Kürd özerk bölgesinin tam sınırının neresi olduğu, Irak'taki siyasi olarak en tartışmalı konu. Irak anayasası bir referandum yapılması çağrısında bulunuyor. Ancak referandum için verilen son tarih olan 2007 geçti ve şimdi de ne olacağı belli değil. Meselenin geçtiğimiz yıl güvenlikte elde edilen başarıları tehlikeye atmasından korkan ABD'li ve diğer Batılı yetkililer her iki tarafı da Kerkük üzerine rapor sunulacak BM sürecini desteklemeye ikna etmeye çalıştı.Kürdlerin "Bizim Kudüsümüz" dediği Kerkük, dünya petrol rezervlerinin yüzde 7'sini barındırdığı için özellikle zor bir mesele. Batılı yetkililer referandumun daha fazla zorluk çıkarmaktan başka bir işe yaramayacağını düşünüyorlar. Şimdiki yaklaşım, Kerkük'teki blokların liderlerini, belki daha sonra bir evet ya da hayır referandumuna sunulacak bir uzlaşmaya varmalarını sağlamak Amit R. Paley*/Kürdler Yetkilerini Özerk Bölgelerinin Ötesine Taşıyarak Arapları Kızdırıyor. Kürd liderler etnik açıdan karışık bölgelere binlerce askerini konuşlandırarak, yetkilerini, Irak'ın kuzeyindeki özerk bölgelerinin 300 mil ötesine kadar genişlettiler; Iraklı Araplar bunu, kendi topraklarına tecavüz olarak görüyor. Savaşın başlamasından ve on binlerce Arabın evlerini terk etmesine yol açmasından bu yana Kürdlerin daha geniş yetki iddiası, Iraklı Araplar ve ABD yetkilileri tarafından kışkırtıcı ve istikrarı bozabilecek bir iddia olarak görülüyor. Kuzey Irak'ta ABD güçlerinin Komutanı Tümgeneral Mark P. Hertling, "O bölgelere girmek ve nüfusu değiştirmek ve aslında KRG'nin (Kürdistan Bölgesel Yönetimi) kontrolünde olmayan bölgelerde KRG bayraklarını havalandırmak...Bu ters teper ve gerilimi tırmandırır" diyor. Uzun zamandır 25 milyon etnik Kürdün hayali İran, Irak, Suriye ve Türkiye'den bölgeleri kapsayan bağımsız bir devlet kurmak. Irak'ın dışında hepsi, bırakın bir Küd devletine, Kürd özerkliğine bile karşılar. Iraklı Kürdler, kontrollerinde bulunan toprakları tek taraflı genişletiyor olsalar da, bağımsızlık arayışında olmadıklarında ısrar etmeye devam ediyorlar. Çoğunluğunu Arapların oluşturduğu, Başbakan Nuri el Maliki liderliğindeki hükümet geçtiğimiz haftalarda, Kürd güçlerini bu bölgelerin bir kısmından çıkarmak için Irak ordusunu göndermiş, Peşmerge adıyla bilinen Kürd askerlerine Kürd özerk bölgesinin sınırlarının kuzeyine çekilmelerini emretmişti. Irak ordusu ile peşmerge arasındaki bu karşılaşma, Iraklıların Şiiler ile Sünniler arasındaki şiddet yıllarından henüz sıyrılmaya başladığı günlerde Arap-Kürt çatışmasına ilişkin endişeleri alevlendirdi. Özerk bölgenin güney sınırına dayanan dört ilde yapılan bir haftalık gezi, Kürd nüfuzunun ne kadar yayılmış olduğunu ortaya koydu.Peşmergelerin, bazıları bölgesel sınırın 75 mil ötesinde yer alan 34 kontrol noktasına yerleştirilmiş olduğu ve gururla Kürd bayrağını dalgalandırdıkları görüldü. Kürdler bu bölge üzerinde tarihsel hakları olduğunu iddia ediyor ve 