Wednesday, October 22, 2008

Lice katliamı yaraları sarılmadı

licekatliam54 Amed’ın Lice İlçesi’nin 1993 yılında askerler tarafından yakılmasının üzerinden 15 yıl geçti. İlçenin ateşe verilmesinden sonra 600 ailenin evsiz bırakıldığı ve resmi rakamlara göre 16 kişinin öldüğü olayların ardından yaralar halen sarılmadı.

 

İlgili Başlıklar

»Lice’de binlerce fidan dikildi

Binlerce insanın yerinden edildiği OHAL döneminde Lice, 22 Ekim 1993’de yakılıp, bombalandı. Resmi rakamlara göre 16 kişinin öldürülmesi ve onlarca kişinin de yaralanmasına neden olan olayın üzerinden 15 yıl geçmesine rağmen halen herhangi bir iyileştirme söz konusu değil. Aradan geçen yıllara rağmen halen yaşananların izini taşındığı Lice’de vatandaşlar, askerler tarafından ilçenin dört bir yanında bulunan evlerin ateşe verildiğini, can havliyle sokağa çıkan vatandaşların helikopterlerle tarandığını ifade etti. O günleri yaşayan vatandaşlar, yüzlerce kişinin işkence tezgahlarından geçtiği kara gün olarak anıyor. “Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkındaki Yasa” çerçevesinde kendilerine verilen tazminatı kabul etmeyeceklerini, verilecek tazminat ile sorunun ortadan kalkmayacağını belirten Lice Belediye Başkanı Şehmuz Bayhan, devletin Lice halkından özür dilemesini istedi.
‘Dedemi diri diri yaktılar’
Lice katliamında askerlerin dedesini tartaklayarak barakaya koyduktan sonra barakayı ateşe verdiklerini iddia eden Bayram Kozat, ilçenin dört bir tarafını saran askerlerin halk üzerine rasgele ateş ettiğini belirtti. Olayın birebir tanığı olan Kozat, “Askerler herkesin bildiği gibi Lice’nin tamamını ateşe verdi. O zaman emrin nereden geldiği belliydi ve yakma olayı olduğu zaman ben işyerindeydim. Dükkanlardan o zaman kimse çıkamıyordu. Hem karadan, hem havadan bize saldırıyorlardı. Ateş açıyorlardı. Bir anda fırsattan istifade hemen yanımızdaki otele sığındım. Oraya geçmemle beraber otele doğru ateş açmaya başladılar. O olaylarda askerler dedemi barakaya atarak ateşe verdi” diye konuştu.
‘Herkes işkenceden geçirildi’
22 Ekim’den 23 Ekim sabahına kadar silahlı saldırının ardından şehrin askerlerce ateşe verildiğini belirten Kozat, savaştaki ordunun bir kenti işgal edercesine askerlerin, yaşlı, çocuk demeden herkesi ayakları altında ezdiklerini anlattı. Yaşanan günlerini insanın içini acıttığını söyleyen Kozat, “sabahla beraber bu kez de askerler mahallelere girdiler. Genç, yaşlı kimi gördülerse hemen alıp karga tulumba panzerlere bindirdiler. Gözaltına alınanlar Tugayda işkenden geçirildiler. Orada yere yatırdılar botlar ve dipçiklerle vurmaya başladılar. ‘Biz terörist tuttuk’ diyorlardı. Birçok insanı işkenceden geçirdiler. Kimilerini bıraktılar, kimilerini ise Amed’e gönderdiler. Yaşanan olayların ardından barakaları ve evleri ateşe vermeye başladılar. Çarşıya gittik, hepsi yanmış bir durumdaydı. İnsanların yapacak hiçbir şeyleri yoktu. O zaman onlar için genç, yaşlı hiç fark etmiyordu, hepsini tutup götürüyorlardı” dedi.
‘Kürt halkına yönelik katliam provasıydı’
Dedesinin ölümü ve evlerinin yakılmasıyla beraber Amed’a göç etmek zorunda kaldıklarını söyleyen Kozat, Lice’ye tekrar döndükten sonra ilçenin ikinci kez ateşe verildiğini belirtti. Terör ve terörle mücadeleden doğan zararların karşılanması hakkındaki yasa çerçevesinde verilen tazminatı kabul etmeyeceklerini ifade eden Kozat, olaydan sorumlu olanlar hakkında dava açtıklarını, ancak gülünç bir rakama karar verildiğini kaydederek, “Davayı şu an Yargıtay’a taşıdık. Eğer aynı karar verilirse davayı AİHM’e taşıyacağız. Çünkü dedemi sağ bir şekilde ateşe atanlar ve binlerce kişiyi evsiz ve yurtsuz bırakanlar, Kürtlere büyük bir zulüm ettiği için bu beş on kuruşla kapatılamaz. Bizim sadece maddi zararımız olmadı, Lice halkının şahsında Kürtlerin imhasına yönelik bir katliamdı yapılan. Biz 22 Ekim’i unutmayacağız. Alevler arasında çığlıklar atarak katledilen 80 yaşındaki dedemin küle dönüşen kemikleri ile yanık evlerin köşe başlarında günlerce aç kalan çocuklarımızın yaşadığı insanlık dışı manzarayı hiç unutmayacağız” diye konuştu.
‘Ahırlarda bile barındırmadılar’
Olaya tanıklık eden Hacı Saçal, askerlerin bir anda çarşı merkezine girdiği sırada vatandaşların işyerlerini terk ederek mahalleye kaçtığını söyledi. Silah sesleriyle birlikte çığlık seslerinin yükseldiğini ifade eden Saçal, “Askerler insanlara ateş etmeye başladı. İnsanlar da kaçmaya başladılar. Biz de ahırlara sığındık. Akşama kadar her yeri taradılar ve bir baktık ki, ahırları da yakıyorlar. Bunun üzerine ahırlardan çıktık. Sabaha kadar saklanmak zorunda kaldık. Dışarıya çıktık ama nereye gideceğimizi bilemiyorduk. Çünkü her yere askeri karakollar ve askeri noktalar kurulmuştu. Dağlık kesime sığınmaya çalışanlar da silahlarla vuruluyordu. Onlarca kişi vurularak öldü, kimisi de yaralandı” diye konuştu. OHAL döneminde askerin kenti açık bir cezaevine dönüştürdüğüne dikkat çeken Saçal, baskılara rağmen halkın taviz vermediğini belirterek, şunları söyledi: “Her şeyi bir belgeyle almak zorunda kalıyorduk. Burada yapılan işkenceler hiçbir yerde yapılmamıştır. İnsanlar bu kadar bedel ödemesine rağmen halen ayakta ve yılmıyor. Erdoğan, bu insanların öldürmeyle bitmeyeceğini görsün. Birçok kez evimiz yakıldı. Biz de her yakıldığında hemen yeni bir baraka yapıyorduk.”
‘Katliama 7 günlük bebekte tanıklık etti’
Olayda yakınları kaybeden 60 yaşındaki Zeynep Arda, askerlerin köylerini yaktıktan sonra Lice’ye yerleştiklerini, devletin burada da 3 kez evlerini ateşe verdiğini dile getirdi. “1992’de yaşadığımız Dibek Köyü’nü ateşe verdikten sonra Lice’ye yerleştik” diyen Arda, yaşadıklarını şöyle anlattı: “Bir yıl aradan sonra Lice katliamında bu kez hem evimiz ateşe verildi hem de akrabalarımız katledildi. Temmuz 1994’te askerler, Lice’yi tekrar ateşe verdi. 3 yıl içinde 3 kez evsiz bırakıldık. Gözlerimizin önünde hayvanları ahırda yaktılar. Yeni doğan torumun üzerine örtecek bir şey dahi kalmadı. 10-15 gün dışarıda aç kaldık. Hayvanlarımızın hepsi yandı, her şeyimizi gözümüzün önünde yaktılar. Biz de öylece seyrediyorduk. Şimdi, bize kabus gibi günler yaşatanlar, karşılığında 10 bin YTL para vereceklerini söylüyor. Ancak biz onu da istemiyoruz. Paraları kendilerine kalsın.”
‘Lice trajik bir geçmişe sahip’
Lice’nin trajik bir geçmişe sahip olduğunu söyleyen Belediye Başkanı Şehmuz Bayhan, vatandaşların maddiyattan çok psikolojik darbe yediklerinin altını çizdi. 1975’te yaşanan depremin yaralarının sarılmasını bekleyen Licelilerin bu kez ilçenin yakılmasıyla karşılaştıklarını dile getiren Bayhan, “600’e yakın ev ve işyerinin yakıldığı söyleniyor. Resmi rakamlara göre 16 kişi yaşamını yitirdi, ama bu rakam daha fazla. Olaylar maddi sorunlardan çok psikolojik olarak etkiledi. O zaman 1 yaşında olan çocuklar şu an 15 yaşında. Çocukların nasıl bir psikolojiyle büyüdüğü çok önemli. Sonuçları ne oldu dersek, maddi kayıplar had safhada. Tabii devlet bunu bir şekilde ödemeye çalışıyor ama yeterli değil. O insanların nasıl bir ruh haliyle büyüdükleri önemli. Bunların giderilmesi lazım” dedi.
‘Devlet halkdan özür dilemeli’
Yeni neslin uyuşturucu furyası yaşadığını ve sorunlar yumağı haline geldiğine vurgu yapan Bayhan, Kürtlere uygulanan sistematik bir uygulama olduğunu ifade etti. Bayhan, şunları söyledi: “Çünkü devlet, yeter ki bunlar Kürtlük bilincinden uzak dursunlar, ne yapıyorlarsa yapsınlar diyordu. Bu konuda devlet yetkililerinin ve askerin Lice halkından özür dilemesi gerekir. Bunu yapmazsa en sonunda devlet kaybedecek. Bu gün OHAL, halen işliyor. Düşünün aksamları dışarı bile çıkamıyorsunuz. Baskı ve şiddet sonuç getirmeyecektir. Bu sorunu demokratik bir şekilde çözmeleri gerekmektedir.”
FERHAT ARSLAN/ DİHA/AMED YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

0 Yorum: