Tuesday, October 21, 2008

Ahmet Türk: İmralı'ya DTP'nin de içinde olduğu bir heyet gitsin

Demokratik Toplum Partisi (DTP), Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan için gösterilerin sürdüğü Diyarbakır'da basın toplantısı düzenledi. DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, Öcalan'a yönelik fiziki saldırının Kürt halkı ve onuruna yönelik olduğunu kaydetti.
Basın toplantısında konuşan
Ahmet Türk, Kürtlerin bugün direndiği ve kimliğine sahip çıktığını belirterek '1980 askeri darbesi hem Kürt halkı için hem de Türkiye için soykırıma neden oldu' dedi.
PKK'nin de bu ortamda doğduğu ve büyüdüğünü ifade eden Ahmet Türk, Kürtler sözkonusu olduğunda Türkiye'de demokrasi laflarını raflara kalktığı eleştirisinde bulundu. Türk, 'Yine imha ve inkar politikaları devam etti. Bunun sonucunda da savaş devam etti. Kürtler linç ve benzeri politikalarla sindirilmeye çalışılıyor' diye konuştu.
Türkiye'de bugün kavramların tanımını kaybettiğini söyleyen Türk, ölümden ve öldürmekten bahsetmenin idealize edildiğini dile getirdi.
Öcalan'a yönelik fiziksel saldırı ve ölüm tehdidine dikkat çeken Türk, 'Bugün bizi burada toplayan neden PKK lideri sayın Öcalan'a uygulanan fiziksel şiddettir' ifadelerini kullandı.ahmet turk
Türk, Öcalan'ın 2006'da zehirlenerek yavaş yavaş öldürülmeye çalışıldığının ortaya çıktığına işaret ederek 2008'de ise bu kez Öcalan'ın saçlarının zorla kazıtıldığını belirtti.
'Halk uyardı ve bugün yine fiziksel şiddet arttı' diyen Ahmet Türk, 'Abdullah Öcalan'a geliştirilen her türlü hareket Kürt halkına ve onuruna yöneliktir' tepkisinde bulundu.
Öcalan'a yapılan bu uygulamaların gayri hukuki ve gayri insani olduğunu vurgulayan Türk, Erdoğan'ın Diyarbakır ziyaretini de sert bir dille eleştirdi. Türk, 'Başbakan protestoları yaşayarak Diyarbakır'a geldi. Cayır cayır yanan Kürt coğrafyasının sorunlarını görmezden geldi. Özgürlüklerin ve hakların ortadan kaldırılması en büyük hatadır' şeklinde konuştu.
ANF

Avukatlardan suç duyurusu


Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın avukatları, müvekkillerinin İmralı'da maruz kaldığı işkence ve kötü muamele ile ilgili olarak sorumlular hakkında suç duyurusunda bulundu. Öcalan'ın avukatları başvuru belgesinin bir örneğini konunun incelenmesi için Adalet Bakanlığı, Meclis İnsan Hakları Komisyonu, Bursa Cezaevi İzleme Kurulu ve Bursa İnfaz Hakimliği'ne de gönderdi.


Hücre içinde hücre cezaları veriliyor
Başvuru belgesinde müvekkilleri Öcalan'ın İmralı Tek Kişilik Kapalı Cezaevi'nde on yıldan bu yana ağır tecrit koşullarında tutulduğuna dikkat çekilerek şunlara yer verildi: 'Özellikle son üç yıldır, değişik gerekçelerle, on kez 'hücre içinde hücre cezası'na maruz bırakılmış, saçları rızası dışında kazıtılmış, tahrik ve rencide edici uygulamalara maruz bırakılmıştır. Son olarak kendisine dönük tüm bu hukuk dışı uygulamalara, geçtiğimiz hafta, insanlık dışı, kötü muamele ve yaşam hakkı tehdidi içeren yeni bir insan hakları ihlali daha eklenmiştir. Bu olay müvekkilimizin anlattığı şekliyle şöyle gelişmiştir, tutulduğu hücreyi aramak bahanesi ile hücreye giren cezaevi personelinin odayı kasıtlı olarak dağıttığını ve kendisini de odanın dışına çıkardığını belirterek; 'Bu sefer geldiler her tarafı dağıttılar. Beni de buraya, görüşme odası aldılar. Ben 'niye böyle yapıyorsunuz, beni buraya alıyorsunuz?' dedim. Onlar da bana 'sen konuşamazsın, sus, bir kelime bile konuşma hakkın yok' dediler. Sonra iki kişi gelip koluma girdi. Bir kişi de arkadan gelip üzerime çullandı, beni yere doğru eğdiler. Ben, 'beni bir silahla öldürün daha iyi' dedim, 'ona da sıra gelecek' dediler. Ben artık bir şey demedim, fiziki bir şey de yapmadım, böyle bileklerimi sıkmadım, kaba bir direnmeye girmedim yani. Ben küfür de etmem, buna karakterim müsait değil. O sırada bana bağırıp çağırıyorlardı. 'Sıra ona da gelecek' sözünü söyleyen görevli, bu sözü bireysel mi söyledi, yoksa bu konuda bir karar mı var? İçeride arama yapanlardan birisi, 'devlet ne derse o olur' diye birkaç defa tekrarlayarak bağırıyordu.'
'Tokalaşmak bile mümkün değil'
Müvekkilleri ile yaptıkları görüşmelerde kendisi ile tokalaşmanın bile mümkün olmadığına değinilen başvuru metninde, 'Kitap, dergi gibi ihtiyaçlarının yanı sıra savunmaya ilişkin her türlü dokümantasyonunda oradaki görevli personel ya da Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığıyla iletilebildiği gerçeği malumunuzdur. Askeri yasak bölge kapsamında ve deyim yerindeyse son derece sınırlı sözel bir temas dışında dış dünya ile irtibatı kesilmiş bir alanda tutulan Sayın Öcalan'a yönelik bu tutumun izahı mümkün değildir. Aranan mekandaki kalem, kağıt gibi en basit malzemeler bile doğrudan devlet görevlilerinin denetiminden geçmekte ve doğrudan onlar tarafından verilebilmektedir, tek kişinin tutulduğu bir ortamda, hücre aramasının bu denli kabaca ve eşyalara zarar verecek bicimde yapılması bile başlı başına bizleri bu uygulamaların bilinerek ve istenerek gerçekleştirildiği sonucuna götürmektedir. Özelikle cezaevi personelinin sayısı ve oradaki tek tutuklu olmasının yanı sıra, avukatlar olarak görüşme sırasında karşılaştığımız prosedür düşünüldüğünde bu durum daha da ciddi bir kaygı yaratmaktadır' denildi.
'Rencide edici uygulamalara maruz kaldı'
Aramayı yapan cezaevi personelinin cezaevi müdürlerinin bilgisi dışında arama yapması ve arama sırasında Öcalan'a yönelik fiziki ve sözel müdahalede bulunmasının İmralı Cezaevi koşullarında mümkün gözükmediği belirtilen metinde şunlara yer verildi: 'Bu uygulamanın kendisi kadar bundan sonra gelecekte yaşanabilecekler konusunda sağlığı ve temel haklarının güvenliği açısından haklı bir kaygı ve endişe yaşamaktayız. 1999 Şubatından bu yana İmralı'da tutulan Sayın Öcalan karşı karşıya kaldığı bir dizi olumsuzluğa rağmen son derece olgun ve sakin bir tutum takınarak her zaman sükunetini korumuştur. Özellikle son üç yıldır, değişik gerekçelerle, on kez 'hücre içinde hücre cezası' na maruz bırakılmış, saçları rızası dışında kazıtılmış, tahrik ve rencide edici uygulamalara maruz bırakılmıştır ancak doğrudan şahsına yönelik zor kullanımı ve sözel şiddet ile ilk kez karşı karşıya kalmıştır. Bu uygulamanın, işkence ve kötü muamele olduğu tartışmasızdır ayrıca Sayın Öcalan açıkça ölümle tehdit edilmiştir. Müvekkilimiz gerek ulusal gerek uluslararası yargılamalarda, on yıldır içinde tutulduğu koşullara ilişkin olarak, işkence ve kaba muameleye maruz kalmadığını belirtmekteydi. Bu yaklaşımı dahi, tek başına içinde bulunduğu izolasyon uygulamalarına karşın serinkanlı ve açık tutumunu ortaya koymaktadır. Tek başına tutulan Sayın Öcalan'ın ancak sınırlı olarak ailesi ve avukatları dışında sivil hiçbir mercii yada kişiye doğrudan ulaşamadığı gerçeği de gözetildiğinde içinde tutulduğu koşullar ve temel haklarına ilişkin daha ciddi ve sorumluluk taşıyan bir yaklaşım gözetilmesi gerektiği ortadadır.'
'Bakanlık soyut bir açıklamada bulundu'
Müvekkillerinin İmralı'daki cezaevinde tek başına tutulduğu ve müvekkilleri üzerinde her türlü işkence, kötü muamele ve tehdit fiillerinin uygulanmasına zemin sunulduğuna dikkat çekilen başvuruda, 'Salt bu nedenle dahi, İmralı Cezaevi'nin hak ihlalleri açısından çok daha yakından gözlemlenmesi bir zorunluluktur. CPT'nin, 1999'dan bu yana İmralı Cezaevi'ne ilişkin hazırladığı dört raporda da bu durum çeşitli biçimlerde tartışmaya açmış ancak somut bir sonuç almak onlar açısından da mümkün olmamıştır. Ayrıca, Adalet Bakanlığı tarafından 19.10.2008 tarihinde, nasıl bir prosedürün işletildiği kamuoyunun bilgisine sunulmadan, iddianın doğru olmadığı açıklaması yapılmıştır. Ancak bu açıklama tatmin edici olmaktan uzak ve soyut bir açıklamadır. Gerek Sayın Öcalan'ın içinde tutulduğu izolasyon koşulları gerekse kendisinin 1999 yılından bu yana dayatılan tüm olumsuz yaklaşımlara karşı takındığı tutum gözetilerek bu olayın tüm yönleri ile açığa çıkartılarak yaşamı ve koşullarına ilişkin olarak doğrudan sorumluk taşıyan her kurumun gerçekçi ve sorumlu davranması gerektiği açıktır. Bu olayla birlikte İmralı Cezaevi'nin müvekkilimiz için aslında güvenli olmadığı daha da iyi anlaşılmaktadır' ifadelerine yer verildi.
Öcalan'ın avukatları, başvurularının sonuç ve talepler bölümünde, 'Yukarıdaki açıklamalar ışığında, müvekkilimize karşı uygulanan işkence ve kötü muamele fiili ve müvekkilimizin içinde bulunduğu cezaevi koşullarına karşı başta Anayasa olmak üzere yasalarca koruma altına alınan temel haklarının ihlaline ilişkin komisyonunuzca gerekli incelemelerin yapılarak ihlallerin giderilmesine ilişkin gerekli duyarlılığın gösterilmesin diliyoruz' talebinde bulundu.
İSTANBUL (DİHA)

No comments:

Post a Comment