1970'lerde devlet başkanı Saddam Hüseyin döneminde Kürdlerin zorla topraklarından çıkarıldığını hatırlatıyorlar. Washington ve Bağdat yetkilileri -bu yıl siyasi şiddet olaylarında 100'ü aşkın insanın öldürüldüğü, etnik açıdan karışık, petrol zengini kent- Kerkük'teki Arap-Kürd çatışması üzerine odaklanmış olsalar da; Ninova, Tamim, Selahaddin ve Diyala kentlerinde bu iki etnik grup arasındaki husumet gittikçe kızışıyor. Kürd liderler, -Kürdleri, Irak'ta demokrasi ve istikrarı sağlama çabalarında müttefikleri olarak gören- ABD yetkilileriyle sıcak ilişkiler kurdu. Ülkenin diğer bölgeleriyle karşılaştırıldığında Kürd bölgesinde görece barış ve refah hüküm sürüyor. Kürd yetkililer, Kürd bölgesel sınırının sekiz mil ötesinde, çoğunlukla Arapların yaşadığı Diyala'nın Celavla kasabasındaki rollerini son bir yıl içinde artırmış bulunmaktalar. Peşmerge, Kürd polisi ve Kürd istihbarat teşkilatı Asayiş bütün bölgeyi devriye geziyor. Kasabanın Kürd belediye başkanına göre Kürd yönetimi, bölgenin yıllık bütçesinden -15 milyon dolar- Irak hükümetinin aldığından daha büyük bir pay alıyor. Şu anda Celavla'ya üslenmiş 150 kişilik Kürdbirliğinin vekil komutanı Nihad Ali, "Bu bölgeyi hali hazırda Kürd bölgesel yönetiminin bir parçası yapmış olduğumuzu kim inkar edebilir? Buraya bütün parayı harcayan kim? Burada kimin şehitlerinin kanı aktı. Bu insanların hepsi Kürdlere güveniyor. Onları terk edemeyiz." diyor. Ancak bu kasabanın 70 bin Arap sakini, kendilerini topraklarından çıkarmaya yönelik bir kampanya olarak tanımladıkları durumdan rahatsız olmaya başladılar.Celavla'da bir Arap aşiret lideri ve Saddam Hüseyin döneminde eski bir ordu mensubu Ahmed Salih Hennavi el Nueymi, Kürdlerin "Kürdleştirme"yi hızlandırmak için son günlerde 40'ı aşkın Arabı kaçırdıklarını, tutukladıklarını ve öldürdüklerini söyledi. Kürd yetkililer ise bu suçlamaları reddediyor. Arapların, bölgenin yüzde 85 ila 90'ını oluşturduğunu iddia eden Nueymi, şöyle diyor: "Şimdi iki işgale maruz durumdayız, biri Amerikalıların diğeri Kürdlerin işgali. Kürd işgali çok daha kötü ve insanları terörist olmaya sevk ediyor. Bu bölge şimdi patlamanın eşiğinde." Nueymi gibi Arapların öfkesinin kışkırtmasıyla Irak ordusu geçen ay, Peşmergenin 34.Tugayının, 24 saat içinde Celavla ve çevresinden çekilmesini emretti. Kürdler ilkin reddettiler. Kürd yetkililer sadece isyancıları öldürdüklerini ve işgal etmek için değil, sivilleri korumak için bölgede bulunduklarını söylediler. Ancak üst düzey siyasi müzakerelerin ardından dört bin askerden oluşan tugay, çoğunlukla Kürdlerin yaşadığı Xanaq´in kentine çekildi. İki hafta sonra Celavla'daki Arap polis başvuru merkezine düzenlenen intihar saldırısında en az 28 kişi hayatını kaybetti. Kürdler Sünni isyancıları suçlarken, Araplar Kürdleri suçladı. Geçen hafta Kürd yetkililer, Peşmergeyi Hanagin'den, Irak ordusunun girmemesi koşuluyla çekmeyi kabul ettiler. Bölgenin peşmergeden sorumlu Devlet Bakanı Cafer Mustafa Ali, "Tartışmalı bölgelerde Kürdler öldürülürken elimiz kolumuz bağlı oturamayız. Irak hükümeti çıkar çıkmaz –bu bölgelere- gireceğiz" diyor. Xanaq`in belediye başkanı Muhammed Mullah Hasan, bütün askerler ayrılmış olsa da kentin Kürd kontrolünde kalacağını söyledi ve "Şimdi hepimiz peşmergeyiz" dedi. Xanaqin 'de neredeyse bütün tabelalar ve konuşmalar Kürdçe. Hükümet binalarında Irak bayrağı yerine Küd bayrağı ve Maliki'nin resmi yerine Kürd bölgesel yönetiminin başkanı Mesud Barzani'nin resmi var.Bazı Araplardan kente girmeleri için Kürdçe düzenlenmiş kimlik kartları temin etmeleri isteniyor. Barzani'nin sağ kolu Fuad Hüseyin, "Biz, bu bölgeyi kontrol etmeye çalışmıyoruz, zira bu bölgeyi hali hazırda kontrol etmekteyiz.Irak'ın tartışmalı bölgelerinde göz ardı edilemeyecek bir gerçeklik var" dedi. Hüseyin, Maliki'yi Kürdere ait toprakları elde etmeye çalışmakla suçluyor ve şöyle diyor: "Burada gizli bir gündem olduğu kanısındayız.Bizi bu bölgeden çıkarmayı istiyorlar. Onlardan bazıları Kürdleri Irak'ın tamamından çıkarmayı istiyor." Kürd liderler, Irak topraklarının yüzde yedisini oluşturan bölgede, kontrollerinin aşınmasını önlemek için Peşmerge güçlerini Celavla ve Xanaqin gibi bölgelerden çıkarmayı kabul etti. O bölgedeki Kürdler ve Araplar bölgenin yönetiminin Kürdlerin elinde olduğunu söylüyorlar. Kerkük'ün nihai kaderi belirsiz olsa da her iki taraf da Kürdler tarafından yönetildiğini kabul ediyor: Vali bir Kürd, il genel meclisinin çoğunluğu Kürdlerden oluşuyor, Irak ordusunun bölgedeki birimlerinin komutanları Kürd ve ayrıca Asayiş de, her iki tarafında söylediğine göre, kentteki en iyi istihbarat. Bu bölgelerdeki birçok Arap ve Kürd, konuşmaya, maruz kaldıkları baskıyı ve acıları anlatarak başlıyor. Kürdler için yakın tarihlerindeki en kötü adam, on binlerce Kürdü evlerinden süren ve yerlerine Arapları yerleştiren Saddam Hüseyin. Şimdi de Araplar Kürdleri aynı taktikleri kullanmakla suçluyorlar. Kürd özerk bölgesinin tam sınırının neresi olduğu, Irak'taki siyasi olarak en tartışmalı konu. Irak anayasası bir referandum yapılması çağrısında bulunuyor. Ancak referandum için verilen son tarih olan 2007 geçti ve şimdi de ne olacağı belli değil. Meselenin geçtiğimiz yıl güvenlikte elde edilen başarıları tehlikeye atmasından korkan ABD'li ve diğer Batılı yetkililer her iki tarafı da Kerkük üzerine rapor sunulacak BM sürecini desteklemeye ikna etmeye çalıştı.Kürdlerin "Bizim Kudüsümüz" dediği Kerkük, dünya petrol rezervlerinin yüzde 7'sini barındırdığı için özellikle zor bir mesele. Batılı yetkililer referandumun daha fazla zorluk çıkarmaktan başka bir işe yaramayacağını düşünüyorlar. Şimdiki yaklaşım, Kerkük'teki blokların liderlerini, belki daha sonra bir evet ya da hayır referandumuna sunulacak bir uzlaşmaya varmalarını sağlamak. *The Washington Post gazetesi/13 Eylül 2008 Rizgari online |
0 Yorum:
Post a Comment