‘Savaş korkunç bir hal alabilir’ KCK Önderi Öcalan: “AKP Hükümeti kesinlikle Kürt sorununu çözmek istemiyor. Baharda iş çığırından çıkabilir. Baharda savaş korkunç bir hal alabilir. Kürtlere daha çok sorumluluk düşüyor, birliklerini geliştirsinler...” AKP hükümetinin kesinlikle Kürt sorununu çözmeyeceğini belirten KCK Önderi Abdullah Öcalan, “AKP’ye verilen oylar savaş olarak, bombardıman olarak geri geliyor. Baharda iş çığırından çıkabilir. Baharda savaş korkunç bir hal alabilir. Ben bunları önlemek istiyorum” dedi. Kürtlere daha çok sorumluluk düştüğünü söyleyen Öcalan, “Kürtler daha çok birlik olsun, birliklerini geliştirsinler” ifadesini kullandı. Öcalan geçen haftaki engelleme ardından avukatlarıyla yaptığı görüşmede önemli açıklamalarda bulundu. Edinilen bilgilere göre Öcalan, Avrupa Birliği’nin Kürt sorununa yaklaşımınının çıkarcı ve ikiyüzlü olduğunu belirterek şunları söyledi: “Onlara ‘Siz sattınız, satın aldınız, sattırdınız’ denilmelidir. Arada bir iyi yaklaşanlar da oldu, bireysel bazda yaklaşanlar oldu. Ciddi yaklaşmadılar, sorumluluk almadılar. Bakanlar Komitesi de hakkımdaki davayı hemen kapattı, hukuklarını bile uygulamadılar.” TALABANİ DE BARZANİ DE PKK OLMADAN YAŞAYAMAZ Barzani ve Talabani’nin PKK olmadan yaşayamayacağını kaydeden Öcalan, “Şimdi yeniden Kürtler arasında ‘98’deki gibi bir şeyin devrede olduğu söyleniyor. Hayır, bunun gerçekleşeceğini sanmıyorum. O dönemin koşulları çok farklıydı, şimdiki koşullar farklı. Talabani kurt bir politikacıdır. PKK olmadan orada yaşayamayacağını, PKK olmadan 24 saat ayakta kalamayacaklarını iyi biliyorlar. Barzani de bunu biliyor. PKK’yi teslim edemezler. PKK olmadan onlar da yaşayamaz. Kaldı ki PKK de kendine yeni müttefikler bulur. Rusya, Suriye, İran da PKK’nin bitmesini istemezler. İşte aslında Barzani’nin artık bin kişilik bir PKK’si var. ABD, Türkiye’yi Ortadoğu savaşına çekmek istiyor. Türkiye de bunu engelleyemez. Barzani’yi nasıl engelleyecekler? Her şeyden Apo’yu sorumlu tutuyorsun? Günah keçisi yapıyorsun. Bütün bu olanların sorumlusu Apo’dur diyorlar” şeklinde konuştu. KÜRT DEVLETİ KURULUNCA KÜRT SORUNU ÇÖZÜLECEK Mİ? Türkiye’nin Güney Kürdistan politakalarını değerlendiren Öcalan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Güney Kürdistan’da bir devlet kuruluyor, bunun sorumluluğunu bile bana yüklüyorlar. ‘Sen sebep oluyorsun’ diyorlar. Hayır, siz yirmi yıl önce söz vermiştiniz, siz kurdurttunuz. On yıldır Türkiye IMF’nin soygun ve talan politikalarına teslim olmuş, bu politikalarla yönetiyorsunuz. Kuveyt’te Güney’e karışmama karşılığında bir milyar dolar anlaşmayı siz yaptınız. Güney’de Arap Emirlikleri gibi bir yapı kurulmaya çalışılıyor. Burayı denetimleri altında tutmak istiyorlar. Türkiye’yi de bu politikalara zorluyorlar. Sonunda Türkiye’ye de petrol falan vermezler, Amerika alır. Türkiye’de sadece belli kişileri, holdingleri zengin edecekler, halka bir şey vermeyecekler. Ben bunları dile getirdiğimde, ‘Sen sivilleri tehdit ediyorsun’ diye soruşturmalar açılıyor. Aslında sivillerden kastettikleri bu holdinglerdir. Yani bunlar hakkında konuşmayacaksın, bunlara dokunamazsın diyorlar. Ta 1946’dan beri karar verilmiş; Güney’de bir Kürt devleti kurulacak ve bu devlet İsrail’in müttefiki olacak. Bu devletle Türkiye’yi sıkıştıracaklar. Kürt devleti kurulmakla Türkiye’deki Kürt sorunu çözülecek mi? Daha önce de Ermeni devleti kuruldu, Ermeni sorunu çözüldü mü? Yunanistan devleti kuruldu da Rumlarla sorunları bitti mi? Sorun hala devam ediyor. Kürt devleti kurulursa Kürtlerle sorun biter mi? Hayır bitmez. Türkiye bu şekilde sorunları çözemez. Bu krizlerle birlikte sorunlar daha da büyür. Türkiye bunun altından kalkamaz. Her hava operasyonunda milyonlarca dolar harcıyorsun. Türkiye’yi tamamen kendi kontrollerine alıyorlar.” OSMANLI’NIN SON DÖNEMLERİNE BENZİYOR Bugün yaşananların Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerine benzediğini söyleyen Öcalan şöyle devam etti: “Şimdiki yaşananlar 19. yüzyıl Osmanlı politikalarına benziyor. 19. yüzyılın sonunda, sorunları biriktirip biriktirip çözmediler, sonunda imparatorluk parçalandı. Bunlar da sorunu biriktirip biriktirip çözmüyorlar ve sonunda patlatacaklar. O dönemin Almancılarına benziyorlar. 19. yüzyıl politikalarını 21. yüzyılda uyguluyorlar. Mustafa Kemal olsaydı bu dağ gibi sorunlar karşısında böyle davranmazdı. O günün koşullarında ancak bu kadarını yapabildi. Kafasındaki yönetimde demokrasi de vardı ama uygulayamadı, gücü yetmedi. Çoğulculuğu esas almak istiyordu ama İnönü tarafından engelleniyordu. Aralarındaki çelişki büyüktür, İnönü’den de korkuyordu. Bunlar tam bilinmiyor.” AKP DEMOKRASİ SAHTEKARLIĞI YAPIYOR AKP’nin demokrasi sahtekarlığı yaptığını ifade eden Öcalan, şu tespitlerde bulundu: “Burada yaşanan olay, bununla yakından ilgilidir. Bizim için ‘Kutsiyet düşmanı’ diyorlar. Bununla kastettikleri, ‘Bunlar, din düşmanıdır’ diyorlar. Hz. Muhammed’i açımlayacağım demiştim, son savunmamda. Onlar, bizim ideolojimiz ile çelişkilerinin büyük olduğunu gördüler. İdeolojik çelişki tespit etmişler, buradan hareketle bizi tehlikeli gördükleri için, ‘kutsiyet düşmanı’ ilan etmeye çalışıyorlar. Tabii bunların hepsi, biraz daha koltukta kalabilmek için, iktidardan biraz daha faydalanabilmek içindir. Bunların derdi demokrasi ve çözüm değil, bütün gayeleri biraz daha iktidarda kalmaktır. Bunun için de yapmayacakları şey yoktur. Hani Cumhurbaşkanı Gül sürekli, sorun çözülecek, demokratik çözüm olacak, işte paketler açılacak diyor ya, bunların hiç birisi doğru değil. AKP kesinlikle sorunu çözmek istemiyor. AKP artık kesinlikle demokrasi sahtekârlığı yapıyor.” HER İKİ ERGENEKON’A DA KARŞIYIM Laik Ergenekon’a da, AKP’nin kurduğu Ergenekon’a da karşı olduğunu kaydeden Öcalan, devamla şunları belirtti: “Basında yoğunca bizim bazı görüşmelerimiz tartışılıyor, bu görüşmeler niçin kesildi, kimler tarafından kesildi, çok önemlidir. Bu soruların cevabı bulunursa Türkiye sorunları aşar. Ben de bunu soruyorum. Niçin bu görüşmeler kesildi? Benimle soruşturma sürecinde gelip görüştüler. Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu adına bir albay gelip benimle görüştü. Görüşmede, hükümetin, Ecevit’in temsilcisi olduğunu söyleyen birisi de vardı. Onların temsilcisi olduklarını söylüyorlardı, gerçekte böyle olup olmadıklarını bilmiyorum ama burada Genelkurmay’ın, devletin izni olmadan gelip görüşme yapamazlar, nefes bile alamazlar. Herhalde Ergenekon meselesini de buna dayandırıyorlar. Biz Amerika’nın bu politikalarına karşıyız, Ergenekoncular da karşı olduklarını söylüyorlar. Herhalde buradan hareketle bir bağlantı kurmaya çalışıyorlar. Ben her iki Ergenekon’a da karşıyım. Laik Ergenekon’a da, AKP’nin kurduğu Ergenekon’a da karşıyım. Buraya gelenler Kıvrıkoğlu’nu temsil ediyorlardı. Herhalde Kıvrıkoğlu Ergenekoncu değil, olsaydı tutuklanırdı. Burada bilinmesi gereken, buradaki görüşme devlet adına yapıldı. Benimle her şeyi açık açık konuştular. Demokratik çözüm konusunda adım atabiliriz dediler. Demokratik çözüm konusunda üzerime düşeni yapacağımı belirttim. 2002’ye kadar gelip gittiler. Sonra kesildi. Ben de soruyorum, neden kesildi, kim kesti, bunlar ortaya çıkarılsın. Bülent Ecevit sorunu biraz çözmek istiyordu. Mesut Yılmaz da çözüme olumlu bakıyordu, çözümden yanaydı. MHP engelledi. Ecevit çözümden yanaydı, bu nedenle Ecevit hükümetini devirdiler. AKP’yi başa getirdiler. Abdullah Gül’e 2003’te bir mektup yazdım. O mektubu halka açıklasınlar. 2007’de hücre cezalarına ilk kapsamlı itiraz dilekçesi olarak yazdığım 124 sayfalık savunmamda birçok şeyi dile getirdim. Bunu da halka açıklasınlar. Abdullah Gül’e yazdığım mektubu da, bu savunmamı da birlikte kamuoyuna açıklasınlar. ‘99’dan 2003’e kadar bir tek asker öldü mü, bir tek polis öldü mü? Daha ne istiyorlar? Kanı durdurmadım mı? Bu görüşmeler neden kesildi? Herkes bunun cevabını öğrenmelidir.” AKP VE ORDUNUN ÖMRÜ FAZLA KALMADI AKP ve ordunun çözümsüzlükte ısrar ettikleri için çok da fazla ömürlerinin kalmadığını dile getiren Öcalan, “2002’de AKP geldi, ABD’nin bazı politikaları vardı, görüşmeler kesildi, her şey değişti. Ben de bunların sorumlularının ortaya çıkmasını istiyorum. O dönemler benimle görüşmeye gelen yetkili, bana, ‘Japonya ve ABD, nükleer bomba kullanıldığı halde barıştılar, masaya oturdular, biz neden oturmayalım, anlaşmayalım’ dedi. Bu dili ben icat etmedim, kendileri icat ettiler. Ben de bu dile dönülsün diyorum. Şimdi de bir yetkili gelebilir. Ben makam, rütbe peşinde de değilim, alt düzeyden bir yetkili de olabilir, gelip benimle konuşabilir. Oturalım, konuşalım, plan yapalım; ben demiyorum ille benim dediğim olsun. Halka sorabiliriz, danışabiliriz. Kamuoyuna açık tarzda tartışalım, halk belirlesin. Hiçbir sorunu çözmüyorlar, her şeyi askere, görevlilere yüklüyorlar, onları aşırı zorluyorlar. Ben bunlara acıyorum, üzülüyorum. Bunların ömrü az. AKP geçicidir, 1-2 yıl ömrü kalmış. Ordu da öyle. Ordudaki anlayış da çözülüp gidecek. Ordu da kesinlikle çözüm istemiyor. Bugün bir tıkanma var ama beynini patlatacak, yüreğini ortaya koyacak kimse yok. Bu tıkanmanın aşılması lazım. Pozitivizmin aşılması lazım. Bunlar pozitivizmi, laikliği din gibi algılıyorlar. Türkiye’de pozitivizmin temsilcisi Baykal’dır. Amerika’nın getirmek istediği Siyasal Islam da çare değil. Pakistan’ın durumu ortada, Iran’ın durumu da ortada. Bunların gözünü kar ve iktidar hırsı bürümüş, başka bir şey düşünemiyorlar. 2003-2008, aradan beş yıl geçti, bu arada ölen 10 bin kişinin ölümünden onlar sorumludur. Dökülen kandan beni sorumlu tutuyorlar. Ben dışarıdayken de kan dökülmemesi için çok çaba sarf ettim. Buradayken de kanın durdurulması için çok çaba sarf ettim, durdurdum da. Filistin tarzı savaş da yürütebilirdik. Ama ben demokratım, sosyalistim, halkların boğazlaşmasını istemedim, sorumlu davrandım” şeklinde konuştu. BAHARDA İŞ ÇIĞIRINDAN ÇIKABİLİR Sorunun çözümünde Kürtlere büyük bir sorumluluk düştüğünü ifade eden Öcalan, şöyle konuştu: “Burada Kürtlere daha çok sorumluluk düşüyor. Kürtler daha çok birlik olsun, birliklerini geliştirsinler. Ittifaklarını, birliklerini geliştirsinler. Gece-gündüz çalışmalılar. AKP’ye tek bir oy bile verilmemeli. AKP’ye verilen oylar savaş olarak, bombardıman olarak geri geliyor. Önümüzde kış var, bu değerlendirilebilir. Gelin bu kış çözelim. Önümüz bahar, baharda iş çığırından çıkabilir. Baharda savaş korkunç bir hal alabilir. Ben bunları önlemek istiyorum. Demokratik çözüm gelişirse, daha bütünlüklü bir yapı, daha demokratik bir toplum olabilir. Demokratik halk belediyeciliğini geliştirsinler. Barzani ve Talabani’ye de şu söylenebilir: Biz demokratik çözüm istiyoruz ve onlardan da demokratik çözüm konusunda ısrarcı olmalarını bekliyoruz. Kürtler barış istiyor. İran da öyle idam tarzı yöntemlerle soruna yaklaşmamalıdır. Demokratik çözüm İran’da geliştirilebilir. Bu temelde diyalog geliştirilebilir İran’la. İran’daki halkımıza, cezaevindekilere hepsine selam ve sevgilerimi iletiyorum. Oradaki tutuklular hayatlarını tehlikeye atmasınlar, kendilerine dikkat etsinler. Bütün kadınlara özel selam ve sevgilerimi iletiyorum. Onların onurlu bir yaşam sürdürmeleri için elimden geleni yaptım, yapmaya da devam edeceğim. Demokratik çalışmalarını sürdürebilirler, halkımıza, herkese selamlarımı sunuyorum.” DEVLETİN ZİRVESİNDE ANLAŞMAZLIK VAR KCK Önderi Abdullah Öcalan, devletin son haftalarda ardı ardına yaptığı zirvelere değinerek şunlara dikkat çekti: “Yapılan bu güvenlik zirvelerinde bizim durumumuza ilişkin bazı kararlar tartışılıyor. Bütün bu toplantılar bizim etrafımızda dönüyor, bir ekip tasfiye etmek istiyor, bunun üzerinde anlaşamıyorlar. AKP de bu son şeylerle bizi gözden çıkarmış görünüyor. Ancak tam anlaşamıyorlar. Devlet içinde buna direnenler var, anlaşamadıkları için üst üste toplantılar yapıyorlar. Kaçıncı zirveyi topladılar.” ANF/İSTANBUL YENİ ÖZGÜR POLİTİKA |