Sunday, October 12, 2008

Onlar çocuklarını askere göndermeyecek

AycaSen Onlar, Kürt sorununun çözümsüzlüğünün ölümlere neden olduğu Türkiye’de çocuklarını askere göndermek istemeyen kadınlar

Gazeteci Ayça Şen, oyuncu Derya Alabora, dansçı Zeynep Tanbay çocuklarını askere göndermek istemiyor, “Kim ister ki?” diye soruyorlar. BİANET Altınova’da linç girişiminden, gerillaların Bezele Karakolu baskınından, Amed’de polis servisine yönelik eylemden, operasyon tezkeresinin mecliste kabul edilmesinin ardından kadınlara çocuklarını askere gönderip göndermeyeceklerini sordu.
Ayça Şen: Elimde olsa istemem
Radikal yazarı Şen, “Kim şiddetin içine oğlunu göndermek ister ki?” diye soruyor. “İstemem ve kim ister? Elimde olsa istemem. İnsanın elinde değil ki, kimin çocuğu olursa olsun, çok kötü.”
Derya Alabora: Çözüm istemiyorlar ki
“Kimse istemez ama zorunlu” diyen oyuncu Alabora’nın bir oğlu var. “Binlerce çözüm var. Ama çözümler çözüm isteyenlere sunulur. Ben kimsenin çözüm istediğini sanmıyorum.” Kadınların seslerini yükseltmelerinin nasıl bir payı olacağını sorduğumuz Alabora’nın cevabı şöyle. “Kadın odaklı bakmak da çözüm getirmiyor, bu sistemin sorunu. Tek başına kadınların elinden bir şey gelmesi mümkün gözükmüyor. Zaten kadınlar bu sistemde en çok ezilen, horlanan kesimler. Çocukları ölüyor. Oğulları askerde, kızları da başka yerlerde çeşitli şekillerde ölüyor.”
Zeynep Tanbay: Neden savaşta ölenler hep yoksul
Dansçı Zeynep Tanbay ise “Sadece bu şartlarda hiçbir şartta oğlumu askere göndermeyi kesinlikle istemem” diyor. Tanbay, vicdani retçileri destekliyor; oğluna silah kullanmanın öğretilmesine sonuna kadar karşı. Tanbay’ın da bir sorusu var: “Neden hep savaşta ölenler yoksul ailelerin çocukları? Ben hiç Bebek’ten, Nişantaşı’ndan bir feryat duymadım. Belki bu feryadı duysaydık çoktan bir çözüm bulunmuştu. Kimse askere gitmesin, askerlik görevinin kendisi lüzumsuz. Ama demek ki birilerinin oğulları askere gitse bile operasyonlara gönderilmiyor? Bu ayrımcılık niye?”
Hülya Avşar’dan ötekileştiren çözüm
Hülya Avşar ise gerilla annelerine “terörist anneleri” diyerek maalesef ötekileştiren çözümünü sunuyor. Türkiye İş Kadınları Derneği (TİKAD) üyelerinden Hülya Avşar sorunun bir tarafını terörize ederek sorunun çözülebileceği mantığını taşıyor. Avşar: “Terörü bir teröristin, bir şehidin annesi halledebilecek. Anneler ‘teröre hayır’ dediği müddetçe ne devlet, ne silahlar, ne ABD kimse buna sebebiyet veremeyecek” diyor.
BİANET


ecetemelkuran
Terör ve serhildan


Milliyet gazetesi yazarı Ece Temelkuran, dünkü yazısında Hülya Avşar’ın da üyesi olduğu TİKAD’ın (Türkiye İş Kadınları Derneği) Türkiye’deki kanlı ezberi gerçekten bozmak istiyorsa DTP’nin kapatma davasına odaklanması ve AKP’nin kapatma davasında taşıdıkları kaygıyı taşımaları gerektiğini belirtti. Temelkuran, “Eğer hakikaten kan dursun diyorsanız gidip DTP’nin kapısında bekleyin ki o kapı da kapanmasın” dedi. Temelkuran’ın yazısı şöyle:
Paşalar çıkıp ekranlarda ‘Kuracaksın bunlar gibi savaşan ekipler, bak bir daha baskın maskın kalıyor mu!’ gibi şahane paramiliter örgüt önerileri getiriyorlar. Gazetelerde gururla söylüyor kimileri: ‘İnsan haklarıyla güvenlik arasında bir tercih yapmalıyız!’ Tabutun başında ‘sinir krizi’ geçirdi diyor televizyonlar, her seferinde geride kalan çocukları ‘yürek burkuyor’. Bayraklar ve Allahu ekber! Bayraklar ve Allahu ekber! Allahu ekber ve bayraklar! Bir gürültü içinde herkes kendi repliğini söylüyor, sağ baştan başlayıp sayılan replikler bittiğinde sessizlik oluyor bir süre sonra yeniden bir baskın veya bir bomba ve yeniden başlanıyor sağ baştan: Paşalar çıkıp ekranda... İyi niyet ve bilgisizlik Aynı olmayan, aynı başarısız formülleri daha derinleştirerek geçirilen otuz yılın üzerine yeni bir otuz yıl için her seferinde ezber yeniden ezberleniyor. Nasıl olsa anneler oğlan doğurmaktan vazgeçmiyor ve nasıl olsa memleketimizin bütün varlığını bayrak ve Allahu ekber göstererek emmek her zaman mümkün.
Bu ezberi bozmak isteyenlerden TİKAD (Türkiye İş Kadınları Derneği) önceki gün bir basın toplantısı düzenledi. Hülya Avşar ‘bu gidişe bir dur demenin zamanının’ geldiğini söyledi toplantıda ve derneğin projesini açıkladı: Şehit anneleriyle terörist annelerini buluşturmak.
İyi bir bir niyet var ortada, orası muhakkak. Zira deniyor ki ‘anneler dur demezse kan akmaya devam edecek’. Doğrudur. Ve fakat...
DTP’nin kapısında bekleyin
Senin ‘terörist annesi’ dediğine o ‘gerilla anası’ diyor. Bunu ne yapacağız? Anneleri de mi öldüreceğiz o zaman? Şehit annesi nasıl kendini ‘TC’nin faşist ordusu’ gibi hissetmiyorsa o da kendini ‘azılı teröristin annesi’ gibi hissetmiyor. Bunu ne yapacağız?
TİKAD ya da başka bir örgüt, bugün bu sürüp giden kanlı ezberi bozmakla, vahşet çarkını durdurmakla ilgili bir şey yapmak istiyorlarsa, var güçleriyle DTP kapatma davasına odaklanmaları gerekiyor. Türkiye AKP kapatma davasında nasıl tedirgin olduysa DTP kapatma davasından da en az o kadar tedirgin olması gerekiyor.
Türkiye ‘Bu nasıl olur!’ isyanıyla AKP için nasıl bir hayretle ayağa kalktıysa DTP için de kalkması gerekiyor. Çünkü DTP’nin kapatılması en az AKP’nin kapatılması kadar Türkiye demokrasisine zarar verecek.
Ama daha önemlisi, DTP’nin kapatılması bir kere daha Türkiye’nin Güneydoğu’sunu ülkenin geri kalanından koparacak. Eğer hakikaten kan dursun diyorsanız gidip DTP’nin kapısında bekleyin ki o kapı da kapanmasın. En azından savaş kadar barışa da açık olan o kapı...
Bu boynuzlar kırılacak!
Yoksa senin terör dediğine ‘serhildan’ diyenlerin sayısı bir kere daha artacak. Yani intifada, yani başkaldırı. Sen oraya buraya, sanki memleket yeni işgal edilmiş gibi devasa Türk bayrakları diktikçe onlar kendilerini öldürmek için cephane biriktirildiğine inanacak. Korkacak. Sen burada onlardan korkacaksın.
Ve insanlar en çok korkunca öldürür birbirini biliyorsun. İnsanlar topraklardan çok korkuları için öldürürler birbirini. Sen bunu anlamak istemedikçe, onlara onların kabul etmediği isimleri vermekte ısrar ettikçe senin de onların da ölü oğullarının yaşları küçülecek.
Hakikaten kalbin ağrıyorsa bu ölen çocuklardan, hakikaten artık katlanamıyorsan, kendi boynuzunu kıracaksın önce. Burnunu indireceksin ve bu hayata, bu ülkeye hava atmadan, baştan başlayıp ülke gerçeğini öğrenmeye, samimiyetle öğrenmeye oturacaksın.
Konuşmaktan çok dinlemeye oturacaksın. O da boynuzunu kıracak ve öğrenecek ki oradaki analar da dağa doğurmuyorlar o çocukları, taşlara doğurmuyorlar. Rahimler, hepimizin rahimleri küsmeden bu işler çözülecekse böyle çözülecek. Rahimlerimiz lanetlenmeden önce bu savaş ancak böyle bitecek.
YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

0 Yorum: