Tuesday, September 23, 2008

Tarihin çöplüğünde bir Nazist: Mahmut Esat Bozkurt

Başbakan Fethi Bey her iki bakanı Meclis kürsüsünde suçlamaktan çekinmez: 'Yazık ki, idaresizliği ile Kürdistan meselesini çıkaran bir insan burada beni tenkit ediyor. Aldığımız tedbirler kafidir. Lüzumsuz şiddetlerle ben elimi kana bulayamam' der
Falih Rıfkı Atay'ın aktardığına göre Hitler Mustafa Kemal için şöyle demişti: 'Mustafa Kemal'in ilk öğrencisi Musolini, ikincisi benim.' Mahmut Esat Bozkurt, daha ileri giderek Naziliğin ve faşizmin ilham kaynağının Kemalizm olduğunu söyler
Mahmut Esat Bozkurt'u sahiplenen ve onun adına ödül yarışması düzenleyen İstanbul Barosu'nun çıkardığı dergide Genel Sekreter Hüseyin Özbek imzasıyla yayınlanan yazıda bu faşist unsura övgüler dizilmekte, evrensel hukuk ölçüleri bir tarafa itilmekten rahatsızlık duyulmamaktadır

mahmut_esat_bozkurt Son günlerde yakın geçmiş tarihi kirleten unsurlar yeniden gazete sayfalarında görülür oldular. Bu unsurlardan birisi gerek icraatları, gerek demeçleri ve gerekse zihniyeti ile yakın geçmiş tarihin kirli sayfalarında boy gösteren Mahmut Esat Bozkurt. Bu kirli unsuru yakından tanımak, yakın geçmiş tarihi kavramak için oldukça önemli. Ancak ne var ki, ırkçı ve faşist Mahmut Esat Bozkurt'u sahiplenen ve onun adına ödül yarışması düzenleyen İstanbul Barosu'nun çıkardığı dergide Genel Sekreter Hüseyin Özbek imzasıyla yayınlanan yazıda bu faşist unsura övgüler dizilmekte, evrensel hukuk ölçüleri bir tarafa itilmekten rahatsızlık duyulmamaktadır.
Yargıtay Başkanvekili ve Ceza Genel Kurulu Başkanı Osman Şirin'in yeni Ceza Kanunu'nun tartışıldığı bir panelde bu yasanın 10 Şubat 2005'te yürürlüğe girmesiyle Mahmut Esat Bozkurt döneminin kapanacağını söylemesi bir dizi tartışmayı beraberinde getirmişti. Bozkurt'un laik hukuk sisteminin mimarı olduğu, bu dönemin kapandığının söylenilmesinin laik hukuk sistemine karşı olduğu yönündeki eleştirilerde Sayın Şirin'in hedef alındığı unutulmadı. Hitler'in ırkçı faşist Nazi partisi (National Sosyalism) gibi kendilerini ulusalcı sol olarak tanıtan ırkçı ve faşist çevrelerin övgüyle söz ettikleri, lanetli bir ideolojinin, resmi ideolojinin önemli bir kuramcısı olarak gördükleri ancak ne var ki özelikle Kürtlerin nefretle andıkları, ismi etrafında bu kadar gürültü kopartılan Mahmut Esat Bozkurt kimdir?
Türkiye'de Takrir-i Sükun yasasıyla beraber Tek Parti Yönetimi her türlü düşünceyi yasaklayıp muhalefet yapmayı vatan hainliği olarak değerlendirince, demokrasi düşmanı bir yığın yazar gazetelerin köşe başlarını tutup faşizmin erdemliliğinden bahseder olmuşlardı. Başta Yunus Nadi olmak üzere birçok yazar ve Hamdullah Suphi gibi yöneticiler Musolini ve Hitler hayranlığını gizlemeden açıkça bu faşist liderleri övmekte adeta birbirleriyle yarışırlar. Bunların dışında hükümette görev alanlarında bu yarıştan geri kalmadıkları görülür. Irkçılığın ve faşizmin övgüsünü yapanların başında Mustafa Kemal'in Adalet ve İktisat Bakanlığını yapmış olan Mahmut Esat Bozkurt gelir. Yahudi düşmanlığı yanında, Kürt düşmanlığını da her fırsatta söylemekten geri kalmayan Mahmut Esat Bozkurt, Mustafa Kemal'in nedense en çok sevdiği bakanlarından birisidir.
'Ben elimi kana bulayamam'
Bir dönemin uygulamalarında önemli rol oynayan, Kemalizmin ideolojik kuramcılığına soyunan Mahmut Esat Bozkut'a ilk önemli tepki Şeyh Sait İsyanı sırasında rejimin terör uygulamasını ret eden dönemin Başbakanı Fethi Beyden gelir. İçişleri Bakanı Recep Peker ile Adalet Bakanı Mahmut E. Bozkurt, Başbakan'ın şiddet uygulamaktan kaçındığını öne sürüp istifa ettiklerinde, Başbakan Fethi Bey her iki bakanı Meclis kürsüsünde suçlamaktan çekinmez: 'Yazık ki, idaresizliği ile Kürdistan meselesini çıkaran bir insan burada beni tenkit ediyor. Aldığımız tedbirler kafidir. Lüzumsuz şiddetlerle ben elimi kana bulayamam.' (1) der. Başbakan Fethi Bey'in, kabinesinde yer alan faşist ve ırkçı bakanların şiddet ve terör yanlısı politikalarına alet olmayacağı anlaşılınca, her zaman Kürtlere düşmanca yaklaşan, ne var ki, kendisi de Kürt olan İsmet İnönü'ye gün doğar.
Kürt İsmet'in Takrir-i Sükun Yasası
Irkçı ve faşist bakanların desteği ve Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal'in de onayladığı sıradan ve çok basit bir mizansenle Fethi Bey istifa etmek zorunda bırakılır. Bu mizansende Mustafa Kemal ve İsmet İnönü'nün de bulunduğu bir ortamda görevli isyan haberini veren telgrafı önce Fethi Bey'e verir. Fethi Bey sanki umursamaz bir şekilde telgrafı okur ve görevliye geri verir. Bunun üzerine Mustafa Kemal görevliye telgrafı İsmet İnönü'ye vermesini işaret eder. İsmet İnönü telgrafı okuduktan sonra sözde derin bir düşünceye dalar görünür. Bu durumu İnönü'nün derin hassasiyeti olarak algılayan Mustafa Kemal başbakanlık görevini İsmet İnönü'ye verir. Falih Rıfkı Atay'ın müfrit diye nitelendirdiği, acımasızlığı ve şiddet yanlılığıyla Kürtlerce çok yakından tanınan Kürt kökenli İsmet İnönü başbakan olur olmaz bütün ülkeyi zindana çeviren Takrir-i Sükun Yasası'nı çıkartır. Bu yasayla yönetime eleştirel yaklaşan yayın organları yasaklanır, ünlü gazeteciler tutuklanıp İstiklal Mahkemeleri'nde yargılanırlar. Yeni kurulan İnönü hükümetinde Mahmut Esat Bozkurt ve Recep Peker görev alacak ve özellikle şiddet yanlısı ve faşist kişiliğiyle Recep Peker, Tek Parti yönetiminde önemli görevler üstlenecektir.
Teorisyen Bozkurt'un Hitler hayranlığı
Mahmut Esat Bozkurt, Şey Sait İsyanı'nın şiddet ve terörle bastırılmasını savunup, binlerce masum insanın öldürülmesinde önemli rol oynar. Kemalizmin teorisyenliğini de yapan Mahmut Esat Bozkurt, Hitler'e ve Musolini'ye övgüler dizdiği Atatürk İhtilali adlı kitabında Kemalizmin, faşizm ve Nazizmle olan benzerliğini ortaya koyar. Bunun yanısıra, söz konusu kitapta Hitler gibi ari ırkını yücelterek Yahudileri aşağılamaktan da geri kalmaz.
'Ariler medeniyet kurucularıdır. İdealistlik, o kuvvettir ki, Arilerin üstünlüğünü gösterir. Yahudi Ariliğin en belirli bir zıddıdır. Yahudiler göçebe değil asalaktır.' (2)
Kemalizmin kuramcısı olarak öne çıkan Mahmut Esat Bozkurt, Kemalist Tarih Tezi'nin o denli etkisinde kalmış olmalı ki, Nazilerin üstün ırk olarak gördükleri Arilere sahip çıkmakta, Türkleri de bu ırkın bir kolu olarak benimsemektedir. Oysa Arilerin Türklerle hiçbir ilişkisi yok ama Kürtlerle ilişkili olduğu da o denli gerçek. Yahudilere olan düşmanlığı ise, kendisini Nazilerle özdeşleştirdiğinden olsa gerek; çünkü tarihte Yahudilerle Türkler arasında ciddi hiçbir sorun yaşanmamış; aksine Cumhuriyet'in kuruluş yıllarındaki Türkleştirme politikasında Yahudilerin önemli katkıları olmuştur. Dolayısıyla düşman olunacak hiçbir neden olmamasına karşın Yahudileri düşman olarak nitelendirmesi totaliter rejimlerde iktidarın düşmana olan gereksinimden kaynaklandığındandır. Halkı hayali düşmanlarla oyalayıp içteki azgın sömürüyü gizlemek despotik rejimlerin çok sık uyguladıkları yöntemlerden biridir. Resmi ideolojinin de bundan beslendiği 80 yıllık cumhuriyet tarihine bakıldığında net bir şekilde görülmektedir.
