'Kürtçe'nin eğitim dili olarak kullanılması konusunun 'Bağımsız Kürdistan ve Kürt Ulusu yaratma' gayretlerinin bir parçası olduğu hususunun, bölücü terör örgütü ve yandaşı kuruluşlar ile bağlantısı ortaya konulacak; ulaşılan sonuçlar yurt içi ve dışındaki çalışmalarda bir mesnet olarak kullanılacaktır' Raporlarda, 1940'lara kadar Kürtlerden 'Kürt' ve ülkelerinden de Kürdistan, 1960'ta Kürtler yerine, 'Kendisini Kürt Sananlar', Kürdistan yerine de 'Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi', 1980'lerde Kürtler, 'Dağ Türkü ya da Öztürk', günümüzde ise Kürtlere, 'bölge insanı' ya da 'sözde vatandaşlar' denmektedir Dil hakkı insani ve evrensel bir haktır Çıkarılan bütün kanunların ruhu asimilasyon ve kolonizasyondur Raporlarda, 1940'lara kadar Kürtlerden 'Kürt' ve ülkelerinden de Kürdistan diye söz edilmiştir. 1960'ta Kürtler yerine, 'Kendisini Kürt Sananlar', Kürdistan yerine de 'Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi' kullanılmıştır. 1980'lerde Kürtler, 'Dağ Türkü ya da Öztürk' olmuşlardır. Günümüzde ise Kürtlere, 'bölge insanı' ya da 'sözde vatandaşlar' denmektedir. Hazırlanan raporların büyük çoğunluğunda Kürdistan Bölgesi 'koloni', yani Türkiye'nin sömürgesi olarak değerlendirilir. İdari birim ve alınacak tedbirler de sömürge sistemine göre olacaktır. Nitekim de böyle olmuştur. CHP'nin Azınlıklar Raporu'nda belirtildiği gibi, 'Çıkarılan bütün kanunların ruhu asimilasyon ve kolonizasyondur.' Uygulamalar da bu yönlüdür ve acımasızdır. Yukarıda da belirtildiği gibi, bölgenin Kürtlerden temizlenmesi, nüfuslarının azaltılması ve bütün azınlıkları Türkleştirmek için kullanılan her yol mubahtır. Bölgenin Kürtlerden temizlenmesi için iskan planları hazırlanmış ve milyonlarca insanın yeri zorla değiştirilmiştir. İnsanlar topraklarından koparılarak aç ve sefil bırakılmıştır. Raporlarda ayrıca 'Nüfus Planlaması'na dikkat çekilmiştir. Kürtlerin nüfus olarak hızla çoğalması, devleti tedirgin eden en öncelikli konuların başındadır. Bu konuda etkin tedbirlerin alındığı, bölgedeki sağlık kuruluşlarının harekete geçirildiği ve özellikle kadınların doğurganlığının önüne geçmek için çeşitli yöntemlerin uygulandığı basına da yansımıştır. Bölgede yaptığımız araştırmalar da bunu doğrular niteliktedir. Kürt kadınlarını kısırlaştırıcı önlemlerden dolayı Bölge'deki halk da büyük bir rahatsızlık ve tedirginlik duymaktadır. Türklere çoğalmalarını söyleyen ve en az üç çocuk yapmalarını isteyen Başbakan Erdoğan'ın gizli eylem planında, Kürtlerin nüfusunun nasıl azaltılabileceği hesapları yapılmaktadır. Hazırlanan raporlarda en çok üstünde durulan konu 'Kürtlerin ve diğer azınlıkların asimilasyonu'dur. Bu konuda bütün kamu görevlileri asimilasyonun birer görevlileridir. Türk Ocakları ve Halkevleri gibi kurumlar da misyoner yetiştirme yerleridir. Bu kurumların otuz bini aşkın üyesi vardır ve her türlü olanak bunlara tanınır. Kürdistan'ın en ücra yerlerine dahi Türk Ocakları ve Halkevleri şubeleri açılır. Bakanlar ve valiler dahil bütün devlet erkanı ve eğitimli olan herkes bu ocakların üyesidir. Bütün kamu çalışanları ve aydınlar birer Türk misyoneridir. Artık din görevlilerinin yerini Türk misyonerleri almıştır. Yatılı okullar birer 'devşirme' okullarıdır Özellikle azınlıkları temsil (asimilasyon) için okullar en önemli görevi üstlenir. Kürt illerinin her yerinde açılan Yatılı İlköğretim Bölge Okulları tam anlamıyla birer 'devşirme' okullarıdır. Okullardaki dil baskıları ayrımsız bütün kimlikler üstündedir. 'Laz Diliyle Mücadele Kolları' bile kurulur. Öğretmenler, Türklüğü yaymak için birer misyoner görevi üstlenir. Okullarda, çocuklara kendi dillerini unutturmak ve Türkçe konuşur hale getirmek için her türlü baskı ve şiddet uygulanır. Köylerde, jandarmanın yerini artık öğretmenler almıştır. Azınlıkların çocuklarını Türkleştirmek için öğretmenlere her türlü yetki verilir. Başbakan Erdoğan'ın gizli eylem planında görüldüğü gibi: Günümüzde de asimilasyon çarkının en güçlü dişlileri olan Yatılı İlköğretim Bölge Okulları (YİBO) ve Pansiyonlu İlköğretim Okulları (PİYO) hızla artırılmaktadır. Bu okullar, sistemin Türkleştirme politikaları için birer değirmen görevi görmektedirler. Büyüklere, özellikle de kadınlara, gençlere ve kızlara yönelik değişik kurslar açılmakta ve bu projeler hızla geliştirilmektedir. Toplumsal Kalkınma Projesi (TOKAP), Çok Amaçlı Toplum Merkezleri (ÇATOM), Müfredat, Laboratuar Okulları (MLO) gibi. 'Ulusal Eğitime Destek' adı altında, Urfa'da bir yıl içinde 29 bin kişi kurstan geçirilmiştir. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Eğitim Gönüllüleri Derneği (Atatürkçü Dernekler) gibi dernekler ve benzeri kuruluşlar, Bölge'de okullar açmaktadırlar. Devlet de kadınlara yönelik okuma-yazma kursları açmaktadır. Bu kurslar, özellikle Kürtçe'yi bozmadan bugünlere getiren Kürt kadınlarını hedeflemektedir. 'Haydi Kızlar Okula!' kampanyası da Kürtlerin asimilasyonunu hedef alan bir kampanyadır. Özellikle AKP'nin gizli eylem planında yer alan, 'Okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılması hızlandırılarak, çocukların düzgün Türkçe öğrenmeleri ve erken yaşta eğitim sistemine dahil edilmeleri sağlanacaktır' tedbiri; 4-5 yaşındaki Kürt çocuklarının anadillerine hakim olamadan, dillerinin dejenere edilerek unutturulması ve onların küçük yaşta Türkleştirilmesiyle ilgilidir. Bölge'deki halkın ifadeleri 'Devlet yöneticilerinin, Bölge'yi ziyarete gelen yabancı heyetler karşısında, Kürtçe konuşulmasından büyük rahatsızlık duyduğu, ve Kürtçe konuşanların hemen oradan uzaklaştırıldığı' yönündedir. Sonuç olarak Başta Kürtler olmak üzere, bütün halkları kendi dillerini terk etmeye ve Türkçe konuşur hale getirmeye zorlamak, Türkiye'nin dil politikasının birinci amacıdır. Bu 80 yıl önce de böyleydi, 2932 sayılı yasayla da böyle oldu, seçilmiş bir belediye başkanı ve meclis üyelerinin görevden alınması da aynı anlayışın bir sonucudur. Bu politika; Lazlar, Çerkesler, Boşnaklar, Gürcüler, Arnavutlar, Pomaklar gibi azınlıklar üzerinde büyük etki yapmış ve çok büyük oranda erimelerini ve Türkleşmelerini sağlamıştır. Kürtler ise, yapılan bütün bu saldırılara rağmen, dil ve kimliklerini büyük oranda korumuşlardır ve bunun mücadelesini de yürütmektedirler. İşte devletin esas korku kaynağı, Kürtlerin gösterdiği bu direniştir. AKP hükümetinin gizli raporunda da bu açıkça ifade edilmektedir: 'Kürtçe'nin eğitim dili olarak kullanılması 'Bağımsız Kürdistan ve Kürt Ulusu yaratma' gayretlerinin bir parçası olduğu; binlerce yıldır birlikte yaşamış milletimizi birbirine kenetleyen dil bağını koparma maksatlı olduğu, Türkiye'de Türkçe'den başka resmi dil ve eğitim dilinin kabul edilmeyeceği...' Birincisi, milletimizi birbirine bağlayan bağ, dil bağı değil; din bağıdır. Bu da binlerce yıl değil, henüz bin yılı dahi bulmamıştır, çünkü Türklerin Anadolu'ya yerleşmesi on ikinci yüzyıl sonrasıdır. Ulus-devlet inşa etme ve dil bağını kurma pratiği ise daha çok yenidir ve diğer halkları eritip yok etmeye yöneliktir. Yani bu bir Türkleştirme politikasıdır. İkincisi, Türkiye de diğer ülkeler gibi milyonlarca çocuğa 'anadilinde eğitim' hakkını tanımak mecburiyetindedir. Bu hem insani, hem de uluslararası hukukun çocuklara tanıdığı bir haktır. TÖS ve TÖB-DER'den bu yana çağdaş eğitim sendikaları, çocukların bu en insani hakkını devletten talep etmektedirler. Eğitim Sen de bu nedenle kapatılmayla karşı karşıya kalmıştır. Eğitim Sen eski Genel Başkanı Alaattin Dinçer'in dediği gibi: 'Başbakan, her zaman olduğu gibi yurtiçinde başka, yurtdışında başka olabiliyor. Anadilinde eğitim konusu ile ilgili görüşümüz nettir. Etim-Sen 'Anadilinde Eğitim'i savunmaktadır. Savunma gerekçeleri de nettir: Dil bilimin ve eğitim bilimin gereği olarak anadilinde eğitimi savunmaktadır. En önemlisi de temel bir insan hakkı olarak gördüğü için savunmaktadır. Eğitim Sen, bu ilkeyi tüzüğünden büyük bir dayatma sonucu çıkarmış olması, bu ilkeden vazgeçtiği anlamına gelmez. Her türlü dogmatik düşüncenin ve yaklaşımın karşısında nasıl ki bilimi sahipleniyor ve savunuyorsak, anadilinde eğitimi de bir bilimsel olgu olması nedeniyle savunuyoruz. Başbakan'ın söylediklerinden yıllar önce, yani ta TÖS sürecinden beri bunu söylüyor ve savunuyoruz. Doğrudur: Asimilasyon gerçekten bir insanlık suçudur. Bundan hemen vazgeçilmesi gerekir. Türkiye'de anadilinde eğitimi uygulamak da Başbakan'ın görevidir.' Prof. Dr. Nermi Uygur da dile karşı yapılan bu saygısızlığa en iyi cevabı vermiştir: 'Kimse bile bile dilin gücünü yadsıyamaz. Yadsırsa, her şeyden önce kendine eder. Dile saygısızlık, insanın kendi özüne saygısızlıktır. Dil zorbasının başına gelmedik kalmaz. Dilin öcü, uğradığı saygısızlıkla orantılıdır.' Dileriz, Türkiye Cumhuriyeti Devleti de dillere karşı yaptığı bu saldırılardan ve asimilasyon politikalarından hemen vazgeçer ve anadilinde eğitimle dillere büyük önem veren gerçek çağdaş ülkelerin arasında yerini alır. BİTTİ AKP'nin Gizli Eylem Planı ve Uygulayacağı Tedbirler AKP, 'Gizli Eylem Planı ve Uygulanacak Tedbirler' başlığıyla, Kürt sorunu ile ilgili 62 maddelik tedbirler sıralamış. Bu maddeleri uygulayacak kurumlar da tek tek tespit edilmiş. Kürtleri temsil ettiğini söyleyen AKP ve Almanya'daki asimilasyona karşı çıkan Başbakan Erdoğan'ın Kürtlerle ilgili eylem gizli planından birkaç alıntı bize fikir verecektir: Tedbir No: 1 Milli Eğitim Bakanlığınca, bölgede görev yapan/ yapacak öğretmenler eğitilecek, ayrıca ders programları milli birliği sağlayacak ve pekiştirecek şekilde geliştirilecektir. Tedbir No: 24 Okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılması hızlandırılacak, çocukların düzgün Türkçe öğrenmeleri ve erken yaşta eğitim sistemine dahil edilmeleri sağlanacaktır. Bölge çocuklarına her eğitim düzeyinde burs / parasız barınma / yatılı okuma imkanları sağlanacak, özellikle kız çocukları bu konuda desteklenecektir. Tedbir No: 25 Bölgedeki Yatılı İlköğretim Bölge Okulları ve Pansiyonlu İlköğretim Okulları'nın etkin ve amaca uygun hale getirilebilmesi maksadıyla; Bu okulların kapasiteleri dolmadan taşımalı eğitime yönelinmeyecektir. Kız öğrencilere yönelik Yatılı İlköğretim Bölge Okulları ile bu okullarda görevli bayan öğretmen sayısı artırılacak; bu okullar kız öğrenciler için çekici hale getirilecektir. Tedbir No: 26 Bölgede okuma-yazma bilmeyen ve özellikle Türkçe bilmeyen kadınlar ile çocuklar için, Milli Eğitim Müdürlüğünce mahallindeki okulların fiziki imkanlarından yararlanılarak Türkçe okuma yazma kursları düzenlenecek ve bu çalışma Milli Eğitim Müdürlüğü-Yerel Televizyonların işbirliği ile uzaktan eğitim imkanları kullanılarak, tüm kamu kurum ve kuruluşlarının desteği ile gerçekleştirilecektir. Bu çalışma eğitim-öğretim seferberliği şeklinde uygulanacaktır. Türkçe öğretmen ihtiyacının karşılanması için gerekli planlama yapılacaktır. Tedbir No: 30 Kürtçe'nin eğitim dili olarak kullanılması konusunun 'Bağımsız Kürdistan ve Kürt Ulusu yaratma' gayretlerinin bir parçası olduğu hususunun, bölücü terör örgütü ve yandaşı kuruluşlar ile bağlantısı ortaya konulacak; ulaşılan sonuçlar yurt içi ve dışındaki çalışmalarda bir mesnet olarak kullanılacaktır. Bölücü terör örgütünün siyasal alanda çok önem verdiği ve üzerinde çalıştığı bu konunun, binlerce yıldır birlikte yaşamış milletimizi birbirine kenetleyen dil bağını koparma maksatlı olduğu, Türkiye'de Türkçe'den başka resmi dil ve eğitim dilinin kabul edilmeyeceği uluslararası her platformda ifade edilecektir. Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerin öğrenimi yapılırken, bunlardan herhangi birinin eğitim-öğretim dili olmasına izin verilmeyecektir. Tedbir No: 36 Ana çocuk sağlığı, aile planlaması / üreme sağlığı hizmetlerinin etkinleştirilmesi, ulaşabilirliğinin artırılması, bu hizmetlerin ücretsiz olarak sağlanmasının temini yanında, hizmetin benimsetilmesi amacıyla Halk Eğitimi faaliyetleri yaygınlaştırılacaktır. Özellikle bayan kadın doğum uzmanlarının bölgede görev almaları sağlanacaktır. Nüfus ve aile planlamasının önemini anlatan öykü ve masal kitapları, çizgi filmleri vb. özel bir ihtisas komisyonu marifeti ile hazırlanacak ve hedef kitleye ulaşması sağlanacaktır... Nüfus ve aile planlaması konusunda çalışmalar yapacak Sivil Toplum Kuruluşları teşvik edilecek ve bu kuruluşlara her türlü destek verilecektir.' (AKP nin gizli eylem Planından) GÜLÇİÇEK GÜNEL TEKİN Eğitimci-Araştırmacı Yazar KAYNAKÇA Akar Rıdvan, Dündar Can, Ecevit ve Gizli Arşivi, İmge Kitapevi Yayınları, İstanbul 2008 Alternatif, 14 Ağustos 2008 Bulut Faik, Kürt Sorununa Çözüm Arayışları, Devlet ve Parti Raporları Yerli ve Yabancı Öneriler (1920-1997) Ozan Yayıncılık, İstanbul 1998 Bayar Celal, Şark Raporu, Cumhuriyet'in Gözüyle Kürt Meselesi, Kaynak Yayınları, İstanbul 2006 Cemal Hasan, Kürtler, Doğan Kitapçılık, İstanbul 2003 Evrensel, 8 Şubat 2008 AKP'nin Gizli Raporu, GİZLİ Eylem Planı Uygulanacak Tedbirler, Bu Evrakı Bilmesi Gereken Prensibi Uygulanacaktır. Jandarma Genel Komutanlığı'nın Raporu, Dersim, Kaynak Yayınları, İstanbul 2000 Gökalp Ziya, Türkçülüğün Esasları, hazırlayan: Mehmet Kaplan, Kültür Bakanlığı Yayınları, İstanbul 1976 Günel Gülçiçek, İttihat Terakki'den Günümüze Yek Tarz-ı Siyaset: Türkleştirme, Belge yayınları, İstanbul 2006 Radikal, 10 Şubat 2008 Öztürk Saygı, İsmet İnönü'nün Atatürk'e Sunduğu Gizli Kürt Raporu-Kasadaki Dosyalar, Ümit Yayıncılık, Ankara 2004 Radikal, 14 Şubat 2008 Radikal, 20 Şubat 2008 Star, 9 Şubat 2008 Uygur Nermi, Dilin Gücü-Denemeler, Ara yayıncılık, 1989 Ürer Levent, Azınlıklar ve Lozan Tartışmaları, Derin Yayınları, İstanbul 2003 Türkiye'nin asimilasyon politikaları 3 Türkiye'nin asimilasyon politikaları (1 ve 2) |
0 Yorum:
Post a Comment