Tuesday, October 28, 2008

İnsan hakları savunucuları: Basın çocukları hedef gösteriyor

crimes_linc turkiyesi Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik fiziki saldırıyı protesto etmek amacıyla yapılan eylemlerin ardından gözaltına alınan ve kötü muameleye maruz kalan çocuklardan 52'si tutuklanarak cezaevine konuldu. İnsan hakları kuruluşları basının çocukları hedef gösterdiğini belirterek, çocukların tutuklanmasına ve işkence görmesine sert tepki gösterdi.
Öcalan'a yönelik fiziki saldırı sonrası bir çok ilde gelişen protesto gösterilerinde çocukların ön saflara sürüldüğü iddiaları üzerine, çoğu ilköğretim öğrencisi çocuklar hedef tahtasına oturtuldu. Basının hedef göstermesi üzerine olaylardan sonra çok sayıda çocuk gözaltına alındı ve 24'ü Diyarbakır'da olmak üzere diğer illerle birlikte toplam 52 çocuk tutuklanarak cezaevine konuldu. Gözaltına alınan ve tutuklanan çocuklara kötü muamele yapıldığı belirtilirken, daha önceki olaylarda da çocukların hedef seçilmesine dikkat çekildi. 28 Mart 2006'da Diyarbakır'da başlayan ve bölgenin tümüne yayılan olaylar sırasında polisin açtığı ateş sonucunda öldürülen 11 kişiden 7'sinin çocuk olması tepkilere neden olmuştu. Yine o dönemdeki olaylarda çocukların hedef gösterilmesi üzerine çok sayıda çocuk gözaltına alınmış ve tutuklanmıştı.sanliurfa ocalan (3)
'Basın çocukları hedef gösteriyor'
İHD Genel Sekreteri Sevim Salihoğlu, basının çocukları hedef göstererek, sokak ortasında çocukların dövülmesi ve kollarının kırılmasının meşru gösterildiğine vurgu yaptı. Çocuklarla birlikte toplumun bütün kesimlerine ve farklı yerlerde işkencenin devam ettiğine dikkat çeken Salihoğlu, 'Türkiye de işkence her yaştan yer cinsten kişiye yapılıyor. Doğu batı ayrımı da yapılmıyor. Bu kadar pervasızca hareket etmeleri korunmalarından kaynaklıdır. İşkencecilere etkin hukuk yolları işletilmemektedir. Hem siz 10 bin tane işkence vakası var diyeceksiniz hem de özür dileyeceksiniz. Böyle bir şey olmaz' diye konuştu.
'Annelerin dokunmaya kıyamadığı çocuklara polis işkence yapıyor'
Çocuklara sokak ortasında ve gözaltında uygulanan şiddet ve işkenceye rağmen hükümetin hiçbir tedbir almadığını eleştiren Salihoğlu, 'Annelerin dokunmaya kıyamadığı çocuklarına 3-4 polisin böyle davranmaya hakkı yoktur. Nasıl ki, okulda bir öğretmen çocuğa cetvelle vurduğu zaman okuldan uzaklaştırılıyorsa, aynı şekilde polisler için de geçerli olmalıdır. Görüntü olarak demokratik hukuk devleti görünümü vereceksiniz, bir taraftan da karakollarda işkence yapacaksınız. Öyle bir şey kabul edilemez' dedi.asker_ve_polis_kurdistan
'Polisler orantısız güç kullandı'
MAZLUMDER Genel Sekreteri Emre Yurtalan, polislerin uyguladığı orantısız şiddeti eleştirerek, böyle bir şiddetin karşısında olduğunu ve polislerin kullandığı orantısız gücü doğru bulmadığını söyledi. Çocukların taşlarına karşılık polislerin silah kullanmasını düşündürücü bulduğunu söyleyen Yurtalan, 'Tabi ki böyle bir şiddetin karşısındayım. Çocukların böyle olaylarda yer alması belki eleştirilebilir ama oraya gelen polislerin çocuklara böyle şiddet uygulaması doğru değildir. Çocukların korunması gerekirken, polislerin saldırısına maruz kalmışlardır. Özellikle Diyarbakır'da meydana gelen hadiselerin sonuna kadar karşısındayım. Korunmasız insanların üzerine silahla saldırılması düşündürücüdür. Bir halkın üzerine silah sıkılmamalıdır' diye konuştu. Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Genel Başkanı Yavuz Önen, polislerin aşırı şiddet kullanmaması gerektiğini belirterek, işkence görenlerin kendilerine başvurmaları halinde üzerine gidileceğini söyledi. Çok sayıda çocuğun tutuklandığını kaydeden Önen, sadece çocukların değil hiç kimseye işkencenin yapılmaması gerektiğinin altını çizdi.
ANKARA (DİHA)

Suriye savaş açtı!

suriye Yeni Şafak Amerikan birliklerinin önceki gün, Suriye topraklarındaki sınır kasabası Ebu Kemal'de masum sivillerin yaşadığı bir apartmanı vurarak 9 kişinin ölümüne, 14 kişinin de yaralanmasına yol açması Suriye'yi ayağa kaldırdı. Suriye yönetimi saldırının Irak'taki Amerikan birlikleri tarafından gerçekleştirildiğini söylerken, Irak'taki koalisyon güçleri, 'saldırıyla ilgili hiçbir bilgilerinin' olmadığını açıkladı. Suriye Dışişleri Bakanlığı'ndan protesto ve kınama mesajı gelirken, Suriye'nin Londra'daki basın ataşesi Jihad Makdissi ise, “Suriye, en uygun cevabı verecektir” ifadesini kullandı. Eğer saldırı doğrulanırsa bu, Amerika'nın Suriye'ye yönelik ilk saldırısı olacak.

ARABULUCUĞA DARBE

Suriye resmi basını, Amerikan saldırısını “savaş suçu” nitelemesiyle başlığa çıkardı. İktidar partisinin gazetesi El Baas, saldırıyı, “eşi benzeri görülmemiş bir macera” olarak nitelendirirken, El Vatan ise “Amerikan terörü Suriye'yi vurdu” diye yazdı. Saldırının, İsrail'i etkilemeyeceğini söyleyen İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak, “Bu, radikal İslami terörizme karşı global mücadelenin parçasıdır” ifadesini kullandı. Türkiye'nin arabulucuğuyla başlatılan ve Suriye-İsrail arasındaki buzların erimesine yönelik görüşmelerin Washington'ı rahatsız etmiş olabileceği belirtiliyor.

Öfke içinde toprağa verildiler

Suriye, Amerikan helikopterlerinin saldırısında ölenleri dün toprağa verdi. Köydeki halk ise, Suriye yönetimi gibi ABD'ye öfke kusuyor. Saldırının düzenlendiği Sukkariye köyünden ölenlerin akrabası Cuma Ahmed El Hamad, saldırı günü 4 helikopter gördüğünü, bunlardan ikisinin de yere indiğini söyledi. Ardından 10 dk içinde ateş edilmeye başlandığını belirten Hamad, helikopterin uzaklaşmasından sonra olay yerinde yakınlarının cesetlerini gördüklerini aktardı.

Amerika uçan denizaltı geliştirecek

Suriye'deki saldırı geniş yankı bulurken, ABD askeri donanımını artırmaya devam ediyor. Amerikan Savunma ve Araştırma Ajansı DARPA, hiç denenmemiş 'radikal' bir proje için kolları sıvadı. Hem uçabilen hem yüzebilen hem de su altında ilerleyebilen askeri araç projesi başlatıldı. Aracın yüzlerce deniz mili uçabilecek kapasiteye ve düşman kıyılarına gizlice çıkarma yapabilme yeteneğine sahip olması planlanıyor.


mahmut%20osman Dr.MAHMUT OSMAN: ‘’IRAK HÜKMETİ ABD OPERASYONU HAKKINA AÇIKLAMA YAPMALI’’

PNA-Kürdistan İttifakı Listesi üyesi Dr.Mahmut Osman, Irak hükümetinin Suriye ile diplomatik kriz yaşanmaması için ABD’nin Suriye topraklarında gerçekleştirdiği operasyon konusunda bir açıklama yapması çağrısında bulundu.
Sawa Radyosuna açıklamada bulunan Osman, Başta Irak hükümetinin resmi sözcüsü Ali Dabbağ başta olmak üzere diğer Irak’lı yerkililerin ABD’nin Suriye topraklarında yaptığı saldırı ile ilgli açıklamalarının Irak’ın operasyondan haberder olduğunu gösterdiğini bundan dolayı Irak hükümetinin Suriye ile diplomatik kriz yaşanmaması operasyon konusunda bir açıklama yapması gerektiğini söyledi. Osman, ABD’nin düzenlediği operasyonun Irak ile ABD arasında imzalanması beklenen stratejik anlaşmanın çıkarına olmadığını söyledi.

İnanç sistemi olarak Alevilik


alevi_kulturu1 Ortadoğu coğrafyasının en önemli özgünlüklerinden biri, çokkültürlü bir yapısı olmasıdır. Bu özgünlük, aslında artı bir değer olması gerekirken, devletçi zihniyetin otoriter anlayışı yüzünden azap haline gelebiliyor. Çünkü devletin belirli bir kesimin/ulusun elinde olması, diğer halklara karşı baskı/zor kullanmasına sebep oluyor. Ortadoğu'nun çokkültürlü yapısında yeri olan Alevilik, birçok devletin içindeki halkları belirli oranda etkilemiş, yaşamlarını değiştirmiş bulunmaktadır. Devletlerin, bu inanç karşısındaki tutumu, ya bu inancı ret etme ya da İran'da olduğu gibi, bir politik sistem haline getirme olmuştur.
Ortadoğu'nun kendisine has olan kültürel yapısı, egemenlerin korkulu rüyası olmaktadır. Oluşturdukları sistemin kaygan bir yapısı olduğu için, hakim olan düşünce/inanç biçimini aşırılaştırarak, diğer inanç/düşünce sistemleri üzerinde tahakküm kurmasına sebep oluyor. Bu devlet(ler)in dinsel çalışmalarda çok ince politikalar üretmelerini de sağlıyor. Örneğin, son günlerde Türkiye'de devletinin hakim olduğu dinsel düşünce sistemi, (hakim olan ılımlı-islam/siyasal İslam sayesinde) ülke içerisinde bulunan, diğer dinlere 'ince asimilasyon' politikası diyebileceğimiz siyaseti uygulamaktadır. Devletin 80 yıllık pratiği, uygulanan baskının ne şekilde olduğunu gösteriyor. Özellikle 50'li yıllardan itibaren, gerçekleştirilen politikalar tam olarak, Türk-İslam sentezine dayalıdır. Çünkü, genç cumhuriyetin İslam'la olan ilişkisi hiçbir zaman kopartılamamıştır. Laisizm güç olamamış diyebiliriz. Buna dayalı olarak yeni bir siyasal anlayışı geliştirerek, hem devlete bağlı 'yurttaş'ları oluşturma, hem de din yönünden denetim altında bulundurabileceği bir sistem oluşturulmaya çalışılmıştır. Fakat isyanlar ve denetim dışı örgütlenmeler bu anlayışı ters-yüz etmiştir.
Alevilik birçok araştırmacıyı çekmekte, birçok yazarı ve okuru, bu inanç biçimi üzerinde düşünmesine yol açmıştır. Araştırmacılar, genel anlamda Alevilik üzerinde fikir birliğini sağlayamamıştır. Bu aslında Alevilik açısından bir sorun değil, bilakis Alevilik inancının çok katmanlı, çokkültürlü topluluklarda vücut bulunduğunun göstergesidir. Evet birçok halkın kendi değerlerini Alevilikle özdeşleştirdiği bir gerçek. Fakat bunu sorun olarak görmek, ayrı bir yanılgı değil midir? Temel anlamda Aleviliğin, belirli bir ulusta vücut bulduğunu söylemek doğru mudur? Cevap, tabii ki hayırdır. Çünkü, Alevilik, Ortadoğu'nun geniş coğrafyasına yayılmış, ezilenlerin, yoksulların umudu haline gelmiştir. Haliyle, Aleviliği belirli bir 'dinin' egemenliği/mezhebi olarak görmek yanılgıdan ibarettir. Örneğin, Aleviliğin İslamiyet'in dogmatizmine karşı özgürlük çıkışı olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü, Muhammed'den sonra halifelik kurumunun otoriter zihniyetine karşı Ali ve Ali'nin yolundan gidenlerin özgürlükçü duruşu ortadadır.
İslamiyet'in dönemin köleci-feodal yaşamına karşı başlattığı, isyancı ruh birçok ulusu etkilemiş, Ortadoğu'da aydınlanmayı yaşatarak, ilerici bir rol oynamıştır. Fakat birçok düşünce/inanç sisteminin yaşadığı temel sorunlardan biri olan, dogmatizmin, İslam'la buluşması çok geç olmamıştır. İslam'ın yayıldığı uluslarda, farklı yorumlama biçimleri oluşmuştur. Tabi ki, bir çok ulusu etkisine alan İslamiyet, kurumsal niteliğe sahip olarak, devletleşmeyi sağlamıştır. Devletleşmeyle birlikte, baskı, zor, ötekileştirme had safhaya ulaşmıştır. İslam'ın siyasal kimliğe bürünmesinden sonra, özgürlükçü rolü de kaybolmaya yüz tutmuştur. İktidarını koruma iç güdüsüyle, hakim olan Sunni mezhebi, İslamiyet'i farklı yorumlayan kesimlere karşı zora başvurmaktan asla çekinmemiştir.
Türkiye'de şuan da iktidar olan AKP zihniyetinin, Alevilik üzerinde uyguladığı sistemli politikalar, aslında 80 yıllık devletin uyguladığı politikalardan pek farksız değildir. AKP'nin gelmiş olduğu siyasal çizgi, bunun net göstergesidir. Sistemli bir şekilde Aleviler üzerinde tahakküm kurmaya çalışan AKP'nin politikaları, 80'li yıllarda Kenan Evren'in, hız verdiği Türk-İslam sentezinden başka bir şey değildir. Örneğin, birçok siyasal akımda olan, savruldukça dökülen 'Alevi' Reha Çamuroğlu'nun, -Aleviler üzerinde etkisi olmamasına rağmen-, Erdoğan'ın danışmanlığına getirilerek, sözüm ona Alevileri etkilemeye çalışmıştır. Ama balık baştan kokar. Çünkü uyguladıkları politikalar, birkaç 'dede'lerin dışında kimseyi etkilememiş, hatta büyük tepkiye yol açmıştır. En sonunda, etkili olamayacağını anlayan 'alevi' Reha, danışmanlıktan istifa etmiştir.
Türkiye'de Türk-İslam sentezinin getirdiği siyasal baskı, özelde Alevilere, genel de ise tüm muhalif hareketlerine karşıdır. Ülkede 1980'den beridir şiddetli bir şekilde uygulanan politikalar, belirli 'Alevi dede'lerini de etkileyerek, bu anlayış içerisinde eritmeye çalışmaktadır. Bu anlayışı sürdüren, kurumlar, Aleviliğin özünü kirletmeye, özgürlükçü, her türlü otoriter anlayışa karşı yükselttiği sesi boğmaya çalışmaktadır. Bu anlayış, özgürlükçü Alevilerce 'düşkün'lük olarak nitelendirilmektedir.
Aleviler, baskı ve zulme karşı direnmeyi, erdemlilik olarak kabul etmektedir. Baskı varsa direnişte vardır. İşte bu anlayış, Alevilerin en büyük kurallarından biridir. Osmanlıdan günümüze, her türlü katliamları yaşamış Aleviler, muhalif olmayı, sistemle uyuşmamayı büyük bir yücelik olarak kabul etmiştir. Dersimde, Sivas'ta, bunu tüm egemenlere göstermişlerdir. Net olarak diyebiliriz ki, Aleviliğin İslamiyet'e yaptığı en büyük katkı, eşitlikçi, özgürlükçü anlayıştır.
SERKAN AKTAŞ gundemonline.org

Diyarbakır'da çocuklara ajanlık dayatması

'ın Yenişehir ilçesine bağlı İplik mahallesinde oturan 3'ü çocuk 5 kişi polis tarafından darp edildiğini söyleyerek, kendilerine ajanlık teklifi yapıldığını belirtti.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın fiziki saldırıya maruz kalmasını protesto etmek için yapılan gösterilerin ardından polisin özellikle çocukları darp ettiğine yönelik iddialar sürerken, S.D. (18), V.D. (16), B.A. (16), H.K. (17) ve S.P. (18) isimli kişiler, polis tarafından darp edildiklerini ve kendilerine ajanlık dayatıldığını söylediler. 24 Ekim'de öğleden sonra at arabası ile maça giderken, sivil giyimli 4 polisin kendilerini durduğunu anlatan S.D., at arabasının üzeride boyalı taşlar olduğunu bu boyanın ellerine bulaştığını bu nedenle polislerin ellerine copla vurduğunu belirtti.
'Boş bir araziye götürdüler'
Daha sonra polislerin kendilerini Tekel Fabrikası'nın arkasında bulunan boş araziye götürdüğünü söyleyen S.D, yaşadıklarını şöyle anlattı: 'Polisler bize 'Elleriniz neden boyalı? Açın ellerinizi' dediler. Sonrada ellerimize copla vurdular. Daha sonra polisler bizi kendi arabalarına bindirdiler. Bizi Tekel Fabrikası'nın arkasındaki boş araziye götürdüler. Yolda polisler bize sürekli küfür ve hakaret ettiler. Boş araziye gidince yaklaşık 10 polis daha orada bekliyordu. Burada polisler bizi tekrar copla dövdüler. Kafamı arabanın camına vurdular. Polisler daha sonra bize 'İplik Mahallesi'nde gelişen tüm olaylar hakkında bize bilgi vereceksiniz' dedi. Bilmediğimizi söyledi. Bunun üzerine polisler, 'Siz bizim sağ kolumuzsunuz, bilgi verirseniz size karışmayız. Bilgi vermezseniz mahallede yaşanacak her türlü olaydan sizi sorumlu tutarız' dediler.'
Bir saat boyunca polislerce tutulduklarını ifade eden S.D, H.K ve S.P ile birlikte Diyarbakır dışında çalıştığını ve gelişen gösterilerin yapıldığı dönemde Diyarbakır'da olmadığını söyledi. S.D., polisin tehditleri nedeniyle endişeli olduğunu belirtti.
DİYARBAKIR (DİHA)

Hoşgeldin Ermenice!

ftipicezaevi6 Kürtçe, Ermenice ve İmralı'ya mektup göndermek yasak!
Tekirdağ F Tipi Cezaevi'nde tutsakların Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yazdığı mektuplar cezaevi idaresi tarafından gönderilmezken, mektupların akıbeti sorulduğunda ise 'Böyle bir mektup yok' cevabı verildi. Ayrıca Kürtçe mektup ve yayınlara uygulanan yasak, Ermenice yazılan yayınları da kapsadı.
İHD Eylül ayında Tekirdağ 1 No'lu F Tipi Cezaevi'nde yaşanan hak ihlallerini raporlaştırdı. Rapora göre, Türkiye'nin hak gasplarının en çok yaşandığı cezaevlerinden biri olan Tekirdağ'da tutukluların bütün iletişim ve haberleşme hakları yasak. Cezaevine gönderilen hemen hemen bütün yayınlara el koyan cezaevi yönetimi öte yandan İran rejiminin Kürtler üzerinde baskılarını kınamak için PJAK'lı tutukluların başlattığı süresiz açlık grevine destek vermek PKK'li tutuklu ve hükümlülerin 10-11 Eylül tarihlerinde yaptığı açlık grevine ceza yağdırdı. 60'ın üzerindeki tutukluya 3 ay boyunca tüm sosyal haklardan men cezası verildi.
Yayınlara da el konuluyor
Cezaevi yönetiminin icraatları arasında taahhütlü mektupları yok etmekte bulunuyor. Tutuklu ve hükümlülerin Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a gönderdiği taahhütlü mektupları her hangi bir işlem yapılmadan yok eden idare, mektupların akıbeti sorulduğunda ise 'Biz bu tür bir mektup gelmedi' cevabı verdi. Özellikle tutuklu ve hükümlülere ziyaretçi ve posta aracılığı ile gelen yayınlara el konulan cezaevinde Alternatif, Atılım, Yürüyüş, İşçi Köylü, Teoride Doğrultu, Halk Gerçeği gibi sol sosyalist yayınların bir çok sayısı tutuklu ve hükümlülere verilmedi.
Agos gazetesine de yasak!
Kürtçe üzerinde yayın yasağını devam ettiren idare, Kürtçe dilekçe ve mektupların yanında Agos gazetesinde Ermenice makaleleri gerekçe göstererek, 'yapancı dille yazılı' denilerek, cezaevine sokulmasına izin vermedi. İHD raporuna göre; tutuklu ve hükümlülerin yayınların kendilerine verilmesi için idareye yaptığı başvuralar sonuçsuz kalırken, savcılığa yaptıkları başvurulara ise ret yanıtı verildi.
TEKİRDAĞ (DİHA)

Gaz bombasından yaralanan çocuğun ailesine polis tehdidi

van25102008prote Van'da 25 Ekim'de 'Ne Ergenekon, ne AKP çözüm Demokratik Cumhuriyet' mitinginin ardından çıkan olaylarda polislerin attığı gaz bombası nedeniyle 12 yaşındaki S.A yaralandı. Polisler S.A ve ailesini gözaltına aldı ve aile fertlerini şikayetçi olmamaları yönünde tehdit etti.
Van'da düzenlenen mitingin ardından göstericiler Şehit Fehim Arvasi Mahallesi'nde polisler ile kitle arasında çatışma çıktı. Polisler gaz bombası kullandığı çatışmadan bir gün sonra, ekmek almak için evden çıkan S.A., 'Ben markete ekmek almaya çıkmıştım. Baktım yerde bir mermi var. Ben de o mermiyi aldım. Merminin arkasında kırmızı bir yer vardı, oraya basınca patladı. Daha sonra baktım ki parmaklarımın uçları, yüzüm ve kafamdan kan geliyor. Komşunun evine gittim bana pansuman yaptılar, sonra da ağabeyim beni hastaneye götürdü' diye konuştu.
Van Devlet Hastanesi'ne götürülen S.A, parmaklarında ve alnında meydana gelen yarılmalara dikiş atılarak tedavi oldu.
Olayın ardından aile fertleri gözaltına alındı
Akşam üzeri evde oturdukları sırada bir patlama sesi duyduklarını dile getiren S.A.'nın ağabeyi Serhat Aslan, 'Evin balkonuna çıktığımızda birden baktık ki bir polis arabası patlama yerinden bazı parçaları alıp uzaklaştı. Dışarıya çıktığımda birde baktım kardeşim komşumuzda kan içindeydi. Alıp hastaneye götürdüm' dedi. Aslan, olayın ardından polislerin, anne ve babasını daha sonra da Van Devlet Hastanesi'ne gelerek kardeşi S.A ve kendisini Van Emniyet Müdürlüğü'ne götürdüğünü belirtti.
Polisler tehdit etti
Emniyette kendilerine olayı sorduklarını belirten Serhat Aslan, şunları kaydetti: 'Kardeşim gaz bombasının patladığını söyledi. Polisler 'Gaz bombası değil bilinmeyen bir cisimdi' diye ısrarla gaz bombasının olmadığını söylediler. Biz ısrarla gaz bombası deyince polisler, 'Siz bizden şikayetçi olamazsınız. Ancak gözaltındaki göstericilerden şikayetçi olabilirsiniz. Onlardan şikayetçi olun biz onların başını daha da çok yakalım' dediler. Ben 'Kimden şikayetçi olacağımı biliyorum' dediğimde bana 'Sen bizden şikayetçi olursan senin için hiç iyi olmaz senin başını yakarız sen içerden çıkamasın' dediler.' Daha önce de polisler tarafından tehdit edildiğini öne süren ağabey Serhat Aslan, ailesi, kendisine yönelik baskı ve son olarak kardeşinin yaralanması ile ilgili İHD Van Şubesi'ne başvurdu.
REMZİ COŞKUN / VAN (DİHA)