'Türkün en kötüsü, olmayanın en iyisinden iyidir'
Falih Rıfkı Atay'ın aktardığına göre Hitler Mustafa Kemal için şöyle demişti: 'Mustafa Kemal'in ilk öğrencisi Musolini, ikincisi benim.' (3) Mahmut Esat Bozkurt daha ileri giderek Naziliğin ve faşizmin ilham kaynağının Kemalizm olduğunu söyler. 'Zamanımızın bir Alman tarihçisi, gerek nasyonal sosyalizmin ve gerek faşizmin Mustafa Kemal rejiminin az çok değiştirilmiş birer şeklinden başka bir şey olmadıklarını söyler. Çok doğrudur. Çok doğru bir görüştür.' (4)
Kemalizmi faşizm ve Nazizmle eşdeğer gören ve her seferinde Atatürk'ü sözleriyle fetişleştirip ululaştıran Mahmut Esat Bozkurt, patavatsızlığı ve densizliği nedeniyle günün birinde bakanlıktan istifa etmek zorunda kalır. İstifasına neden olan hızlı Türkçülüğü, ırkçılığı ya da faşizme olan hayranlığı değil. 'Türkün en kötüsü, Türk olmayanın en iyisinden iyidir' (5) diyen Bozkurt, 21 Eylül 1930 tarihli Son Posta Gazetesi'ne verdiği demeçte, 'Benim fikrim, kanaatim şudur ki, bu memleketin kendisi Türk'tür. Öztürk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır, o da hizmetçi olmaktır. Köle olmaktır' demişti.
O yıllarda rejimin yeni bir ulus yaratmak için başta Kürtler olmak üzere diğer etnik unsurları zorla asimilasyona tabi tutmaları nedeniyle iktidar güçlerinden karşı bir ses yükselmez. Faşist ve ırkçı bakan Mahmut Esat Bozkurt'un bu demecine o günlerde başlarına her gün bomba yağan Kürtlerden de bir tepki gelmez. Ama Rum ve Ermeniler bu demeçten son derece rahatsız olarak kendi gazetelerinde tepkilerini dile getirirler. Bu tepkileri sütunlarına alan Cumhuriyet Gazetesi, 25 Eylül 1930 tarihinde şunları yazar: '...Rumca gazeteler, sabık Adliye Vekili'nin Öztürk tabirle ecnebileri değil, fakat Türk olmayan düğer unsurları kastettiği yolundaki beyanatını şiddetle tenkit ederek mumaileyhin böyle bir söz sarf ettiğine inanmak istemediklerini, yirminci asırda esaret mevcut olmadığını, böyle bir tasnifin Türkiye Cumhuriyeti'nin bariz bir vasfı mümeyyizi olan müsavat ve liberalizm prensipleriyle ve teşkilatı esasiye kanunu ile kabili telif olmadığını ve Rumların esaretten muhacereti tercih edeceklerini yazıyorlar.'
Mahmut Esat Bozkurt'un hiç ummadığı bu tepkileri yumuşatmak için istifa etmesine karşın Rumlar rahatsızlıklarını her seferinde dile getirirler. Rumların gazetelerinde bu konuyu sürekli gündemde tutmaları üzerine Bozkurt yeni bir açıklamada bulunur. Bu kez yabancıları değil de Türk olmayan diğer unsurları kastettiğini belirtir. Türk olmayan diğer unsurlar dediği, hani birçok anlı şanlı devlet büyüklerimizin 'bu memleketin asli unsurları' dedikleri ancak daha sonra Mersin'deki Ergenekon çetesinin tezgahladığı bayrak provokasyonu nedeniyle yaşanan olaylarda Genelkurmay Başkanı'nın 'sözde vatandaş' diye tabir ettiği, yine bir başka Genelkurmay Başkanının AKP hükümetine verdiği sözde e-muhtırada 'Ne mutlu Türküm demeyenler düşmandır' dediği Kürtlerin ta kendisidir. Cumhuriyet öncesi sözde Kurtuluş Savaşı'nda canını vermekten çekinmeyen, ama cumhuriyet sonrası bir dizi ink‰rla yok edilmeye çalışılan Kürtler...
Gereksiz safra gibi bir tarafa atılan Bozkurt
19 Eylül 1930 tarihli Milliyet Gazetesi'nde de '...saf Türk olmayan hiç kimsenin bu ülkede hiçbir hakkı yoktur; onlar sadece ve sadece hizmetçi ve köle olma hakkına sahiptirler. Bu gerçeği dost, düşman, herkes dağlar bile bilmek zorundadır' der.
Patavatsızlığı ile milletvekillerinin alay konusu olan Mahmut Esat Bozkurt'un istifası İsmet İnönü'yü rahatlatır. 22 Eylül 1930 tarihli Cumhuriyet Gazetesi 'Elhamdülillah' başlığıyla şöyle yazar: 'Adliye Vekili Mahmur Esat Bey'in İsmet Paşa kabinesinden çıkarılacağı haberleri nihayet tahakkuk etmiştir. Filhakika dün bir telgrafla vekaletten çekilmesi talep edilen Mahmut Esat Bey'in, istifanamesi bu sabah Başvekalete gelmiştir. Onun istifası, İsmet Paşa'yı bir kat daha kuvvetlendirdi. Her sözü, her hareketi, her işi ile (daha iki gün evvel Ödemiş'te irat ettiği nutukta ne çamlar devirmişti). İsmet Paşa kabinesine zaaf veren bu vekilin çekilmesi, Başvekili ağır bir yükten kurtardı. İsmet Paşa bunün dünden kuvvetlidir. Lüzumsuz bir safradan kurtulmuş bir balon nasıl havada yükselirse İsmet Paşa kabinesi de ondan kurtulunca efkarı umumiyede öyle yükselmiştir.' (6)
Kemalizmin ünlü kuramcısı, büyük Türkçü Mahmut Esat Bozkurt gereksiz bir safra gibi bir tarafa atılır. Sistem nasıl ki, işi biten tetikçisini ıssız bir yerde öldürdüğü gibi siyaset erbabını da suyu sıkılmış bir limon gibi bir köşeye atıverir. Bir köşeye itibarsız bir şekilde atılan Mahmut Esat Bozkurt, İsmet İnönü'den daha mı çok milliyetçiydi? Elbette hayır...
'Türkçülüğe karşı çıkanları yok edeceğiz'
İsmet İnönü'nün de aynı kanıda olduğunu birçok demecinde görmek mümkün. Şovenlikte herkesin birbirleriyle yarıştığı o günlerde, Sivas demiryolunun açılışı nedeniyle şunları söyler İnönü: 'Sadece Türk milleti bu ülkede etnik ya da ırki bir takım haklar isteyebilir. Başka hiçbir kişinin buna hakkı yoktur.' (7)
Türklerin kendi devletlerinde, etnik veya ırki bir takım hak talebinde bulunma saçmalığını bir tarafa bırakarak, İsmet İnönü'nün Bitlisli bir Kürt olduğunu belirtmiştik. İsmet İnönü'nün 22 Nisan l925 günü Türk Ocakları'nda yaptığı konuşmada, 'Biz açıkça milliyetçiyiz. Milliyetçilik bizi birleştiren tek nedendir. Türk çoğunluğunun yanında diğer unsurların hiç bir etkisi yoktur. Her ne pahasına olursa olsun, ülkemizde yaşayanları Türkleştirecek, Türklere ve Türkçülüğe karşı çıkanları yok edeceğiz. Vatana hizmet etmek isteyenler her şeyden önce Türk ve Tükçü olmalarını istiyoruz.' (8)
Kürt olduğu halde Türkçülüğü bu denli savunan İnönü hakkında Rıza Nur'un düşünceleri ise hayli ilginçtir. Lozan görüşmeleri sırasında Dışişleri Bakanı olarak Rauf Bey'in yerine İsmet İnönü'nün atanmasına önce sevindiğini yazan Rıza Nur, şöyle devam eder: 'Meğerse ben ne hata etmişim? Bir Abazanın atılmasına, fakat yerine bir Bitlisli Kürdün geçmesine neden olmuşum... Bunu Lozan'da öğrendiğim vakit bana inme iniyordu. Bir gün Lozan'da İsmet bizzat kendisi Bitlisli olduğunu, orada Türk olup olmadığını benden sordu. O vakit donup kaldım. Ne bileyim? Bu adam kendini halis bir Türk gibi gösteriyor. Sözleriyle Türkçülük yapıyor.' (9)
