Wednesday, September 17, 2008

Dünya değişirken DTP

Ahmet Altan-İşte şimdi dünya gerçekten değişiyor.

Yeni bir döneme giriyor.

Ve, biz de “yeni” bir aşamaya geçmenin nasıl sancılı ve ürkütücü bir şey olduğunu hep birlikte hem yaşıyor hem izliyoruz.

Biliyorsunuz, insanlık için “yeni” bir döneme geçmek biraz yürümek gibidir, bir adımını ileri attığında öbür adımın hâlâ geridedir.

Globalizmle ilk adımı attı insanlık.

Şimdi arkada kalan adımını da atmaya hazırlanıyor.

Dünya bir yandan bilgi çağına geçiyordu ama “para sahipleri” alışkanlıklarını hemen değiştiremiyorlardı.

Hâlâ eski “usul” yatırımlarını sürdürüyorlardı.

Eldeki parayla “rant” sağlamaya uğraşıyorlardı.

Ve, en büyük rantın olduğu yere akıyordu para.

En büyük rant da her zaman en riskli bölgedir.

Yüzlerce milyar dolar Amerika’daki gayrimenkul piyasasına gitti.

Paralar orada kabardı, şişti.

O sektörün taşıyabileceğinden daha fazla para birikti.

Sonunda da her şey çöktü.

O piyasayla iş yapan bütün kuruluşlar teker teker batıyor şimdi.

Onlarla ilişkili olan başka şirketler de batacak herhalde.

Kapitalizm, dünya yeni bir döneme geçerken, “geçmişte” kalanları kendi vahşi yöntemiyle temizliyor.

Onları ayıklıyor.

Bütün dünyanın canını yakarak yapıyor bunu.

Bu acıtıcı temizlikten sonra her şey durulduğunda, yeni yatırım alanlarına kayacak para.

Yeni alışkanlıklar edinecek.

Eskiyle ilişkisi büyük ölçüde kesilecek.

Aslında siyaset denilen şey, böyle hırpalayıcı büyük değişimleri önceden sezip, insanların bundan çok fazla zarar görmesini engelleyecek önlemler almaktır.

Ama her zaman böyle olmaz.

Çünkü siyasetçiler, gelecekten çok “günle” ilgilenirler.

Gelecekle ilgilenmek daha ziyade “aydınlara” düşer.

Aydınları da pek dinlemez siyasetçiler.

Sonunda da herkes acı çeker.

Bu acı, kaçınılmaz olarak yaşanacak.

Dünya daha epey sarsılır “paranın boynuzları” üstünde.

Sonra sakinleşir.

Yeni çağın eskiyle ilişkisi biraz daha kopar.

Dünya, elbette sadece “parayla” sarsılmıyor.

Paranın yer değiştirmesi, yatırım alanlarının farklılaşması, yeni buluşlar, teknolojiler, sınıfsal hareketlilikler, toplumların yapılarını, ilişkilerini, siyasetlerini de etkiliyor.

Bütün çağ değişirken, bir toplumun yapısının aynı kalması mümkün mü?

Bugün, “paranın” yarattığı depremi izlerken, bu depremin başka alanlarda görünmeyeceğini mi sanıyorsunuz?

Sanırım bizim devletimiz öyle sanıyor.

Hâlâ geçen yüzyıldaki yönetim modelini sürdürme peşindeler.

Baksanıza, Anayasa Mahkememiz yeni bir siyasi parti kapatma davasını görüşüyor.

Böyle geçmişi silip süpürerek ilerleyen bir zaman parçasında, eski alışkanlıklarda ısrar etmek sağlıklı bir sonuç verebilir mi?

Deyin ki DTP’yi kapattılar, ne olacak?

Kürt sorunu buharlaşıp uçacak mı?

Yüzyıldır halledilmeyen meseleler hal yoluna mı girecek?

Hayır.

Daha beter olacak.

Kürtler, onların siyaset yapmasına bile izin verilmediğini, kendilerine ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapıldığını düşünecekler haklı olarak.

Bunun sonucu ne olur sizce?

Silahı susturur mu bu?

Silahı, sadece insanların kendi haklarını ve isteklerini özgürce dile getirmeleri, bunun için örgütlenmeleri susturabilir.

Bu ülkenin yıllarca Kürtlere çektirmediği çile kalmadı.

Bütün bunların üstüne 2008 yılında bir kere daha partilerini kapatmak istiyorlar.

Hiç bana bunun hukuki bir süreç olduğunu söylemeyin.

Bu, bal gibi siyasi bir süreç.

Türkiye’yi yönetenler, siyasi gelecek hakkında karar verirken, Amerika’dan başlayıp bütün dünyaya yayılan ekonomik krize iyi baksınlar.

“Geçmişte kalma” diretmesi binlerce insanın geleceğini yok ederken, yüzlerce milyar doların batmasına yol açtı.

Parayı yanlış kullanmanın bir bedeli var.

Siyaseti yanlış kullanmanın da bir bedeli var.

Türkiye bu tür yanlışlarda ısrar ederek bu bedeli ödemek istiyor mu gerçekten?

Üstelik de böyle bir bedel ödememek mümkünken.

Yeni bir çağa geçiyor dünya.

Dünyanın parçası olarak Türkiye de yeni bir çağa geçmek zorunda.

İnsanlığın, “arkada kalan adımı” nasıl sancıyla kaldırdığını gördük.

Türkiye “arkadaki adım” olmakta böylesine diretirse, para dünyasında çekilen acı siyasette de çekilir.

Biz baskıları çok denedik.

Özgür ve eşit olmayı da denesek olmaz mı?

Hayat her şeyi kafamıza vurarak mı öğretmeli?

Birisi vurmadan o kafa çalışmıyor mu? taraf

0 Yorum: