Kürtler için stratejik bir öğe: Kürt dili Bir ulusun ortak onuru, kimliği ve varlık gerekçesi olan bir dil için mücadele edenler, insanlığın en kutsal değerleri için tarihi düzeyde mücadele ettiklerini asla unutmamalıdırlar Unutulmamalı ki, anadil, yalnızca birkaç bireyin, aydının, akademisyenin, dilbilimcinin, kurumun, çevrenin ya da hareketin 'tekeline, sorumluluğuna, inisiyatifine' terk edilmeyecek kadar toplumsal bir olgudur Her yerde Kürt dil toplulukları, Kürt dil yapıları oluşturulmalıdır. Her sokak, mahalle, köy ve şehirde, Kürt dil komları (grupları) ve meclisleri oluşturulmalıdır. Her Kürt evi bir Kürt dil okuluna dönüşmelidir Anadile ilişkin, başta dilbilimciler tarafından olmak üzere, bugüne kadar binlerce eser yayınlandı, binlerce şey söylendi. Anadilin, birey, ulus, toplum ve insanlık açısından neler ifade ettiği, evrensel ilkeler ve bilimin temel ilkeleri ışığında, tüm ayrıntılarıyla ortaya konuldu. Elbette ki bundan 'artık anadilin önemi ve gerekliliği konusunda bir şeyler söylemeye gerek yok' anlamı çıkmamalı. Tam aksine anadil üzerine yazılan ve söylenen her şey, yapılan her değerlendirme, kendisini doğrudan ilgilendiren toplumun en ücra köşesine kadar aktarılmalı, tüm topluma mal edilmelidir. Unutulmamalı ki, anadil, yalnızca birkaç bireyin, aydının, akademisyenin, dilbilimcinin, kurumun, çevrenin ya da hareketin 'tekeline, sorumluluğuna, inisiyatifine' terk edilmeyecek kadar toplumsal bir olgudur. Bundan dolayıdır ki, bir anadil yaşatılıp, yarınlara taşırılmak isteniyorsa, sınıf, cins, katman, düşünce, inanç gözetmeksizin toplumun her alanında gündemleştirilip, tüm toplum tarafından sahiplenme düzeyine getirilmelidir. Yukarıda dile getirdiğimiz gerçeklik ışığında, egemen-tekçi devlet sisteminin, Kürt dilini -dolayısıyla Kürt kimliğini- ortadan kaldırma ve asimile etme politikalarını stratejik düzeyde ele aldığı, aklı başında vicdan sahibi herkes tarafından bilinmektedir. O zaman, bir halk, ulus, toplum adına her şeyi ile mücadele etme durumunda olan bir demokrasi ve özgürlük hareketinin, Kürt varlığının ve kimliğinin her açıdan tanınmasının belirleyici öğesi olan Kürt dilini stratejik düzeyde ele alması, bunu tüm Kürt kurumların, çevrelerinin ve toplumunun vazgeçilmez, sürekli ve başat gündemine alması kaçınılmazdır, bir zorunluluktur. Ki şu an itibariyle de var olan yaklaşım da budur. Bir yandan, 'ulusal intihar' anlamına gelen ve inkar-asimilasyon politikalarının bir sonucu olan oto-asimilasyona karşı büyük bir direniş ve mücadele içerisinde olan Kürtler, diğer yandan Kürt dilini, dolayısıyla Kürt kimliğini inkar ve asimilasyon politikalarına 'yeter artık' deme vaktinin geldiğini haykırmaktadırlar. Hem de her yerde ve her düzeyde. Kürtler artık, egemen sömürgeci ve inkarcı devlet politikalarının Kürt dilini ve ulusal değerlerini asimile etme ve ortadan kaldırma umutlarını kırmada her zamanınkinden daha kararlı, iradeli ve inançlı bir düzeyi yaşamaktadırlar. İnkar ve asimilasyon sürüyor Devletin Kürtler üzerindeki politikaları çok derin ve kapsamlı değerlendirildiğinde, çok açık ve net bir şekilde görülecektir ki, Kürt dili ve kimliği üzerindeki inkar, asimilasyon ve baskı halen -hem de daha hızlı ve kapsamlı- sürmektedir. İnkar, asimilasyon ve baskı politikaları yalnızca şekil, yol, yöntem ve araç değiştirmiştir. Kürtlerin varlık gerekçesi olan Kürt dilinin, kimliğinin ve dolayısıyla Kürtlerin ortadan kaldırılıp 'başkalaşması-ötekileşmesi-Türkleşmesi' için tüm 'çağdışı, modern ve post-modern' yol ve yöntemler denenmektedir. Bunu görmemek için 'ya kara cahil, aptal, ya kör, sağır ya da Kürt düşmanı' olmak lazım. Bunlar çok etraflıca bilindiği için burada değinmeyeceğiz. Biz Kürtler için şu an gündemde olması gereken, Kürt halkının, devletin bu inkar ve asimilasyoncu politikalarına karşı, bugüne kadar geliştirdiği büyük özgürlük ve demokrasi mücadelesinin, Kürt dil cephesinde hangi aşamada olduğu ve bundan sonra nasıl bir seyir izlemesi gerektiğidir. Tarihi bir konferans İnsanlık uygarlığının baş kentlerinden olan Amed'de (Diyarbakır) Kürt Özgürlük Mücadelesi'nin, bin bir emek ve bedelle yarattığı, kuruluşunu 2006 Newroz'unda resmen ilan eden Kürt Dil ve Eğitim Hareketi TZPKurdî'nin 27-28. 2008 tarihinde gerçekleştirmiş olduğu 2. Konferans'ında, Kürt dilini koruma ve geliştirmeye yönelik daha önce belirlemiş olduğu stratejik düzeydeki politikalar, daha da somut ifadeler kazanıp, kalıcı bir düzeye gelerek, belli bir programatik düzleme oturdu. 'ÊDÎ BES E, EM BI ZIMAN XWE PERWERDEHIYÊ DIXWAZIN' (YETER ARTIK, ANADİLİMİZDE EĞİTİM İSTİYORUZ) şiarı ile gerçekleştirilen konferans; Kürt dili için tarihsel nitelikte bazı kararlaşmalara giderek, özellikle Kürt dil mücadelesinin artık tamamen meydanlara taşınacağının inanç ve iradesini beyan etti. Beraberinde yeni bir sürecin başlamasını getiren bu beyan, Kürt Özgürlük Hareketi'nin mücadele tarihinde elde ettiği ve diğer tüm kazanımlara büyük bir ivme kazandıracak en somut kazanımlarından biridir. Stratejik bir önem arz eden, yürütülen tartışmalar, yapılan değerlendirmeler ve aldığı sonuçlar itibariyle de oldukça nitelikli ve tarihi olan konferans; Kürt Özgürlük Hareketi'nin bir kazanımı olan Kürt Dil ve Eğitim Hareketi'nin pratik öncülüğünde, yüksek bir inanç ve güçlü bir irade ile, yaşamın olduğu her alanda oto-asimilasyon ve asimilasyona karşı Kürt dilini koruma ve geliştirme mücadelesinin, ulusal seferberlik ruhu ile yükseltilmesi, kararlılığını haykırmıştır. Kürt dilinin statüsü Konferans ayrıca, 'statüsüz bir ulusun, ya da toplumun geleceği karanlıktır' gerçekliğinden yola çıkarak, 'Kürt dil sorunun çözümü için Kürt sorununun çözülmesi gerekmektedir. Türkiye Kürt dili ve kimliğini tanımalıdır. Bunun içinde en iyi ve gerçekçi çözüm Demokratik Özerklik'tir. Konferans delegasyonu Kürt halkının Demokratik Özerklik hakkının tanınması için devlete çağrı yapar.' Yine 'Konferans delegasyonu, devleti Kürt dilini resmi bir şekilde tanımaya ve anayasal güvence altına almaya çağırır' kararı ile Kürt dilinin de, Kürt kimliği gibi resmi bir statüye kavuşulması gerektiği bir kez daha vurgulandı. Çok iyi bilinmektedir ki, Kürt halkı, pratikte ne kadar anadil mücadelesini verirse versin, Kürtler siyasal açıdan herhangi bir resmi statüye kavuşmadıkça (bu resmi statü ne olursa olsun, ister otonomi-özerklik, ister federasyon, ister bağımsızlık), kendi anadillerini tam olarak koruyup geliştirmezler. Bundan dolayıdır