Kapatma davasıyla birlikte AKP'yi tamamen güdümleyen ordunun yeni komuta kademesi, Erdoğan ve Gül'e izleyecekleri politikalar konusunda doğrultu vermeye devam ediyor İlker Başbuğ Genelkurmay Başkanlığı görevine atanırken, yerine Işık Koşaner Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na geldi. Başbuğ ve Koşaner'in açıklamaları askerin şiddette ısrar ettiğini gösteriyor. Gül, Toptan ve Erdoğan'ın kaçırmadıkları komuta kademesi devir teslim törenlerinde yeni Genelkurmay Başkanı Başbuğ ve Kara Kuvvetleri Komutanı Işık Koşaner, izleyecekleri politikaları açıklamaya devam ediyor. Büyükanıt döneminden farklı olmayan politik yaklaşımlar sergilenirken, Başbuğ, Kürt sorununda şiddetin süreceği mesajını verdi. 'Topyekûn mücadele sürecek' diyen Başbuğ'a Koşaner de katıldı. Koşaner, hak ve özgürlükler konusundaki açılımları kabul etmeyeceklerini kaydetti ve Türkiye'de etnik çeşitliliği, farklı kültürleri ve kimlikleri açıktan tehdit ilan etti. 'Irak'ın kuzeyinde tedbir lazım' diyen Koşaner, saldırıların sınırötesinde süreceğini de belirtmiş oldu. Törenlerden savaş perspektifi TSK'de yeni komuta kademesinin devir-teslim törenlerindeki konuşmaları, Türkiye halkının demokratikleşme adına elde ettiği kazanımları 'terörle mücadele' adına hedef haline getirirken, imha ve inkar ağırlıklı kirli savaşta ısrarın da itirafı niteliği taşıdı. Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nı Işık Koşaner'e devreden yeni Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, artarak sürdürecekleri operasyonların başarısı için topyekûn mücadele çağrısında bulunurken, KK Komutanlığı'nı devralan Işık Koşaner, OHAL uygulamalarını içeren talebini yineledi. Konuşmalarda 'Tompon Bölge' uygulamasında ısrar edileceği vurgulanırken, STK'ler ve etnik zenginlikler düşman ilan edildi, siviller hedef haline getirildi. Törenlere katılan Başbakan Tayyip Erdoğan ile Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yeni komuta kademesinin direktiflerini pür dikkat dinledi. Topyekûn savaş çağrısı Kara Kuvvetleri Komutanlığı görevini Orgeneral Işık Koşaner'e devreden Orgeneral İlker Başbuğ, son iki yıldır söylediklerini tekrarladı ve savaşı derinleştirecek yeni dönem taktik ve planlamalarını sundu. PKK'nin bitirilemeyeceğini, ancak eylemlerini kontrol edilebilir bir noktaya getirmeyi ve umudu kırmayı hedeflediklerini söyleyen Başbuğ, topyekûn mücadele çağrısında bulundu, medyadan otosansür uygulamasını istedi, Bölge halkını işbirlikçiliğe çağırdı. 'Bölge halkının desteğini tamamen kaybeden ve örgüte gerekli katılımları sağlayamayan terör örgütlerinin uzun süre ayakta kalmaları mümkün değildir'' diyen Başbuğ, Türkiye'nin 1984 yılından beri, PKK gerçeği ile yaşadığının görülmesini istedi. Halk ile PKK'yi birbirinden ayıracak politikalar üretmek gerektiğinden bahseden Başbuğ, PKK ile mücadele kapsamında, ekonomi, sosyo-kültürel, psikolojik harekât ve uluslararası alanlarda alınacak tedbirlerle Bölge halkının kazanılması gerektiğini öne sürdü. PKK'yi imha etmek için güvenlik alanı yanında beş alanda da paralel, eşzamanlı ve koordineli olarak hareket edilmesi gerektiğini savunan Başbuğ, 'Bu konu bazıları tarafından kasıtlı olarak çarpıtılmaktadır. Onlar kasıtlı olarak 'Güvenlik alanında mücadele etmeyelim, diğer alanlarda mücadele ederek terörü sonlandırabiliriz' demektedirler. Bu düşünce bölücü terör örgütünün savunduğu yaklaşımın ta kendisidir'' diye konuştu. Başbuğ, 'terörle mücadele'nin, 'devlet tarafından ve topyekûn şekilde esas itibariyle güvenlik, ekonomi, sosyo-kültürel, eğitim ve sağlık dahil psikolojik harekât ve uluslararası alanda birbirleriyle paralel ve koordineli olarak yürütülen faaliyetler'' olduğunu belirtti. Savaş psikolojik ağırlıklı Tampon Bölge uygulamasının şart olduğunu yineleyen Başbuğ, sürekli operasyonların icrası yanında, yurtiçinde alan kontrolünün tam olarak sağlanması ve sınırların kontrol seviyesinin artırılmasına çalışılmasının da başarı için şart olduğunu, bu konuda gerekli bütün tedbirlerin alındığını savundu. Örgüte katılımların başarısızlıklarındaki temel etken olduğu iddiasını buradaki konuşmasında da tekrarlayan Başbuğ, katılımların engellenmesi ve kontrol altına alınması için bir dizi tedbirler alınmasını istedi. Kürt sorununda yaşanan savaşın kirli birçok boyutunun yıllardır gizlenmesi ile Türkiye halklarının kandırılmasının devam etmesi gerektiğini öne süren Başbuğ, medyaya otosansür önerdi. PKK'ye karşı yürüttükleri mücadelenin, psikolojik bir mücadele olduğunun altını çizen Orgeneral Başbuğ, PKK'ye karşı silahlı mücadele verdiklerini hatırlatarak yaşadıkları kayıpların 'hassasiyetlere uygun' verilmesini istedi. Şubat 2008'de yapılan Zap harekâtının mimarlarından olan Başbuğ'un, hezimetle sonuçlanan harekât için kullandığı 'Harekat terör örgütleri ile mücadele tarihine emsalsiz bir örnek olarak geçmiştir' sözleri ile de şaşırttı. Özel harekât profesyonellere emanet TSK bünyesinde yapılanan 'Ergenekon ' örgütlenmesinden yeterli derslerin çıkarılmadığını hatırlatan bir diğer değerlendirme ise, PKK'ye karşı işlevli olacak özel tim elemanları gibi çalışacak 'profesyonel ordu' oluşturma çabası ile ilgili kısımlar oldu. Kara Kuvvetleri'ndeki beş adet Komando Tugayı'nın tamamen profesyonel hale getirilmesi için başlanan çalışmalara devam edildiğini anlatan Başbuğ, önümüzdeki yılbaşında, bu birliklerdeki profesyonel personelin yüzde 70'lere ulaşacağını ve projenin 2010 yılı başında tamamlanacağını duyurdu. Tampon Bölge projesi için önem arzeden sınırda özel ve yeni birlikler konuşlandırmaya başladıklarını da itiraf eden Orgeneral Başbuğ, geçen yıl 2007 yılında Şırnak/Şenoba'da, bu yıl da Hakkari/Çukurca'da birer Taktik Jandarma Sınır Tugay Komutanlığı'nın teşkil edildiğini, Yüksekova'daki Jandarma Sınır Tugayı'nın da aralarında bulunduğu, yedi adet yeni kurulmuş sınır taburu ile takviye edilmiş olan bu üç tugayın, Türkiye-Irak sınırının güvenliğinden sorumlu olduğunu savundu. Bu hazırlıkları süreklileşmiş bir sınırötesi müdahale koşulları yaratmaya yönelik iken, Başbuğ insansız hava araçlarının 2. ve 3. Ordu Komutanlıkları bölgelerinde yoğun olarak kullanılmasını ise iç harekâtta devrim olarak niteledi. Etnik farklılık ve STK'ler yeni tehlikeler Konuşmalarında PKK ile savaşabilmek için özgürlükleri tehdit olarak gören ve 'belli bölgelerde' OHAL isteyen yeni Kara Kuvvetleri Komutanı Işık Koşaner, KKK görevini devralırken yaptığı konuşmada, etnik çeşitliliği düşman ilan ederken, demokratikleşmenin göstergeleri olan STK'leri tehlikeli bulduğunu söyledi. Artık küresel tehdit ve risklerin sözkonusu olduğunu savunan Koşaner, 'Güvenlik ihtiyacı ve tehdit neyi gerektiriyorsa tereddütsüz yapılmalıdır'' dedi. Operasyonların tek bir PKK'li kalmayıncaya kadar süreceğini buyuran Koşaner, 'Teröre karşı mücadelede tarafız ve böyle olmaya devam edeceğiz'' ifadelerini kullandı. Başbuğ gibi 'topyekûn mücadele' isteyen Koşaner, imhayı meşrulaştıran bir dil kullandı. 'Ulus ötesi sosyal ve kültürel hareketler ile etnik çeşitlilik, ulusal birlik ve güvenliği tehdit eder hale gelmiştir' diyen Koşaner, demokrasi ve insan hakları gibi çağdaş değerlerin istismar edildiğini savunarak bu alandaki hak ihlallerinin artacağı mesajını verdi ve 'Ulus devletler adeta demokrasi adına dağılmaya, insan hakları adına da bölünmeye mahkum edilmektedirler'' dedi. Alt kimliklerin önplana çıkarılarak ulus-devlet yapısının dağıtılmaya çalışıldığını savunan Koşaner, 'Ülkemizin yumuşak gücünü oluşturacak sivil kabiliyetler geliştirilemediği gibi aksine dış fonlarla yönlendirilen sivil toplum örgütü veya kuruluşu görünümlü unsurlar, bozucu ve yıkıcı özellikleri ile kendileri güvenlik sorunu olmaktadırlar'' sözleri ile dikkat çekti. DTP ve siviller hedefte 'Silahlı teröristler kadar legal alanda ortaya çıkan silahsız teröristlere ve ayrılıkçılık destekçilerine karşı da tedbirler getirilmesi gerektiğini' savunan Koşaner, DTP ve birçok Kürt kurumu çalışanı ile sivillerin de hedef alanı içerisinde olduğunu ima etti. Koşaner'in sözleri 'potansiyel suçlu' olarak Kürtleri zor günlerin beklediğinin sinyallerini verdi. Özgürlükleri tehlike olarak tanımlamakta ısrarlı konuşmaları ile dikkat çeken Koşaner, 'Terör örgütü mensuplarının ülkeye kolaylıkla giriş çıkışlarını ve pek çok cana mal olan patlayıcı maddelerin ülkeye sokulmasını önlemek amacıyla sınırlarımızda alınan tedbirlere ilaveten kara, deniz ve hava yoluyla ülkemize giriş noktalarında da ilave tedbirler alınmasına ihtiyaç vardır'' sözleri ile seyahat ve ulaşım hakkına da kısıtlamalar getirme niyetini yansıttı. 'Türkiye, bu mücadeleyi Irak'ın kuzeyinde tedbirler alınmasını da sağlayacak girişimlerle kendisi yürütmek ve sonuçlandırmak durumundadır'' sözleri ile Koşaner, Güney Kürdistan'da söz ve inisiyatif sahibi olma niyetlerini hatırlattı. ALTERNATİF Büyükanıt Güney'deki gelişmeleri hedef gösterdi Orgeneral Yaşar Büyükanıt, 31 Temmuz 2006'da atandığı Genelkurmay Başkanlığı görevini, Orgeneral İlker Başbuğ'a devrettiği törende Kürt sorunu odaklı konuştu. Konuşmasında OHAL uygulamaları için düzenleme isteyen Işık Koşaner'in talep ve değerlendirmelerine katıldığını söyleyen Büyükanıt, Güney Kürdistan'ı hedef gösterdi. PKK'nin gelişmesinin nedeni olarak Irak'taki istikrarsızlığı gösteren Büyükanıt Irak'taki istikrarsızlığın nedeni olarak da merkezi Irak yönetiminin Güney Kürdistan'a geçememesini göstererek Bölge'deki federal yapılanmaya dönük rahatsızlığını dile getirdi. 1999'da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın tutuklanmasının ardından çatışmalarda düşüş olduğunu hatırlatan Büyükanıt, PKK'nin gelişim seyrini 1 ve 2. Körfez savaşı dönemi ile geçen yıl aldıkları sınırötesi operasyon yetkisi olmak üzere üç bölümde ele aldı. Sınırötesine yapılan operasyonlarla PKK için Güney Kürdistan'ın güvenli olmadığını gösterdiklerini savunan Büyükanıt, Koşaner gibi hukuki düzenlemelerin TSK'yi zorladığını iddia etti ve baskıyı artırmayı önerdi. TSK olarak Bölge'de yaşayanları 'potansiyel terörist' olarak görmediklerini savunan Büyükanıt Topyekün savaş istedi. |
0 Yorum:
Post a Comment