Bezelê baskını sonrasında Türkiye'de başlayan tartışmalar sürüyor. Başarısızlıkla birlikte köşeye sıkışan ordu ve hükümet OHAL, sınırötesi operasyon gibi şimdiye kadar başarılı olmamış yöntemleri tekrar devreye koymaya çalışıyor. www.gundemonline.org Bezelê baskınından sonra AKP hükümeti ve ordu peş peşe zirveler yaptı. Kürt sorununda çözümün tamamiyle 'güvenlik' çerçevesinde ele alındığı zirvelerin birinci gündemi hiç kuşkusuz OHAL'in tekrardan canlandırılması oldu. Şiddet siyaseti, Kürt coğrafyasına daha çok sıkıştırılarak yürütülmek isteniyor. OHAL üzerinden yürütülen siyaset ise, daha önce 20 yıl boyunca yürürlükteydi. Binlerce faili meçhul cinayet işlendi, binlerce köy boşaltıldı, çeteleşme üst düzeye çıktı, işkence ve hak ihlalleri sınır tanımadı... Demokratikleşme engelledi, çözümsüzlük derinleşti. Bu politika kaybettirdi, kazandırmadı. AKP, MHP ve CHP'nin savaş ittifakı sonucu geçen hafta sınırötesi operasyon tezkeresi bir yıl daha uzatıldı. Yapılan 30'dan fazla sınırötesi operasyondan sonuç alınmazken, son olarak Zap operasyonuyla bu durum bir kez daha kanıtlandı. Uzatılan tezkere de çözümsüzlükten başka bir sonuç doğurmaz. OHAL'lerinizi çok gördük Bezelê Karakolu baskınından sonra Kürt sorunu gündemin birinci sırasına oturdu. Kürt sorununda devreye konulan şiddet konsepti ve ürettiği çözümsüzlük politikaları yerine, şiddeti daha da tırmandıracak uygulamalar yine gündemde. Bezelê baskınıyla birlikte Bölge'de uzun süre uygulanan ve binlerce kişinin yaşamını yitirmesine, binlerce köyün boşaltılmasına, milyonlarca kişinin de göç etmesine neden olan OHAL'in tekrardan gündeme getirilmesi en çok tartışılan konuların başında geliyor. Ancak OHAL tartışmalarının Bezelê baskınına dayandırılması varolan gerçekliği maniple etmeye dönük. Çünkü, Genelkurmay'ın OHAL talebi, devir-teslim töreninde bizzat Kara Kuvvetleri Komutanı Işık Koşaner tarafından dile getirilmişti. Yine, bayramdan önce Ankara Hakimevi'nde yapılan toplantıda, Genelkurmay'ın bu talebi tartışıldı. Bölge'de askerin yetkisini artıracak değişikliklerin yapılması öngörüldü. Kürt basın-yayın organlarının peş peşe kapatılması da bu toplantının sonucu. Bölge'de yıllarca faaliyet yürüten özel yetkilerle donatılmış taburların yanısıra bu kez de 'infaz timleri' olarak tanınan özel timlerin görevlendirilmesi OHAL uygulamalarının devrede olduğunun en somut kanıtı. Devlet peş peşe zirveler yapıyor. 4 Ekim'de toplanan Terörle Mücadele Yüksek Kurulu, 9 Ekim'de de Başbakan Tayyip Erdoğan başkanlığında bir kez daha biraraya geldi. 6 saat süren toplantı serisine 14 Ekim'de devam edilmesi kararı çıktı. Zirvenin temel gündemi hiç kuşkusuz 'OHAL'in geri getirilmesi'. AKP hükümeti ve ordu, her ne kadar 2002 yılında kaldırıldığı ilan edilse de fiili olarak uygulamada olan OHAL'i tekrardan resmileştirmek istiyor. Bezelê baskını ve Diyarbakır'daki polis aracına yapılan saldırının bunun gerekçesi yapılması, asıl amacı gizlemeye dönük. AKP'nin, tartışmaları 'OHAL'i PKK istiyor' propagandasına dönüştürmesi dikkat çekiyor. Genelkurmay'ın askerin yetkisini artırma talebi OHAL tartışmalarından bağımsız ele alınamaz. Genelkurmay bu talebini, Bezelê baskınından sonra değil yeni komuta kademesinin devir-teslim töreninde açıkça ifade etmişti. 27 Ağustos'ta Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'dan Kara Kuvvetleri Komutanlığı görevini devralan Işık Koşaner, OHAL'i şu cümlelerle talep etmişti: 'Belli bölgelerde, belirli sürelerle ve yasalarda belirtilecek yetkili makamlarca uygulamaya konulacak tedbirleri içeren yasa tekliflerinin bir an önce sonuçlandırılması terörle mücadeleye büyük katkılar sağlayacaktır.' Genelkurmay'ın bu talebiyle ilgili Ankara Hakimevi'nde bayramdan önce sürpriz bir zirve yapıldı. Kafa kafaya verdiler Genelkurmay, Emniyet, Milli Savunma, Adalet Bakanlığı temsilcileri, Ankara, İstanbul ve Diyarbakır'dan 'terörle mücadelede' yetkili Başsavcı vekilleri ve akademisyenlerden oluşan 30 kişilik bir toplantıda, 'yakalama, arama, el koyma ve gözaltı süresi'yle ilgili askerin yetkilerinin artırılması talebi ele alındı. Bezelê baskınını fırsat bilen Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Hasan Iğsız, 'Güvenlik ihtiyaçları ile insan hakları arasında bir dengenin oluşması gerektiğine inanıyoruz' diyerek ordunun talebini yineledi. Hükümetten ise bu talebe yeşil ışık yakıldı. Başbakan Tayyip Erdoğan, 'Ne gerekiyorsa yapılacaktır', Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin ise, 'İnsan hakları ve güvenlikten taviz vermeden bu meseleyi çözeceğiz' dedi. Yargısız infaz timleri Hükümet ve ordu art arda zirveler yapadursun, OHAL zaten Bölge'de fiilen uygulanıyor. Genelkurmay özel taburlardan sonra Bölge'ye yeni özel timler kaydırıyor. Emniyet Özel Harekat, Jandarma Özel Harekat ve Genelkurmay Özel Kuvvetleri'nin tek çatı altında koordine edilerek, Bölgesel Özel Harekat üsleri oluşturuluyor. Birimlerin, özel yetkili bir kişinin koordisanyonunda görev yapması planlanıyor. Bu kişinin de 'OHAL Valisi' olması bekleniyor. Özel harekatçılar ilk olarak, Hakkari, Şırnak, Van, Mardin, Dersim, Bingöl ve Siirt ile ilçelerinde görevlendirilecek. 481 kişilik ilk grubun Bölge'ye gittiği kaydedilirken, bir yıl içinde 7 bin özel harekat timinin Bölge'ye gönderilmesi hedefleniyor. OHAL döneminde Bölge'de, faili meçhul cinayetler, kayıplar, işkenceler ve köy boşaltmaların hepsi özel harekat birimleri tarafından gerçekleşmişti. JİTEM, bu özel birimin en faal örgütlerinden biriydi. Yine 'özel yetkilerle' görevlendirilmiş Kayseri ve Bolu tugaylarının Bölge'de gerçekleştirdikleri cinayetler hala aydınlatılmadı. Yargısız infazlarla ün yapan bu özel birliklerin Bölge'de etkinleştirilmesi, yeni katliamlara yol vermek anlamına geliyor. SERHAT DAĞLI www.gundemonline.org |
0 Yorum:
Post a Comment