ki, Kürt dili her açıdan korunup geliştirilmek ve tamamen özgürleştirilmek isteniyorsa, Kürt toplumunun siyasal açıdan bir statüye sahip olması ile Kürt dilinin bir statüye sahip olması arasındaki ilişki çok iyi kurulmalıdır. Demokratik Özerk bir Kürdistan'da kendi kendilerini, özgür bir ortamda yönetme düzeyine gelebilecek Kürtler, nasıl ki bu resmi siyasi statü olmadığı sürece dillerinin de özgürleşemeyeceğinin farkındalarsa, Kürt dil mücadelesi de verilmedikçe böyle bir siyasi statünün yaratılmasının mümkün olmayacağını da çok iyi bilmektedirler. Bu da bize şu gerçekliği gösteriyor ki, Kürt toplumunun toplumsal ve ulusal özgürlük mücadelesi ile, anadil mücadelesinin iç içe, birbirini besleyen, birbirine güç veren, birbirinin önünü açan bir şekilde yürütülmesi gerekmektedir. (Ki şu an var olan durum da, tüm yetmezliklerine rağmen, aşağı-yukarı bundan ibarettir.) Dolayısıyla da, Kürt Özgürlük Hareketi öncülüğünde yükseltilen Kürt dili mücadelesinde, en çok sorumluluk sahibi olan, Kürt dilinin resmi bir statüye kavuşması mücadelesinde meydanlara çıkacak olan Kürt toplumuna öncülük yapması gerekenler; Kürt parlamenterler, akademisyenler ve aydın kesimdir. Kürtçe ibadet 'Devletin, Kürtçe ibadetin önünü alması Kuran'ı Kerim'in ve Allah'ın inkarıdır' tespitinden yola çıkarak, başta Kürt meleleri (imam) olmak üzere, tüm inançlı kesimlerin Kürt dilini özgürleştirilmesi ve her yerde serbestçe kullanılması mücadelesi içerisine girmeleri, öncülük etmeleri ve 'Êdî bes e, (yeter artık) bizler de tüm halklar, uluslar gibi kendi anadilimizle ibadet yapmak istiyoruz' taleplerini her yerde haykırmaları gerekmektedir. Bunun dinsel bir zorunluluk ve sorumluluk olduğu unutulmamalıdır. Kürt dilinin toplumsallaşması Kürtlerin dil mücadelesi noktasında geldikleri aşama küçümsenmeyecek kadar önemlidir. Her şeyden önce çok iyi bilinmelidir ki, Kürt dil mücadelesi artık örgütsüz değildir, birkaç kişi ya da çevreyle sınırlı değildir. Kürt Özgürlük Hareketi'nin verdiği bedeller ve geldiği nokta dikkate alındığında ulaşması gereken düzeyi yakalamamış olabilir, eksiklikler olabilir; fakat önemli olanın Kürt dil mücadelesinin artık, birkaç yazar, dilbilimci, dernek, enstitü, ya da bir dil hareketinin ilgi ve sorumluluk alanından çıkıp tüm Kürt hareketine ve toplumuna mal olmasıdır. Bu şu anlama gelmektedir. Artık özgürlük isteyen her bir Kürdün olduğu yerde Kürt dil mücadelesi de vardır. Kürt dil mücadelesi artık, örgütlü bir temelde başta Kürt Özgürlük Mücadelesi'nin olmak üzere tüm Kürtlerin vazgeçilmez başat gündemi haline gelmiştir. Ki, bunda kaç yıldır, avukatları aracılığı ile verdiği mesajlarıyla Kürt dilini hem Kürtlerin hem de Kürt Özgürlük Hareketi'nin mücadele gündemine sokan Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan'ın, yine Kürt Özgürlük Mücadelesi'ne bağlı olarak çalışan birçok alandaki dil hareketi ve komitelerinin Kürt dili mücadelelerinin payı belirleyicidir. Her Kürt en az insanlığın temel bir değeri olan bir anadili koruma adına da olsa, kendisini örgütleyip, Kürt dil iradesi haline gelebilmelidir. Bu temelde her yerde Kürt dil mücadelesinin başka birine havale edilmeden örgütlendirilmesi gerekmektedir. Hiçbir Kürt evi, sokağı ve mahallesi örgütsüz kalmamalıdır. Her yerde Kürt dil toplulukları, Kürt dil yapıları oluşturulmalıdır. Her sokak, mahalle, köy ve şehirde, Kürt dil komları (grupları) ve meclisleri oluşturulmalıdır. Her Kürt evi bir Kürt dil okuluna dönüşmelidir. Her yer KURDë-GEH ya da (Kürt dil evi), KURDë-STAN (Kürt dil mekanı)'a dönüştürülmelidir. Her yerde seferberlik Başta Kürdistan Özgürlük Mücadelesi'ne bağlı tüm yapılanmalar ve kurumlar olmak üzere, genç kadın, çocuk, köylü, şehirli tüm Kürtler, seferberlik temelinde, büyük bir inanç, azim, kararlılık ve irade ile her yerde ve düzeyde en güçlü ve sonuç alıcı biçimde Kürt Dil Mücadelesini yükseltmeliler. Elbette ki pratikte sorunlar da çıkacaktır. Önemli olan, tüm özgürlükçü Kürtlerin, demokratik ulusal birliğin yüreği olan anadilleri Kürtçe'yi sonuna kadar sahiplenmeleri ve bu uğurda mücadelelerini yükseltmeleri kararlılığına ulaşmaları. Kürt dil 'başkaldırısı' Unutulmamalıdır ki, Kürt dili için verilen mücadele hem dinsel, hem de evrensel açıdan insanlığın en kutsal ve temel görev ve sorumluluklarından biridir. Bir ulusun ortak onuru, kimliği ve varlık gerekçesi olan bir dil için mücadele edenler insanlığın en kutsal değerleri için tarihi düzeyde mücadele ettiklerini asla unutmamalıdırlar. Start vermekte olan Kürt dil eylemsellikleri, bu tarihi sürecin başlangıcı olacaktır. Tarihi Gever (Yüksekova) mitinginden sonra, 10 Eylül'de Êleh'de (Batman) yapılacak olan Kürt dil mitingi Kürt Dil Serhildanı için seferberliğin ilk adımları olacaktır. Bu seferberlik ruhu ile, her Kürt, önce kendisine, sonra da diğer Kürtlere şöyle demeli: Êdî bes e (yeter artık), Kürt dilinin korunması ve geliştirilmesi için Kürt dil mücadelesi seferberliğine sen de katıl. KÜRT DİLİ VE KİMLİĞİ İÇİN TOPLANALIM VE MEYDANLARA ÇIKALIM!.. Kürtçe Eğitim İçin Yine kreşlerden tutalım üniversiteye kadar Kürtçe'nin eğitim dili olması gerekmektedir. Bunun için de, devlet denetimindeki eğitim sistemi, demokratik özerk bir anlayış çerçevesinde, devletin denetiminden çıkıp halka, topluma iade edilmelidir. Demokratik Özerk bir Kürdistan esprisi çerçevesinde, eğitimin de özerkleşmesi kaçınılmaz olacaktır. Bunun ilk adımlarından biri de, üniversitelerde Kürdoloji ve Kürtçe Eğitim Enstitüleri'nin açılması olacaktır. Aynı zamanda Kürt dili ve edebiyatı eğitimi için, Kürt öğretmen ve eğitmenlerinin yetiştirilmesi gerektiğinden yola çıkarak, bu yönlü kurslar verilmelidir. Yukarıda dile getirdiğimiz noktaların yaşamsallaşabilmesi için de, Türk okullarında okuyan Kürt çocukları ve gençleri (özellikle üniversitede okuyan gençler) başta olmak üzere, Kürt veli ve öğretmenlerin de başını çektiği tüm Kürt yapılanmaları ve Kürt toplumu, bu yönlü taleplerini gerçekleştirilmesi için her alanda örgütlenerek, kendilerini yüksek ve sürekli bir mücadeleye hazır hale getirmeliler. Unutulmamalıdır ki, başarı yalnızca niyet, istem ve arzularla gerçekleşmez. Kuşların bile kendiliğinden uçmadığı bir coğrafyada yaşadığımız adımız gibi bir gerçeklik. Bunun için tüm bu istem ve talepler için, en üst düzeyde örgütlenerek, somut ve güçlü bir mücadelenin yürütülmesi kaçınılmazdır.Hemîd Dilbahar * *Kürt Dil ve Eğitim Hareketi (TZPKurdî) öncülerinden |
0 Yorum:
Post a Comment