Wednesday, September 17, 2008
Kürt Örgütleri´nden BM Güvenlik Konseyi Başkanlığı´na mektup
KurdTime : Wednesday, September 17, 2008 0 Yorum
Etiketler : Kurdistan
Kürd Tarih Kurumu
KurdTime : Wednesday, September 17, 2008 0 Yorum
Etiketler : Tarih
TSK birlikleri sınır kapısından İran'a geçti
HAKKARİ (DİHA) - Yoğun askeri sevkiyatın sürdüğü Hakkari'de yüzlerce asker Esendere Sınır Kapısı'ndan İran'a geçti. Dünden itibaren Hakkari'nin Federal Kürdistan Bölgesi'nde bulunan sınır noktalarına yoğun askeri sevkiyat yapılırken, son olarak minibüslerle yüzlerce asker ve korucu Esendere Sınır Kapısı üzerinden İran'a geçti. İran'a geçen askerlerin Urmiye'ye bağlı Sero Köyü'ne yerleştiği öğrenildi. Yerel kaynaklar, birliklerin Şehidan ve Hakurki bölgesine doğru gidebileceklerini iddia etti.Rojaciwan |
KurdTime : Wednesday, September 17, 2008 0 Yorum
Etiketler : İran
TZPKurdi ve Azadiya Welat’tan Dilbihar’ın tutuklanmasına tepki
KurdTime : Wednesday, September 17, 2008 0 Yorum
Etiketler : Kürtçe
"Terörle Mücadele"nin Sayıları Kafa Karıştırıyor
BİA Haber Merkezi - Ankara 17 Eylül 2008, Çarşamba Tolga KORKUT - tolgakorkut@bianet.org Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, gazetecilerle yaptığı toplantıda, 24 yılda, "terörle mücadelede" 32 bin PKK militanının "etkisiz hale getirildiğini" söyledi. Rakamları, bugünkü Hürriyet'te, toplantıya katılan Enis Berberoğlu veriyor. Ancak bu rakamlar 1998'de biri Genelkurmay, diğeri dönemin cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından yapılan açıklamalarla birlikte okunduğunda, çatışmalı 24 yılın insani maliyetini hâlâ bilmediğimiz ortaya çıkıyor. "Etkisiz hale getirilen", ölen PKK militanlarıBaşbuğ'a göre toplam rakam yaralı ve sağ yakalananlarla 46 bin. Demirel'se ölen PKK militanlarının sayısını 23 bin 938, yaralılarınkini 749, sağ yakalananlarınkini 8 bin 693, teslim olanlarınkini 2 bin 304 olarak açıklamıştı.* Toplam sayı 35 bin 384. Demirel'den yaklaşık yedi ay önce, Kurmay Albay Bülent Dağsalı'nın Genelkurmay adına yaptığı açıklamadaysa "etkisiz hale getirilen" PKK militanlarının sayısı toplamda 40 bin 407.** Demirel'inkiyle karşılaştırıldığında, PKK lideri Abdullah Öcalan'ın Türkiye'ye getirildiği 1999'un başından, PKK'nin ateşkesi kaldırdığını duyurduğu 2005'e kadar geçen, çatışmanın görece düşük olduğu dönem de dahil, 10 yıl içinde yaklaşık 8 bin PKK militanının ölmüş, yaklaşık 2 bin 500'ünün de yaralı veya sağ olarak yakalanmış olması gerekiyor. Ancak Dağsalı'nın rakamlarına bakıldığında, Mayıs 1998'le Öcalan'ın getirildiği Şubat 1999 arasındaki çatışmanın yüksek olduğu dönem de dahil olmak üzere, 10 yılda "etkisiz hale getirilen" PKK militanının sayısı yaklaşık 6 bin. Ölen sivillerBaşbuğ'un rakamlarına göre 24 yılda 5 bin 560 sivil öldü. Demirel'in açıklamasında bu sayı 5 bin 302. Demirel 5 bin 877 sivilin de yaralandığını söylemişti. Dağsalı'nın açıklamasına göreyse 5 bin 238 sivil öldü. Bu rakamların içinde, Kızıltepe'de güvenlik güçlerince 2004'te öldürülen Uğur Kaymaz ve babası Ahmet Kaymaz, geçen yıl Tunceli Hozat'ta askerlerce vurulan ve ölen arıcı Bülent Karataş yer alıyor mu, bilmiyoruz. Ölen güvenlik mensuplarıBaşbuğ'un açıklamasında "TSK ve güvenlik güçlerinden" ölenlerin sayısı 6 bin 482. Demirel'inkinde bu sayı 5 bin 555. Yaralananların sayısıysa 11 bin 168. Dağsalı'nın açıklamasında ölen askerlerin sayısı 3 bin 990; polislerin sayısı 157, korucuların sayısı 1115; toplam 5 bin 262. Başbuğ'un rakamlarında korucuların olup olmadığı haberde yer almıyor. Ancak farka bakıldığında, 1998 sonuyla bugün arasında ölen "TSK ve güvenlik gücü mensubu" sayısı en az 927. Habere göre, Başbuğ 1990'larda PKK militanı sayısının 6 bin, bugün de 6 bin olduğunu, örgüte katılımı önlemenin şart olduğunu söylüyor. Yerinden edilenlerden söz eden yokAçıklamalarda, çatışmalı süreçte ülke içinde yerinden edilenlerden, yaygın deyişle "zorunlu göç" edenlerle ilgili bilgi yok. Bu konudaki tek resmi rakam, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü'nün sonuçlarını 2006'da açıkladığı çalışmada yer alıyor. Buna göre, son 20 yıl içinde Olağanüstü Hal (OHAL) bölgesindeki 14 ilden güvenlik nedeniyle gerçekleşen göçün boyutu 953 bin 680 ila 1 milyon 201 bin 200 kişi arasında. "Terörle mücadele"nin maliyetiÇatışmalı dönemin Türkiye ekonomisine parasal maliyetine dair net, ayrıntılı bir resmi açıklama da yok. En son, Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek'in açıklamasına göre Türkiye'ye "terörün maliyeti" yaklaşık 300 milyar dolar. Taraf'ta Nevzat Onaran'ın haberine göre, Savunma Sanayisi Destekleme Fonu'nun 2007'deki 2,8 milyar YTL'lik kaynağı 10 bakanlığınkini geçmiş durumda. Bu rakamlar neden önemli?Peki bütün bu rakamlar neden önemli? Her şeyden önce çatışmanın bize neler kaybettirdiğini görmek, neden bitmesi gerektiğini daha iyi anlamak için. "Yaşam hakkı"nı unutmamak için. Her ölümün yakınlarında, tanıdıklarında, onu hiç tanımayanlarda yarattığı travmanın ne denli büyük olduğunu görebilmek, çatışmanın hangi arka planla sürebildiğini anlayabilmek için de gerekli bu rakamlar. Ayrıca bunca insanı ve bunca ekonomik kaynağı kaybetmesek, ölüm yerine yaşam için neler yapılabileceğini hayal etmek için de önemli. Savaşanlara "Yeter, bir an önce barış" demek, barışı gerçekleştirmenin yollarını düşünmek için de... (TK/EÜ) * Cumhuriyet, 28 Aralık 1998 ** Hürriyet, 8 Mayıs 1998 *** 1998'le ilgili rakamlar, Nadire Mater'in kitabı, "Mehmedin Kitabı"ndan alındı. Fotograflar: www.kurdtime.blogspot.com
|
KurdTime : Wednesday, September 17, 2008 0 Yorum
Dünya değişirken DTP
Ahmet Altan-İşte şimdi dünya gerçekten değişiyor. Yeni bir döneme giriyor. Ve, biz de “yeni” bir aşamaya geçmenin nasıl sancılı ve ürkütücü bir şey olduğunu hep birlikte hem yaşıyor hem izliyoruz. Biliyorsunuz, insanlık için “yeni” bir döneme geçmek biraz yürümek gibidir, bir adımını ileri attığında öbür adımın hâlâ geridedir. Globalizmle ilk adımı attı insanlık. Şimdi arkada kalan adımını da atmaya hazırlanıyor. Dünya bir yandan bilgi çağına geçiyordu ama “para sahipleri” alışkanlıklarını hemen değiştiremiyorlardı. Hâlâ eski “usul” yatırımlarını sürdürüyorlardı. Eldeki parayla “rant” sağlamaya uğraşıyorlardı. Ve, en büyük rantın olduğu yere akıyordu para. En büyük rant da her zaman en riskli bölgedir. Yüzlerce milyar dolar Amerika’daki gayrimenkul piyasasına gitti. Paralar orada kabardı, şişti. O sektörün taşıyabileceğinden daha fazla para birikti. Sonunda da her şey çöktü. O piyasayla iş yapan bütün kuruluşlar teker teker batıyor şimdi. Onlarla ilişkili olan başka şirketler de batacak herhalde. Kapitalizm, dünya yeni bir döneme geçerken, “geçmişte” kalanları kendi vahşi yöntemiyle temizliyor. Onları ayıklıyor. Bütün dünyanın canını yakarak yapıyor bunu. Bu acıtıcı temizlikten sonra her şey durulduğunda, yeni yatırım alanlarına kayacak para. Yeni alışkanlıklar edinecek. Eskiyle ilişkisi büyük ölçüde kesilecek. Aslında siyaset denilen şey, böyle hırpalayıcı büyük değişimleri önceden sezip, insanların bundan çok fazla zarar görmesini engelleyecek önlemler almaktır. Ama her zaman böyle olmaz. Çünkü siyasetçiler, gelecekten çok “günle” ilgilenirler. Gelecekle ilgilenmek daha ziyade “aydınlara” düşer. Aydınları da pek dinlemez siyasetçiler. Sonunda da herkes acı çeker. Bu acı, kaçınılmaz olarak yaşanacak. Dünya daha epey sarsılır “paranın boynuzları” üstünde. Sonra sakinleşir. Yeni çağın eskiyle ilişkisi biraz daha kopar. Dünya, elbette sadece “parayla” sarsılmıyor. Paranın yer değiştirmesi, yatırım alanlarının farklılaşması, yeni buluşlar, teknolojiler, sınıfsal hareketlilikler, toplumların yapılarını, ilişkilerini, siyasetlerini de etkiliyor. Bütün çağ değişirken, bir toplumun yapısının aynı kalması mümkün mü? Bugün, “paranın” yarattığı depremi izlerken, bu depremin başka alanlarda görünmeyeceğini mi sanıyorsunuz? Sanırım bizim devletimiz öyle sanıyor. Hâlâ geçen yüzyıldaki yönetim modelini sürdürme peşindeler. Baksanıza, Anayasa Mahkememiz yeni bir siyasi parti kapatma davasını görüşüyor. Böyle geçmişi silip süpürerek ilerleyen bir zaman parçasında, eski alışkanlıklarda ısrar etmek sağlıklı bir sonuç verebilir mi? Deyin ki DTP’yi kapattılar, ne olacak? Kürt sorunu buharlaşıp uçacak mı? Yüzyıldır halledilmeyen meseleler hal yoluna mı girecek? Hayır. Daha beter olacak. Kürtler, onların siyaset yapmasına bile izin verilmediğini, kendilerine ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapıldığını düşünecekler haklı olarak. Bunun sonucu ne olur sizce? Silahı susturur mu bu? Silahı, sadece insanların kendi haklarını ve isteklerini özgürce dile getirmeleri, bunun için örgütlenmeleri susturabilir. Bu ülkenin yıllarca Kürtlere çektirmediği çile kalmadı. Bütün bunların üstüne 2008 yılında bir kere daha partilerini kapatmak istiyorlar. Hiç bana bunun hukuki bir süreç olduğunu söylemeyin. Bu, bal gibi siyasi bir süreç. Türkiye’yi yönetenler, siyasi gelecek hakkında karar verirken, Amerika’dan başlayıp bütün dünyaya yayılan ekonomik krize iyi baksınlar. “Geçmişte kalma” diretmesi binlerce insanın geleceğini yok ederken, yüzlerce milyar doların batmasına yol açtı. Parayı yanlış kullanmanın bir bedeli var. Siyaseti yanlış kullanmanın da bir bedeli var. Türkiye bu tür yanlışlarda ısrar ederek bu bedeli ödemek istiyor mu gerçekten? Üstelik de böyle bir bedel ödememek mümkünken. Yeni bir çağa geçiyor dünya. Dünyanın parçası olarak Türkiye de yeni bir çağa geçmek zorunda. İnsanlığın, “arkada kalan adımı” nasıl sancıyla kaldırdığını gördük. Türkiye “arkadaki adım” olmakta böylesine diretirse, para dünyasında çekilen acı siyasette de çekilir. Biz baskıları çok denedik. Özgür ve eşit olmayı da denesek olmaz mı? Hayat her şeyi kafamıza vurarak mı öğretmeli? Birisi vurmadan o kafa çalışmıyor mu? taraf |
KurdTime : Wednesday, September 17, 2008 0 Yorum
Kürt müziği tehdit altında
KurdTime : Wednesday, September 17, 2008 0 Yorum
Başbuğ AKP ve'mehmetçik basın' ile mutabık
KurdTime : Wednesday, September 17, 2008 0 Yorum
70'lik dedeye asker işkencesi
Vicdansızlar! |
KurdTime : Wednesday, September 17, 2008 0 Yorum
Etiketler : İşkence