Tuesday, October 7, 2008

Azadiya Welat'ın da yayını bir ay durduruldu

azadiya_welat Azadiya Welat Gazetesi'ne 'PKK/KONGRA-GEL bildiri ve açıklamalarının yayınlandığı ve propogandasının yapıldığı' gerekçesiyle bir ay süreyle kapatıldı.
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi, Türkiye'de ilk kez günlük Kürtçe yayın yapan Azadiya Welat Gazetesi hakkında bir ay süreyle kapatma cezası verdi. Mahkeme, bir ay yayın durdurma kararının gerekçesini şöyle belirtti: 'Azadiya Welat isimli Kürtçe basılan gazetenin 05.10.2008 734 sayılı nüshanın incelenmesinde ve belirli bölümlerinin Türkçe yapılan çevirisinde 3713 Sayılı Terörle MÜcadele Kanunu'nun (TMK) 6. ve 7. maddelerine aykırı olarak PKK/KONGRA-GEL isimli örgütün bildiri ve açıklamalarını yayınladığı ve propogandasının yapıldığının anlaşıldığından bahisle 3713 sayılı kanunun 6/son maddesi gereğince gazetenin yayınının suçun işlenmesindeki yoğunluk ve ağırlıkta gözetilerek bir ay süreyle durdurulmasına 5187 Sayılı Basın Kanunu'nun 25/2 maddesi gereğince gazetenin tamamına el konulmasına karar verilmiştir.'
'Bu karar Kürt basınının susturmaya yetmeyecek'
Karara tepki gösteren Azadiya Welat Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni Tayyip Temel, 'Bu karar birkaç gün önce Başbuğ'un hükümete bildirdiği talepler çerçevesinde alınmıştır. Orada Kürt basınının yasaklanması isteniyordu. Bu karar ona dayanıyor. Ancak hiçbir yasaklama ve kapatma Kürt basınını susturmaya yetmeyecek. Kürtler kendi dilleriyle kendi gazete ve yayınlarıyla bilgilenme hakkından yoksun bırakılmaya çalışılıyor. Bu bir terördür. En kısa zamanda Azadiya Welat'ın daha da gelişkin, güçlü bir Kürtçe yayınlanmasını gerektiğini düşünüyoruz' diye konuştu.
Azadiya Welat, 24 Mart 2007'te 20 gün süreyle kapatılmıştı. Bu, gazeteye verilen ikinci yayın durdurma cezası oldu.DİHAmehmetcikmedya5ekim

 

'Mehmetçik medya' 'kırılma noktası'nda
Türkiye PKK'ye karşı 30 yıldır savaş yürütüyor. Bu savaşın en önemli ayaklarından biri de psikolojik savaş oluşturuyor. Savaşın başladığı ilk günden beri psikolojik savaş, askeri, siyasi, diplomatik ve ekonomik savaşla at başı yürütülüyor. Ancak ilginçtir yıllardan beri aynı laflar, aynı manşetler, aynı görültü koparılıyor. Yürütülen savaş büyük oranda propaganda savaşına dönüştürülüyor. Ordu ve hükümetlerin resmi açıklamalarının ötesine geçmeyen Türk medyası, toplumsal sorumluluğunun gereğini yapmayarak sorgulamalara gitmediği halde basın meslek ilkelerini de hiçe sayarak yalan yanlış bilgiler verebiliyor, dezenformasyon işlevini görüyor. Böylece Türk medyası 'Mehmetçik medya' ya da 'apoletli medya' olarak tarihe geçti.
Günümüzde medya dünyasının gücü çok daha artmış durumda. Binlerce gazete, televizyon, radyo, internet sitesi bulunuyor. Genelkurmay Başkanlığı da bu durumu tespit etmiş olmalı ki, PKK'ye karşı yürüttüğü savaşı bugün çok daha fazlasıyla medya üzerinden yürütmeye çalışıyor. Nitekim Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, görevi devraldığında, yürüttükleri savaşın yüzde sekseninin psikolojik savaş olduğunu dile getirmiş ve hemen ardından gazete, ajans ve televizyonların üst düzey yetkilileri ile iki gün üst üste özel toplantılar gerçekleştirmişti. Bu toplantılarda medyanın yapması gerekenleri anlatmıştı.
Son olarak Bezelê baskını sonrasında medyada yanısayanlara bakıldığında durum daha iyi anlaşılacaktır.
'Konu komşu bilsin elimiz ağırdır' ve 'BBG evi Kandil' başlıklarıyla 16 Aralık'taki sınırötesi hava saldırılarını yansıtan Hürriyet Gazetesi, Bezelê baskınıyla ilgili bu kez 'Güpegündüz 15 Şehit' başlığını kullandı. Gazetenin başkomutan edasındaki yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök ile baş yazarı Oktay Ekşi ise, bu kez erkeklik taslamak yerine nasıl bu kadar kayıp verileceğini sorgulayıp hesap istiyoruz dediler. Ancak ikinci gün 'Bayraktepe Destanı' başlığını kullanan gazete, kayıplar olmasına rağmen 'karakolun korunması için Mehmetçiğin nasıl direndiğini' abarta abarta yazdı.
Doğan Grubu'nun bir diğer yayın organı Milliyet ise 'Yine yastayız' başlığını kullandı ve sorgulama yerine bildik laflarla PKK'nin 'teşhiri'ni esas aldı. İkinci gün ise Genelkurmay Başkanı İkinci Komutanı Hasan Iğsız'ın baskında büyük kayıplar vermelerine bulduğu gerekçeleri haklı çıkarmaya çalıştı. Özellikle de askerin Ankara Temsilcisi Fikret Bila, gerekçelerin 'mantığını' oluşturma gayretini gösterdi.
Aynı gruba ait Vatan Gazetesi ise, biraz daha ileri giderek, 'Hep aynı laflar Yeter artık' manşetini kullandı ve 30 yıldır 'Hesabı sorulacak', 'Terörle mücadele kararlılıla sürecek' laflarının tekrarlandığını belirtti. Gazetenin başyazarı Güngör Mengi de 'Hani BBG evindeymiş gibi kontrol ediliyorlardı' sorusunu yöneltti. İkinci gün Iğsız'ın karakolun yerinin değiştirilmesinde yaşanan gecikmenin mali nedenlerden kaynaklandığı yönündeki gerekçesine tepki gösterildi ve 'Büyükanıt'a zırhlı araç almaya var da karakola mı yok' sorusu yöneltildi.
Doğan'ın Radikal Gazetesi de ilk gün 'Hani oralar BBG eviydi' manşetiyle çıktı. İkinci gün de sorgulamaları sürdürdü.
Şubat 2008'deki kara harekatı sırasında ordunun 'güçlerimizi Çukurca'ya çektik' açıklaması yaptığı gün manşetinde askerlerin Kandil'e ilerlediğini yazan ve böylece medyanın yalancılığını en bariz şekilde gözler önüne seren Akşam Gazetesi, bu kez 'Türk ordusunu başarısızlığı, hiçbir geçerliliği ve tutarsızlığı olmayan laf ebelikleri ile kamufle ediliyor' yorumuna yer verdi.
Taraf Gazetesi ise, ilk gün 'Genelkurmay bu kez hesap versin' başlığıyla çıktı ve askerlerin ölmesinin neden engellenmediğini sordu. İkinci gün de benzer içerikte yayınını sürdürdü. Yeterli önlemlerin alınmaması üzerine sorumluların kellesini isteyen ve 'Bu Allah'ın belası savaşı bitirin' diyen Taraf, çözüm olarak da Başbuğ ve Erdoğan'dan farklı davranmadı: Kürt sorunu ayrı terör sorunu ayrı. Kürt sorunu için ekonomik, sosyal, siyasal tedbirler alınmalı; PKK'ye karşı da profesyonel birlikler geliştirilmeli.
Bu gazeteler haricinde Sabah, Zaman, Yeni Şafak, Star gibi AKP'nin güdümündeki İslami medya kuruluşları ise, hiçbir sorgulama yapmadığı gibi, yıllarca manşetlerden düşmeyen 'Kahpe baskın', 'Türkiye tek yürek', 'Hesabı sorulacak' türünden başlıklar ve içeriklerle çıktı. Bu durum ise hükümet ve yandaşlarının orduyla hareket ettiğinin açık göstergesi oldu.
Medyada bu kez biraz olsun bir sorgulama vardı; ancak bu sorgulama daha çok kayıpların fazla olmasına duyulan tepkiden kaynaklandı. Yoksa sorgulamalar, hiçbir şekilde şiddet politikasının ve operasyonların çözüm olmadığını, Kürt sorununun demokratik yollardan çözülmesi gerektiğini içermedi. Ancak buna rağmen, asker kayıplarından dolayı Genelkurmay'dan ilk kez hesap sorulması da önemli bir gelişmeydi. Bu durum, medyanın yıllardan beri topluma dayattığı yalanlarına artık kendisinin de inanmadığını gösteriyor. Bu da 'Mehmetçik medya' açısından bir kırılma noktası oluyor...
AYCAN DÜNYA

0 Yorum: