "uygun adım marş" demesiyle her iki tutuklu havalandırmada dolaşırlar, diğer tutuklular zorunlu olarak bunları izlerdi. PİSLİK YEDİRME: Her havalandırmanın ortasında bir lağım çukuru vardı. Lağım suları ve insan pislikleri burada toplanırdı. Tutuklulara bu çukurdan avuç avuç pislik alıp yemeleri istenirdi. İŞEME: Havalandırmada bir tutuklunun yere yatması istenir, diğer tutuklulara, yerde yatan tutuklunun yüzüne işemesi istenirdi.. TECAVÜZ: Cezaevinde görev yapan gardiyanlar, genç tutuklulara merdiven altlarında zorla tecavüz ederlerdi. Ayrıca iki tutuklu çırılçıplak soyundurularak birbirlerine tecavüz etmeleri istenirdi. HASTANE: Hastanede de cezaevindeki kurallar geçerliydi. Hasta, tuvalete götürülmez, yatakta da hazır ol vaziyetinde yatardı. VEREM: Veremlilerle, sağlam tutuklular birbirinden tecrit edilmez, aynı kapta yemek zorunda bırakılırdı. Aynı battaniyenin altında yatırılırlardı. Veremlilerin balgamları tahlil yapılacak bahanesiyle toplanır, karavanadaki yemeklere karıştırılır ve bu yemekler tüm tutuklulara yedirilirdi. AYAKTA BEKLETME: Bu yöntem cezaevinde her gün geçerliydi. Sabah saat 05'den akşam 17-19'a kadar tutukluların oturması yasaktı. KONUŞMA YASAĞI: Koğuş içindeki iki kişinin birbiriyle konuşması, tutuklunun gülmesi ve düşünür gibi görünmesi yasaktı. Böyle bir suçu işleyen tutuklulara yukarıdaki işkence yöntemleri uygulanırdı. GECE BASKINI: Nöbetçi subay ve gardiyanlar, gece geç saatte tutukluların koğuşuna girerek, uyku sırasında tutuklulara cop veya kalaslarla dayak atarlardı. AVUKAT-ZİYARET DAYAĞI: Avukat görüşmesine ve diğer görüşmelere gidip gelirken tutuklulara dayak atılırdı. Görüşlerde hiçbir şey konuşulmaması tembih edilirdi. Tutuklular avukatlarıyla savunma konusunda görüş alışverişinde bulunamazlardı. MAHKEME DAYAĞI: Tutuklular mahkemeye götürülürken cenaze arabasına bindirilirlerdi. Elleri arkadan kelepçeli olurdu. Cenaze arabasına binerken ve çıkarken gardiyanlar tarafından dövülürlerdi. www.Kurdistan-post.org |
KurdTime : Friday, September 12, 2008 0 Yorum
Etiketler : İşkence
Bir Yılan Hikayesi: ABD-Irak Güvenlik Anlaşması Görüşmeleri
Dema Nû-Hewlêr-Bölgede güvenlik ve petrol sorunu istense de birbirinden ayrılması mümkün olmayan iki unsurdur. Bölge petrolüne bağımlı olan ülkeler, petrol akışının ucuz ve düzenli sağlanması için, bölgede huzur ve istikrar istiyorlar. Ama bölgede huzur ve istikrara karşı olan devlet ve güçlerin sayısı da bir hayli. Bölgenin yeniden düzenlenmesi ve bölgesel dengeler açısından bir hayli öneme sahip olan ABD-Irak Anlaşması’na ilişkin görüşmelerin iki direkt tarafı olmasına karşın, dolaylı tarafları çok. İran, Suriye, Türkiye, İsrail gibi bölge devletleri başta olmak üzere, birçok Doğulu ve Batılı ülke, şu veya bu biçimde görüşmeleri etkilemeye çalışıyor. Ortadoğu petrollerine bağımlı olan Çin, Hindistan, Kore ve Japonya, hem ABD ve hem de Irak ile olan ilişkileri nedeniyle zaten işin içindeler. ABD ile hegemonya savaşı başlatan Rusya, kendi devasa olanaklarının yanı sıra, etkilediği bölge devletleri ve siyasi güçler kanalıyla söz sahibi olmak istiyor. Kafkasya’daki son gelişmelerden sonra, enerji alanında Rusya’da bağlı olmaktan kurtulmak isteyen ve bu amaçla enerji kaynaklarını çeşitlendirme kararı alan AB’nin, Ortadoğu’da daha aktif olması bekleniyor. Sahip olduğu petrol ve doğal gaz rezervleri nedeniyle Irak’ın AB nezdinde daha çekici bir hale geldiği ifade ediliyor. Çekici hale gelen iki ülke daha var. Türkiye ve Güney Kürdistan. Türkiye, özellikle Avrupa için büyük bir öneme haiz olan enerji nakil hatları açısından önemli, Güney Kürdistan ise deyim yerindeyse bir petrol ve doğal gaz deryası üzerinde yüzüyor. Bazı kaynaklar, bu durumu ileri sürerek, Kafkasya’daki son gelişmelerin, Türkiye ve Güney Kürdistan hükümeti arasındaki ilişkilerin geliştirilmesini zorunlu hale getirdiğini belirtiyorlar. Bu ortamda yürütülen Irak-ABD Güvenlik anlaşmasına ilişkin çelişik, birbirini tekzip eden haberler havada uçuşuyor. Hangi haberin doğru, hangisinin dezinformasyon olduğunu ayırt etmek zorlaşıyor. Bu nedenle Kuzey Kürdistan ve Türkiye kamuoyunun konuya ilişkin bilgilerine katkıda bulunmak amacıyla, Güney Kürdistan medyasında yer alan haberleri derledik. ** 30 Ağustos tarihli günlük Xebat gazetesinde, ajanslar dayandırılan bir haberde, “ABD-Irak Güvenlik Anlaşması’nda yer alan maddelerin büyük bir bölümünde anlaşma sağlanamadı” deniliyor. ABD Dışişleri bakanlığı, önümüzdeki hafta, görüşülmesi amacıyla Irak hükümetine yeni öneriler sunacaklarını açıkladı. Haberde ayrıca ABD’nin, askerlerinin çekilmesine ilişkin takvimin 7 yıla kadar uzatılması konusunda ısrarlı olduğu belirtiliyor. Iraklı bir parlamenterin konuya ilişkin olarak söylediklerine yer verilen haberde, Parlamenterin ağzından şu görüşler dile getiriliyor. “Anlaşmanın bir çok maddesinde, özellikle de ABD askerlerinin kimliği, yetkileri ve çekilmelerine ilişkin takvim konularında, ABD yönetimi ile anlaşmaya varılmadı.” Irak’ın önde gelen politikacılarından biri olan Abdulkerim Samerayi, yabancı güçlerin çekilmesini ilişkin takvim belirlenmedikçe, Irak Parlamentosu’nun anlaşmayı onaylamayacağını belirtti. Samerayi ayrıca anlaşmazlıkların devam ettiğini, çözümü doğrultusunda hiçbir ilerlemenin sağlanamadığını da dile getiriyor. Haberde Beyaz saray’ın, askerlerinin geri çekilmesine ilişkin takvimin belirlenmesi ve durumlarının Güvenlik Anlaşması’nda yer alması konusunda görüşlerine de yer veriliyor. Beyaz Saray’a göre, iki ülke arasındaki güvenlik anlaşması, Irak’taki ABD askerlerinin geleceğini kapsamıyor. Bir Beyaz Saray Sözcüsü yaptığı açıklamada, anlaşmaya varılmadığını, Irak ile ABD arasındaki görüşmelerin devam ettiğini, ABD askerlerinin 2011 yılında tamamen çekilmelerinin uzak bir ihtimal olduğunu dile getirdi. Aynı sözcü, ABD hükümetinin, anlaşmanın imzalanacağı; anlaşmanın, Irak’ın durumuna bağlı olarak ABD askerlerine ülkede kalma ve başarılarını sürdürme olanağı tanıyacağı görüşünde olduğunu da belirtti. İlginç olan, Beyaz Saray Sözcüsü’nün söz konusu açıklamayı, Irak Başbakanı Maliki’nin, 2011 yılı sonunda Irak’ta tek bir ABD askeri kalmayacağını belirtmesinden sonra yapması. Maliki, ABD ve Irak’ın askeri güçlerin çekilmesine ilişkin takvim konusunda anlaşmaya vardıklarını söyledi. “Güvenlik açısından Irak’ta durum iyiye doğru gidiyor” diyen Maliki, yabancı güçlerin Irak’ı terk etme zamanının geldiğini belirtti. Xebat’ta yer alan haberde, İngiltere’de yayınlanan İndependin gazetesinde yayınlanan bir makaleye değiniliyor. Makalede, “ABD askerlerin çekilmesi halinde Irak paramparça olur. Çünkü şu anda Iraklı güçler arasında bir uyum yok ve anlaşamazlar” deniliyor. Bazı siyasi gözlemcilerin, Maliki’nin Irak’ın egemenlik haklarını korumaya çalıştığına vurgu yapıyorlar. Maliki de yaptığı açıklamada, görüşmelerde önemli mesafe alındığını, çözüme kavuşturulması gereken bazı ayrıntılar bulunduğunu dile getirdi. Görüşmelerde ilerleme sağlanmasında etkili olabilecek bazı önerilerde bulunduklarını belirten Maliki, anlaşmaya varılması için her iki tarafında yumuşak davranması gerektiğine vurgu yaptı. Anlaşmanın her iki tarafın tam egemenlik hakları temeli üzerinde olması gerektiğini dile getiren Maliki, üzerinde durulması gereken bir iki önemli nokta bulunduğuna dikkat çekti. Irak Parlamentosu başkanı Mahmut Meşhedani de yaptığı açıklamada, Irak’ın geleceği açısından önemli gördüğü anlaşmanın imzalanması konusunda acele edilmemesini istedi. Görüşmeleri yapılan anlaşmanın bir çok engelle karşılaştığını ve bu nedenle Parlamento tarafından onaylanmayacağını dile getirdi. Anlaşmanın daha sonra onay için Irak Parlamentosu’na sunulacağını dile getiren Maliki’nin, Irak adına görüşmeleri yapan heyeti değiştirdiği dile getiriyor. Ulusal Güvenlik Danışmanı Mofeq Rubeyi, Başbakanlık Danışmanı Sadık Rukayi ve Başbakanlık Bürosu Yöneticisi Tarık Necim’den oluşan yeni bir heyet atayan Maliki’nin bu tavrının, öteki güçleri görüşmelerden dışlamaya, görüşmelerle ilgili dosyalara tek başına sahip olmaya ve bazı gerçekleri saklamaya yönelik olduğu yorumları yapılıyor. Hewlêr gazetesinde yer alan bir haberde, siyasi kaynaklara dayanılarak, Maliki’nin heyete atadıkları kişilerin diplomasi ve uluslar arası yasalar konusunda bilgi sahibi olmadıkları iddia ediliyor. Bazı siyasi kaynaklar ise, Maliki’nin heyeti değiştirme kararını, Cumhurbaşkanlığı’na danışarak alması ve Parlamento’nun onayına sunması gerektiğine vurgu yapıyorlar. Kürdistan İttifak Listesi’nden Irak Parlamentosuna giren Dr. Mahmut Osman Seva Radyosu’na yaptığı açıklamada, yeni heyeti oluşturanların Başbakan’a çok yakın kişiler olduğuna işaret ederek, Maliki’nin böylelikle tüm gelişmeleri kontrolü altına almayı amaçladığını dile getiriyor ve Maliki’yi niçin değişiklik yaptığını açıklamaya çağırıyor. Söylenenlerin aksine, ABD-Irak Güvenlik anlaşmasının 3 yıllık olduğunu belirten Mahmut Osman, 3 yılın sonunda anlaşmanın uzatılabileceğini dile getiriyor. Öte yandan Irak Dış İşleri Bakanı Hişyar Zebari, Iraqiye televizyonuna yaptığı açıklamada, Irak adına görüşmeleri yürüten heyetin değiştirildiğine dair haberleri yalanladı, eski heyetin çalışmalarına devem ettiğini dile getirdi. Görüşmelerde önemli ilerlemeler kaydedildiğini belirten Zebari, “anlaşmanın teknik ve yasal yönleri tamamlandı, sadece siyasi yönü kaldı” dedi. Anlaşmanın siyasi yönünün Başbakanlığı, Ulusal Politika ve Güvenlik Kurulu’nu, İcra Kurulu’nu, Parlamento Gurupları Başkanlığı’nı ilgilendirdiğini ve söz konusu kurumların çalışmalarına başladığını anlatan Zebari, taraflar anlaşmaya vardıkları anda Güvenlik anlaşması imzalanacaktır” dedi. Öte yandan Irak İttifak Cephesi Sözcüsü Selim Abdullah yaptığı açıklamada, hükümeti ABD-Irak Anlaşması’nın içeriği ve maddeleri hakkında açıklama yapmaya çağırdı. Parlamento’da gurubu bulunan Elıraqiye Listesi Üyesi Osama Nuceyfi de, listesinin ABD-Irak Anlaşmasının içeriği konusunda bilgi sahibi olmadığını söyledi. Osama ayrıca, Irak’ın egemenliği ve çıkarlarının korunmadığı anlaşmalara olumlu oy vermeyeceklerini belirtti. Irak Hükümeti Sözcüsü Ali Dabag yaptığı açıklamada, hükümetinin anlaşmanın 3 yıl için olmasını istediğini söyledi. ABD-Irak Güvenlik anlaşması’na temel oluşturacak metnin, bu yılın başında Nuri maliki ve Buş tarafından imzalandığını anlatan Ali Dabag, anlaşmada ABD askerlerinin çekilmesini ilişkin bir tarih belirlenmediğini söyledi. Iraklı siyasi yetkililer, anlaşmanın imzalanma tarihine ilişkin olarak hiçbir şey söylemezken, ABD’li yetkililer yakın bir gelecekte, anlaşmanın Buş ve maliki tarafından imzalanacağını söylüyorlar. Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani, Hurre adlı televizyona verdiği demeçte, ABD ve Irak heyetlerinin, ABD askerlerinin geri çekilmesinin 2011 yılına kadar tamamlanması konusunda anlaşmaya vardıklarını söyledi. Maliki ise, “Irak haklarına bildirmek isterim ki, 2011 yılı sonu, son ABD askerinin Irak’ı terk ettiği gün olacaktır” dedi. Meclis çalışmaya başladığında, anlaşmanın onay için sunulacağını belirten Maliki, anlaşmanın parlamento tarafından kabul edilmesinden sonra resmen imzalanacağını söyledi. Anlaşmanın imzalanması için her hangi bir tarih vermeyen Maliki, Anlaşmanın 10 gün içinde parlamentoya sunulacağını dile getirdi. Diğer yanan, Vaşington Post gazetesi, Beyaz Saray’a yakın bir kaynağa dayandırdığı haberinde, Buş’un birkaç gün içinde Irak’a gerçekleştireceği son ziyaretinde, ABD-Irak Güvenlik Anlaşması’nı Maliki ile birlikte imzalayacağını ileri sürdü. Londra’da yayınlanan Hayat adlı gazeteye açıklamada bulunan Irak Hükümeti sözcüsü Ali Dabag, görüşmelerin tamamlandığını, Iraklı siyasi güçlerin hazırlanan metin konusunda görüş birliği içinde olduklarını ve ABD’lilerin bu konudaki düşüncelerinin bilinmediğini dile getirdi, bu yıl kabul edilmesi halinde, anlaşmanın önümüzdeki yol uygulanmaya konulacağını belirtti. ** Görüldüğü gibi, tam bir yılan hikayesine dönen anlaşmayı, kamuoyunda söylenen ama taraflarca onaylanmayan noktalar daha gizemli hale getiriyor. Bunların başında da ABD’nin Irak’ta oluşturacağı üslerin sayısı ve yerine ilişkin. ABD Irak’tan muharip güçlerini çekeceği ama Irak’ta 5 adet büyük askeri üs oluşturacağı, bu üslerden en az ikisinin Güney Kürdistan’da kurulacağı söyleniyor. Bazı kaynaklar bu rakamı 50(!) olarak veriyorlar. Bu hengame içinde kesin olan bir şey varsa o da ABD’nin askerlerinin Irak’ta bulunmasına izin veren BM kararında belirtilen sürenin yılın sonunda dolması. Her iki tarafın da bu durumu göz önüne alarak yıl sonuna kadar bir anlaşmaya varacakları tahminleri giderek ağırlık kazanıyor. www.Kurdistan.nu |
KurdTime : Friday, September 12, 2008 0 Yorum
Etiketler : Kurdistan
Ceset yakan İnfazcılara yargı aranıyor!
KurdTime : Friday, September 12, 2008 0 Yorum
Etiketler : İşkence
12 Eylül 2006 tarihinde Koşuyolu Parkı'ndaki Tit katliamı failleri iki yıldır bulunamıyor
Ergenekon'da gizlendi
Amed Koşuyolu Parkı’nda 2’si bebek, 7’si çocuk toplam 10 kişinin yaşamını yitirdiği katliamla ilgili soruşturmada tek bir adım atılmadı. Devlet, katliamı unutturmaya çalışsa da, olayda yakınlarını kaybedenler ile mağdurların acıları halen ilk günkü gibi. Amed’in Koşuyolu Parkı’nda, ikisi bebek, 7’si çocuk toplam 10 kişinin ölümüne neden olan katiller hala korunuyor. Katliamı, devletin bir birimi olan TİT üstlendiği halde, iki yıldır Türk yargısı ciddi bir girişimde bulunmadı. Türk İntikam Tugayı (TİT) tarafından gerçekleştirilen ve 2’si bebek, 7’si çocuk toplam 10 kişinin ölümüne neden olan bombalı saldırının üzerinden geçen iki yıla rağmen failler bulunamadı. Olayda yakınlarını kaybedenler ile mağdurların acıları ise halen ilk günkü gibi. Amed, 12 Eylül 2006 akşamı Koşuyolu Parkı’nda saat 21:15’te meydana gelen büyük bir patlamayla sarsıldı. Abdullah (6 aylık), Nazlıcan (4) ve Nazar Çetinkaya (2) adlı kardeşler ile Şilan (6 aylık), Zilan (8), Evin (10), Mizgin Demir (12) kardeşler ve anneleri Faide Demir, Hasan Marangoz (14), Rojhilat Aslan (28) yaşamını kaybetti. 5 yaşındaki Barış Demir, Maide Çetinkaya ve Ali Haydar Kaplan ayağını, Emine Yetişecek ise sol elini kaybetti. |
KurdTime : Friday, September 12, 2008 1 Yorum
Etiketler : Tarih
BUGÜN 12 EYLÜL
Politika hiç değişmedi |
KurdTime : Friday, September 12, 2008 0 Yorum
Etiketler : Tarih
Gardiyanlar:'Burada İngilizce, Fransızca, Arapça konuşabilirsin ama Kürtçe konuşamazsın'
Vicdansızlara bak! Cezaevlerinde Kürtçe engellemeleri sistemli şekilde işliyor. Sincan 2 Nolu F Tipi'nde Kürtçe telefon görüşmelerinin cezaevi yönetimi tarafından engellendiği ve aileleriyle görüşen siyasi tutuklu ve hükümlülere Kürtçe görüş yasağı getirildi. Oğlu İdris Nakçi'yi ziyarete gelen anne Saliha Nakçi (43), Türkçe'yi çok az anladığını ancak konuşamadığını belirtti. Maddi imkansızlıklara rağmen oğluyla görüşmek için Diyarbakır'dan Ankara'ya geldiğini dile getiren anne Nakçi, 'Cezaevinde işlemlerimi bitirdikten sonra görüş kabininde oğlumla konuşmaya başladım. Kürtçe konuştuğum sırada gardiyanlar müdahale etti. 'Burada Kürtçe konuşulmaz, Kürtçe dışında istersen İngilizce, Fransızca, Arapça istediğin dille konuşabilirsin ama Kürtçe konuşamazsın' dediler' şeklinde konuştu. Anne Nakşi, daha 40 dakika süresi varken kendisini zorla dışarı çıkartıldığını söyledi. Cezaevinde Kürtçe konuşma yasağının devam etmesi halinde kendisinin hiçbir zaman oğluyla Türkçe konuşmayacağını belirten anne Nakçi, 'Cemil Çiçek'in oğlu cezaevine girse şayet ona 'sen Kürtçe konuşacaksın' deseler gelip oğluyla Kürtçe konuşabilir mi? Ben de Türkçe bilmiyorum. Türkçe konuşamıyorum. Bu tür uygulamalar devam etse bile ben Türkçe öğrenmeyeceğim. Gerekirse oğlumla hiç görüştürmesinler ben Kürtçe konuşmaya devam edeceğim' diye tepki gösterdi. İHD'ye başvuruda bulunan Nakçi, her yerde devam eden Kürtçe yasağının kaldırılmasını istedi. ANKARA / DİHA |
KurdTime : Friday, September 12, 2008 0 Yorum
DTP Meclis'te KÜRTÇE konuşacak
BEDELİNİ ÖDEMEYE HAZIRIZ PARTİMİZİ KAPATIRSANIZ.. DTP MECLİS'TE YİNE KÜRTÇE KONUŞACAK ÇOCUKLAR DA MECLİS'TE KÜRTÇE KONUŞACAK ZANA: TÜRKÇE GAZETE OKUMAYIN |
KurdTime : Friday, September 12, 2008 0 Yorum
Etiketler : Kürtçe