Sunday, October 5, 2008

Mücadele için yüksek teknolojiden çok yüksek politika lazım

Yeni bir akıl, yeni bir siyaset lazım / Murat Yetkin- Radikal

Aktütün karakolu öyle bir zamanda saldırıya uğradı ki, yalnızca tepki duymak değil artık buradan nereye gittiğimizi görmek için iyice anlamak gerekiyor.
Önce zamanlama açısından bakalım. Zamanlamada da önceliği iç politikaya verelim.
1- Hükümet bayram öncesinde kalan yolsuzluk iddiaları tartışmalarının gölgesinde küresel ekonomik krizin Türkiye’ye etkilerinin ortaya çıkmasından endişe duyulan bir haftaya hazırlanıyordu.
2- Bu saldırı öncesi hükümetin önünde PKK ve genel olarak Kürt ayrılıkçılığı ile mücadelede önemli bir hafta zaten vardı. 8 Ekim’de Meclis’te Irak’taki PKK varlığıyla bir yıl daha sınır ötesi mücadele için tezkere görüşülecekti. Ertesi gün de bir ay önce Başbakan Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un katılımıyla yapılan terörle mücadele toplantısının devamı yapılacaktı. Bu toplantıda Terörle Mücadele Yasası’nda asker ve polisin talepleri doğrultusunda sıkılaştırıcı değişiklikler de konuşulacaktı.
PKK bu eylemi dış politikada Irak ve Irak Kürt bölgesine ilişkin bazı gelişmelerle raslantı olması zor şekilde eşzamanlı uyguladı.
1- Türkiye’nin de bastırmasıyla 2007’de referandumun yapılmaması ardından, yerel yönetimler yasası (Kürtler tarafından bir kez veto edilmesi ardından ABD’nin devreye girmesiyle) Kerkük dışında bırakılarak onaylandı; hem de PKK saldırısının yapıldığı 3 Ekim’de.
2- Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü, geçtiğimiz günlerde Nev York’taki görüşmesinde Bağdat’a davet eden Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani, bunun bir ölçüde kuzeydeki Kürdistan Bölgesel Yönetimi lideri Mesud Barzani’yi Türkiye ile PKK’ya karşı daha yakın işbirliğine ikna etmesinden geçtiğini biliyordu.
3- Yine 3 Ekim’de ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı John Negroponte Bağdat’a gelmişti. ABD Büyükelçisi Ryan Crocker ile amaçları hem Kerkük üzerine Irak Kürtlerinde ortaya çıkan rahatsızlığı gidermek üzere konuşmalar yapmaktı. Bağdat ve Kerkük’te Şiiler ve Türkmenler dahil etnik grupların temsilcileriyle konuştuktan sonra Talabani’nin bayram tatilini geçirdiği Süleymaniye’ye gittiler. Bu da PKK saldısırına ilişkin Ankara’nın dikketini çeken bir zamanlama rastlantısı oldu.
Belki de bu nedenle Ankara PKK saldırısından dolayı öfkesini Bağdat’a yöneltti; ültimatom verdi. Cumhurbaşkanı Gül’ün adını vermeden tepki gösterdiği ‘yardım ve yatakçıların’ bu saldırıya özel adresi ise Bağdat, ama daha çok Barzani’nin bulunduğu Erbil idi. (İçerideki tepki adresi ise PKK ile arasına mesafe koymayan DTP olarak yorumlandı.)
Ankara, yapılabilecek bütün sembolik öfke dışavurumunu yaptı. Başbakan Erdoğan Türkmenistan’da iken gezisinin Moğolistan ayağını iptal edip döndü. Genelkurmay Başkanı Başbuğ ile (Türkmenistan’dayken) yaptıkları telefon görüşmesinde zaten Terörle Mücadele Yüksek Kurulu’nun olağanüstü toplanması kararını almışlardı; Ankara’ya dönüşün de o toplantıya katıldı. O arada Cumhurbaşkanı birkaç ülkeyi kapsayan dış gezisinin ilk ayağı olan Fransa’yı iptal ettiğini ikan ederek, Genelkurmay’ı ziyaret etti. İlk yarım saat kadarı Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Hasan Iğsız’ın da katılımıyla olmak üzere, Başbuğ ile bir saat kadar görüştü. Muhalefet cephesinde CHP lideri Deniz Baykal ve MHP lideri Devlet Bahçeli tepki verip alınacak daha sert önlemler için hükümete çağrıda bulundular.
Ama PKK’nın 15 askerin şehit olmasına, ikisi ağır 20’sinin yaralanmasına, ikisinin kaybına, yani Türkçesiyle neredeyse bir bölüğün etkisiz hale getirilmesine yol açan eylemiyle kendisini kanlı bir şekilde hatırlatmasına neden olan Aktütün karakolu baskını başka şeyleri de gösterdi:
1- İstihbarat alıp kamplara sınır ötesi harekât  tek başına çözüm değildir, 2- Kapsamlı ve kararlı yeni bir akıl ve siyaset gerekir, 3- Yıllardır bu konuyu gündeme getiren Erdoğan ve Başbuğ isterler ve cesur liderlik gösterirlerse bu yeni adımı atabilecek isimlerdir, 4- Konunun bu hafta Meclis’te görüşülecek olması bir fırsat sayılmalıdır.
Dün saldırı üzerine konuşurken Radikal Haber Koordinatörü Ertuğrul Mavioğlu çok güzel bir cümle kurdu; sizinle de paylaşıyorum: Mücadele için yüksek teknolojiden çok yüksek politika lazım. Artık o yüksek politikayı görmenin zamanı. Bu yangın Ankara’da söndürülmeli. Aksi halde Anadolu’ya sıçrama emareleri göstermeye başladı.

0 Yorum: