Wednesday, October 29, 2008

BAŞKAN BARZANİ İLE BUSH ARASINDA GEÇEN GÖRÜŞMENİN AYRINTILARI…

Barzani and Bush 29-Oct-08 [22:3]
PNA-Bugün Beyaz Saray’da bugün biraraya gelen Federal Kürdistan Başkanı Mesut Barzani ve ABD Başkanı George W.Bush, görüşme sonrasında basının önüne çıktı. İki lider özellikle Federal Irak ile ABD arasında görüşmekte olan güvenlik anlaşmasının imzalanmasının önemine vurgu yaptı.

Başkan Barzani’nin Irak’ın siyasi sürecindeki büyük rolüne dikkat çeken Bush, “Başkan Barzani, ikinci ziyaretinde de Beyaz Saray’a hoşgelmiştir. Her ne kadar ilk ziyaretinden uzun bir ara geçmişse de fakat sık sık telefon görüşmelerimiz olmuştur. Başkan Barzani’nin burada bulunması kendilerinin özgür Irak’ın gelişmesinde önemli rolün üstlenmesidir.”ifadelerini kullandı. Bush Başkan Barzani’ye “Sizin liderliğinize ve dostluğunuza teşekkürlerimi sunuyorum.” dedi.

Başkan Barzani ile bir çok önemli konuyu görüştüklerini belirten Bush, “Bunlardan Irak’ta seçim ve petrol yasalarının yanı sıra müzakere edilen güvenlik anlaşmasını konuştuk. Anlaşmanın imzalanması noktasında Başkan Barzani’nin verdiği güçlü desteğin bizlerce büyük bir önem taşıyor ve takdire şayandır.” açıklamasında bulundu.

Bush, Başkan Barzani’ye “şüphesiz sorunların çözümündeki rolünüzü büyük bir önemle karşılıyoruz. Tekrar bizi ziyaret etmenizi bizi gururlandırdı ve tekrar sizin liderliğinize ve dostluğunuza müteşekkirüm.” dedi.

Başkan Barzani de Başkan Bush’a, resmi davetinden dolayı teşekkürlerini sunarak, “Biz, genelde Irak halklarının özelde de Kürdistan halkının diktatörlükten kurtarmaya yönelik verdiğiniz tarihi kararınızın karşısındaki memnuniyetini iletmek için burdayız.” dedi.

Başkan Barzani, görüşmede, Irak’ta elde edilen önemli kazanımların göz önünde bulundurulması gerektiğine vutgu yaparak, “Burada bütün sorunların Anayasal çerçevede çözüme kavuşması gerektiği noktasında kararlıyız. Güvenlik anlaşması konusunda da sözkonusu anlaşmanın bütün Iraklıların çıkarına olduğuna inanıyorum. Şüphesiz bu anlaşmanın imzalanmasını destekliyoruz.” dedi.

Kanayan cumhuriyetin “gurur” bilançosu

Hükümetten Kürt meselesinde “sivil” arayış işaretleri gelse de, silahları susturacak kapsamlı bir plan yok

CESET BİLANÇOSU • Son 25 yılını kendisiyle savaşarak geçiren cumhuriyetimiz, ölü çocukların cesetleriyle övünüyor hâlâ…

turkish_army_police_pkk_archive Kanayan cumhuriyetin “gurur” bilançosu

YASEMİN ÇONGAR-Taraf

Derin bir nefes alın; yavaşça, anlamını düşünerek okuyun şu satırları:
“Kırsal alanda yürütülmekte olan teröre karşı mücadelenin dünyada bir başka örneği daha yoktur. 25 yıldır süren mücadelede terör örgütünün yaklaşık 50 bin civarında elemanını kaybettiği bilinmektedir. Bu terörle mücadele tarihinde güvenlik kuvvetleri tarafından elde edilen büyük bir başarıdır.”
Yüreğiniz burkulmadı mı?
Bir “başarı” bilançosu sunmanın gururuyla bu cümleleri sarf eden komutan bir an durup düşünse, ağzından çıkanı bir an yüreği duysa, onun da içi yanmaz mı dersiniz?
Bu bilançonun, vicdanı olan her insanı kahretmemesi mümkün mü gerçekten
***
Türkiye Cumhuriyeti bugün 85 yaşında.
Ve Türkiye Cumhuriyeti bu 85 yılın son 25 yılını kendi kendisiyle savaşarak geçirdi.
Öyle bir cumhuriyet ki bu bizim cumhuriyetimiz, vatandaşları çeyrek yüzyıldır birbirini öldürüyor.
Daha iyi bir hayatı silahla kurabileceklerini sanan Kürt çocukları ile onların karşısına sürülen eli silahlı Türk, Kürt, Laz, Çerkes... her kökenden çocuklarımız savaşıyor.
Dağa çıkıp kendisine “gerilla” diyen de, birkaç haftalık eğitimle “asker” olup karşısına dikilen de bu cumhuriyetin çocukları.
Her iki taraftakiler de, galibi olmayacak bir savaşı çeyrek yüzyıldır durdurmayan bu cumhuriyetin kurbanları.
Ve 85’inci yılında, bu cumhuriyetin kara kuvvetleri komutanı çıkıp savaşın bilançosunun sütunlarından birini “başarı tablosu” olarak sunuyor...
50 bin ölü Kürt çocuğu var o “başarı” sütununda.
Komutanın sözünü etmediği karşı sütundaysa, binlerce ölü Türk, Kürt, Laz, Çerkes... her kökenden çocuğun adı, bu cumhuriyetin şehitleri olarak yazılı...
İki sütundakiler bazen adaş, bazen kardeş, bazen kuzen, bazen mahalle arkadaşı, bazen hemşehri ve –istisnalar bir yana- hepsi aynı cumhuriyetin vatandaşı.
Ve cumhuriyetin kara kuvvetleri komutanı diyor ki, “25 yıldır süren böyle bir savaşın dünyada bir başka örneği yok.”
Bu “eşsiz benzersiz” savaşla övünmemizi istiyor adeta.
***
Bir utançla övünmeyi yüksek sesle reddetmedikçe biz; Orgeneral Işık Koşaner’in “büyük başarı” diye ilan ettiği ceset bilançosunu hep birlikte sorgulamadıkça; sivil-asker, Türk-Kürt hepimiz bu savaşın bir galibi olamayacağını kabullenmedikçe; silahları artık susturmak gerektiğini haykırıp bu haykırışın gereğini yapmadıkça daha nice çocuk ölecek bu topraklarda... Daha nice kuruluş yıldönümünü, için için kanayarak idrak edecek bu cumhuriyet...
Kanı durdurmak imkânsız değil oysa.
Dünyaya bakmamız bir başlangıç olabilir...
Başka ülkelerin iç savaşa, etnik çatışmaya son vermek için neler yaptığını inceleyip “eşi benzeri olmayan” halimizden kurtulmayı deneyebiliriz.
Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek’in İspanya’da ETA, Britanya’da IRA örneklerini incelediğini açıklaması; onun ve diğer hükümet üyelerinin “sivil” önlemlerden, “silahlı mücadele ve ceza hukuku dışındaki” olası adımlardan söz etmesi bir umut kaynağı...
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin de “silahsız” yöntemlere artık daha ılımlı baktığı fısıltısı bu umudu besliyor.
Akil adamların yardımıyla çözüm aranmasından; düz ovada siyaseti teşvik etmekten bahsedenler artıyor.
Gelin görün ki, biraz sorup sorgulayınca bu sözlerin bir beyaz gürültüden ibaret olduğunu anlıyorsunuz.
Hükümetin PKK’ya silah bıraktıracak, dağdakileri indirecek kapsamlı bir siyasi girişime hâlâ uzak olduğunu görüyorsunuz.
Yakın vadede ateşin kesilmesini sağlayacak kararlılığa ve cesarete sahip adımların planlandığına dair somut bir işaret gelmiyor Ankara’dan.
AKP’nin Kürt kökenli milletvekilleri her ne kadar bu adımların yakın olduğunu anlatsalar da bize; Başbakan’ın çevresinden Avrupa Birliği’nin öngördüğü demokratikleşme adımlarının hızlandırılacağını dinlesek de, gerçekten kapsamlı bir çözüm planının hazırlandığını göremiyoruz.
Kürtlerin kültürel ve sosyoekonomik mağduriyetlerinin bir ölçüde giderilmesini sağlayabilecek sınırlı birkaç politika önerisinden öte bir formül telaffuz etmiyor yetkililer.
Devletin içinde, Kürt meselesinin siyasi çözüme kavuşturulması gerektiğini bilen, barışın sağlanmasını samimiyetle isteyenler varsa bile, bunun gereğini yapacak cesarete sahip görünmüyorlar henüz.
Bize de, Türkiye Cumhuriyeti 85’inci yaşını  kutlarken, bugün birinci sayfamızda yaptığımız gibi “GAP cephesinde yeni bir şey yok” başlığını atmak düşüyor...
Çocuk cesetlerinin sayısıyla gururlanmamızın beklenmeyeceği cumhuriyet bayramlarını görmeyi diliyoruz sessizce...

Bu bir başka ilerleme!

ab2 İlerleme raporuna göre, dış politika, enerji, işkenceye sınırlama ve ifade özgürlüğü konusunda ilerleme var. İlerleme raporunun mantığına göre, Kürtler ile ilgili ilerleme olmazsa da önemli değil, zaten AB’ye göre de ‘PKK bölücü terör örgütü’.

AB Komisyonu’nun 5 Kasım’da açıklanması beklenen Türkiye ile ilgili ilerleme raporunda, işkence vakalarındaki artışa dikkat çekiliyor. Raporda, AB’nin PKK’ye bakışı tekrarlanarak, Türk devletinin kirli savaşı kutsanmaya devam ediliyor. AB Komisyonu’nun 85 sayfalık ilerleme raporunda, AB açısından Türkiye’nin stratejik öneminin arttığına işaret ediliyor. NTV’nin ulaştığı raporda, Türk devletinin dış politikası takdir ediliyor. Yeni hapishanelerin inşaatından memnuniyet duyularak, 301. madde ve Vakıflar Yasası’ndaki değişikilikler övülüyor. 64 sayfalık stratejik belgede ise Avrupa Komisyonu, üyelik müzakerelerinin yavaş ilerlemesinden diplomatik bir dille Türkiye’yi sorumlu tutuyor. Birliğin bundan sonra Türkiye’den reformlara ivme kazandırmasını talep ettiğini ifade eden stratejik belge, ifade özgürlüğü, azınlık hakları, demokratikleşme alanında mutlaka ilerleme kaydedilmesini talep ediyor. Bununla birlikte raporda özellikle enerji alanında Türkiye’nin öneminin arttığı belirtiliyor.
İlerleme raporundan bazı maddeler
İlerleme raporunda, Türkiye’nin üyelik müzakereleri ile ilgili şu ifadeler yer alıyor: “Halihazırda Türkiye AB ile 8 başlıkta müzakere ediyor. Türkiye ile AB arasındaki siyasi diyalog devam ediyor.” AB Komisyonu’nun Türkiye hakkındaki ilerleme raporundan bazı konu başlıkları ve detayları şöyle:
- AKP davasının sonuçlanma biçiminden memnuniyet, Ergenekon sanıklarının gözaltı sürelerinin uzunluğundan rahatsızlık duyuluyor. Anayasa reformuna yönelik olarak hükümetin vaatlerinin hayata geçmediği hatırlatılarak, Türkiye yeni bir anayasaya ihtiyaç duyduğu belirtiliyor.
- Malların serbest dolaşımında ilerleme kaydedilmiştir. Bazı ürünlerin Türkiye pazarına girmesi için teknik engeller bulunuyor.
- İşçilerin serbest dolaşımına yönelik uyum sınırlı kaldı.
- Sermayenin serbest dolaşımına yönelik sınırlamalar ekonominin bazı alanlarında devam ediyor.
- Şirketler hukuku konusunda kayda değer bir ilerleme kaydedilmedi.
- Sanayi sektöründeki fikri mülkiyette sorunlar devam ediyor. Ankara, AB’nin fikri mülkiyet alanında diyalog ve işbirliği teklifini cevapsız bıraktı.
- Kamu yardımlarının denetimi ve şeffaflığı konusunda hiçbir ilerleme sağlanmamıştır.
- Sigortacılık ve ek emeklilik alanlarında AB’ye uyum halen eksik kalmıştır.
- Geniş bant internet hizmetleri ve cep telefon şebekeleri alanında müktesebata uyum halen çok sınırlı kaldı.
- AB’nin Ortak Tarım Politikası ile uyum sınırlı ölçüde sağlanmıştır.
- Sabiha Gökçen Havaalanı’nda “veteriner denetim laboratuarı” henüz hizmete açılamadı.
- Türkiye, balıkçılık alanında AB müktesebatı ile uyum sağlamamıştır.
- Yol güvenliğini arttırmaya yönelik tedbir alınmalıdır. Demiryolu taşımacılığı alanında ilerleme kaydedilmemiştir. Havayolu taşımacılığı konusunda bölgesel işbirliği eksikliği bulunuyor. Kabotaj ve gemi kayıtlarına yönelik yönetmelik ise AB ile uyumlu değil.
- Enerji alanında rekabet ortamı sınırlı kalmıştır.
- Alkollü içeceklerin vergilendirilmesine yönelik olarak ithal içkiler ile yerli içkiler arasında ayrım devam ediyor. Aynı ayrım tütün ürünlerinde de uygulanıyor.
- Para politikaları alanındaki eksiklikler devam ediyor.
- Sendikal hakların sağlanması gerekiyor. Kayıt dışı istihdamla ve çocukların zorunlu çalışmasına karşı etkin şekilde mücadele edilmesi şart.
- Türkiye kapsamlı bir sanayi politikası veya eylem planı oluşturmadı.
- NABUCCO projesine destek verdiğini hatırlatan AB, bu projeyi 2010 yılında sonuçlandırmayı hedefliyor.
- Kırsal kalkınmaya yönelik olarak yetki ile donatılmış bakanlıkların da tayin edilmesi şart.
- Hakim ve savcıların atanmasına yönelik yeni düzenlemeler taraflı olarak yorumlanarak yargının bağımsızlığına karşı gelen düzenlemeler haline gelebilir. Rüşvetle mücadele alanında Türkiye, OECD’nin rüşvetle mücadele çalışma grubu olan GRECO’nun tavsiye niteliğindeki kararlarının üçte birini hayata geçirdi.
- Gözaltı süreleri esnasında veya resmi göz altıları dışındaki işkence vakalarında artış kaydedilmiştir. İşkencecilere yönelik adli veya idari takibatlarda eksiklikler bulunuyor. Gayri müslimlerin gayrimenkullerinin geri alımı konusu ile Aleviliğin tanınması konusunda eksiklikler devam ediyor.
- İfade özgürlüğünü sınırlayan yasal ve idari düzenlemeler de devam ediyor. LAMBDA gibi derneklerin kapatılması da AB düzenlemeleri ile tamamen uyumsuz.
- Anadilin eğitimi konusunda eksiklikler devam ediyor.
- Kadın hakları konusunda eksiklikler devam ederken, çocuk hakları kousunda da AB’ye uyum sınırlı oldu. Azınlık hakları konusunda da sınırlı ilerleme kaydedilmiştir.
- Sanayii atıkları ve sanayinin çevre kirliliği ile mücadele konusunda eylem sınırlı kalmıştır.
- Tüketicinin korunmasına yönelik olarak yasal düzenlemelerin ötesinde eylemde eksiklikler bulunuyor.
- Gümrük Birliği alanında bazı ilerlemeler kaydedildi. Türkiye ek protokolü hayata geçirmediğinden bu müktesebatı müzakere edemiyor. Sahtecilikle mücadele konusunda da eksiklikleri devam ediyor.
- AB, PKK’yi bir bölücü terör örgüt olarak niteliyor. Türkiye ile Irak sınırında PKK’nin eylemleri artış kaydetmiştir.
- Türkiye, AB’nin 124 adet dış politika açıklamasından 109’una katılmıştır.
- Mali kontrol alanında kısıtlı ilerleme sağlanmıştır.
HABER ÖTESİ: Yaşar Kemal haksız mı?


AB Komisyonu’nun Türkiye ile ilgili ilerleme raporunda, AB’nin ikiyüzlü Türkiye bakışının tüm yönleri yansıdı.
Kürtlere, neredeyse balıkçılık sektörü kadar yer ayrıldı. PKK’ye hakaret edilerek, AKP’ye övgüler sıralandı.
Türkiye’nin dış politikası takdir edildi, Güney Kürdistan’ın bir yıldır evrensel normlar hiçe sayılarak bombalanması görmezden gelindi. İnsanların işkenceyle öldürüldüğü ülke Türkiye değilmiş gibi, AKP Hükümeti’nin ‘işkenceye sıfır tolerans’ politikasında ilerleme olduğu savunuldu. 20 milyon Kürdün anadilleriyle eğitim hakkı gayri müslimlerin taşınmazları kadar bile dikkat çekmedi.
Cezaevlerindeki tecrit ve insanlık dışı uygulamalara değinilmezken, yeni cezaevleri inşaatından memnuniyet duyuluyor.
Kısacası NTV’nin yansıttığı kadarıyla ilerleme raporunda minik ve incitici olmayan eleytiriler kocaman bir övgü ağının içine gizlenmiş.
AB bürokrasinin Türkiye şeflerinin Türk bürokratik elitiyle tam bir uyum sağladığı artık kaygıya yer bırakmayacak netliktedir. Türk resmi tezlerine ciddi bir itiraz sözkonusu olmadığı gibi Türk devlet terörüne uluslararası ehliyet veriliyor.
Büyük yazar Yaşar Kemal, bütün bunlardan dolayı haksız değil. Yaşar Kemal, üç hafta önce Neue Osnabrück gazetesine konuşarak, AB’nin bu yüzüne dikkat çekmişti. Yaşar Kemal’in neler söylediğini kısaca hatırlayalım:
Bir kaç yıl öncesine kadar üyelik fikri beni heyecanlandırıyordu. Ama şimdi bundan bir anlam göremiyorum. AB beni birey olarak hayal kırıklığını uğrattı. Genel olarak bakıldığında AB de savaş çığırtkanlığını yapan güçlerden farklı değildir. AKP’ye atfedilen ‘ılımlı İslam’ kelimesini duyduğumda bile saçlarım diken diken oluyor. Bu Amerikalıların bir icadıdır. ‘Ilımlı’ İslam diye bir şey yok, ılımlı din diye bir şey yok. İnsanın ya dini vardır, ya da yoktur. AKP’yi Türkiye’nin asıl ilerici gücü olarak değerlendiren Batılılara anlayış gösteremiyorum. AKP’nin Türkiye’yi daha iyi bir geleceğe götüreceği fikri bana göre tam bir saçmalık.

YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

Motosikletli infaz

cagdas_gemik Antalya’da motosikletli Yunus timi, Erzincanlı 18 yaşındaki Çağdaş Gemik’i(18) beylik tabancasıyla vurarak öldürdü. Polisin gerekçesi şu oldu: Dur ihtarına uymayınca havaya ateş ettim.

Antalya’da motosikletli polis, ‘dur’ ihtirına uymadığını iddia ettiği 18 yaşındaki motosikletli genci tabancayla vurarak katletti. İddialara göre, olay şöyle gerçekleşti; önceki gün motosikletli Yunus Timi’nden Polis M.E., Antalya’nın Yeşildere Mahallesi’nde, motosikletiyle giden iki gence ‘dur’ ihtarında bulundu. Motosiklet durduğunda, motosikletin arkasında duran ve kimliği açıklanmayan gencin indiği, motosikleti kullanan Çağdaş Gemik’in ise motosikleti hareket ederek kaçmak istedi ve bunun üzerine polis ateş etti.
Boynundan vurulmuş
Hastaneye kaldırılan gencin kurtarılamadığı, olaydan birkaç saat sonra polisin, gencin babasını karakola çağırarak, olaydan haberdar ettiği öğrenildi. Gemik’in Adli Tıp Kurumu’nda yapılan otopsisinde, boynunun sol tarafından giren kurşun yüzünden öldüğü belirlendi.
Emniyet: Kasıt yok!
Antalya Emniyet Müdürü Feyzullah Arslan, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, olayın kasıtlı olmadığını savunarak, kontrol sırasında gencin ‘dur’ ihtarına uymaması nedeniyle vurularak öldüğünü bildirdi. Arslan, polisle ilgili adli ve idari soruşturma başlatıldığını, görevden uzaklaştırıldığını söyledi.
Havaya ateş etmiş!
Gemik’i vuran polis M.E, dün adliyeye sevk edildi. Cumhuriyet Savcısı Ümit Yaşar Özdemir tarafından sorgulanan polis, “Olası kasıtla insan öldürmek suçlaması”yla sevk edildiği nöbetçi mahkemece tutuklandı. Polisin ifadesinde, gençleri durmaları yolunda ikaz ettiğini, durmamaları üzerine havaya ateş açtığını söylediği öğrenildi.
Cenazesi cemevinde
Aslen Erzincanlı oldukları bildirilen inşaat işçisi Haşim ile ev kadını Sevgi Emik’in oğlu Çağdaş Emik’in cenazesi dün öğle saatlerinde Kızılarık Mahallesi’ndeki cemevine götürüldü. Baba Haşim Gemik, oğlunun cemivende yapılan cenaze töreninde sinir krizleri geçirdi. Çağdaş Emik’in ilköğretim okulu mezunu olduğu, zaman zaman bazı otellerdeki animasyon gösterilerinde folklor ekibinde yer aldığı, bir dönem de bir mağazada tezgahtarlık yaptığı kaydedildi.
ÇHD: Münferit değil
ÇHD Antalya Şubesi, cinayetin ‘münferit’ olarak nitelendirilmesinin inandırıcı olmadığına dikkat çekti. Açıklamada, “Çağdaş Gemik, 27 Ekim Pazartesi günü saat 15:00 sıralarında yani güpegündüz, mobileti ile seyir halinde iken, ‘dur ihtarına uymadığı’ gerekçesi ile katledildi. Bir ülkede bir hafta içerisinde üç yurttaş devletin emniyet güçleri tarafından öldürülüyorsa ve hala daha bu durum güvenlik görevlilerinin kişisel hataları olarak açıklanıyorsa bu hiç inandırıcı değildir” denildi.
İstifa çağrısı
Açıklamada, polis cinayetlerinin tesadüf olmadığının artık herkesçe bilinmesi gerektiği ifade edilerek, yaşanan ölümlerin ülkeyi yöneten siyasi irade tarafından geliştirilen yeni güvenlik konseptinin bir sonucu olduğu kaydedildi. Demokratik bir ülkede bu kadar polis cinayetinden sonra hiçbir Adalet Bakanı ve İçişleri Bakanı’nın görevine devam edemeyeceğinin vurgulandığı açıklamada, şunlara yer verildi: “Çünkü Mayıs 2007’de polise açıkça insan vurma yetkisi verilmiştir ve verilen bu yetkinin sonucu olarak bu ülkenin yurttaşları, sokaklarda, karakollarda, cezaevlerinde ölmektedir. Hükümet tüm kamuoyunun önünde halktan özür dilemeli ve başka cinayet işlememeleri için güvenlik güçlerini uyarmalıdır.”
ANTALYA YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

BAŞKAN BARZANİ, RICE VE CHENEY İLE BİRARAYA GELDİ

barzani rice ABD'de temaslarını sürdüren Kürdistan Bölge Başkanı Mesut Barzani, ABD Dışişleri Bakanı Condooleezza Rice ile bir araya gelerek PKK'yi görüştü.
Mesut Barzani bugün ABD Dışişleri Bakanı Rice ile görüştü. Barzani görüşme sonrası yaptığı basın toplantısında PKK'nin de gündeme geldiğini belirterek, 'Her iki tarafın çıkarları doğrultusunda olumlu gelişmeleri tartıştık' dedi. Barzani, PKK konusunda nelerin görüşüldüğü konusunda detaylı bilgi vermedi.
Kürdistan Bölge Başkanı Barzani, Rice ile ABD güçlerinin Irak'ta gelecekteki varlığına ilişkin halen bir sonuç elde edilemeyen tartışmaları da ele aldıklarını belirtti.
Barzani, 'Stratejik anlaşma sonucu görüşmenin temel konusu oldu' diye ifade ederek, 'Anlaşma detaylı bir şekilde tartışıldı' açıklamasında bulundu. Barzani, BM'nin görev süresinin dolduğu 31 Aralık'tan sonra ABD askeri varlığına ilişkin Irak'ın hangi önerilerde bulunduğuna da açıklık getirmedi.
ANF


BAŞKAN BARZANİ, RICE VE CHENEY İLE BİRARAYA GELDİ: IRAK VE KÜRDİSTAN’IN DURUMU ELE ALINDI    

29-Oct-08 [9:45] PNA-ABD Başkanı George W.Bush’un resmi davetlisi olarak ABD’ye giden Federal Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesut Barzani, ziyareti çerçevesinde dün, ABD başkan yardımcısı Dick Cheney ve ABD Dışişleri bakanı Condoleezza Rice ile ayrı ayrı görüştüğünü bildirdi.

Başkan Barzani’ye eşlik eden heyette bulunan Bölge Başkanlığı Divanı Başkanı Dr.Fuad Hüseyin, ziyaret konusunda Xebat gazetesine verdiği demeçte, Kürdistan Başkanı’nın ziyareti çerçevesinde dün, ABD başkan yardımcısı Dick Cheney ve ABD Dışişleri bakanı Condoleezza Rice ile ayrı ayrı görüştüğünü bildirdi.

Hüseyin, görüşmelerde genelde Irak’ın durumundan ve Irak’ın şuanki durumu ile Irak ve ABD arasında stratejik güvenlik anlaşmasından  basedildiğini kaydetti. 

Hüseyin, görüşmede, bölgenin ve Irak’ın geleceği ve Kürdistan’ın durumundan bahsedildiğini söyledi.

Görüşmede, Kürdistan halkı ile Amerikan halkı arasındaki ilişkilerden ve gelecekte ABD’nin Kürdistan halkı  ve Irak halkı karşısındaki duruşunun nasıl oalcağından  bahsedildiğini söyleyen Hüseyin, tarafların mevcut ilişkilerin  devam etmesi vurgusunda bulunduğunu söyledi.

Başkan Barzani’nin bugün ABD Başanı George W. Bush ile biraraya geleceğini söyleyen Hüseyin, başkan Barzani’nin ayrıca Amerika Ulusal Güvenlik Danışmanı Stefan Hadley ve Washington Post gazetesinin yazarlarıyla toplanacağını bildirdi.

BAŞKAN BARZANİ, RICE VE CHENEY İLE

İHD: Adana'da işkence sokağa ve polis otosuna taştı

adanaiskence20ekim İHD Adana Şubesi, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik fiziki saldırıyı protesto amacıyla gerçekleştirilen gösterilere yapılan müdahalenin ardından çıkan olaylara ilişkin hazırladığı raporda, gözaltına alınanların, gözaltına alınma sırasında ve polis otosuna bindirilerek emniyete götürülürken işkenceye maruz kaldığı belirtildi. İHD Adana Şube Başkanı Ethem Açıkalın, son olaylarla işkencenin gözaltı birimlerinden sokaklara ve polis otolarına taştığını, kolluk güçlerinin uygulamalarının OHAL'i aratır boyuta ulaştığını söyledi.
Adana'da Kürtlerin yoğun yaşadığı ilçe ve mahallelerde düzenlenen eylemlere güvenlik güçlerinin müdahalesiyle çıkan olaylarda çok sayıda kişi yaralandı. Eylemlerin ardından çok sayıda kişi de gözaltına alındı. Geçtiğimiz 10 gün içerisinde yaşanan olaylara ilişkin İHD Adana Şubesi tarafından rapor hazırlandı. Raporda, avukatların, mağdur ailelerin derneğe yaptığı başvurular ve İHD yöneticilerinin mağdurlarla bire bir yaptığı görüşmelerde, Öcalan'a yönelik fiziki saldırı nedeniyle Adana'da yapılan eylemlere katıldıkları gerekçesiyle 19-20 ve 21 Ekim'de gözaltına alınanların büyük çoğunluğunun alınma esnasında ve polis otosuna bindirilerek emniyete götürülürlerken yolda dayak atıldığı ve işkenceye maruz kaldığının beyan edildiği belirtildi.
'Kayıt dışı işkence yapıldı'
Raporda, 'Gözaltına alınma esnasında kişilerin işkence ve kötü muameleye tabi tutulduklarını, polis otolarına bindirilerek gözaltı birimlerine götürülürlerken yolda polis otolarının içinde kişilere işkence ve kötü muamele yapıldı. Bu yöntemlerle kolluğun kişilere uyguladığı işkence ve kötü muamelenin kayıt dışı işkence ve kötü muamele işlemleri olduğunu, kayıt dışı işkence vakalarının bu yöntemle olduğunu daha önce defalarca belirtmiş olmamızın ne kadar haklı ve doğru olduğu bir kez daha gözler önüne serilmiştir' denildi.
157 gözaltı, 26 tutuklama
Adana'da eylemlere katıldıkları iddiasıyla 157 kişinin gözaltına alındığının kaydedildiği raporda, '82 kişi 13-16 yaş arası çocuklardır. Tutuklananların sayısı 26. Bunlardan 13'ü 13-16 yaş arası çocuklardır' diye kaydedildi. Yüz yüze görüşülen mağdurların gözaltına alınma esnasında ve polis otolarında gördükleri işkencelerden dolayı vücutlarının çeşitli yerlerinde oluşan darp izlerinin tespit edildiğine işaret edildi.
Gözaltına alınanların tümünün vücudunda darp izi
Av. Çemşit Tabak, gözaltına alınanlar, tutuklananlar ve kötü muameleye maruz kalanlara ilişkin İHD'ye başvuruda bulundu. Av. Tabak, 20 Ekim'de yapılan eyleme katıldıkları gerekçesiyle gözaltına alınan ve kendisinin de hazırlık soruşturmalarına katıldığı Songül Demir, Kemal Güven, Nevzat Toprak, Metin Bilgiç, Mehmet Celebi, Abdullah Bağ, Ümit Bayev (16), Resul Sekmen (16), Velat Yalçın (16), Müzeyyen Özdemir (16), Onurcan söylemez (16), Beritan Özdemir (15), Sedat Kaya (16), İbrahim Gönültaş (15), Mazlum Oral (16), Özcan Öcal (15), Meral Kaya (16), İlhan Demir (16), Şirin Akyüz (16), Leyla Özdemir (14), Mahir Özdemir (13), Devran Çankaya (13), Enver Alagaş (13), Ömer Demir (14), Ceylan Kutluk (14), İbrahim Sevim (13), Serhat Özer (13) ve Ahmet Yıldırım'ın gözaltına alınma esnasında darp edildiğini aktardı. Kötü muamele ve işkence gördüğü gerekçesiyle derneğe başvuruda bulunan kişilere de raporda yer verildi.
Rapor TBMM'ye taşınacak
İHD Şube Başkanı Ethem Açıkalın, HPG'nin Aktütün (Bêzelê) Karakolu'na saldırısının ardından asker ve polisin OHAL yasalarını talep ettiğini hatırlatarak, 'Tam da son iki hafta içinde kolluk gücünün uygulamaları yasalara gerek kalmadan OHAL'i aratır olmuştur. Şu soruyu sormak gerekiyor. Yetkileri kısıtlı olduğu halde bunlar yapılıyor ise, yetkileri olsaydı neler olurdu? Yoksa öldürmedikleri için mi hayıflanıyor?' diye konuştu. Adana'da yaşanan bu işkence vakalarına ilişkin hazırladıkları hazırladıkları raporu tüm kamuoyu ile paylaşacaklarını söyleyen Açıkalın, 'Bu raporu tüm ulusal ve uluslararası ilgili kurumlarla, TBMM İnsan Hakları Komisyonu'na taşıyacağız. Komisyonu göreve ve incelemeye çağıracağız' dedi.
'Çocuklara atılan dayaklar yazılmadı'
Basında ve resmi yetkililerin, 'Çocukların eylemlerde kullanıldığını' öne sürdüğüne dikkat çeken Açıkalın, 'Kötü muameleye maruz kalanların yarısı 13-17 yaş arasıdır. Madem çocukların dostuydunuz ve onların oyun oynaması gerektiğini söylüyorsunuz ama bu çocuklar şimdi cezaevinde. Neden? Bu çocuklara atılan dayak, vücutlarındaki morluklar hakkında bir satır yazılmadı. Biz bu konunun kamuoyunda gündeme gelmesi gerektiğini düşünüyoruz' diye kaydetti.
ERSİN ÇELİK - ADANA / DİHA