Tuesday, October 21, 2008

Gebze'de PKK'li kadın tutuklulara saldırı

Gebze Kapalı Cezaevi'nde erkek adli tutukluların PKK'li kadın tutuklulara bıçak ve sopalarla saldırdığı bildirildi. Saldırıda 9 tutuklu yaralandı.
Gebze Kapalı Cezaevi'nde 18 Ekim günü erkek adli tutukluların PKK'li kadın tutuklulara bıçak ve sopalarla saldırdığı bildirildi. Erkek adli tutukluların 'Teröristleri öldüreceğiz', 'Vatan bölünmez' sloganlarını atarak yaptığı saldırıya, idarenin sessiz kaldığı belirtildi. Saldırı sonucunda A 3-4-5 koğuşlarında kalan PKK'li tutuklular Azime Işık, Sibel Kurt, Zeynep Taşgül, Songül Yılmaz, Şehnaz Şahin, Aslı Doğan, Ayşe Irmak, Gülbahar Altsoy ve Dilek Öz'ün yaralandığı öğrenildi.
İSTANBUL (DİHA)


 

baris_anne_eylem Kadınlardan özel savaş planı
Bezelê (Aktütün) Karakolu'na HPG'lilerin yaptığı baskının ardından Türkiye'de 'PKK nasıl durdurulur' tartışmaları yapılmaya başlandı. PKK'yi tasfiye için kimi Kürt sorununu çözelim derken, kimi doğrudan askeri yöntemi kutsamayı sürdürdü. 'Çözüm' adı altında yürütülen tüm tartışmaların odağında ise, PKK'nin tasfiyesi esas amaç olarak sunulunca, 'çözüm' tartışmaları psikolojik bir planın parçası olarak yorumlanmaktan da kurtulamadı. Söz konusu psikolojik planın çerçevesi içerisinde ise kadına özel yer verildiğinin en somut ilk işarteleri, Türkiye İş Kadınları Derneği'nin (TİKAD) Bezelê eyleminin ardından, ekim ayının ilk haftasında gerçekleştirdiği toplantıda verildi. Toplumsal barış projelerinin en önemli aktörü olan kadın, TİKAD'ın girişimiyle 'teröre karşı toplumsal bilinç uyandırmak için eylem planı'na dahil edilerek savaşın başka yüzünde figüran bir rolle kamuoyu gündemine geldi.
Psikolojik plan devrede
PKK'nin yürüttüğü eylem ve stratejilerin devletin uyguladığı karşı strateji ve planlamaları boşa çıkarması nedeniyle başlayan 'Kürt sorununa çözüm' tartışmalarının bugün Türkiye'de samimi bir çözüm hattına girmesi için daha çok fazla yolun katedilmesi gerektiğini gösteren gelişmeler basına yansımaya devam ediyor. Bir yandan 'Kürt sorununu çözün' diyen, ancak diğer yandan 'Elbette terörle mücadele edilmelidir' diyerek askeri yöntemlerden medet uman ve PKK'nin Kürt sorununun sonucu olduğu gerçeğini görmeyen akıl vermeler nasıl bir psikolojik projenin parçası olunduğunun çerçevesini de sunuyor. 'Terör' söylemiyle başlanan bir çözüm tartışması, çözümsüzlüğün bir başka yüzünün pratikleştiğinin işaretlerini taşıyor. Bezelê eylemi sonrası medyada ilk defa 'çözüm' ihtiyacının bu denli yaygın sorgulanması umut yaratmak yerine yeni psikolojik projenin boyutlarına dikkatleri çekiyor. Zira Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un göreve geldiğinden bu yana tekerlemeye dönüştürdüğü 'Terörle mücadelede sadece askeri yöntemler değil, sosyal, kültürel, ekonomik yöntemlerde devreye girmeli, topyekžn mücadele edilmeli. Terörle mücadelenin büyük kısmı psikolojiktir' anlayışı son dönem gelişmelerin alt zeminini oluşturuyor. 'Çözüm' tartışmalarıyle oluşturulacak psikolojik havayla bir yandan Kürt sorunuyla PKK'nin, ya da diğer bir deyimle halk ve PKK'nin ayrıştırılması hedeflenirken, diğer yandan bu tartışmaların belli bir gevşeme sürecine yol açması bekleniyor. Öte yandan 30 yıllık savaşta nerede ise tüm askeri yöntemlerin kullanılmış olması, çözümü gündemine almayan Türkiye'yi biraz da böylesi takkiyeci politikalara zorunlu kılıyor.
Başbuğ kadınlardan bahsetmişti
Bu politikaların içerisinde ise kadına biçilen rolün ne olduğuna dair ilk işaretlerde gelmeye başladı. Daha önce Diyarbakır ziyareti esnasında kentteki genç kadınların durumunun önemli bir nokta olduğuna, Bölge'deki kadınların eğitim ve iş hayatında aktif halin diğer bölgelere göre çok çok düşük olduğuna işaret eden Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, 'Topyekun mücadele' dediği planlamada kadınlara da özel yer vereceğini ima etmişti. Başbuğ'un açıklamaları TSK'nin Bölge'deki kadınlara dönük bakışı ve yaklaşımının ne olduğuna dair ilk resmi veriyi sunarken, Kürt kadınlarını daha çok PKK'ye katılım ve destekten alıkoyacak eğitim ve iş olanaklarının arttırılması talimatı olarak yansıdı. Ancak Bezelê baskınının ardından soruna kadınlar olarak müdahale etmekten bahseden Türkiye İş Kadınları Derneği'nin (TİKAD) açıklamaları, devletin PKK'yi tasfiye etmek için kadın faktörünü nasıl işlevselleştireceğinin başka ipuçlarını verdi.
İş kadınları Başbuğ'un izinde
Türkiye İş Kadınları Derneği (TİKAD), Hakkari'deki Bezelê (Aktütün) karakoluna yapılan saldırının ardından 'terör'e karşı toplumsal bilinç uyandırmak için bir eylem planı hazırladı! Bu amaçlı girişimin kendisi başlı başına toplumsal önyargıları derinleştirecek nitelik taşırken dernek, Conrad Otel'de düzenlediği basın toplantısında, Türkiye genelinde yapılacak üç aşamalı eylem planını açıkladı. TİKAD Başkanı Nilüfer Bulut'un açıkladığı 'Teröre Karşı Tek Ses', 'Kadınlar Olaya El Koyuyor' ve 'Hepimiz Anneyiz' başlıklı eylem planı kadın değerlerinin özgürlük ve hak talepleri karşısında nasıl kullanılacağınında ilk işaretlerini verdi.
Milliyetçi jargon'un kullanıldığı toplantıda Bulut, ''Hepimiz Anneyiz' diyen iş kadınları, çocuklarımızın cenazelerinde ağlamaktan, 'Vatan sağ olsun' demekten fazlasını yapmanın zamanının geldiğini, Aktütün Karakolu'na yapılan saldırıyı unutmayıp, unutturmayacağımızın altını çizerek, 'terör'ün üzerindeki örtüyü kaldırmak için eylem planı hazırlamıştır' sözleriyle planlarının gerçek niyetini de kamuoyuna deklare etti. TİKAD'ın bu girişimi vicdan, adalet ve barış gibi daha çok kadınla özdeşleşmiş değer yargılarının, önyargıları derinleştirecek bir psikolojik savaşın hizmetine koşması anlamına gelirken, kadın değerlerinin yeniden eril zihniyete yedeklenmesinin tipik bir örneğini oluşturdu. Bölge'de eğitimin yanı sıra ekonomik yatırımlara hız verilmesinin çözümü kendiliğinden getireceğini iddia eden TİKAD Başkan Yardımcısı Demet Sabancı ise, Başbuğ'un planının parçası olduklarının dolaylı itirafında bulundu. Toplantıya Diyarbakır'dan katılan TİKAD Üyesi Zeliha Yılmaz'ın konuşmaları ise psikolojik plana Kürt iş kadınlarının eklemlenme düzeyini göstermesi açısından çarpıcı bulundu. Yılmaz'ın 'Ben Kürt kadını ve anneyim. Diyarbakır'daki ilk bale okulunu kurdum. Bölge'de lanse edildiği gibi bir ayrım yok, hepimiz terörü lanetliyoruz. Güneydoğu birlik içindedir. Biz TİKAD'ın şehit ve terörist aileleriyle görüşmelerine yardımcı olacağız' sözleri Kürt kadınlarının en çok tepki duyduğu söylemleri oluşturdu.
Bu dil ayrıştırır, buluşturmaz
Toplantıda en ilginç konuşmayı ise yine TİKAD üyesi olan Hülya Avşar yaptı. Bölge'nin en ücra köşelerine giderek 'teröre' kurban veren annelerle görüşeceğini savunan Avşar'da tıpkı diğer kadınlar gibi annelik vurgusunu söz konusu planın odağına oturttu. Çözümün tarafların birbirine duyacağı saygı ve kabulle gelişebileceğine pek de yoğunlaşmayan toplantıdaki 'egemen' dili kullanmaktan çekinmeyen Avşar, 'Ben her şeyden önce bir anne ve bir kadınım. Son zamanlarda canımızı sıkan bu terör durumundan kurtulmak adına ben sanatçı olmaktan öte bir vatandaş olarak ne gerekirse yapacağım. Sanırım bu işi sadece anneler ve kadınlar çözecekler. Başka da yolu yok. Bu işi ancak bir teröristin, bir şehidin annesi halledebilecek. Biz annelerden başka kimsenin bu işe çözüm olamayacağını gördük' dedi. Avşar'ın tartışma yaratan bu sözleri de kadın değerlerinin eril ve egemen siyasetin ayrıştırıcı ve tahakküm yaratıcı karekterini besleyen bir unsura dönüştürülmesinin tipik örneğini oluşturdu. Söylemler psikolojik yönelimde pek çok değerin, egemen politikanın başarısına koşulmasından çekinilmeyeceğinin işaretlerini taşırken, kadınların Kürt sorununda nasıl çözüm gücü olacağına dönük tartışmaları da tetikledi. Özellikle çözümden bahsedip, çözüm yaklaşımını 'PKK'yi tasfiye'ye ve yaşananları 'terör'e indirgeyen anlayışın TİKAD'ın eylem planının da özünü oluşturması tepkileri arttırdı. TİKAD'ın açıklamalarını kadının özel savaşta etkin kullanılması isteğinin yansıması olarak değerlendiren Kürt kadınları ise, TİGAD'a güçlerini PKK'yi tasfiye'ye değil, Kürt sorununu çözmek için harcamaya çağırdı. Kürt sorununun çözümünde kadınların etkin rolü olacağına ve barışın ancak Türkiyeli kadınların güçbirliği ile geleceğine inandıklarını söyleyen Demokratik Özgür Kadın Hareketi (DÖKH) üyeleri TİGAD'ın girişimini eleştirirken, samimi çözüme her koşulda varız mesajı verdi.
Barış Anneleri TİKAD'a kızgın
TİKAD'ın söylemlerine en büyük tepkiyi ise Barış Anneleri verdi. İnisiyatiflerini kurdukları 1999'dan bu yanı asker ve gerilla anneleri olarak bir araya gelme arayışlarını sürdürdüklerini belirten Barış Anneleri İnsiyatifi 'Barış için asker ve gerilla anneleri bir araya geldiğinde çözüm gelişir' argümanını yıllardır kendilerinin kullandığını, ancak bu argümanın iş kadınları tarafından ters yüz edilerek kullanılmasını esefle karşıladıklarını bildirdiler. Acının renginin, milletinin olmadığını ve bunu en iyi annelerin bileceğini söyleyen Barış Anneleri evlatlarının kadınlar tarafından 'terörist' olarak tanımlanmasının ve kendilerinin de 'terörist annesi' olarak anılmasının çözüm samimiyetlerini ortadadan kaldırdığı düşüncesinde. Hiçbir zaman askerler için 'İşgalci ya da faşist Türk ordusu' gibi ayrıştırıcı bir dil kullanmadıklarını ve kendilerininde egemen zihniyetin önyargılarından beslenen suç tanımları ile anılmasına şiddetle karşı olduklarını söyleyen Barış Anneleri 'Birbirimizi kendi tanımlarımızla kabul etmezsek sorunu da çözümü de doğru ele alamayız' diyorlar
Avşar bizi anlayabilecek mi?
Bu savaşta kardeşini ve eşini kaybeden Barış Annesi Nazime Avras 'Ne benim kardeşim ne de eşim terörist değildir. Onlar gerilla bizde gerilla ailesiyiz. Bu savaşta ben 12 yıl önce ağabeyimi kaybettim. Bir mezarı bile yok! Bitlis'in Tatvan ilçesinde bir toplu mezarda bulunuyor ve biz yıllardır cenazesini almak için mücadele yürütüyoruz. Bunun nasıl bir duygu olduğunu o iş kadınları ve Hülya Avşar anlamak için çaba göstermeye var mı? Acılarımızı anlamadan neyin çözümünü geliştirebilirler? Eşim gerillada şehit düştü. Yıllardır iki çocuğuma bakıyorum. Bunlara rağmen ben yıllardır 'Barış' diyorum, bunun için gecemi gündüzüme katıyorum. Asker anasının acısının de ne demek olduğunu biliyorum. Acıların ayrımı olmaz. Hülya Avşar böyle bir durumun ne demek olduğunu anlayabilecek ise, o iş kadınları acıları ayrımsız sahiplenebilecek gücü gösterebileceklerse başarı gelir' dedi. İş kadınlarının kadınlar adına olaya el koyacağını duyururken 'terör' ve 'terörist' tanımını kullanmasının savaşta ısrar edenlerin tuzağına düşmek olarak tanımlayan Avras, iş kadınlarını herşeyi yerli yerine koymaya davet etti. Kurumlarının her iki tarafı barıştırmak için kurulduğuna işaret eden Avras 'Hakkarili gerilla annesi ile Trakyalı asker annesi olarak bir araya gelelim. Bizim barış çağrımız sürüyor. Hülya Avşar'da çocuklarımıza 'terörist' demeden, bizi de gerilla annesi olarak kabul ederek gelip hakiki çözüm adına bizimle buluşabilmeli, bu ona çağrımızdır' ifadelerini kullandı.
Barışa dair bilinç uyandırın!
Avşar'ın sözlerine tepki gösteren barış annesi Lütfiye Gürbüz'de öncelikle çocuklarının 'terörist' değil gerilla, kendilerinin ise çocuklarıyla gurur duyan anneler olduğunun altını çizdi. Avşar kızının dediği gibi 'Terörist annesi olarak değil, gerilla annesi olarak yıllardır barış mücadelesi verdiklerini anlatan Gürbüz, 'Biz asker şehit aileleri Derneği ile uzun yıllardır ilişkilenmeye çalışıyoruz. İnisiyatifimiz oluştuğundan bu yanı bu derneğe birleşme, birlikte akan kanı durdurma çağrısı yapıyor. 'Gelin annelerin gözyaşının rengi birdir' dedik, ama yanıt alamadık' sözleri ile yıllardır yürüttükleri çalışmaları aktardı. Avşar kızının sözlerini düzeltmesini ve gerilla anneleri demesini isteyen Gürbüz, 'Bu kirli savaşta bizim çocuklarımız ölüyor. Bu yüzden asker annelerinin yanımızda olmasını önemsiyoruz. Yıllardır bu çağrıyı yapıyoruz. Ama duyulmuyor. Şimdi tekrarlıyoruz. TİKAD ve Avşar çözümden yana samimi iseler gelsinler asker anneleri ile bizleri buluştursunlar' dedi. Gürbüz TİKAD'a 'teröre karşı toplumsal bilinç uyandırmak için eylem planı' değil, barışa ve çözüme dair bilinç uyandırmak için eylem planı hazırlamamları çağrısı yaptı.
Yüksel Genç

0 Yorum: