Wednesday, August 27, 2008

2 köylü askerlerin açtığı ateşle yaralandı, Hastanede linç edilmek istendi, tutuklandı!

  • Erzincan’da arı kovanları taşıyan 2 köylü askerlerin açtığı ateşle yaralandı. Hastanede linç edilmek istenen 2 arıcı, bu da yetmezmiş gibi tutuklandı.

%C3%BClk%C3%BCc%C3%BC sald1r13_thumb

*13 ay sonra hazırlanan iddianamede, arıcıların gerillalarla birlikte çatışmalara katıldığı belirtilerek, müebbet hapis cezası istendi. Türk ‘adeleti’nin akıllara durgunluk veren uygulamaları bitmiyor. Erzincan kırsalında arı kovanları taşıdıkları esnada askerlerin açtığı ateş sonucu yaralanan 2 köylü, hastanede tedavi edilmediği gibi linç edilmek istendi. Bununla da yetinmeyen devlet her iki köylüyü tutuklandı. Köylüler hakkındaki iddianame 13 ay sonra hazırlandı. İddianamede gerillaların yaptığı eylemlerden sorumlu tutulan 2 köylü için müebbet hapis cezası istendi.

hasanmetin_linc_turkiye_kurdDersim’den Ordu’ya 18 Haziran 2007’de arı kovanları taşıyan Ahmet Belli ve Hasan Metin isimli iki arıcının yolunu kesen HPG’liler iki arıcıya araçlarıyla birlikte alıkoydu. Erzincan’a doğru yola çıkan kamyon kent girişinde askerlerce durdurulmak istenince çatışma çıktı ve çatışma esnasında Hasan Metin isimli arıcı yaralandı. Metin, kaldırıldığı Erzincan ve Erzurum Devlet hastanelerinde linç edilmek istendi. Trabzon devlet hastanesine kaldırılan Metin, burada da doktorlar tarafından ‘terörist’ denilerek tedavi edilmedi. Konuyla ilgili İHD’nin 30 Haziran 2007 tarihinde Trabzon Devlet Hastanesi’ndeki doktorlar hakkında “görevlerini kötüye kullandıkları” gerekçesiyle Trabzon Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusu ise Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından takipsizlikle sonuçlandırıldı. Trabzon Valisi ise, televizyonlarda canlı olarak gösterilen linç için “doktorlar görevini yapmıştır. Gereken tedavi yapılmıştır” şeklinde açıklama yaptı. trabzon kurt_linc

Hasan Metin ve Ahmet Belli isimli iki arıcı Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tutuklandı. Bir süre Erzurum Yüksek Güvenlikli Cezaevinde tutulan iki arıcı daha sonra Gümüşhane E Tipi Kapalı Cezaevine gönderildi. Gizlilik kararının alındığı soruşturmada iki arıcı 13 ay boyunca neyle suçlandıklarını bile öğrenemedi. İddianamenin geç hazırlanması ve dosyada verilen gizlilik kararı nedeniyle Metin ve Belli’nin avukatı Hüseyin Aygün konuyu Avrupa İnsan Mahkemesi’ne taşıdı. Hâla cezaevinde tutuklu bulunan Belli ve Metin hakkında 13 ay sonra hazırlanan iddianame ise tam bir skandal.

Savcı Müebbet istedi

Fasist_saldiriya_antifasist_direnis_20061205_202008_thumb Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal tarafından hazırlanan 22 sayfalık iddianamede Ahmet Belli ve Hasan Metin hakkında Erzincan ili girişinde çıkan çatışmada 6 güvenlik görevlisine yönelik adam öldürmeye teşebbüs suçundan TCK’nin 81. maddesi olan “kasten adam öldürmek”, TCK’nin 35/1. maddesi olan “suça teşebbüs” , TCK’nin 152. Maddesi olan “mala zarar vermek” , TCK’nin 314. Maddesi olan “silahlı örgüt kurmak ve yöneticisi olmak” ve TCK’nin 302. Maddesi olan “devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak” suçları nedeniyle müebbet hapis cezası istedi.

Ceza arıcılara kesildi

Fakat savcı hazırladığı iddianamede Metin ve Belli’nin bu suçu gerektirecek ne tür eylemler yaptığına dair hiçbir açıklamada bulunmuyor. Savcı Şanal, hazırladığı iddianamede Belli ve Metin’in araçlarının HPG’liler tarafından alıkonulduğunu ve çatışmada güvenlik güçlerine ateş edenlerin HPG’liler olduğunu belirtse de, cezayı arıcılara kesti. İddianamesinde söz konusu çatışma ile daha önce ve sonra HPG’nin Ordu, Erzincan, Gümüşhane, Giresun ve Dersim’de çıkan çatışmalarda yer aldığı iddia edilen ‘Yılmaz’ kod adlı İsmail Sürgeç ve ‘Kemal’ Kod adlı Ahmet Emin Eren isimli HPG’lilerin isimlerini Metin ve Belli ile birlikte anan Savcı Şanal, HPG’lilerin yaptığı eylemlerde sanki Belli ve Metin de yer alıyormuş gibi gösterdi. izmirfasistsaldiriogrrp4_thumb

Tam bir skandal

İddianameyi hukuk açısından bir skandal olarak nitelendiren Belli ve Metin’in avukatı Hüseyin Aygün ise, iddianamenin zorlama olduğunu söyledi. Müvekkillerinin adeta kurban seçildiğini belirten Aygün, “bütün deliller bu kişilerin örgüt ile bir ilişkisinin olmadığı yönünde. Bu kişilerin aracına el konulmuştur. Ama savcı kendi hazırladığı iddianamesinde dahi müvekkillerimin verilen cezayı gerektirecek ne yaptığına yer verememiş. Örgüt üyelerinin yaptığı eylemden sivil vatandaşı sorumlu tutmuş. Oysa ki suç ve ceza şahsidir. Bu kişiler başkalarının işlediği belirtilen suçlardan müebbet hapis cezasına çarptırılıyor. Bu bir skandaldır” dedi. RÜŞTÜ DEMİRKAYA/ DİHA/ERZURUM

YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

Bir Kürdün askerlik hikayesi…

İHD’nin Ordu, Giresun ve Sakarya’daki fındık işçileri Raporu: 'Kürtlere karşı ayrımcılık var'

Irkçı-milliyetçi saldırgan gruplar, polis eşliğinde, teröre tepki adı altında 'gösteri haklarını' kullanıp, DTP binaları ve başka siyasi parti...

Gebze cezaevindeki adli mahkumlar kışkırtılmış ve ırkçı sloganlar attırılmıştır

Kürtlere yönelik şoven dalga Tekirdağ Cezaevi'ne de sıçradı

“Bitlis, Hakkari, Artvin, Çankırı, Muş, Van gibi onlarca ilde kişi başına gelirin 300-400 dolar civarında olduğu saklanmaktadır”

AKP'den işkence ye büyük tolerans

Diyarbakır’da muhbirlik eğitimi

Kürt işçilere ülkücü saldırı

Kürt işçilerin Ordu ve Trabzon’a girişi yasaklandı!

İzmir, Sakarya, Aydın, Balıkesir, Mersin, Gebze… Lincin son durağı Adana

Marmara Bölgesi’nde Kürtlere yönelik halk ihlalleriyle birlikte linç girişimleri de arttı.

Muğla'da Kürt öğrencilerin yoğun olarak gittiği bir kafeyi basan Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ekipleri, 34 öğrenciyi döverek gözaltına..

» SKANDAL : El Kirine 4.5 Ay Hapis!

» Diyarbakır'da polis vahşeti

» Polisler: Her polis için 10 Kürdü öldüreceğiz

» Panzerle öldürmeyi unutturmak istiyorlar

» Dövülen S.A.'ya 'polis dövdü' suçlaması

» 1992 Newroz’unda Devlet Güçlerince Katledilen 54 Kişi Anıldı

» Polis, “Pis Kürtler, Düzeni Bozuyorsunuz. Hepiniz Teröristsiniz”

» Türk Polisi, veresiye meşrubat vermeyen esnafa saldırdı!

» Gözaltındaki DTP İlçe Başkanı hastaneye kaldırıldı

» Facebook’ta polis mesajları

» İşkence : Vicdani retçi Bal'a Askeri Cezaevi'nde linç girişimi

» ‘İsviçre Kürtleri Türk sayıyor’

» Irkçı-milliyetçi saldırgan gruplar, polis eşliğinde,

» Bornova da bir ayda 2. işkence : Mardinli Kürt'tür Vurun ulan vurun!

» Karakolda şahitlere de işkence : 'Siz Kürtler ölmezsiniz, köpeksiniz size bir şey olmaz'

» Polis'ten neştercilere çay ikramı...

» Cizreli çocuklara cezaevinde işkence

» Tutukluya işkence yaptılar

» İşkence yok infaz var!

» Yine Van yine polis!

» İnsaf! Ömür 10 yaşındaydı

» "Eve geldi. Saat beş gibi dışarı çıktı. Yavrumun ne kahvesi vardır, ne içkisi. Kazandığı parayı ay başı bana verirdi."

» 'Önümüzdeki mahkeme gelmeyebilirim, beni işkencede öldürecekler,' sözleri hâlâ kulağımda. Necmettin sonraki mahkemeye gerçekten gelemedi, haklı çıktı.

» ‘Tek oğlumu aldılar benden’

» Penisine ip bağlanarak odanın içinde gezdirilen Aslan'a 'suçunu itiraf etmesi' istendi.

» Newroz kutlamaları sırasında terör estiren Van Emniyet Müdürü'ne Vali takdirname verdi

» TÜRKİYE'DE İŞKENCE GÜNLERİ

*Fotograflar Arsivdir.

Yasak olmayan Kürtçenin hali!

Devlet yetkilileri, her ne kadar Kürt dili önünde hiç bir engelin olmadığını söylese de, ülkede yaşanan gerçekler, Kürtçenin yasak olduğunu ortaya koyuyor. Yapılan Kürtçe konuşmalara açılan soruşturmalar, Kürtçe döviz, afiş yasağı ve adı Welat olan bir çocuğun Türkiye’ye alınmaması gibi skandal gelişmeler ile birlikte cezaevlerinde artık rutin bir hal alan Kürtçe cezalandırmaları da devam ediyor. Artık Kürtçe yasağı, hayatında her alanında kendisini hissetirmeye başladı.

Cezaevinde

Kırıkkale F Tipi Cezaevi’nde tutuklu ve hükümlülere, Kürtçe konuştukları için hücre cezası verildi. Edinilen bilgelere göre, Kırıkkale F Tipi Cezaevi’nde PKK davasından hükümlü Murat Aslan, Aram Akyüz telefonda aileleri ile Kürtçe konuştukları için 15’er gün hücre cezasına çarptırıldı. Yaklaşık iki aydır Kürtçe konuşma ve Sayın Öcalan dilekçelerinden dolayı PKK’li tutsakların görüşe çıkartılmadıkları öğrenildi. Kırıkkale Cezaevi’nde PKK davasından hükümlü 44 kişi bulunduyor.

Şantiyede

 

Kürtçe yasağıyla gündeme gelen cezaevlerinden sonra inşaat şantiyelerinde de Kürtçe konuşmak yasaklandı. DİHA’dan Sertaç Kayar’ın haberine göre, Van, Diyarbakır ve Bitlis gibi Kürt illerinden İstanbul’a gelen 20 inşaat işçisi, Kürtçe konuştukları ve Hayat TV izledikleri gerekçesiyle işten çıkarıldıklarını söyledi. Bahçelievler’de, belediyeye ait Yenibosna Spor Kompleksi inşaatını yapan Hisar İnşaat Şirketi tarafından işten çıkarılan işçilerden Mustafa Akyüz, şirketin 3 aylık çalışma sözü verdiğini; ancak 10 gün sonra işten çıkarıldıklarını ifade etti. Şantiyede Kürtçe konuşmanın ve Hayat TV’yi izlemenin şirket yetkilileri tarafından yasaklandığını belirten Akyüz, şunları söyledi: “Arkadaşlarla akşam şantiyede Hayat kurtceyasakTV’nin haberleri izliyorduk. Emekli komiser olan Ahmet adındaki şirket yetkilisi içeri girerek televizyonu kapattı. Daha sonra hakaret ederek ‘Burada Hayat TV izlemeyeceksiniz. Kürtçe konuşmayacaksınız. Türkiye’de yaşayan herkes Türk’tür ve ne mutlu Türküm diyecek. Eğer demeyen varsa Irak’a gitsin’ dedi. 150 Türk işçi vardı. Sesimizi çıkarsaydık bizi linç edeceklerdi. Zaten amaçları da tahrik edip, linç etmekti. Ekmeğimiz için duymamazlıktan geldik. Ancak biz kardeşiz dedikçe onlar üzerimize geliyor, saldırıyorlar. Kardeşliği kabul etmiyorlar.” Kaldıkları çadırların kaldırıldığını belirten Akyüz, yevmiyelerinin eksik verildiğini, zorla kağıt imzalatıldığını ve imzalamayanlara yevmiyelerinin verilmediğini söyledi. Akyüz şunları ifade etti: “Sürekli baskı altındaydık. Bazen sivil polisler işçi kıyafeti giyerek şantiyede dolaşıyordu. Haberlerde operasyonda asker ölümleri çıktığında Kürtlere hakaret ediyorlardı.” Haksız yere işçiler, İHD İstanbul Şubesi’ne başvurdu.

Otomobilde

 

İzmir’in Menemen İlçesi’nde otomobilinde Kürtçe müzik dinleyen Hacı İtek, iki sivil polisin çağırdığı trafik polislerinin hiçbir gerekçe göstermeden kendisine para cezası verdiğini söyledi. DİHA’dan Hacı Güneş’in haberine göre, Hacı İtek adlı vatandaş, 17 Ağustos günü Koyundere’den Menemen’e doğru otomobiliyle seyir halinde iken Renault 19 marka beyaz renkli bir arabayla takip edildi. Kendisini takip eden araçtan el kol hareketleriyle küfür ve hakaretlere uğrayan İtek, daha sonra aynı araç tarafından durduruldu. Araçtaki kişiler kendilerini sivil polis olarak tanıttı ve ehliyet ile ruhsatını istedi. Ancak Hacı İtek, trafik polisi olmadıklarını ve ehliyet ile ruhsatını vermeyeceğini söyledi. Bunun üzerine sivil polisler, trafik polisini çağırdı. Olay yerine gelen ve Aliağa Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı trafik polisleri, hiçbir gerekçe göstermeden Hacı İtek’e 55 YTL para cezası verdi. Ruhsatı ve ehliyeti olmasına karşın kendisine ceza verilmesini yolda Kürtçe müzik dinlemesine bağladığını belirten İtek, “Ben herhangi bir trafik kuralını ihlal etmedim. Bu keyfi bir uygulamadır. İtek, İHD İzmir Şubesi’ne başvuruda bulunarak, hukuki yardım talebinde bulundu. HABER MERKEZİ YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

İstanbul'da belediyeye ait inşaatta çalışan 20 işçi Kürtçe konuştukları için işten atıldı

Anadilde Eğitim, Ve Yerel Hizmetler Kürtçe Yapılmalı

Kürt Kültür Festivali engellenmeye çalışılıyor

Devletten basına 'Kürt terimleri' genelgesi

Kürt dili ulusal meseledir

Kürt kolasına vize yok

‘Asıl eğitim evde başlar. Çocuklarınızla Kürtçe konuşun, Kürt kültürünü yaşatın'

Parklara Kürtçe çiçek isimlerinin verilmesi bile yasaklandı

Bir zamanlar 'Erivan Radyosu'

TBMM’de Kürtçe tahammülsüzlüğü

Kürtçe'ye Türkçe ispat!

Almanya, Kürt televizyonu Roj TV’yi yasakladı

Welat için mücadeleye

'Kürtçe gazetenin basılması, dağıtılması, okunması sürekli engellenmekte

Marmara Bölgesi’nde Kürtlere yönelik halk ihlalleriyle birlikte linç girişimleri de arttı

1000 Kişi, Newyork Times, Herald Tribune ve Le Monde'dan sonra Kürt Sorunu'na Barışçıl Çözüm için be kez Taraf'a İlan Verdi

Kürd sorununa barışçıl çözüm çağrısı Le Monde'da tam sayfa…

'Türkçe dışında telefonda konuşmak yasak'

“Asimilasyon insanlık suçudur!”

Bir kardeşe 100 televizyon, radyo yayını serbest ediyorsun, diğer kardeşinin dilini yasak ediyorsun. Böyle din kardeşliği istemiyoruz. Kınıyoruz”

Akp'den Kürtçe tahammülsüzlügü

`Kürtlere soykırım uygulanıyor, BM aracı olsun'

Siyasal İslam ve Kürtler

Aynı olaylarda 110 otel, 27 eczane, 23 okul, 21 fabrika, 73 kilise ve mezarlıkları yakılıp, yıkılır. Türk medyasının provokasyonları bununla bitmiyor

Türkçe'den başka dillerde yazılmış pankartlar, levhalar, plaklar, ses ve görüntü bantları, broşür ve beyannameler kullanamaz ve dağıtamazlar

BELGE: KART KURT, TARK TURK DA OLABİLİR

İHD 2007 Yılı Raporu: İşkence arttı!

'24 yılın TSK komutanları'ndan tarihi itiraflar

İşte Türkiye'nin Kürtçesi(!)

Özkök Paşa Kürtçe eğitime, karşı

TOPAL OSMAN’DAN ERGENEKONA

Sadık Varer-Kendinizi, emeğin ve insanlığın özgür geleceğini dert edinen bir ‘dünya yurttaşı’ olarak görüyorsanız, milliyetçiliğe uzak durursunuz.!..

Türkçe’yi  altı  yaşında ‘ mecburen’  öğrenen bir Laz’ım,  ama  hiç  bir zaman
Laz milliyetçisi olmadım. Ne var ki bu durum, tarihsel ve kültürel değerlerime yabancılaşmamı gerektirmiyor. Tam tersine,  yok sayılan tarihimi ve kültürümü milliyetçilerden daha büyük bir kararlılıkla sahipleniyorum.

Laz tarihini ve kültürünü araştırıp bilince çıkartan Laz aydınlarının çalışmalarını yayınlayan lazebura.net ve lazuri.com siteleri için düşündüğüm  bir yazıyla ilgili kaynakları incelerken,  resmi tarihin, Mustafa Kemal’in muhafızı olarak kaydetmekle yetindiği Topal Osman ile Ergenekoncular arasında enteresan bir ‘kader ortaklığı’  fark ettim. Böylece, 1925 öncesinin bildik Lazistan mebuslarından hareketle,  bilinmezlik halini muhafaza eden kimi konuları neşterlemeyi amaçlayan yazımın yönü ve başlığı değişti. Güncelliğini bir süre daha koruyacağı anlaşılan Ergenekon mevzuu öne geçti..

 

Topal_OsmanTopal Osman ile Ergenekon’un ne alakası var ?..

Bu sorunun yanıtını alabilmemiz içi, ya Giresun’da görevli iken, büyük bir hayranlık duyduğu Topal Osman’ın heykelini yaptıran Veli Küçük’le, Teşkilat-i Mahsusa ve Jitem - Ergenekon ‘akrabalığı’ üzerine uzun ve duygusal bir tarih sohbeti kurmak ya da Topal Osman’ın hayat hikayesine bir göz atmak lazım. Sizi bilemem ama ben  Topal Osman’ın hayat hikayesine göz atmayı seçiyorum !..

Önce bir yanlışı düzeltelim.‘Mustafa Kemal’in muhafızı Laz Osman’ olarak da bilinen Topal Osman, Lazcanın Le’sini bile bilmezdi; Lazların binlerce yıldır yaşadıkları coğrafyaya yaklaşık 250 km. uzaklıktaki Giresun’lu Topal Osman, büyük olasılıkla, Fatih’in 1461 yılında Trabzon’la birlikte Giresun, Tirebolu, Görele ve Bedreme kalelerini ele geçirdikten sonra bölgeye yerleştirdiği yüz bin civarındaki Çepnilerdendir.

Topal Osman,  birinci savaş yıllarında Karadeniz’de oldukça yaygın olan eşkıya gruplarından birinin reisidir. Onu meşhur eden ilk vukuatı,Giresun’da topladığı yüz kişilik bir eşkıya grubu ile Trabzon hapishanesini basması ve kaçırdığı yüz elli mahkumu  çetesine katmasıdır.

Bir yandan eşkıyalığın icaplarına uygun ‘işler’le uğraşan Topal Osman, diğer yandan, Enver Paşa tarafından İttihat ve Terakki Cemiyeti bünyesinde
kurulan ve özellikle Ermeni Tehciri ile  Kürt isyanlarının bastırılmasında bir dizi katliama ‘imza atan’  Teşkilat-ı Mahsusa’ya  bağlı olarak ‘memlekete faydalı işler’le de uğraşmaya başlar.

Artık, Teşkilat-ı  Mahsusa gibi ürkütücü bir gizli teşkilatla organik ilişkisini de
kullanarak ‘meşru bir güç’ haline gelmeye başlayan Topal Osman’ın önünde kimse  duramaz !..

Daha sonra, Rum teşkilatlanmasının tasfiyesinde, Karadeniz’in bu gözü kara çetecisinden yararlanabileceğini anlayan Padişah Vahdettin, işlediği sayısız yağma, soygun ve cinayetlerle birlikte, Ermeni Tehciri’nde gerçekleştirdiği katliamlardan dolayı Topal Osman  hakkında verilmiş bulunan tevkif kararını kaldırır.

Mustafa Kemal’in Topal Osman’la ilişkisi ise, ancak pragmatik siyasetin ‘kuralsızlığı’ ile açıklanabiliir; Karadeniz’deki Rum başkaldırısının tasfiyesi için bir çare arayan Mustafa Kemal, ‘ Rum meselesini çözmek’ amacıyla, zaten Rumların canını ve malını almakla meşgul olan Topal Osman’la ilişki kurmuştur. Mustafa Kemal’in Samsun’a çıktıktan hemen sonra Havza’da Topal Osman’la görüştüğünü, Teşkilat-ı Mahsusa’nın son  reisi olarak bilinen Hüsamettin Ertürk’ten öğreniyoruz.

Hasan İzzettin Dinamo, ‘Kutsal İsyan II.’de  bu görüşmeye değinmektedir. Karadeniz’deki ‘Pontus belasının ortadan kaldırılması işi’ni üstlenen Topal Osman’ın Mustafa Kemal’e verdiği yanıt şöyledir ;

“Siz merak etmeyinPaşam. Bu Pontus Rumlarına öyle bir tütsü vereceğim ki, hepsi mağaralarda eşek arısı gibi boğulacaklar.”

Hiç kuşku yok ki, Topal Osman, Mustafa Kemal’e verdiği sözü ‘layıkıyla’ yerine getirmiş; binlerce Rum öldürmüş ve bu arada, korkup kaçan, ülke değiştiren Rumların mallarına el koyup,  yakın geçmişte balıkçılık ve kahvecilik yaparak geçinmeye çalışırken, Karadeniz’in en büyük zenginlerinden ‘Osman Ağa’ olmayı da başarmıştır!..

Topal Osman Ağanın ‘şansı’ yaver gitmektedir ; Büyük Millet Meclisi, Topal Osman’ı, ‘ Mustafa Kemal’in Muhafız Alayı Komutanlığı’ vazifesiyle Ankara’ya davet etmiştir..Topal Osman, artık Mustafa Kemal’in en yakın adamıdır…

Mustafa Kemal’in Topal Osman gibi ‘tehlikeli’ birini yanına almasıyla ilgili pek çok yorum yapılmıştır. Yaygın görüş, Meclis içinde ve dışında oluşan muhaliflerin tasfiye edilmesi için kendine çok sadık ve o ölçüde ‘iş bitirici’ birine duyulan ihtiyaç, şeklindedir.

Gerçekten de bu görüşü doğrulayan bir dizi bilinen olay vardır. Bunlardan ikisi, üzerinde en çok durulan olaylardandır. Birincisi, Anadolu’daki mücadeleye katılmak üzere yola çıkan Mustafa Suphi ve yoldaşlarının Trabzon’da katledilmeleri; ikincisi, Mecliste Mustafa Kemal’in en etkili muhalifi olarak bilinen Lazistan Mebusu Ali Şükrü’nün ‘ortadan kaldırılması’dır.. Lazistan Mebusu Ali Şükrü

1921 yılı başında Türkiye Komünist Partisi, ‘Anadolu Ayaklanması’ olarak nitelenen mücadeleye katılmaya karar vermiş ve bu kararını Mustafa Kemal’e bildirmişti.. Mustafa Kemal, TKP’lilerin Anadolu’ya gelmelerini ve mücadeleye katılmalarını çök tehlikeli bir gelişme olarak değerlendirmiş ve vakit geçirmeden ‘lazım gelen önlemleri’ almıştır..

Mustafa Suphi, Ethem Nejat ve diğer TKP’liler Kars’ta, halkın büyük tezahüratıyla karşılandılar. Ama, ondan sonra halkın tepkisi değişti!.. Yol boyunca ‘bazı gruplar’ın saldırıları ile karşılaşmaya başladılar. Durumu ‘değerlendiren’ yetkililer TKP’lileri Batum üzerinden Bakü’ya geri yollamak ‘amacıyla’ Trabzon’a götürdüler. Trabzon’da kayıkçı kahyalığı yapan Yahya Kaptan ve adamlarının provakatif saldırısına maruz kaldılar.
Silahsızlandırılmış halde bir taka ile Karadeniz’e açılmaya zorlandılar ve ardından, Yahya Kaptan’ın adamları tarafından kuşatılarak katledildiler. 1921 yılında, 28 Ocak gecesi Mustafa Suphi ve on dört yoldaşı Karadeniz’e gömüldüler!..

Bu trajik olayın faillerinden Yahya Kaptan’ın akıbeti ise bellidir; katliamdan kısa bir süre sonra ‘birileri’ Yahya Kaptan’ın işini bitirmiştir!..

Şimdi, Lazistan Mebusu Ali Şükrü olayına geçebiliriz.

23 Nisan 1920’de açılan ilk Büyük Millet Meclisi’nde iki grup vardır. Birinci grubu Mustafa Kemal, ikinci grubu ise Ali Şükrü yönetmektedir. Ali Şükrü, etkili bir siyasi muhalif ve aynı zamanda gazetecidir, Tan gazetesinin sahibidir.

Özellikle, İnönü başkanlığında sürdürülen Lozan görüşmelerindeki başarısızlıklar üzerine yaptığı konuşmalar ve yayınlarla Mustafa Kemal’in canını fena halde sıkmaya başlayan Lazistan Mebusu Ali Şükrü, bir Meclis toplantısında, TKP’lilerin Trabzon’da katledilmeleri ile ilgili görüşmeleri ve telgrafları deşifre edip, Mustafa Suphi ve yoldaşlarının Mustafa Kemal ‘in emri ile Topal Osman ve adamı Yahya Kaptan tarafından katledildiğini ispatlayınca, kendi sonunu hazırlamış oldu; Meclisi karıştıran bu olaydan kısa bir süre sonra Ali Şükrü ortadan kayboldu !..

Cesedi üç gün sonra Ankara’da, Mühye köyünde  bulundu  ve yapılan araştırma sonucunda, Ali Şükrü’nün  Topal Osman tarafından kaçırılıp öldürüldüğü anlaşıldı.

Bunun üzerine Meclis, Topal Osman’ın tutuklanmasına ve idam edilmesine karar verir. Tutuklanacağını haber alan ve ihanete uğradığını düşünen Topal Osman, çetesiyle Ankara’nın altını üstüne getirip kendisine sahip çıkmayan Mustafa Kemal’in peşine düşer.

Sonuç; Mustafa Kemal’in emri ile Topal Osman öldürülür.

Topal Osman’ı öldüren İsmail Hakkı’dır ve tıpkı ‘işi bitince’ öldürülen  Jitem kurucusu Cem Ersever’in en yakın adamlarından biri tarafından öldürülmesi gibi, ‘ işi biten’ Topal Osman da  bir zamanlar en yakın adamlarından biri olan nizami ordu kıta komutanı İsmail Hakkı  tarafından öldürülmüştür.

Ve hikaye, devam etmektedir… Sadık Varer  www.enternasyonalle.com Aktüel Bakış

Kürt Kültür Festivali engellenmeye çalışılıyor

Kürt Kültür Festivali

Eylül ayında yapılacak olan 16 Kürt Kültür Festivali Tertip Komitesi, Türk devletinin festivali engellemeye çalıştığını belirtti. Tertip Komitesi Kürtleri festivale her zamankinden daha büyük katılım sağlayarak saldırılara cevap vermeye çağırdı.

Tertip Komitesi yaptığı yazılı açıklama “Türk devletinin Avrupa çalışmalarımıza dönük yönelimleri ve saldırıları son zamanlanda peryodik ve sistemli bir hal almış durumdadır. Bu saldırıların başında 16 Kürt Kültür festivaline engelleme çalışmaları gelmektedir. bayraklarcatipartisiBaşta Yekkom olmak üzere bir çok Kürt kurumuna dönük yalan haber yayınlamaktadır. Yekkom yöneticileri hakkında geliştirdiği yalan, yanlış haberlerin esas amacı festival çalışmalarımızı engelleme amaçlıdır” dedi.

27.08.08 tarihli Milliyet gazetesinde çıkan habere dikkat çeken komite şöyle dedi: “Festival Türk devleti tarafından hedef olarak seçilmiştir. Gazetede yer alan yalan haberde ‘6 Eylül 2008 tarihinde Almanya’nın Gelsenkirchen kentinde ‘kültür festivali’ adı altında  düzenlenecek etkinliğe katılım için başlatılan kampanyayı olumsuz etkilediği ifade edildi.

Çok sayıda örgüt yandaşının ‘Bizlerden toplanan paraların nerelere harcandığını kamuoyuna açıklayamayanlar, bunun hesabını mutlaka vermeli’ diyerek tepkilerini dile getirdikleri  ve festivale katılmama karar aldığı bildirilmişti.’ denilmektedir.  Mehmet Demir ve Ayten Kaplan kendi çalışmaları ve görevlerinin başındadır, yayınlanan haber yalandan ibarettir. Festival  gelirleri resmi ve belgeli yapılmaktadır. Tek bir kuruş dahi festival komitesinin bilgi dışında değildir.

Her Kürt insanı  festival çalışmasının Avrupa’da yapılan en büyük Kürt etkinliği olduğu bilmektedir ve bu bilinçle festivale katılmaktadır. Bu karalama kampanyası bir merkezden Türk elçilikleri tarafından yönlendirilmektedir.”

Kürt halkının bu saldırılara ve engellemelere karşı yanıtı her zaman olduğu festivale en büyük katılımı gerçekleştirerek vereceğini belirten Tertip Komitesi şu çağrılarda bulundu: “Avrupa’da yaşayan her Kürt ferdini bu durumu görerek çalışmalara katılım göstermeye çağırıyoruz. Türk devleti festivali engellemek istiyorsa, bizde son yılların en büyük katılımını göstererek yanıt verelim.

Almanya devletini festivalimize dönük Türk devletinin yönelimlerini ve provakasyonunu dikkate almaya ve sorumlu davranmaya çağırıyoruz.

ANF NEWS AGENCY

Başkan Barzani :Anayasanın İhlal Edilmesi Kabul edilemez”

BAŞKAN BARZANİ ABD’NİN BAĞDAT BÜYÜKELÇİLİĞİ’NDEN ÜSTDÜZEY BİR HEYETİ KABUL ETTİ    27-Aug-08 [22:26] PNA-Federal Kürdistan Bölge Başkanı Mesut Barzani, ABD’nin Bağdat Büyükelçiliği’nden üstdüzey bir heyeti kabul etti. Görüşmede, son zamanlarda Xaneqin’de meydana gelen olaylar ve Irak Daimi Anayasasında bulunan 140.madde ayrıntılı olarak ele alındı. Görüşmede bir konuşma yapan Başkan Barzani, “Biz, sorun yaratıcı değiliz. Sorun da yaratmayız. Yalnız Anayasanın ihlal edilmesi kabul edilemez” dedi.

kurdistan barzani

Başkan Barzani, bugün ABD'nin Federal Irak Büyükelçiliği'nden 140. maddenin uygulanmasından sorumlu Thomas Crageske başkanlığındaki üstdüzey heyeti Salahaddin kasabasındaki makamında kabul etti.

Irak ordusunun neden böyle bir zamanda Xaneqin’e geldiğini ayrıntılı olarak ele alınan görüşmede, Başkan Barzani, Xaneqin bölgesinin genel olarak istikrarlı bir bölge olduğunu söyleyerek, “Irak ordusunun bu bölgeye terörle mücadele adıyla gelişi ve Kürdistan Bölge Hükümeti ile kordinasyon kurmaması şaşırtıcıdır” dedi.

Sorunun çözümüne vurguda bulunan Başkan Barzani, bu tür sorunların bir daha meydana gelmemesi temennisinde bulundu.

Başkan Barzani görüşmede, “Biz, sorun yaratıcı değiliz. Sorun da yaratmayız. Ancak Anayasanın ihlal edilmesi kabul edilemez” dedi.

ABD’nin Bağdat Büyükelçiliği’nden 140. maddenin uygulanmasından sorumlu Thomas Crageske de, 140.maddenin uygulanmasını desteklediklerini belirterek, “Irak çerçevesinde güçlü bir Kürdistan, Irak’ı zayıflatacağına değil güçlendireceğine inanıyoruz” dedi.

Sorunlu bölgelerde yapılacak her türlü operasyonun Federal hükümeti ile Kürdistan Bölge hükümetinin kordinasyonuyla yapılması gerektiğini söyleyen Crageske, gerek Bağdat  gerekse Kürdistan Bölge Hükümeti tarafından olsun sorunun çözümü için hiçbir şekilde hiçbir gücün kullanılmasından yana olmadıklarını belirtti. 

Görüşmede, ayrıca, Irak Daimi Anayasasında bulunan 140.madde ve BM’nin maddenin uygulanmasındaki rolü değerlendirildi.

Görüşmenin sonunda, ABD halkı ile Kürdistan Bölgesi halkı arasındaki dostluk ele alındı.

Türkiye'nin harekât hedefi PKK'nin tasfiyesi, Güney Kürdistan'ın ise kontrolü

IRAK ASKERLERİ XANEQİN’DEN ÇEKİLİYOR

Irak güçleri Xaneqin’e girdi, Kürtler protesto etti

Kürtler adım adım geriliyor

Irak ordusu KDP ve YNK bürolarını bastı!

“Telebimiz reddedilirse, Irak bakanlıklarıyla ilişkilerimizi keseceğiz’’

Devletin Irak Türkmenleri üzerindeki planları ortaya çıktı

Crocker: “Amerika Hiçbir Şekilde Kürtlere Sırtını Dönmeyecek”

İşte Katliamların TSK ibareli 'GİZLİ' Belgesi

RUS KONSOLUS: “BİZ KÜRDİSTAN’A AYRI BİR ÖNEM VERİYORUZ’’

Crocker, “Erbil - Bağdat Sorunları, ‘anahtar Iraklılarda olacak şekilde’ çözülmeli”

Türk Ordusu Misket Bombaları ile Sivil Halka Zarar Veriyor

Şengal Katliamı bir başlangıçtı

Kerkük üzerinden nüfuz savaşı

Şii Lider Sistani: “KERKÜK’ÜN GELECEĞİNİ KERKÜK HALKI BELİRLEYECEK”

Türkiye, Irak’ı siyasi krizin eşiğine getirdi

Dr.MAHMUT OSMAN: ‘’IRAK’TAN KERKÜK’E GÜÇ KAYDIRMAK ARAPLAŞTIRMA ANLAMI TAŞIYOR’’

Kandil’den Kerkük mesajı:Sömürgeciler Kürtleri denetim altında bulundurmak için Kerkük’ü enegelliyorlar”

Türkiye, Saddam Hüseyin rejimininden sonra Kürtlerin bütün kazanımlarını azaltmak için her yolu deniyor

BAŞKAN BARZANİ: ‘’KERKÜK KONUSUNDA HİÇBİR ŞEKİLDE PAZARLIK YAPMAYACAĞIZ’’

BAŞKAN BARZANİ: “KERKÜK’ÜN BÜTÜN OLUŞUMLARI İÇİN ÇALIŞACAĞIZ’’

Kerkük’teki Patlamanın Faili İstanbul’da Kaçırıldı

Ankara Kerkük'ten memnun

Kerkük'ü bekleyen ciddi tehlike

Kerkük, Küdistan'a bağlanmadıkça ne Kürdistan özgürleşecek ne de Kürdler rahat yüzü görecektir!

Irkçı Arap aşiretlerinden Kerkük’te Kürtlere karşı sonsuza dek şavaşma kararı

Barzani: Artık yeter

TARAFLAR UZLAŞAMADI...KERKÜK TATİLDEN SONRAYA BIRAKILDI...

Musul’da 500 Kürde ait toplu mezar bulundu

Kürtlere Kerkük’te Türkiye, Irak ve Suudi Arabistan kuşatması!

Irak Dışişleri Bakanlığından, Türkiye’ye: Kerkük’e karışma

Türk hükümeti, Federe Kürdistan’ın içişlerine karışacağını “tehditlerle” teyit etti!

Kerkük = Kürt sorunu

BAŞKAN BARZANİ: ‘’DIŞ GÜÇLERİN AJANDASI KERKÜK’TE BAŞARIYA ULAŞMAZ’’

KERKÜK İL MECLİSİNİN TALEBİ İÇİN UYGUN BİR YOL SUNULACAK

Barzani ile röportaj

BAŞKAN BAZRANİ: ‘’ DIŞ GÜÇLERİN KERKÜK’TEKI AMAÇLARINA HİÇBİR ŞEKİLDE YOL VERMEYECEĞİZ’’

“140.MADDE ÖLDÜ DİYENLER IRAK’IN PARÇA PARÇA OLMASINA TAHAMMÜL ETSİNLER’’

Hişyar Zebari’nin ağzından Irak

BAŞBAKAN NEÇİRVAN BARZANİ: MALİKİ 140.MADDENİN UYGULANMASINDAN YANA’’

KERKUKİ : ''DE MİSTURA , RAPORUNDAKİ HATALARI İTİRAF ETTİ''

‘’KÜRDİSTAN HALKININ 140.MADDENİN UYGULANMASINI İSTEMESİ TABİİ BİR HAKTIR’’

IRAK PARLAMENTO BAŞKAN YARDIMCISI TAYFUR: ''TÜRKİYE İÇ İŞLERİMİZE KARŞIYOR''

BAŞKAN BARZANİ VE BUSH TELEFONLA GÖRÜŞTÜ: YEREL SEÇİM YASASI DEĞERLENDİRİLDİ

Emir Türkiye’den geldi

BAŞBAKAN BARZANİ İLE PARLAMENTO BAŞKANI MÜFTÜ BİR ARAYA GELDİ: ''DE MİSTURA RAPORU KAYGI VERİCİ..."

BM'nin Kerkük raporuna Güney Kürdistan Parlamentosundan ret

Kerkük'te seçim var referandum yok

KÜRDİSTAN İTTİFAK LİSTESİ, BM'NİN 140. MADDE İLE İLGİLİ ÖNERİLERİNİ GÖRÜŞMEK ÜZERE TOPLANIYOR.

DR.MAHMUT OSMAN: "BM'NİN 140.MADDE KONUSUNDAKİ ÖNERİLERİ OLUMSUZ"

KERKÜKLÜLER KARARI ‘’KÜRDİSTAN BÖLGE YÖNETİMİNE BAĞLANMAK İSTİYORUZ’’

'Kerkük Kürtlerin yüreğidir'

YNK : Türkmen Cephesi 4 Kürdü öldürdü

'Ergenekon'un avukatı' Baykal'ın açıklamaları ve ITC saldırısı failleri gösteriyor

Kerkük'te İran, Türkiye, Suudia Arabistan'ın anti-Kürt ittifakı ve ITC parmağı

KERKUK ,ERBiL’DEN SONRA SÜLEYMANİYE’DE  BÜYÜK PROTESTO

KÜRDİSTAN BÖLGE BAŞKANLIĞI’NDAN İNTİHAR SALDIRISINA KARŞI SERT KINAMA...

ERGENEKON IRAK FELLUCE’YE NE GÔNDERDI?

İsyan çağrısından sivil katliama

ITC , ‘’HALKA ATEŞ AÇIN’’ TALİMATI VERDİ...

Sağlık Bakanı: Kerkük'te 25 kişi öldü, 180 kişi yaralandı

BAŞKAN BARZANİ: “BA’S REJİMİNDEN ÖNCE KÜRDİSTAN BAĞIMSIZ BİR DEVLETTİ, ANCAK KÜRDİSTAN PARLAMENTOSU IRAKLI KARDEŞLERLE YAŞAMAYA KARAR VERDİ”

Önümüzdeki dönem içerisinde Kürd-Sünni ittifakı yaşanabilir.

BAŞKAN BARZANİ: ‘’KERKÜK KONUSUNDA HİÇKİMSENİN ATEŞLE OYNAMASINI İSTEMİYORUZ’’

2008 yılında koparılan bölgelerin tekrar Kürdistan Bölgesi’ne bağlanmasını temenni ediyoruz. Başarı Kürdistan halkı ve hükümetinindir

Kürdistan Bölgesi’ndeki son gelişmeler, Türkiye’nin bombardımanları, 140.madde ve Kürdistan Bölgesi sınırları ile Irak sınırlarının korunması

140.MADDE...

İHSAN:Irak daimi anayasasının 140. Maddesinin uygulanması için kurulan Yüksek Komisyonun ileriye yönelik olumlu adımlar attığını'' söyledi.

Kerkük ve diğer koparılmış bölgelerinin durumunun anayasada öngörülen şekilde normale dönüştürülmesi

Kürd İttifakı:'Referandumun 2-3 ay için ertelenmesi sorun teşkil etmiyor'

Katliamcı devletler Kerkuk referandumunu erteletti!

Şengal Katliamı: 500 ölü, 400 yaralı

Kerkük referandumunun yapılması için süreç hızlandı

KERKÜK BİR KÜRT KENTİDİR

Anadilde Eğitim, Ve Yerel Hizmetler Kürtçe Yapılmalı

bayindir kurtce egitim Rizgarî Online/DTP Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır, Kürdistan`a Kürdçe bilen memurların atanmasını istedi.Bayındır, “Türkiye’deki Kürt sorununun çözümü anadilde eğitim, hizmetlerin Kürtçe yapılmasıyla mümkündür” dedi. Radikal gazetesinin haberi: “DTP Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır, Silopi İlçesi’nde bir dizi ziyaretlerde bulundu. Esnafın dertlerini dinleyip, KESK’i ziyaret eden Bayındır, hükümetten Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne özellikle sağlık ve eğitim alanında Kürtçe bilen memur göndermesini istedi. Bayındır şunları söyledi:

“Türkiye’deki Kürt sorununun çözümü, anadilde eğitim, hizmetlerin kürtçe yapılmasıyla mümkündür. Mesela Avrupa Birliği yerel yönetimler şartlarından biri de, hizmetlerin mutlaka o toplumun diliyle yapılmasıdır.

Hangi dilde konuşursa konuşsun hizmeti alabilmek için önce insanların anlaşabilmesi lazım. Düşüncesini ifade edebilmesi lazım. Hizmet veren ve alan arasında sağlıklı bir diyaloğun oluşması gerekiyor. Hele bu sağlık hele bu eğitim ise bu çok daha önemlidir. Aracı olarak tercümanlar ilk etapta önemli olabilir ama, Kürtçe bilen bir sürü doktor ve öğretmen var. Bunların atanması gerekir ve bu da giderek yavaş yavaş yerinde hizmet, yerinde kültürel faaliyet, yerinde diliyle kültürüyle bütün yaşamını sürdürmenin de aşamaları katedilmiş olur. Bu bir zihniyet dönüşümünde ilk adımları olmuş olur.”

RO/Ömer Kaçar

Obama Kürt devletini kurdurur

Invisible Nation Serdar Turgut -Akşam -

İç işlerimize hipnotize olmuş bir şekilde kapanmışken, tüm dünyanın geleceğini ilgilendiren Amerikan başkanlık seçimine ilgi gösteremiyoruz.

Oysa Amerikan başkanlık seçimi yarışındakiler, Türkiye’nin çok ilgilenmesi gereken hamleleri birbiri üstüne yapıp duruyor.

Hamlelerin önemli bölümü Kürtler ile alakalı olduğundan, olan bitenin bizim için hayati önem taşıdığını bile söyleyebiliriz.

ABD piyasasına Kürtlerle alakalı ‘Invisible Nation’ adlı yeni bir kitap çıktı.

Kuzey Irak Kürtleri’ne sempati besleyen gazeteci Quil Lawrence tarafından yazılan kitapta, ilginç bir soru ortaya atılıyor.

‘Acaba Bush yönetiminin Kürtlere yönelik tavrında bir değişiklik oldu mu?’ diye sorulduktan sonra ‘Büyük ihtimalle oldu’ deniliyor ve ‘Bush yönetiminin Kürtlerin artık iyi bir dost olmadıkları yolunda görüşler belirmeye başladı’ yorumu yapılıyor.

Bunun olası bir nedenini anlamaya başlamak için Obama’nın yaptığı büyük hamleyi irdelemek gerekiyor.

Obama kendisine başkan yardımcısı adayı olarak Joseph Biden’ı seçti.

Biden’in, Peter Galbraith ile birlikte Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti kurulmasını en sıkı savunan isimlerden bir tanesi olduğu da biliniyor.

Quil Lawrence Invisible Nation_kurds Hatta yakında Kürtler hakkında kitabı çıkacak Peter Galbraith’in kurulacak bir Kürt devletine ABD’nin büyükelçisi olarak atanacağı bile söyleniyor.

Şimdi dış politika deneyimi neredeyse sıfır olan Obama’nın başkan seçilmesi durumunda Biden dış politikayı yönlendirecek isim olacak. Ve Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürt devleti kurulması hızla gündeme gelebilecek...

Oysa şimdiye kadar ABD politikası, özerk bölgeler oluşturulsa dahi merkezi devletin zayıflamasına izin verilmemesi yönündeydi.

Bugünlerde, Amerikan siyaset çevrelerinde bağımsız devletlerden oluşan üçlü bir yapı oluşturulmasının daha iyi sonuç vereceği tartışılıyor.

Bölgede gitmeden bir çılgınlık yapması ihtimali gittikçe zayıflayan Bush yönetiminin Kuzey Irak’taki Kürtlerle ilişkilerinin limonileşmesi, bağımsız Kürt devleti nosyonunun bilinçaltlarına iyice yerleşmiş olmasıyla bağlantılı olabilir.

Bana, seçimden sonra Cumhuriyetçi de seçilse Demokrat da, Peter Galbraith’in bağımsız Kürt devletine büyükelçi olarak atanma hayali gerçekleşecek gibi geliyor....

Türkiye'nin harekât hedefi PKK'nin tasfiyesi, Güney Kürdistan'ın ise kontrolü

97 konsepti aranıyorpkk_zapta
Türkiye'nin bugün 1997'de Güney Kürdistan'da KDP'nin desteğiyle elde ettiği statüyü geri kazanmaya çalıştığı belirtiliyor. Bunun içinse yeni bir Ankara Anlaşması'nın zemini hazırlanıyor
Türkiye'nin sonbaharla birlikte yapmayı planladığı belirtilen kara harekâtında esas amacın, PKK'nin tasfiye edilmesi, Güney Kürdistan'ın ise kontrol altına alınması olduğu belirtiliyor. Bu durum, 1997'de KDP'nin aktif desteğiyle gerçekleştirilen Zap operasyonunu hatırlatıyor. 1997'de olduğu gibi, bugün de Türkiye Güney Kürdistan'da tampon bölge oluşturmayı hedefliyor. Ayrıca Türkiye yeni bir Ankara Anlaşması'nın peşinde.
Türkiye'nin sonbaharla birlikte yapmayı planladığı belirtilen kara harekâtında esas amacının, PKK'nin tasfiye edilmesi, Güney Kürdistan'ın ise kontrol altına alınması olduğu belirtiliyor. Bu durum ise, 1997'de KDP'nin aktif desteğiyle gerçekleştirilen Zap operasyonunu hatırlatıyor. 1997'de olduğu gibi, bugün de Türkiye PKK'yi etkisizleştirmek ve giderek tamamen tasfiye etmek amacıyla Güney Kürdistan'da tampon bölge oluşturmayı hedefliyor. Ayrıca Türkiye'nin KDP ve YNK ile 1997'de imzaladığı Ankara Anlaşması'na benzer bir konsensüs sağlamaya çalıştığı kaydediliyor.
zap_donusu_turk_asker Türkiye'nin mevcut hazırlıkları ve MGK'de alınan Güney Kürdistanlı güçlerle ilişkilerin kurulması kararı, 1997'de Zap merkezli gelişen sınırötesi operasyonu hatırlatıyor. Güney Kürdistanlı yetkililerin olası bir kara harekâtına katılmaya yönelik Türkiye'nin ABD üzerinden geliştirdiği dayatmalar, yeni bir Ankara Anlaşması sürecini de gündeme getiriyor. 30-31 Ekim 1996 tarihlerinde KDP, YNK, ABD, Türkiye, İngiltere ve Iraklı Türkmenlerin katılımı ile Ankara'da yapılan toplantı sonrasında bir anlaşmaya varılmış ve belge yayınlanmıştı. Belgede dile getirilen esaslar, aynı zamanda Türkiye'nin bugün yeniden aynı politikaya sarıldığını ortaya koyarken, şu hususlar öne çıkmıştı: 'Türkiye'nin ve diğer komşu ülkelerin güvenlik mülahazaları dikkate alınmalıdır. Taraflar başta PKK olmak üzere, terörist unsurların Kuzey Irak'ta faaliyette bulunmalarını veya varlık tesis etmelerini önlemeye çalışma konusunda anlaşmışlardır.' Bu anlaşma sonrasında 1996'nın sonunda sivillerin yaşamını yitirmesine neden olan Türkiye'nin sınırötesi operasyonları olmakla birlikte, asıl olarak 1997'nin baharında KDP'nin katıldığı kapsamlı bir Zap operasyonu yapıldı. Bu operasyon başarısızlıkla sonuçlanınca bu kez sonbaharda daha kapsamlı bir operasyon gerçekleştirildi.

 
1997'deki amaç
Sonbahardaki operasyonun temel amacı ise, baharda ulaşılamayan hedeflerin inşa edilmesiydi. 12 Ekim 1997'de Ülkede Gündem Gazetesi'ne yazan Ferda Çetin, hedefleri şöyle sıralamıştı: 'Güney'de Türk devletinin ve KDP güçlerinin ortaklaşa başalattığı 14 Mayıs 1997 Çelik operayonu tam bir başarısızlıkla sonuçlandı. PDK güçlerinde yaşanan çözülüş, PKK'nin alanda daha denetimli ve otoriter olması, Türkiye'yi ikinci bir Güney Kürdistan işgal girişimine mecbur etti. 21 Eylül akşamı başlayan 2. Güney Kürdistan girişiminde amaç neydi? En önemli amaçlardan biri; sıkışıp kalan KDP güçlerine bir nefes aldırma, tekrar aktifleştirme ve denetime alma idi. İkincisi; özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kısmi geri çekilmesi ardından, inisiyatifi elegeçiren PKK güçlerini sınırlandırma, yıpratma ve başarılabilirse darbelemeydi. Üçüncüsü; Türk devletinin Güney Kürdistan'da denetimi tutma hayalinin peşinde koşmasıydı. Bu da şimdiki durumda şu anlama geliyor: Ecevit'in ortaya attığı bazı alanları tutma ve bu alanları bir sonraki operasyonda kullanma, yani bir tampon bölge yaratma. Dördüncüsü; kendi deyimleri ile PKK'den arındırılmış stratejik alanlarda karakollar oluşturma ve kimi yerlerde KDP güçlerini, kimi yerlerde ise kendi güçleri ile KDP'yi ortaklaşa yerleştirmekti.'


Askeri üsler amaçlanıyor
İsrail, ABD, İngiltere ve NATO'nun tam desteğini alan ve KDP'nin silahlı gücüyle birlikte gerçekleştirilen 1997'deki ikinci operasyonda belli oranda tampon bölgenin oluşturulduğu söylenebilir. Esasında 1991 Birinci Körfez Savaşı sonrasında, bölgede oluşan otorite boşluğundan faydalanarak hem PKK'ye darbe vurmak hem de Musul ve Kerkük'ü işgal etmek isteyen dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından gündeme getirilen ve daha sonra 'Ecevit'in planı' olarak da adlandırılan tampon bölge kapsamında sınır hattında 62 karakol inşa edilmiş, bugün hâlâ askerlerin bulunduğu Bamerni, Amedi gibi yerlerde askeri üsler oluşturulmuştu.
Yeni bir anlaşma hesabı
Hesaplandığı gibi PKK'nin darbelenmemesi, aksine sistematik karşı koyuşuna devam etmesi ve uluslararası dengeler nedeniyle Türkiye 1997'de yerleştiği yerlerden zamanla çekildi. Ancak günümüzde hâlâ KDP denetimindeki Bamerni, Kanimasi ve Amediye gibi yerlerde askeri üsler bulunuyor. Öte yandan 2000'den sonra PKK'nin tüm güçlerini Güney Kürdistan'a çekmesi ve iyice orada otoritesini tesis etmesi de Türkiye'nin Güney Kürdistan'a girişini zorladı. Aynı şekilde 2003'te Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesi, ABD'nin Irak'a yerleşmesi ve Güney Kürdistan'da Kürt yönetiminin oluşmasından sonra Ankara Anlaşması da geçersiz oldu. Bütün bu gelişmelerden sonra Türkiye 2007'ye gelindiğinde yeni arayışlara girmek zorunda kaldı. Uzmanlar, Türkiye'nin bugün de büyük oranda 1997'de Güney Kürdistan'da ABD, İsrail, İngiltere ve KDP'nin desteğiyle elde ettiği statüyü geri kazanmaya çalıştığına dikkat çekiyor. Bunun içinse Türkiye'nin yeni bir Ankara Anlaşması'nın peşinde koştuğu ifade ediliyor. NURİ FIRAT

IRAK ASKERLERİ XANEQİN’DEN ÇEKİLİYOR

Irak güçleri Xaneqin’e girdi, Kürtler protesto etti

Kürtler adım adım geriliyor

Irak ordusu KDP ve YNK bürolarını bastı!

“Telebimiz reddedilirse, Irak bakanlıklarıyla ilişkilerimizi keseceğiz’’

Devletin Irak Türkmenleri üzerindeki planları ortaya çıktı

Crocker: “Amerika Hiçbir Şekilde Kürtlere Sırtını Dönmeyecek”

İşte Katliamların TSK ibareli 'GİZLİ' Belgesi

RUS KONSOLUS: “BİZ KÜRDİSTAN’A AYRI BİR ÖNEM VERİYORUZ’’

Crocker, “Erbil - Bağdat Sorunları, ‘anahtar Iraklılarda olacak şekilde’ çözülmeli”

Türk Ordusu Misket Bombaları ile Sivil Halka Zarar Veriyor

Şengal Katliamı bir başlangıçtı

Kerkük üzerinden nüfuz savaşı

Şii Lider Sistani: “KERKÜK’ÜN GELECEĞİNİ KERKÜK HALKI BELİRLEYECEK”

Türkiye, Irak’ı siyasi krizin eşiğine getirdi

Dr.MAHMUT OSMAN: ‘’IRAK’TAN KERKÜK’E GÜÇ KAYDIRMAK ARAPLAŞTIRMA ANLAMI TAŞIYOR’’

Kandil’den Kerkük mesajı:Sömürgeciler Kürtleri denetim altında bulundurmak için Kerkük’ü enegelliyorlar”

Türkiye, Saddam Hüseyin rejimininden sonra Kürtlerin bütün kazanımlarını azaltmak için her yolu deniyor

BAŞKAN BARZANİ: ‘’KERKÜK KONUSUNDA HİÇBİR ŞEKİLDE PAZARLIK YAPMAYACAĞIZ’’

BAŞKAN BARZANİ: “KERKÜK’ÜN BÜTÜN OLUŞUMLARI İÇİN ÇALIŞACAĞIZ’’

Kerkük’teki Patlamanın Faili İstanbul’da Kaçırıldı

Ankara Kerkük'ten memnun

Kerkük'ü bekleyen ciddi tehlike

Kerkük, Küdistan'a bağlanmadıkça ne Kürdistan özgürleşecek ne de Kürdler rahat yüzü görecektir!

Irkçı Arap aşiretlerinden Kerkük’te Kürtlere karşı sonsuza dek şavaşma kararı

Barzani: Artık yeter

TARAFLAR UZLAŞAMADI...KERKÜK TATİLDEN SONRAYA BIRAKILDI...

Musul’da 500 Kürde ait toplu mezar bulundu

Kürtlere Kerkük’te Türkiye, Irak ve Suudi Arabistan kuşatması!

Irak Dışişleri Bakanlığından, Türkiye’ye: Kerkük’e karışma

Türk hükümeti, Federe Kürdistan’ın içişlerine karışacağını “tehditlerle” teyit etti!

Kerkük = Kürt sorunu

BAŞKAN BARZANİ: ‘’DIŞ GÜÇLERİN AJANDASI KERKÜK’TE BAŞARIYA ULAŞMAZ’’

KERKÜK İL MECLİSİNİN TALEBİ İÇİN UYGUN BİR YOL SUNULACAK

Barzani ile röportaj

BAŞKAN BAZRANİ: ‘’ DIŞ GÜÇLERİN KERKÜK’TEKI AMAÇLARINA HİÇBİR ŞEKİLDE YOL VERMEYECEĞİZ’’

“140.MADDE ÖLDÜ DİYENLER IRAK’IN PARÇA PARÇA OLMASINA TAHAMMÜL ETSİNLER’’

Hişyar Zebari’nin ağzından Irak

BAŞBAKAN NEÇİRVAN BARZANİ: MALİKİ 140.MADDENİN UYGULANMASINDAN YANA’’

KERKUKİ : ''DE MİSTURA , RAPORUNDAKİ HATALARI İTİRAF ETTİ''

‘’KÜRDİSTAN HALKININ 140.MADDENİN UYGULANMASINI İSTEMESİ TABİİ BİR HAKTIR’’

IRAK PARLAMENTO BAŞKAN YARDIMCISI TAYFUR: ''TÜRKİYE İÇ İŞLERİMİZE KARŞIYOR''

BAŞKAN BARZANİ VE BUSH TELEFONLA GÖRÜŞTÜ: YEREL SEÇİM YASASI DEĞERLENDİRİLDİ

Emir Türkiye’den geldi

BAŞBAKAN BARZANİ İLE PARLAMENTO BAŞKANI MÜFTÜ BİR ARAYA GELDİ: ''DE MİSTURA RAPORU KAYGI VERİCİ..."

BM'nin Kerkük raporuna Güney Kürdistan Parlamentosundan ret

Kerkük'te seçim var referandum yok

KÜRDİSTAN İTTİFAK LİSTESİ, BM'NİN 140. MADDE İLE İLGİLİ ÖNERİLERİNİ GÖRÜŞMEK ÜZERE TOPLANIYOR.

DR.MAHMUT OSMAN: "BM'NİN 140.MADDE KONUSUNDAKİ ÖNERİLERİ OLUMSUZ"

KERKÜKLÜLER KARARI ‘’KÜRDİSTAN BÖLGE YÖNETİMİNE BAĞLANMAK İSTİYORUZ’’

'Kerkük Kürtlerin yüreğidir'

YNK : Türkmen Cephesi 4 Kürdü öldürdü

'Ergenekon'un avukatı' Baykal'ın açıklamaları ve ITC saldırısı failleri gösteriyor

Kerkük'te İran, Türkiye, Suudia Arabistan'ın anti-Kürt ittifakı ve ITC parmağı

KERKUK ,ERBiL’DEN SONRA SÜLEYMANİYE’DE  BÜYÜK PROTESTO

KÜRDİSTAN BÖLGE BAŞKANLIĞI’NDAN İNTİHAR SALDIRISINA KARŞI SERT KINAMA...

ERGENEKON IRAK FELLUCE’YE NE GÔNDERDI?

İsyan çağrısından sivil katliama

ITC , ‘’HALKA ATEŞ AÇIN’’ TALİMATI VERDİ...

Sağlık Bakanı: Kerkük'te 25 kişi öldü, 180 kişi yaralandı

BAŞKAN BARZANİ: “BA’S REJİMİNDEN ÖNCE KÜRDİSTAN BAĞIMSIZ BİR DEVLETTİ, ANCAK KÜRDİSTAN PARLAMENTOSU IRAKLI KARDEŞLERLE YAŞAMAYA KARAR VERDİ”

Önümüzdeki dönem içerisinde Kürd-Sünni ittifakı yaşanabilir.

BAŞKAN BARZANİ: ‘’KERKÜK KONUSUNDA HİÇKİMSENİN ATEŞLE OYNAMASINI İSTEMİYORUZ’’

2008 yılında koparılan bölgelerin tekrar Kürdistan Bölgesi’ne bağlanmasını temenni ediyoruz. Başarı Kürdistan halkı ve hükümetinindir

Kürdistan Bölgesi’ndeki son gelişmeler, Türkiye’nin bombardımanları, 140.madde ve Kürdistan Bölgesi sınırları ile Irak sınırlarının korunması

140.MADDE...

İHSAN:Irak daimi anayasasının 140. Maddesinin uygulanması için kurulan Yüksek Komisyonun ileriye yönelik olumlu adımlar attığını'' söyledi.

Kerkük ve diğer koparılmış bölgelerinin durumunun anayasada öngörülen şekilde normale dönüştürülmesi

Kürd İttifakı:'Referandumun 2-3 ay için ertelenmesi sorun teşkil etmiyor'

Katliamcı devletler Kerkuk referandumunu erteletti!

Şengal Katliamı: 500 ölü, 400 yaralı

Kerkük referandumunun yapılması için süreç hızlandı

KERKÜK BİR KÜRT KENTİDİR

İstanbul'da belediyeye ait inşaatta çalışan 20 işçi Kürtçe konuştukları için işten atıldı

  • MAZLUMDER 'Etnik gruplar arasında en fazla Kürtler ayrımcılığa uğruyor. Dinsel gruplar arasında da Aleviler çok mustarip'

Şantiyede de yasak
Kürtçe yasağı sınır tanımıyor. İstanbul'da belediyeye ait inşaatta çalışan 20 işçi Kürtçe konuştukları için işten atıldı. 9 ilde yapılan araştırma, etnik ve dinsel ayrımcılığın had safhada olduğunu ortaya koydu
'Herkes Türk'tür' dayatması
Van, Diyarbakır ve Bitlis'ten İstanbul'a gelen 20 inşaat işçisi, AKP'li İstanbul Bahçelievler Belediyesi'ne ait Yenibosna Spor Kompleksi şantiyesinde Kürtçe konuştukları ve Hayat TV'yi izledikleri gerekçesiyle işten çıkarıldı. İnsan Hakları Derneği'ne başvuran işçiler, şantiye yetkilisinin kendilerine 'Türkiye'de yaşayan herkes Türk'tür, eğer demeyen varsa Irak'a gitsin' dediğini aktardı.
Ayrımcılık haritası çıkarıldı
Türkiye'deki ayrımcılık araştırmalara da yansıdı. Mazlum-Der, 9 ilde yaptığı araştırmalarda Türkiye'nin etnik ve dinsel ayrımcılık haritasını çıkardı. Mazlum-Der Genel Sekreter Yardımcısı Ayşe Bilgen, ayrımcılık haritasının her tarafının siyahlarla dolu olduğunu belirterek, 'Etnik gruplar arasında en fazla Kürtler, dinsel gruplar arasında da Aleviler çok mustarip' dedi.
Kürtçe şantiyede bile yasakmustafaakyuz_osmanugur_santiye
Kürtçe önündeki engellerin giderek arttığı Türkiye'de yasaklar inşaat şantiyelerine kadar taşındı. Van, Diyarbakır ve Bitlis gibi Bölge illerinden İstanbul'a gelen 20 inşaat işçisi, Kürtçe konuştukları gerekçesiyle işten çıkarıldı.
Hükümet her fırsatta Kürtçe önünde hiçbir engelin olmadığını söylese de, yaşananlar Kürtçe'nin yasak olduğunu ortaya koymaya yetiyor. Kürtçe konuşmalara açılan soruşturmalar, Kürtçe döviz, afiş yasağı ve adı Welat olan bir çocuğun Türkiye'ye alınmaması gibi skandal gelişmelerden sonra Kürtçe yasağı şantiyelere de taştı. Van, Diyarbakır ve Bitlis gibi Bölge illerinden İstanbul'a gelen 20 inşaat işçisi, Kürtçe konuştukları ve Hayat TV izledikleri gerekçesiyle işten çıkarıldı. İHD'ye başvuran işçiler Bahçelievler'de, belediyeye ait Yenibosna Spor Kompleksi inşaatını yapan Hisar İnşaat Şirketi tarafından Kürtçe konuştukları için işten çıkarıldıklarını söyledi.
Çalışmak için Van'dan İstanbul'a gelen Mustafa Akyüz, şirketin 3 aylık çalışma sözü verdiğini ancak 10 gün çalıştırıldıktan sonra Kürt oldukları için işten çıkarıldıklarını söyledi. Şantiyede Kürtçe konuşmanın ve Hayat TV izlemenin şirket yetkilileri tarafından yasaklandığını belirten Akyüz, şunları söyledi: 'Arkadaşlarla akşam şantiyede Hayat TV'nin haberleri izliyorduk. Emekli komiser olan Ahmet adındaki şirket yetkilisi içeri girerek televizyonu kapattı. Daha sonra hakaret ederek 'Burada Hayat TV izlemeyeceksiniz. Kürtçe konuşmayacaksınız. Türkiye'de yaşayan herkes Türk'tür ve ne mutlu Türküm diyecek. Eğer demeyen varsa Irak'a gitsin' dedi. 150 Türk işçi vardı. Sesimizi çıkarsaydık bizi linç edeceklerdi. Zaten amaçları da tahrik edip, linç etmekti.'
Emeklerini gaspettiler!
Kaldıkları çadırların kaldırıldığını belirten Akyüz, yevmiyelerinin eksik verildiğini, zorla kağıt imzalatıldığını ve imzalamayanlara yevmiyelerinin verilmediğini söyledi. Şirket yetkililerinin 'Polis çağırarak sizi buradan atarım' diyerek tehdit ettiğini kaydeden Akyüz, şunları ifade etti: 'Çadırımızı kaldırdılar. Eşyalarımız ortada kaldı. Sonra da gelip 'Çekin gidin buradan' diyorlardı. Paramızı almada ısrar edince tehdit ederek polis çağırdılar. Daha sonra içinde ne yazıldığını bilmediğimiz kağıtlara imza attırdılar. Herkesin yevmiyelerini eksik veriyorlardı. Haberlerde operasyonda asker ölümleri çıktığında Kürtlere hakaret ediyorlardı. Hepimize potansiyel suçlu gözüyle bakıyorlardı.'
'Kimliğimizden dolayı çıkarıldık'
Kalbi delik olan 2 yaşındaki kızının tedavi masraflarını karşılamak için Cizre'den gelerek inşaatlarda çalışan Osman Uğur adlı işçi de, 'Kızımın tedavisi için borç almıştım. Onun için çalışmam gerekiyordu. Daha 10 gün bile çalışmadan işten çıkarıldık. Kimliğimizden dolayı işten çıkardılar. Şimdi kızım hasta evde bekliyor. Ben de burada işsiz kaldım. İş arıyorum ama hiçbir yerde vermiyorlar. Yetkililerin bu konuda bana yardım etmesini istiyorum' dedi. Haksız yere işten çıkartıldıklarını belirten Akyüz ve Uğur, İHD İstanbul Şubesi'ne başvurarak haklarını arayacaklarını belirtti. İSTANBUL – DİHA


Ayrımcılığın haritası simsiyah
faruk_gergerlioglu_aysebilgen Türkiye'nin etnik ve dinsel ayrımcılık haritasını çıkarmak için 9 ilde çalışma yürüten MAZLUMDER, saha çalışmasını bitirdi. MAZLUMDER Genel Sekreter Yardımcısı Ayşe Bilgen, ayrımcılık haritasının her tarafının siyahlarla dolu olduğunu belirterek, 'Etnik gruplar arasında en fazla Kürtler ayrımcılığa uğruyor. Dinsel gruplar arasında da Aleviler çok mustarip' dedi.
2008 yılını 'Etnik ve Dinsel Ayrımcılıkla Mücadele Yılı' ilan eden MAZLUMDER, etnik ve dinsel ayrımcılığın yoğun olarak yaşandığı Mersin, İzmir, Ankara, İstanbul, Mardin, Hatay, Trabzon, Malatya ve Diyarbakır'da yürüttüğü araştırmalarla, Türkiye'deki ayrımcılık haritasını çıkardı. Uzmanlar tarafından raporlaştırma aşamasında olan araştırma, 15-16 Kasım tarihlerinde İstanbul'da yapılacak bir sempozyumla kamuoyuna açıklanacak. Türkiye'deki etnik ve dini gruplar, cemaatler ve topluluklar ile görüşme tekniği kullanılarak yapılan saha çalışmasında, ayrımcılığa uğradığının farkında olmayan grupların dikkat çektiği ve hak konusundaki bilinç eksikliğinden kaynaklı bazı grup ve cemaatlerin tedirginlik yaşadıkları ancak ayrımcılığa uğramadıklarını belirttiği bildirildi. Ayrıca etnik olarak en fazla Kürtlerin, dinsel olarak da Alevilerin ayrımcılıktan çok mustarip oldukları kaydedildi.
Çalışma hakkında bilgi veren MAZLUMDER Genel Başkanı Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu, 'Bazı grup ve cemaatler tedirginlik yaşayarak ayrımcılığa tabi olmadıklarını belirtiyor. Böyle reaksiyonlarla da arkadaşlarımız karşılaşmış. Bu hak konusunda bilinç eksikliği olduğunu gösteriyor' şeklinde konuştu.
Etnik gruplar birbirinden habersiz
Ayrımcılığın bir an önce ortadan kaldırılması gerektiğine işaret eden Gergerlioğlu, bu konunun maniple edilmeye çok müsait olduğunu ve toplulukları birbirine düşürme konusunda kolaylık sağladığına işaret ederek ayrımcılığın tamamıyla yok edilemeyeceğini ancak üzerine gidildiği oranda muhtemel vahim olayların da önlenmiş olacağını söyledi. MAZLUMDER Genel Sekreter Yardımcısı Ayşe Bilgen de, çalışma sırasında herkesin ayrımcılıktan mustarip olduğunu gördüklerini belirterek, 'Ama daha da ilginç gelen bazı grupların ayrımcılık yaşadığı ama bunun ayrımcılık olduğunun ayrımına varamadıklarını gördüm. Günlük yaşamın bir parçası gibi yaşıyorlar. Sonradan siz hatırlattığınızda bunun farkına varabiliyorlar. Bu çalışma sonucunda ben toz pembe bir şey görmedim açıkçası. Yani ayrımcılık haritasının her tarafı siyahlarla dolu gibi' diye konuştu.
En çok etnik ayrımcılığa uğramış olan grubun Kürtler olduğuna dikkat çeken Bilgen, şunları ifade etti: 'Öte yandan Romanların da ayrımcılıktan çok mustarip olduğunu ve kamuoyu tarafından kabul edilmek istenmediklerini gördük. Yine çok görünür olmamasına rağmen Laz grupları ayrımcılığa uğruyor. Çerkesler mesela. Bu gruplar çok fazla gündemi meşgul etmeyen ama geri planda günlük yaşamda ayrımcılığı yoğun yaşayan gruplardır. Dini gruplar içinde de Aleviler çok mustarip. Yine Müslüman cemaatler ve Caferiler de aynı şekilde mustarip. Yine Hıristiyan gruplar özellikle Malatya cinayetinden sonra yoğun bir şekilde ayrımcılığa uğruyorlar. Yine Vahabilerin taşrada yoğun ayrımcılığa uğradıklarını gördük. Bu grupların sadece halk tabanı nezdinde değil devlet otoritelerinin nezdinde de ayrımcılığa uğradıklarını gördük.' ANKARA - DİHA

ABDURRAHMAN GÖK