ÖZGÜRLÜĞÜN ÇARPINTISI Rasim Ozan Kütahyalı DTP’ye açılan kapatma davasında sona doğru geliniyor... Önce şunu kabul edelim... Bu parti terörizmle arasına mesafe koyamamış, bazı üst düzey yöneticileri şiddeti meşru gören açıklamalar falan yapmış demenin artık bir anlamı yok... Zaten şu 25 yıllık çatışma tarihinde en baştan beri hiç kimse ama hiç kimse hukuk tanımıyor, ahlak tanımıyor hatta edep ve adap da tanımıyor... Nihai amaçların her türlü aracı meşru kıldığına dair tüm totaliter ideolojilerin paylaştığı ahlaksız ve onursuz düşünce bu mesele etrafında her kesime hâkim... Hem TSK hem hükümet, DTP’ye “PKK’ya terörist de” diyor... DTP’nin üst düzey kadrosundan PKK’nın bir terör örgütü olduğuna dair açık beyanlar isteniyor... Başbakan öbür türlü DTP’lilerle görüşmüyor. Zaten diğer devlet erkânı külliyen DTP’lilerle görüşmüyor. Basit bir mülki amir bile DTP’li milletvekillerine saygısızca hatta terbiyesizce hareketler yapabiliyor... O mülki amir bu terbiyesizliğinden ötürü ceza değil takdir görüyor... Kürt meselesi etrafında herkes önce kendi içinden geldiği kesimi sorgulamalı... Önce kendi içinden geldiği kesimi eleştirmeli... Ondan sonra karşı taraftan talepte bulunmalı... O zaman o talep meşru olabilir... Sıcak ve sürekli çatışma başlayalı çeyrek asır olmuş... İşin özüne dönerseniz sorunun tarihi Cumhuriyet’le yaşıt. Daha öncesini karıştırmıyorum şimdilik... Herkes geriye bakmalı kendini sorgulamalı ve düşünmeli... DTP’lilere cüzamlı muamelesi yapan generaller düşünmeli... En başta İlker Başbuğ... TSK son 25 yıldır tam manasıyla bir hukuk devletinin ordusu gibi mi savaştı orada? Silahlı eylemci ile halkı gerçek bir hukuk devletinin ordusuna yakışır şekilde ayırt edip, ona göre mi mücadele etti? JİTEM diye bir yapılanma, en gaddar terör örgütlerinin yöntemleriyle tüm bir Kürt halkını zapturapt altına almak için her türlü şeyi yapmadı mı? Gözaltında kayıplar... Hukuksuz tutuklamalar... Yargısız infazlar... İşkence ve kötü muamele... Toplu sürgünler... Bir yerleşim bölgesini potansiyel suçlu ilan edip o bölgeyi tamamen yakmalar... Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu “terörle mücadele” sürecinde bu ahlaksız ve onursuz yöntemleri meşru görmedi mi? Dürüst olun ey Türk generalleri... Dürüst olun ey Türk siyasetçileri... Hepimiz biliyoruz öyle olduğunu... Bütün Türkiye yurttaşlarınca bilinen bir iç-bilgi bu... Orada TSK ya da Türk devlet zihniyeti ayaklanmayı durdurmak için, PKK’nın belini kırmak için “ne gerekiyorsa” yaptı... Yasa, norm, kural, hukuk tanımadı... Ahlak, adalet, vicdan, insaniyet tanımadı... “Ne gerekiyorsa” söylemiyle yapılacak her zulmü yaptı... Bu ahlaksız politika PKK’yı daha da büyüttü... 10 yaşında çocuktan 80 yaşındaki dedeye kadar Kürt halkı ile PKK arası özdeşlik duygusunu arttırdı... Öcalan ile Kürt halkı arasında olan gönül bağları güçlendi... Olmayan bağlar oluştu... Hangi siyasi görüşten olursak olalım bunlar somut gerçekler... Bu gerçekler üzerinden Türkler ikiye ayrılıyor... “Evet,bunlar oldu ama bunların olması gerekliydi” diyenler... “Hayır, hangi şart olursa olsun böyle terör yöntemlerini kullanarak bir devlet güvenlik politikası yürütemez” diyenler... Aslında “Bunlar zamanında oldu. Bu yöntemler uygulandı. O zaman içinde haklıydı ama şimdi o dönem geçti, siyasetin devreye girmesi lazım. Siyasi çözüm artık şart” diyen ciddi bir kitle de var bugün... Kürt siyasal aktörleri böyle düşünenlerle de konuşmaya hazır şu anda... DTP’nin bu görüşteki insanlara gördüğüm kadarıyla kapısı sonuna kadar açık... Geçmişi konuşmayalım, önümüze bakalım diyen bir samimi irade mevcut Kürt siyasetinde... Egemen Türk kanadı ise hâlâ o iradeye sahip değil... DTP’ye “önce PKK’ya terörist de” diyen Tayyip Erdoğan ve İlker Başbuğ’a sormak istiyorum... DTP’lilere sürekli öyle diyorsunuz, eyvallah... Şiddetle aranıza mesafe koyun, PKK’yı kınayın, terör örgütü olarak görün... Peki, siz General Başbuğ... “Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve onun ordusu olan Türk Silahlı Kuvvetleri bu çatışma sürecinde bariz terör yöntemlerini kullanarak güvenlik politikası yürütmüştür. Bunu kabul ediyoruz” diyor musunuz? Peki, siz Başbakan Erdoğan “Bu mesele bazında başında bulunduğum Türkiye Cumhuriyeti bir terörist devlet gibi davranmıştır” diyor musunuz? Bir Türk önce kendine bu soruları sormalı... Bir Türk generali, bir Türk siyasetçisi önce dürüst olmalı... Türk olmak onurlu bir şeyse bu sorulara da dürüst ve onurlu bir biçimde, yani gerçek bir Türk gibi cevap vermeli... Bu onurlu ve dürüst cevapların ardından ancak Kürt siyasetçilerine ve Kürt aydınlarına dönüp o taleplerde bulunabiliriz... Ancak o zaman meşru bir talep olabilir talebimiz... |
0 Yorum:
Post a Comment