'ÖnceTürk, pek çok Türk sonra insan'
Atatürk milliyetçiliğini çağdaş bir ulusçuluk olarak görenlerin, Mahmut Esat Bozkurt'tan milliyetçilik üzerine öğrenecekleri çok şey var. İşte Mahmut E. Bozkurt'un kuramcılığını yaptığı Kemalist ideolojinin milliyetçilik yönü:
'Türk ve Türkçülük her şeyden üstündür. İnsanlığı çok severim. Lakin Türkçülüğü daha çok. İnsanlığı duyarım. Lakin Türklüğü daha çok fazla. Türk herşeyden üstündür. Her şey Türk içindir. Bana denmesin ki, Türk olmayanı düşünmez misin? Düşünürüm. Ama Türkü, daha çok, daha pek çok... Önce Türk, sonra insanlık, sonra başkaları..' (10)
Kendini bu denli milliyetçi gören Mahmut Esat Bozkurt aynı zamanda emperyalizmle de son derece uyumlu bir kişilik sergilemektedir. Ekonomiden sorumlu Bakan olduğu sırada, İzmir İktisat Kongresi nedeniyle Hakimiyet-i Milliye Gazetesi'ne verdiği bir demeçte şunları söyler: 'Bazı ecnebi ve ezcümle Yunan gazeteleri ve ajansları Kongre aleyhine propaganda yapıyor ve bizim ecnebi sermayesine düşman olduğumuzu iddia ediyorlar. Bunlar külliyen yalan ve iftiradır.' (11)
Mahmut Esat Bozkurt Kemalizmin önemli ideologlarından biridir. Milliyetçilik konusunda söyledikleri, katıksız Kemalizm söylemidir. Ne eksik, ne fazla... Kemalist milliyetçilik en net ifadesini Mahmut Esat Bozkurt'un yazdıklarında bulur. Ancak ne var ki, Van'da bir kışlaya adı verilen Kürt düşmanı katil Orgeneral Mustafa Muğlalı örneğinde olduğu gibi bu kirli unsurlardan toplumsal bir mutabakat sağlanılmaya çalışılması, öne çıkartılması bir tehdit unsuru olarak kullanılmıyorsa eğer bunların birer aymazlık örneği olduğu çok açıktır. Mahmut Esat Bozkurt'a tarihin çöplüğünden saygı kazandırma çabası boşuna bir uğraştır. İstanbul Barosu'nun Mahmut Esat Bozkurt adına ödül vermesi ve onun ırkçı ve faşist yönünü unutturma çabası beyhudedir. Halkların belleğinde o iflah olmaz bir Nazidir çünkü. www.gundemonline.com
MUSTAFA YELKENLİ *
*Barış ve Demokrasi Partisi Ankara İl Başkanı (myelkenli@hotmail.com)
DİPNOTLAR:
1 - Ş.S.Aydemir, Tek Adam, c.3 s.232, Remzi K. 5.Baskı 1975
2 - M.E.Bozkurt, Atatürk İhtilali, s.65 Altın K. 1967
3 - F.R.Atay, Çankaya, c.1 s.205 1937
4 - M.E.Bozkurt, Ataürk İhtilali, s.137, Altın K. 1967
5 - Cihan Yamakoğlu, M.Esat Bozkurt sayfa 49, Kültür ve Turizm Bakanlığı yayınları, 1987
6 - Arıca bakınız: Cihan Yamakoğlu, M.Esat Bozkurt, s.39 Kültür ve Turizm Bak. Y. 1987
7 - Milliyet Gazetesi, 31 Ağustos 1930
8 - Yakın Tarihimiz, s.447 Milliyet'in Tarih ve Kültür Eki
9 - Rıza Nur, Hayat ve Hatıratım, c.3 s.181-182 İşaret Y. 1992
10-Yeni Sabah Gazetesi, 23 Birincikanun 1943
11-Prof. Taner Timur, Türk Devrimi ve Sonrası, s.48, İmge Y. 3.Baskı 1994

0 Yorum: