Saturday, October 18, 2008

KÜRTLER NE İSTİYOR?

kurtler_hedefte_paris Kürt sorununa ilişkin tartışmalar sürerken, Kürtlerin ne istediği gayet açık: Öcalan muhataptır, İmralı kapatılmalı, Kürtlerin kimlikleri kabul edilmeli, dil ve kültürel haklar anayasal güvenceye alınmalı, Demokratik Özerklik tanınmalı
Kongra Gel Başkanı Zübeyir Aydar

İmralı'da görüşmeler yaparak halledebilirler. Bize gelebilirler veya seçilmişler ile oturup konuşabilirler. Karşılıklı silahların susturulması ancak diyalogdan geçer. Başka formül yoktur. Başka ülkelerde de böyle olmuştur. Türkiye, Filistin, İsrail, Suriye ve ABD arasında arabulucu olmaya çalışıyor, ama kendi içinde savaşıyor.
DTP Eşbaşkanı Emine Ayna
Çözüm için öncelikli adım operasyonlardan vazgeçmek. İkinci adım Anayasa'yı bir bütün değiştirmektir. Anayasal vatandaşlık hakkı tanınmalı, bir Türk hangi haklara sahipse, bir Kürt de Kürt kimliğiyle aynı haklara sahip olmalı. Anadilde eğitim hayata geçirilmelidir. Demokratik Özerklik kabul edilmelidir.

 
İşte Acil Çözüm Eylem Planı
Bir: Operasyonlar durdurulmalı.
►İki:
PKK ile devlet arasında diyalog başlamalı.
►Üç: Yeni bir anayasa hazırlanmalı, demokratik özerklik hayata geçirilmeli.

Dört: Siyasi genel af ilan edilmeli
HPG'nin Bezelê eylemi iki açıdan stratejik sonuçlar doğurdu. Kürt sorununda başat rol üstlenen ordu, tarihte ilk kez özgür eleştirinin odağı haline geldi. Toplumda, 'ordunun HPG'ye karşı yürüttüğü askeri strateji' masaya yatırılarak başarısız görüldü. Halk, 'Ordunun güçlü ve etkili olduğu' propagandasının gerçekleri yansıtmadığı algısına kapıldı. Bu durum halkın orduya beslediği sadakatin sorgulanması sonucunu doğurdu. Sorunun sadece askeri strateji ile çözülemeyeceği kanaati tüm toplum kesimlerine hakim olmaya başladı. Buna bağlı olarak Kürt sorununa çözüm tartışmaları yeniden güçlü bir şekilde alevleniverdi. Ancak kamuoyunda sürdürülen çözüm tartışmalarının katılımcı bir tartışma platformlarında gerçekleştiğini söylemek olası değil. Çünkü sorunun tartışıldığı platformlarda ne Kürt siyasal aktörlerini görebildik, ne de o siyasal aktörlerin hangi çözüm argümanlarını seslendirdiğini duyabildik. Kürt siyaseti denilince akla gelen önemli isimlerden biri Zübeyir Aydar. Çünkü Aydar KCK sistemi içinde yer alan Kongra Gel'in başkanı. Dolayısıyla Kürt siyasetindeki ağırlığı ve etkinliği önemli bir yere sahip. Zübeyir Aydar, Bezelê sonrası çözüm tartışmalarının daha fazla gündemleştiği tezine katılıyor. Bu yüzden ortaya çıkan sonucu olumlu görüyor. Aydar'ın ortaya çıkan sonuca getirdiği yorum şöyle: 'Bazı çevreler artık yeter diyorlar. Türk kamuoyu da artık belli bir bıkkınlık içinde. Çözüm tartışılıyor, değer veriyoruz.' Aydar'a göre, ilk defa bu düzeyde ordunun yanlışları görülüyor. Çözüm tartışmaları basında bu denli yer alıyor. 'Ancak' diyor Aydar, 'Bu durum orduyu çileden çıkarıyor. Başbuğ'un muhtıra niteliğindeki konuşması, bu tartışmalardan duyduğu rahatsızlığı dile getiriyor. Bu kadar sinirli basın önüne çıkması, bazı çevreleri tehdit etmesi olayın ordu cenahındaki rahatsızlığı ve çözümsüzlüğü dile getiriyor.'
'Biz çözüme hazırız'
Ancak ortaya çıkan tartışmalı ortam, akan kanın durdurulmasına yetmiyor. Bu yüzden çatışmalı ortamı acil durduracak mekanizmalara ihtiyaç var. Aydar da bu kanaatte. Peki akan kanı durdurmak için acil hangi parametrelere ihtiyaç var? Aydar, o parametrelerin diyalogla sağlanabileceğini söylüyor ve şöyle devam ediyor: Türkiyeli muhataplar kendilerine güveniyorlarsa, varız diyorlarsa, çözmek istiyoruz, sizi Kürt olarak kabul ediyoruz derlerse bu işin çok kolayı var. Oturulur mesele konuşulur ve halledilir. Ama önce kendilerinin karar vermeleri lazım. Kürt yoktur politikasından vazgeçecekler mi? Tek millet, tek kültürden vazgeçecekler mi? Kürtleri dili, kimliği ile kabul edecekler mi? Böyle bir irade varsa Kürt tarafı hazırdır. İkna etmeye, ikna olmaya hazırız. Sınırlar dahilinde hak eşitliği temelinde çözüme hazırız.'
'Acil diyaloğa ihtiyaç var'
Peki Zübeyir Aydar, diyalog ile neyi kastediyor? Veya diyalog için hangi somut mekanizmaları öneriyor? Aydar, soruları yanıtlıyor: 'Başkan Apo ordadır. Ta nerelere elçi göndereceklerine İmralı'ya gidip görüşmeler yaparak halledebilirler. Bize gelebilirler veya seçilmişler ile oturup konuşabilirler. Karşılıklı silahların susturulması ancak diyalogdan geçer. Başka formül yoktur. Başka ülkelerde de böyle olmuştur. Türkiye, Filistin-İsrail sorununda arabulucu, Suriye-İsrail sorununda arabulucu, Suriye-ABD arasında arabulucu, İran-ABD arasında arabulucu, Kafkaslarda arabulucu olmaya çalışıyor. Doğu-Batı arasında medeniyetler ittifakı ile zaten arabulucu. Dışarda barış arıyor ama kendi içinde savaşıyor. Böyle şey olamaz.'
'Silah bırakın tezi çözümsüzlüktür'
Kamuoyunda bazı kanaat önderleri, 'PKK kayıtsız şartsız silah bıraksın. Bu jest çözümün önünü açar. PKK bu jestle aynı zamanda çözüm için psikolojik ortamı da hazırlar' şeklinde düşünce belirtiyorlar. Acaba PKK bu tezi nasıl değerlendiriyor. Aydar anlatıyor: 'Bu tez çözümsüzlükte ısrardır. Önce silahlar sussun diyorlar. Tek taraflı susturulduğu zaman da operasyonlar sürüyor. İşte çözüm için psikolojik ortam oluşturulsun deniliyor. Bizde de psikolojik ortam var. Her gün cenaze kaldırıyoruz. Biz geçmişte beş kez tek taraflı ateşkes ilan ettik. Ama tek taraflı ateşkesin sorunu çözmediği ortada. Mantıklı düşünürsek, herkesin kendi kamuoyunu hazırlaması gerekir. Hainler edebiyatı yaparsan, ortamı kendin bozmuş olursun. TC yöneticileri için psikolojik ortamı hazırlamak çok zor değil. Önce samimi olacaklar. Samimiyet olursa ortam çabuk oluşur. Bu da tek taraflı olmaz. karşılıklı diyalogla olur.' Aydar, bu tezleri dile getirirken bir hususun altını özellikle çiziyor: 'Meseleyi böyle sürekli silahla, çatışmayla, insan öldürmeyle götürmek isteyen bir hareket değiliz. Silah bir savunma aracıdır, saldırı değil. Biz saldırı altındayız, her gün yok edilmek isteniyoruz. Bunun karşısında bir savunma mekanizması işliyor.'
'Önce zihniyet değişmeli'
DTP Eşbaşkanı Emine Ayna ise, çatışmalı ortamın acil sona ermesi, akan kanın bir an önce durabilmesi için önce zihniyet değişliğine ihtiyaç olduğunu söylüyor. Ayna, 'değişmelidir' dediği zihniyeti tanımlıyor: 'Yargı, yasalar, her şey tek ulusa göre şekillendi. Bu değişmedikçe özgürlük, eşitlik Türkiye geneline yayılmaz. Zihniyet değişimi Kürtlerin kabulü, diğer kimliklerin kabulü anlamına gelecek. Böylece tek ulus zihniyeti ile yanlış yapıldığı kabul edilecektir. Zihniyet değişikliği operasyonlarla çözüm olmayacağı bakışını geliştirecektir. Çünkü kanın dökülmesinin nedeni şiddet yanlısı politikalardır. Bunun da varlık nedeni resmi ideolojidir. Bu değişirse çözüm yaklaşımı da değişir.' Peki ortada zihniyet değişikliği için umutlu olmamızı gerektirecek elle tutulur bir atmosfer var mı? Ayna soruyu yanıtlıyor: 'Mevcut durum 'çözüm vardır' diyen demokratik güçler için çözüme en yakın durumdur. Bugüne kadar askeri zihniyet bu kadar sorgulanmadı. H‰l‰ kaygılı bakışlar, çekingen duruşlar olsa da bu kadar sorgulama olmadı. Bugün bu sorgulama halk tarafından yapılıyor. Bu çok önemli bir fırsattır ve değerlendirilmesi gerekir.'
Somut iki adım önerisi
Ayna, fırsatın değerlendirilmesi için hangi somut önerileri seslendiriyor? Emine Ayna, önerileri iki maddede dile getiriyor. Birinci madde operasyonların durdurulması, ikinci madde yeni bir anayasa değişikliği. Ayna'ya kulak verelim: 'Çözüm için öncelikli adım operasyonlardan vazgeçmek, öldürmek kavramını siyasi literatürden çıkarmak olmalı. Hala siyasi literatürde öldürmek kavramı var. Bu yüzden çözme iradesi açığa çıkmıyor. O yüzden Meclis iradesizleşmiştir, çünkü TC'yi yöneten Genelkurmay'dır. İkinci adım anayasayı bir bütün değiştirmektir. Kürtçe televizyondan bahsediliyor. Diğer taraftan da hala bir spiker bulunamıyor. AB'ye karşı bunu yapmak zorunda Türkiye. Ama yapamıyor. Bu hala sindirmeme, hazmetmeme durumunun çok açık göstergesi.'
Somut çözüm parametreleri
Kuşkusuz diyalog ortamının geliştirilmesi veya operasyonların durdurulması çok önemli tarihsel bir adım anlamına gelecek. Ancak bu adımın çözüm konsensusu oluşturabilmesi için tarafların çözüm parametrelerini kamuoyu ile paylaşması gerekir. Emine Ayna, Kürt siyasetinin çözüm parametrelerini üç başlık altında sıralıyor. Birinci başlık anayasal vatandaşlık hakkının tanınması, ikinci başlık demokratik özerklik, üçüncü başlık dağdakileri toplumsal yaşamla buluşturacak katılım yasalarının hayata geçirilmesi. Ayna, teorik çerçeveyi daha da somut bir hale getiriyor: 'Bir Türk, Türk kimliğiyle hangi haklara sahipse, bir Kürt de TC vatandaşı olarak Kürt kimliğiyle aynı haklara sahip olmalıdır. Anadilde eğitim hayata geçirilmelidir. İşte üniversitesi var, maliyeti var deniliyor, iş yokuşa sürülüyor. Savaş kadar mı maaliyeti var? İnsan maliyeti kadar mı var? Kürtçe'ye Türkçe'ye yaklaştığımız gibi yaklaşmak zorundayız. Eşitliğin şu kadarı, bu kadarı olmaz. Anadile seçmeli ders olarak bakamayız. Üniversiteye kadar böyle olmalı. Türkçe müfredata bir dil dersi olarak korunmalı. Kişi Kürt'tür ama eğitim dili Kürtçe olan bir okulu tercih etmez. Bu tercihine olanak sağlanır. Bir diğer çözüm talebi demokratik özerkliktir. Kürtlere ağırlıklı olarak yaşadıkları yerlerde kendi kimlikleriyle yönetme ve yönetilme hakkı verilmelidir. Her özerk bölgede özerk meclisler veya bölge meclisleri kurularak bu yönetim sağlanır. Mali, askeri, üniter yapıyı ilgilendiren konular merkeze bağlı kalır, merkez de kaynakları her bölgeye eşit dağıtır. Bunlar üniter yapı içinde gerçekleşir. TC vatandaşlığı tanımlaması kimliğe dayalı olmalıdır.'
'Eşit ve genel katılım olmalı'
Emine Ayna'nın çözüm parametreleri Kongre Gel Başkanı Zübeyir Aydar ile paralellik arz ediyor. Aydar, Ayna'nın dile getirdiği üç temel teze katılıyor. Aydar, 'Çözüm demokratik özerklik projesidir. Çünkü bu sağlandığı zaman Kürt sorunu çözülmüştür diyeceğiz' diyor. Kürtçe eğitim konusunda da Aydar ile Ayna'nın görüşleri paralel. Aydar, 'Kürtçe eğitim seçmeli değil ilkokuldan üniversiteye kadar eğitim dili olur. Devlet dairelerinde, kamuda iki dillilik olacak. Kürtçe seçmeli dersle, enstitüyle geçiştirilecek bir konu değil çünkü' diyor. Peki 2003 tarihinde seslendirilen ama son iki yıldır rafa kaldırılmış görünen 'yönetimi' hariçte tutacak bir af yasası yeniden gündemleşirse PKK bu durumu nasıl okur? Aydar, soruya çok net yanıt veriyor: 'Demokratik siyasal yaşama katılım yasası gerekli. Yasaya istisnaları koymak, yöneticiler kapsam dışı demek iyi niyeti sorgulatır. Bu tür formüller geçmişte tartışıldı. Formülü iyi bir çözüm değil, bir hareketi çözme yaklaşımı olarak değerlendirdik. Bu tür formülleri örgütü tasfiye, çözme olarak görüyoruz.'
Öcalan'dan çözüm önerileri
Kürt Halk Önderi
Abdullah Öcalan, İmralı'ya getirildikten sonra pek çok kez Kürt sorununun çözümüne ilişkin somut çözüm önerilerinde bulundu. Öcalan, çözüm önerilerini İmralı duruşmalarında Demokratik Cumhuriyet, Temmuz 2003 yılında Uzlaşma ve Çözüm Deklarasyonu, 21 Mart 2005 tarihinde ise Demokratik Konfederalizm olarak kavramsallaştırdı. Öcalan'ın çözüm önerileri şu parametreleri içerdi:
►Kürtler demokratik toplum inşa edebilmek için Demokratik Konfederal sistem inşa etmelidirler. Bu sistem Ortadoğu ve tüm dünya halkları için geçerlidir. Dolayısıyla evrenseldir. Milliyetçilik ve devletçilikten uzak durur, demokratik ulusçuluğa önem verir. AB sürecini bir sentez olarak algılar. ►Devleti içermeyen demokratik ulus örgütlenmesidir. Azınlık, kültür, dil, din, cins vb. örgütlenmeyi esas alır. Üç yasal duruşu esas alır. Bu yasalar AB, üniter devlet ve Demokratik
Konfederalizm yasalarıdır. Toplumsal temelde etnik, dini, sınıfsal farklılıkları gözeten, ancak bir arada yaşatan sistemdir. Ekonomik, kültürel, sosyal, çevresel, mesleki vb. unsurların söylem tarzı, ifade biçimidir. Yüzlerce birimin bir aradalığına ve örgütlülüğüne dayanır.
►AB sürecine karşı değiliz. Bu süreci önemli buluyoruz. Ancak Kürt olgusu demokratikleşmenin temel bir olgusu olarak kabul edilmeli.
Kürtlerin demokratik, siyasal hakları yasal ve anayasal güvenceye kavuşturulmalı. Düşünce ve örgütlenme özgürlüğü önündeki engeller kaldırılmalı, serbest siyaset yapmanın tüm koşulları yaratılmalı. Siyasal ►Partiler ve Seçim Yasası demokratik ölçülere göre yeniden düzenlenmeli. Özgür ve bağımsız bir seçimin tüm koşulları yaratılmalı
►Cumhuriyetin temel niteliklerin aykırılık teşkil etmenin dışında, Kürtlerin kültürel hakları tanınmalı, Kürtler kendi kültürlerini özgürce ifade edebilmeli. Buna TV, radyo, kitap, eğitim hakkı da dahildir. Bu konuda sınırlamaya gidilmemeli, halk ne kadar istiyorsa o kadar kültürel hakları, TV, radyo, basın-yayın, eğitim hakkı verilmelidir.
►Demokratik bir Yerel Yönetim Yasası çıkarılarak, yerel yönetimlerin yetkileri artırılarak demokrasi geliştirilmeli
►Köye dönüşlerin güvenli bir şekilde sağlanması için gerekli girişimler yapılmalı, gerekli idari, hukuki, ekonomik ve sosyal tedbirler alınmalı
►Koruculuk, ekonomik ve sosyal tedbirler alınarak kaldırılmalı. Devlet içinde yuvalanmış ve hiçbir kanuni dayanağı bulunmayan gayri meşru güçler, çeteler lağvedilmeli. Meşru güçler dışında güvenlik gücü kalmamalı
►GAP Projesi çerçevesinde etkin bir planlama ve destekleme ile Bölge ekonomisi için yeni projeler geliştirilmeli
►Toplumsal barış ve demokratik katılım yasası çıkarılarak dağdakilerin, sürgündekilerin ve cezaevindekilerin yasal ve demokratik sürece katılmaları sağlanmalı
►Uzlaşma ve diyalog gelişmediği takdirde meşru savunma hakkı kullanılacak, bu çözümün bir parçası olarak ele alınacak
►Şu ana kadar yürütülen yanlış politikalardan dolayı devlet, Kürtlerden özür dilemeli
CENGİZ KORKMAZ/ www.gundemonline.org

0 Yorum: