Wednesday, October 15, 2008

Söz Tüfekte

asker2 HUSEYIN TURHALLI KURDISTAN-POST

Genel yaklaşım itibarıyla toplumsal veya toplumlar arası çelişkiler açığa çıktıklarında politik kurumlar yapıcı çözüm yollarına yönelir. Buna rağmen sonuçta sorunun çözüm yöntemini içte toplumsal kültür, toplumlar arası ilişkilerde de tarihsel sürecin ilişki biçimi belirler.

Askeri olarak işgal edilmiş, ekonomik olarak sömürgeleştirilmiş, ulusal olarak soykırım tehdidine alınmış Kürdistan’da 200 yıllık tek çözüm “tenkil, tebdil ve tehcir” olmuştur. Türk politik aklının bugün de üzerinde döndüğü kadran bu kültürel tortudur.

Savaşan taraflar arasında oluşan ilişki sıvı-kap ilişkisine benzetilir. Sıvı, içine dolduğu kabın şeklini alır. Kap ise sıvının aldığı şeklin simetriğidir. Kürt sorununa yaklaşımda askeri zor dışında başka bir yol öngörmeyen zorbalığa karşı Kürtlerde de zora dayalı bir direniş kültürü oluşmuştur. “Zor zane, zêr zane. Dengê tifingê mor zane” (Zor bilir, altın bilir. Mor ağızlı tüfeğin sesi bilir) deyimi bu anlayışın formüle edilmiş ifadesidir.  

PKK’nin, zor seçeneğini temel çözüm yöntemi olarak deklare etmesiyle birlikte hızla gelişen destek, toplumun uyarılan tarihsel hafızasının reaksiyonudur. 1999 sonrasında siyasal her türlü istemden vazgeçmesine rağmen askeri zor örgütlülüğünden vazgeçmeyen PKK’ye, toplumsal desteğin sürmüş olması da bu çerçevede yorumlanmalıdır. 

Az Bilgi Çok Senaryo

Bir çok askerin ve gerilla kaybının yaşandığı daha önceki eylemlerde olduğu gibi Bezelê (Aktütün) eylemi de komplo teorileri ile izah edildi, ediliyor. 

Savaşan güçler, rakiplerine üstünlük sağlamak amacıyla teknikten çok beyinsel güçlerini kullanırlar. Buna “savaşta hile” veya taktik de diyebiliriz. Taraflar arasında güç dengesinin olmadığı durumlarda zayıf tarafın elindeki tek silah, taktiktir. Hayvanlar aleminde bile bu kural geçerlidir. Örneğin şahin karşısında hiçbir savunma silahı olmayan tavşan, tepesinde gezinmekte olan düşmanını pür dikkat izler.  Şahin avını kapmak için saldırıya geçinceye kadar tavşan bir taktik olarak yerinden kıpırdamaz. Saldırı anında neredeyse kurşun hızına ulaşan şahin, pençelerini avının bedenine geçirecekken tavşan ani bir atakla yer değiştirir. Saldırıyı boşa çıkarır. Avını kapamayan şahin de hızını alamayarak kayalara çarpar can verir.

Basına yansıyan görüntü ve bilgilere göre, askeri komutanlar, günler öncesinde gerilla güçlerinin Bezelê Karakolu’na yönelik saldırı hazırlığını adım adım izlemişlerdir. Taktik bir hile olarak, alana güç yığmasını da görmezden gelmişlerdir.  Bunun için bir çok tepeye özel eğitimli askerleri yerleştirip uygun görecekleri bir zamanda gerilla gücünü ablukaya alıp imhayı planlamışlardır.

Savaşta aynı teknik bir çok defa kullanılabilir, ancak taktik bir defa kullanıldıktan sonra karşı tarafın eline geçer.  Gerilla, askerin daha önce defalarca kullandığı aynı taktiği Bezelê’de de kullanmak istediğini fark edince eylemin hazırlık sürecini uzun tutup askeri yormuş, dikkatini dağıtmıştır. Karakola saldırıyormuş  görüntüsünü yaratıp askeri ezber içine çekmiştir. Yorulan, dikkati dağılan askerin beyni, yakınında patlayan iki havan mermisiyle birlikte dumura uğrayınca bilinen sonuç gerçekleşmiştir. Hepsi bu.

Karşılıklı iradelerin çarpıştığı savaşta her zaman için hata yapmak mümkündür. Askeri literatürde buna “savaşta sürtünme” denir. Taktik ve teknik hataya düşen taraf, yanılmanın bedelini öder. Bezelê Karakolu’nda asker, taktikteki hatasının bedelini ödemiştir!

Abdullah Öcalan’nın örgütten ayrılanları kuşku altında bırakmak maksadıyla “ Acayip büyük eylemler yapıyorlardı. Devlet içindeki derin güçlerle ilişkileri olmasa bunu yapamazlardı!” biçimindeki sözleri ile “PKK bu eylemi derin güçlerle (ergenekon) bağlantı içinde yapmıştır!” tarzındaki açıklamalar aynı mantığın ve bilgi eksikliğinin ürünüdür. Deneyimlerin beslemediği bilgi eksik, yüzeysel ve çoğu zaman da yanlıştır. Komplo teorilerinin bolluğu da bu bilgi eksikliğinden doğmaktadır.

Genel olarak yürütülmekte olan savaşın hem Kürtlerin hem de Türklerin yararına olmadığı biçimindeki sav her zaman için tartışılabilir, tartışılmalıdır. Bunu tartışmak yerine kendini asker yerine koyarak bazı eylemleri tartışmak aydın aklının değil, ancak eksik aklın kârı olabilir. Üretilen senaryolar da bu yanlışlığın ürünüdür.

Savaşçı Psikolojisi

Savaş, tarafların kendi iradelerini karşı tarafa zor araçlarıyla kabul ettirme mücadelesi olduğundan sadece nesnel verilere dayanılarak izah edilemez. Kaldı ki irade söz konusu olduğunda nesnel değil, öznel durumun esas alınması gerekir. Bu gerçeği dikkate almadan görünür verilerle düşünce üretmeye çalışanlar, yöntem yanlışlığı nedeniyle kaçınılmaz olarak yanılırlar. Buna rağmen hatayı tekrar tekrar nesnel verilerde arar, göremezler. Çaresizliğe düşer, çözümü asker ve/veya gerilladan beklerler. Silahlı güçler sorunu çözemeyince bu sefer de onları, çözümün önünde engel olarak görürler. Bu yanılgı içinde kendini kandıran kalemler, kamuoyunu da yanlış temelde şekillendirir. 

Kim ne derse desin çarpışan tarafların yok etme ve yok olmama dışında hiçbir düşünceleri ve çözüm önerileri yoktur, olamaz! Savaşçı muharebe süresince öldürmekten haz duyar. Ancak savaşma azmi zaman ve mekânla sınırlıdır. Uzun süren savaşlarda askerin politikaya müdahalesi politik öncünün/aydının çözümsüzlüğünden kaynaklanmaktadır. Bu gerçeklik Türkiye cephesi için olduğu kadar Kürt cephesi için de geçerlidir. Dolayısıyla silahlı güçlerin politik çözüme karşı olduğu biçimindeki söylem, en azından savaşçının alt benliği açısından gerçeği yansıtmamaktadır.  

Toplumsal hafızayı yadsıyarak, savaşı güncel verilerle yorumlamaya çalışan aydın ile politikacının nihai sonuçta tutunacakları tek nesne askerin kuyruğudur. Kürt ve Türk aydınlarının bir sağa bir sola sallanışlarının nedeni de budur.

Einstein’in kulakları çınlasın. İnsanın düşünce kalıplarını değiştirmek, atomu parçalamaktan daha zormuş!

Ne diyelim, zaman dışında düşünceyi parçalayacak ve yeniden yapılandıracak bir cihaz yapılmadı daha. Söz yine tüfekte......... Hüseyin Turhallı azina2004@hotmail.com

0 Yorum: