Araplar, Kürdlere Arap diyor. İranlılar, Acem diyor. Türklerde, Türk diyor. Kürd diyen yok. Şimdi biz Arap mıyız, Türk müyüz yoksa Acem miyiz? Siz karar verin. Kimsenin dili varmıyor bize Kürd demeye. Ne güzel, nasıl da bize sahip çıkıyorlar diye düşünebiliriz. Her millet kendinden kabul ediyor. Bu aslında güzel bir sahiplenme diye biliriz. Ancak içimizden birileri “hayır ben Kürdüm” dediğinde kıyametler kopuyor. Sorun da burada başlıyor. . Biz Kürdleri kimliğimizle değil kendi kimliğinizle kabul etmenizde yatıyor. Sizin kimliğinizle var olsak bile yine de eşitlik ilkesine uymayan uygulamalara maruz bırakılıyoruz. Seksen yıldır red ve inkar ederek bizi kendi kimliğinizden biri olarak gördünüz. Fakat bunun asimilasyon amacı olarak kullanıldığını fark etmediniz. Bir toplumu kendi kimliğinden soyutlayarak Türk yapma istekleri, binlerce insanın ocağına ateş düşürdü ve yüzbinlerce insanın ölümüne neden oldu. Bunda Türk halkının çıkarı neydi? Yoksulluk ve felaketlerden başka ne getirdi onlara. Ekonomisi dibe vurdu. Dünyada barbar kimliğiyle anılan bir toplum haline geldi. Binlerce ananın gözlerinden sakındığı evlatlarını kaybetmesine sebep oldu. Kardeş diyerek bir ulusu yok saymanın yöntemlerini Kürdler üzerinde denediler. Kardeş dediler ormanları ve köylerini yaktılar. İkibinbeşyüz faili meçhul cinayete ortak oldular. Halepçe de beşbin insanın kimyasal silahlarla yok edilmesine göz yumdular. Bu da yetmedi, Saddam gibi eli kanlı bir diktatöre sürekli destek verdiler. Saddam idam edildiğinde dünyada tek üzülen toplum Türk toplumu oldu. Hani kardeştik. Bu kardeşlik teraneleriyle Türk toplumu uyutulmaya çalışıldı. Oysa farklılıklarımızı kabul ederek kardeş olabilirdik. Türkler gerçekten inanarak Kürdlere kardeşim„ dediğine inanıyorum. Ancak Kürd tarihine öylesine yabancı ki, bu kardeşlik duygusu da onun tarihine bakışında ki çarpıklığın sonucuydu. Yoksa “kardeşim“ dediğin insanlara yapılan zulme karşı çıkmak gerekmez miydi ? Her gün yirmi dört saat medya ve televizyonlar Kürdlere, Kürd aydınlarına ve Kürd önderlerine küfür ediyor. Yapılan dizilerde bile kötü, hırsız, çakal ve hain tiplemeler genelde Kürdlerden seçilmektedir. Herhangi bir yerde, kötü ve yüz kızartıcı suç işlenmiş ise, olay normal akışında Ahmet veya Mehmet diye küçük bir haber olarak geçerken, söz konusu suça, eğer bir Kürd iştirak etmiş ise, bütün haber programları ve gazeteler, olayı manşetlere çıkararak bütün Kürd toplumunu suçlayan bir pozisyona çekiyorlar. Kürdlerle Türklerin kardeş olduğunu iddia edenlere soruyorum? Saddam zulmünden kaçıpta Türkiyenin 'misak-i milli'sine sığınan Kürdlere ne oldu? Şimdi neredeler? Neden buralarda kalmadılar? Bir tekini gören var mı? Yok. Çünkü Saddam zulmünden kaçıp buralara sığınanlar, bu defa Türk ordusunun zulmüyle karşı karşıya kaldılar. Bulgaristan'dan gelen Türk soydaşlarına konutlar yapan ve onlara iş ortamları yaratan Türk devleti, kardeş dediği Kürdleri tel örgülerle çevrili kamplara kapattı. Onlara yardım etmek isteyen Kuzeyli Kürdler, türlü türlü cezalara çarptırıldı. Bu da yetmezmiş gibi, Muş'da ki bataklık üzerine kurulan kamplar için yapılan ekmeğe, fare zehri koyularak, yüzlerce insanın zehirlenmesine ve onlarcasının ölmesine sebep oldular. Kamptaki yüzlerce çocuk, bu bataklığın yaydığı mikroplardan, açlıktan, bakımsızlıktan ve hastalıklardan hayatlarını kaybettiler. Saddam zulmüne rahmet okutacak uygulamalar sonucunda, Saddam zulmünü tercih etmek zorunda kalarak geri dönmek zorunda kaldılar. Kardeşlik bu muydu? Kendi dilinde şarkılar dinlemesine bile tahammül edemediğiniz bir ulusa, „kardeşim „demeniz ne kadar gerçekci. Her sabah Kürd çocuklarına “ne mutlu türküm diyene” dedirterek, yıllarca böylesi bir uygulamaya Kürdlerin “ evet „ diyebileceğini kim düşünebilir? Bir insanın ana dilinde konuşmasını yasaklamak kardeşliğin neresinde durmaktadır? Bu savaşta sıkılan her kurşunun, Türk toplumunun sofrasından ve eğitiminden eksilerek birilerinin ceplerine girdiğini ne zaman anlayacaksınız ? Türk toplumu artık bunu anlamalıdır. Kürdistan dağları daha yüzbinlerinin ölümüne sebep olabilir. Bu dağlardan nice sultanlar, nice Mustafa Kemaller ve İsmet paşalar gelip geçti. Evleri, ormanları ve köyleri yakıp gittiler. Ama Kürdler hala oradalar . Bütün bunları göz önünde bulundurmak ve bu savaşa „dur“ demenin zamanı gelip geçmektedir. Türk aydın ve demokratlarının üzerine ise çok büyük bir sorumluluk düşmektedir. Bu sorumluluk Kürd ve Türk insanının ölmesi ya da ölmemesi üzerine kurulmuş bir sorumluluktur. Ya bu sorumluluğa herşeyi göze alarak göğüs gerecek ve Türk halkını uyandırmaya çalışacaksınız, ya da, tarihin çöplüğüne insanların ölümü üzerinden kirli politikalara ortak olan yavşak, işbirlikçi bir adla atılacaksınız : Ve tarih sizi bu ölümlere, cinayetlere suskun; kalemi satılmış biri olarak yazacak. Seçim siz Türk aydınlarının. NİL DEMİRKAZIK ÇOCUK-DER GENEL BAŞKANI AMED BAĞIMSIZ MİLLETVEKİLİ ADAYI |
Monday, October 20, 2008
BİR KÜRDÜN ÇIĞLIĞI
KurdTime : Monday, October 20, 2008
Etiketler : Yorum
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
0 Yorum:
Post a Comment