Tutusak yakınları, 12 Eylül dönemindeki ‘Türkçe konuş çok konuş’ anlayışının hüküm sürdüğünü söylüyor. Kırıkkale F Tipi Cezaevi’nde hak ihlalleri her geçen gün artarak devam ediyor. Keyfi uygulanan disiplin cezaları ile haberleşme hakkı engellenirken; tutuklu ve hükümlüler Kürtçe mektup yazma ve telefon etme haklarından yararlanamıyor. Kürtçe konuşmadan dolayı PKK davasından tutuklu ve hükümlüler hücre cezalarına çarptırıldı. Ayrıca diğer cezaevlerinde 45 günde bir yapılan genel aramaların Kırıkkale F Tipi Cezaevi’nde 15 günde bir yapıldığı ve aramaların ciddi hak ihlallerine neden olduğubelirtiliyor. PKK davasından hükümlü 44 kişinin bulunduğu cezaevinde, baskılardan dolayı tutuklu ve hükümlülere çok sayıda disiplin ve hücre cezası verildi.
SERKAN KURT/ DİHA/ANKARA YENİ ÖZGÜR POLİTİKA
|
Sunday, August 31, 2008
‘Türkçe konuş, çok konuş’ dönemi
KurdTime : Sunday, August 31, 2008 0 Yorum
Etiketler : Kürtçe
Kobralar köylüleri taradı
KurdTime : Sunday, August 31, 2008 0 Yorum
Etiketler : Asker
Ergenekon'un TİT bağlantısı
KurdTime : Sunday, August 31, 2008 0 Yorum
Kürd güçler bölgeden çekilmekten memnun değiller
KurdTime : Sunday, August 31, 2008 0 Yorum
Türk: Kürt sorununu masaya yatıralım
Ayna: Çözümü artık devletten beklemiyoruz Barış mitinginde gerilla ve asker annesi el ele Diyarbakır'daki 'barış mitinginde' konuşan DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk, Ergenekon davasın müdahil olacaklarını belirterek, 'Kürtlere yapılan zulüm ortaya çıkmadan Ergenekon ortaya çıkmaz' dedi. Türk, yeni yasama yılında Kurucu Meclis oluşturulmasını önererek, 'Başta Kürt sorununu masaya yatıralım. Bakalım savaş isteyen kim barış isteyen kim?' diye konuştu. |
KurdTime : Sunday, August 31, 2008 0 Yorum
Etiketler : Dtp
DTP binası Açılmadan bombalandı
Askeri bölge'de bombalama
|
KurdTime : Sunday, August 31, 2008 0 Yorum
Saturday, August 30, 2008
Mahkeme de mezarı bulmak istemiyor
Elazığ İdare Mahkemesi, Seyit Rıza'nın mezarının yerinin tespiti için torunları tarafından Elazığ Valiliği hakkında açtığı davayı ret etti. Kararın hukuka aykırı olduğunu belirten Av. Hüseyin Aygün ise, konuyu AİHM'e taşıyacaklarını söyledi.
Elazığ'da 15 Kasım 1937 tarihinde idam edilen Dersim İsyanı önderlerinden Seyit Rıza'nın torunları Rüstem Polat ve Leyla Ağlar, dedelerinin mezar yerinin kendilerine bildirilmesi talebiyle 27 Ekim 2006'da Elazığ Valiliği'ne ve ilgili kamu kurumlarına başvurdu. Başvurulara, Elazığ Belediyesi, Elazığ Cumhuriyet Başavclığı, Elazığ Sağlık Müdürlüğü arşivlerinde herhangi bir bilgi veya belgenin olmadağı cevabını verdi. Elazığ Valiliği de dilekçeye yanıt verme gereği bile duymadı. Bunun üzerine aile, 30 Ekim 2006'da Elazığ İdare Mahkemesi'nde valilik hakkında dava açtı. Aygün, mahkemeden valilik ve belediyenin arşivlerinde bulunmaması halinde konunun Milli Savunma Bakanlığı, TBMM ve Başbakanlığa sorulmasını istedi. Elazığ Valiliği, mahkemeye verdiği savunmasında, 'Davanın süre aşımına uğradığını, usule ilişkin olarak husumetin yanlış gösterildiğini, yapılan araştırmalarda konuyla ilgili herhangi bir kayda rastlanmadığını' iddia etti. Elazığ İdare Mahkemesi de iki yıl aradan sonra konuyla ilgili karar verdi.
Ama aynı mahkeme kararının devamında ise kendisinin yapması gereken bir araştırmayı aileye bırakarak Milli Savunma Bakanlığı'na konunun sorulabileceğini açıkladı. Mahkeme kararının umut kırıcı olduğunu belirten Av. Aygün, kararın hukuka aykırı olduğunu ve kararı temyiz için Danıştay'a başvuracaklarını söyledi. Sonuç alamadıkları takdirde AİHM'e gideceklerini ifade eden Av. Aygün, 'Belediye ve valilik elinde belge bulunmamasının mahkeme tarafından hukuka uygun ve normal bulunması imkansız. Mezarlıklar Hakkında Nizamname'ye göre Elazığ Belediyesi'nin elinde belge bulunması gerekir' dedi. DERSİM / DİHA
|
KurdTime : Saturday, August 30, 2008 0 Yorum
Etiketler : Alevi
‘Dilimden koparılışımı hiç affedemiyorum!’
KurdTime : Saturday, August 30, 2008 0 Yorum
Etiketler : Kürtçe
BAŞKAN BARZANİ: ‘’YASANIN ENGELLENMESİ DURUMUNDA KERKÜK’Ü KÜRDİSTAN’A KATARIZ’’
KurdTime : Saturday, August 30, 2008 0 Yorum
'Erdoğan onbaşı oldukça generaller konuşur'
'Askeri siyaset' dönemi Genelkurmay'daki devir-teslim töreninde komutanların 'terörle mücadeleden' dış politikaya, ulus-devletten kültürel haklara kadar her alanda yapmış olduğu konuşmalar, iç ve dış tehdit algılamalarına dayalı olarak toplumu, kamuoyunu, medyayı, siyaseti ve hükümeti TSK'nin çizgisine çekme girişimlerinin önümüzdeki dönem ağırlık kazanacağının işaretini verdi. Yaşar Büyükanıt sonrası gözlerin çevrildiği yeni Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ, şaşırtmadı ve askeri konulardan çok TSK'nin alanına girmeyen hemen her konuda görüşlerini dikte etmekten kaçınmadı. Ağırlıklı olarak dış politika, ulus-devlet, kültürel haklar ve laiklik konularını ele alan Başbuğ, hükümete resmen askeri bir rota çizdi. Kafkaslar'da yaşanan çatışmayla birlikte savaş rüzgarlarının yeniden esmeye başlaması orduyu da harekete geçirmiş olsa gerek. Başbuğ, hemen her konuyu askeri güvenlik çerçevesi içerisine oturtarak, Türkiye'nin önümüzdeki dönem savaş senaryolarına göre dizayn edileceğinin işaretini verdi. Bu açıdan Başbuğ döneminin siyasetin milli güvenlik çizgisine daha fazla oturtulacağı bir dönem olacağı kaydediliyor. Toplumu biçimlendirme Başbuğ'un değerlendirmeleri içerisinde en dikkat çekici noktalardan birini toplumu, kamuoyunu ve medyayı TSK'nin çizgisinde hareket etmeye çağıran mesajlar oluşturdu. '...Gerektiğinde kişisel çıkarlarını aşabilen, toplumun genelini ilgilendiren konularda kamuoyu oluşturabilen vatandaşlardan oluşan 'kamu çıkarını gözeten sivil toplum' oluşumuna sahip olan ülkelerin bu sorunu büyük ölçüde aştığı görülmektedir. Bu nedenle kendi çıkarları yerine, ülke çıkarlarını gözetebilen sivil toplum örgütlerine sahip olunması demokrasinin vazgeçilmez bir unsurudur' şeklindeki sözleri bunlardan biri. Küreselleşme çağında, 'Devlet', 'Birey' ve 'Özgürlük' kavramlarından birinin diğerinin aleyhine genişlemesinin tehlikeli olduğunu savunan Başbuğ, bu noktada medyayı ve iletişim araçlarını da sorumluluğa çağırmaktan geri kalmadı. Başbuğ'un dikte etmeye çalıştığı bu görüşlerin bir süre önce deşifre olan ancak Genelkurmay'ca kabul edilmeyen TSK'nin kamuoyunu kendi çizgisine çekmeyi hedeflediği 'Bilgi Destek Eylem Planı'yla örtüşmesi dikkat çekti. Sözkonusu planda TSK güdümlü kamuoyu, sivil toplum örgütü, medya ve aydın-yazar oluşturulması tasarlanıyordu. Başbuğ'un sözlerinden TSK'nin resmiyette kabul etmediği bu planı önümüzdeki dönem hayata geçirmeye çalışacağı anlaşılıyor. Farklı kültürleri bastırma 'Terörle mücadele' başlığı altında askeri operasyonlar üzerinde fazla durmayan Başbuğ, asıl mücadele edilmesi gereken alan olarak Kürtlerin siyasal, kültürel kimlik taleplerini gösterdi. Başbuğ, farklı kültür, kimlik ve dillerin anayasal güvenceye kavuşturulması yönündeki toplumsal talepleri Türkiye'nin üniter yapısını bozacak istekler olarak gördü ve TSK'nin bunun karşısında duracağı mesajını verdi. Başbuğ'un 'Türk kimliği'ne yaptığı özel vurgu, farklı kimlik taleplerinin 'egemen kimlik'le ezilmeye çalışacağının da göstergesi durumunda. Başbuğ açıkça hükümete 'Kültürel hakları içeren yeni bir anayasaya kalkışmayın' uyarısında bulundu. 'Alt kimlikler üst kimlik haline getirilemez' diyen Başbuğ'un bu sözlerle hedef aldığı adres, 'Kürt kimliği anayasal güvence altına alınsın' diyen DTP oldu. Başbuğ, 'Kültürel alandaki düzenlemeler herhangi bir şekilde siyasal alana doğru götürülemez' diyerek, Kürtlere açıkça 'Kürtçe yayın vs gibi göstermelik düzenlemeler dışında başka bir şey beklemeyin' mesajını verdi. Dış politika askerin emrinde Başbuğ konuşmasında doğrudan hükümetin alanına giren Kıbrıs, Irak, Türk-Amerikan ilişkileri gibi dış politika konularında da TSK'nin görüşünü dikte etmekten kaçınmadı. Başbuğ açıkça önümüzdeki dönem Türkiye'nin dış politikasında asker ağırlığının daha fazla hissedileceğinin işaretini verdi. Bu durum ister istemez hükümet-ordu ve Türkiye-AB ilişkilerinde yeni krizlerin yaşanmasını kaçınılmaz hale getirecek. Türkiye-ABD ilişkilerini mükemmel olarak gören Başbuğ'un 'Görevlerimizden birisi de, bu işbirliğinin korunmasıdır' diyerek, TSK'nin ABD çizgisi dışına çıkmayacağının mesajını verdi. Bu da TSK'nin Ortadoğu başta olmak üzere Türkiye'nin yakın bölgesinde ABD politikaları ekseninde rol oynama isteğini yansıtıyor. Büyükanıt'ı, Başbuğ düzeltti! Devir-teslim töreninde PKK konusunu ağırlıklı olarak ele alan eski Genelkurmay Başkanı Büyükanıt oldu. Büyükanıt, 'Terörle mücadele'deki eşikleri sıralarken PKK'nin silahlı eylemlerinin en güçlü olduğu dönemi 1991-2003 arası yıllar olarak açıkladı ve 'Yılda 500 şehit veriyorduk' dedi. Ancak Büyükanıt'ın, bu noktada atladığı önemli bir ayrıntı oldu. O da; aynı dönem içerisinde TSK'nin de en büyük sınırötesi operasyonları gerçekleştirmiş olması. Bugün halen hava harekâtını savunan Büyükanıt, geçmişte yürütülen 'Çelik', 'Balyoz', 'Zeli' gibi büyük operasyonların da içinde yer aldığı 24 sınırötesi operasyona rağmen PKK'nin neden tasfiye edilemediğine açıklık getiremedi. Kendi dönemini 'terörle mücadeledeki' üçüncü 'büyük eşik' olarak nitelendiren Büyükanıt, 'Sınırötesi operasyonların, TSK'nın imkan ve kabiliyetlerinin bugün ulaştığı seviye hakkında bir fikir vermek için yeterli olduğunu düşünüyorum' derken yapılan operasyonların ancak ABD'nin desteğiyle gerçekleşmiş olduğunu dikkatlerden kaçırmaya çalıştı. Büyükanıt'ı düzelten ise Başbuğ oldu. Başbuğ, 'TSK ile ABD Silahlı Kuvvetleri arasındaki işbirliği ve anlayış mükemmel seviyededir' dedi. 'Kitlesel refleks' bildirileri Büyükanıt'ın konuşmasında ilk kez 'Türk-Kürt çatışması'ndan sözetmesi de dikkatlerden kaçmadı. Büyükanıt, 'Türk ulusu uzun yıllardır yaratılmaya çalışılan bir Türk-Kürt çatışmasından, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da şiddetle kaçınmalıdır' dedi ancak, çatışma provaları en çok onun döneminde yapıldı. 2005'te Mersin Newrozu'nda Ergenekoncuların gerçekleştirdiği bayrak provokasyonu sonrası Genelkurmay 'Sözde Vatandaşlar' bildirisi yayınlamıştı. Bildiriyi o dönem Kara Kuvvetleri Komutanı olan Büyükanıt'ın kaleme aldığı iddia edilmişti. Bu bildiri sonrası her yerde Kürtlere karşı linç girişimleri başladı. Geçen yıl 8 Haziran'da Genelkurmay 'TSK'nın beklentisi; bu tür terör olaylarına karşı, yüce Türk milletinin kitlesel karşı koyma refleksini göstermesidir' şeklinde bir başka bildiri daha yayınlamış ve kamuoyunda bu bildirinin Türk-Kürt çatışmasına yol açacağı eleştirileri artınca Büyükanıt, 'Refleksten kastımız demokratik tepkidir' demişti. Erdoğan, onbaşı görüntüsü verdikçe generaller konuşur Yeni Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un tehdit ve uyarıları siyasette geniş yankı uyandırırken, DTP'den uyarılara tepki geldi. DTP Grup Başkanvekili Selahattin Demirtaş, 'Generaller karşısında onbaşı görüntüsü çizen bir başbakan oldukça generaller konuşmaya devam eder' dedi. Başbuğ'un laiklik ve cemaatlerle ilgili uyarılarını değerlendiren Demirtaş, Başbuğ'un mesajlarının yüzde 80'inin politik mesajlar olduğunu belirterek, Başbuğ döneminin de siyaset ağırlıklı olacağını söyledi. Bilinenlerin tekrarlandığı bir açıklama olduğunu kaydeden Demirtaş, 'Ordunun Türkiye'yi hala tehditler ülkesi gibi gördüğü ortada. Bütün söylemini, politikasını tehditler üzerinden kurmasını ise doğru bulmuyoruz. Görünen o ki İlker Başbuğ dönemi de siyaset ağırlıklı bir ordu görüntüsüyle geçecek' dedi. Hak ve özgürlükler konusunda ordunun daha demokratik yaklaşımını beklediklerini, ancak kusurun Genelkurmay da değil, Başbakanlıkta olduğunu belirten Demirtaş, 'Generaller karşısında onbaşı görüntüsü çizen bir başbakan oldukça generaller de konuşmaya devam ederler. Konuşmanın tümü mahkum edilemez ama askeri bir yetkilinin politikacılara mesaj vermesi demokrasiye aykırı' dedi. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un, 'Giderek güçlenen bazı cemaatler, ekonomiyi yönlendirmeye, sosyo-politik yaşamı biçimlendirmeye, dine bağlı bir yaşam tarzı olarak sosyal kimliklerini ortaya koymaya çalışmaktadırlar' şeklinde uyarı niteliği taşıyan sözlerine 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, 'Beyanlar çok açık, herkes çok iyi anlasın' diye değerlendirdi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ise, güçlü, modern ve etkili Türk Silahlı Kuvvetleri'nin caydırıcılığının yüksek tutulmasının ulusal bekanın kaçınılmaz bir gereği olduğunu vurgulayarak, 'Ordumuzun modernizasyonunun kesintisiz devam ettirilmesi, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel öncelikleri arasındadır. Çevremizde yaşanan gelişmeler, konunun önemini bir kez daha gözler önüne sermiştir' dedi. www.gundemonline.org |
KurdTime : Saturday, August 30, 2008 0 Yorum
Etiketler : Politika
Kürtleri komisyondan attılar
KurdTime : Saturday, August 30, 2008 0 Yorum