Saturday, August 30, 2008

'Erdoğan onbaşı oldukça generaller konuşur'

Genelkurmay yetkililerinin devir-teslim törenlerinde son günlerde peşpeşe yaptıkları açıklamalar, Türkiye'deki askeri vesayet rejiminin düzeyini bir kez ortaya koydu. Kürt sorunundan, demokratikleşme ve laiklik konularına kadar birçok konuda konuşan askeleri, hükümet can kulağıyla dinledi. DTP Grup Başkanvekili Selahattin Demirtaş, 'Generaller karşısında onbaşı görüntüsü çizen bir Başbakan oldukça generaller konuşmaya devam eder' dedi.

buyukanit_basbug_devir_teslim_toren2

'Askeri siyaset' dönemi 

Genelkurmay'daki devir-teslim töreninde komutanların 'terörle mücadeleden' dış politikaya, ulus-devletten kültürel haklara kadar her alanda yapmış olduğu konuşmalar, iç ve dış tehdit algılamalarına dayalı olarak toplumu, kamuoyunu, medyayı, siyaseti ve hükümeti TSK'nin çizgisine çekme girişimlerinin önümüzdeki dönem ağırlık kazanacağının işaretini verdi.

Yaşar Büyükanıt sonrası gözlerin çevrildiği yeni Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ, şaşırtmadı ve askeri konulardan çok TSK'nin alanına girmeyen hemen her konuda görüşlerini dikte etmekten kaçınmadı. Ağırlıklı olarak dış politika, ulus-devlet, kültürel haklar ve laiklik konularını ele alan Başbuğ, hükümete resmen askeri bir rota çizdi. Kafkaslar'da yaşanan çatışmayla birlikte savaş rüzgarlarının yeniden esmeye başlaması orduyu da harekete geçirmiş olsa gerek. Başbuğ, hemen her konuyu askeri güvenlik çerçevesi içerisine oturtarak, Türkiye'nin önümüzdeki dönem savaş senaryolarına göre dizayn edileceğinin işaretini verdi. Bu açıdan Başbuğ döneminin siyasetin milli güvenlik çizgisine daha fazla oturtulacağı bir dönem olacağı kaydediliyor.

Toplumu biçimlendirme

Başbuğ'un değerlendirmeleri içerisinde en dikkat çekici noktalardan birini toplumu, kamuoyunu ve medyayı TSK'nin çizgisinde hareket etmeye çağıran mesajlar oluşturdu. '...Gerektiğinde kişisel çıkarlarını aşabilen, toplumun genelini ilgilendiren konularda kamuoyu oluşturabilen vatandaşlardan oluşan 'kamu çıkarını gözeten sivil toplum' oluşumuna sahip olan ülkelerin bu sorunu büyük ölçüde aştığı görülmektedir. Bu nedenle kendi çıkarları yerine, ülke çıkarlarını gözetebilen sivil toplum örgütlerine sahip olunması demokrasinin vazgeçilmez bir unsurudur' şeklindeki sözleri bunlardan biri. Küreselleşme çağında, 'Devlet', 'Birey' ve 'Özgürlük' kavramlarından birinin diğerinin aleyhine genişlemesinin tehlikeli olduğunu savunan Başbuğ, bu noktada medyayı ve iletişim araçlarını da sorumluluğa çağırmaktan geri kalmadı. Başbuğ'un dikte etmeye çalıştığı bu görüşlerin bir süre önce deşifre olan ancak Genelkurmay'ca kabul edilmeyen TSK'nin kamuoyunu kendi çizgisine çekmeyi hedeflediği 'Bilgi Destek Eylem Planı'yla örtüşmesi dikkat çekti. Sözkonusu planda TSK güdümlü kamuoyu, sivil toplum örgütü, medya ve aydın-yazar oluşturulması tasarlanıyordu. Başbuğ'un sözlerinden TSK'nin resmiyette kabul etmediği bu planı önümüzdeki dönem hayata geçirmeye çalışacağı anlaşılıyor.

Farklı kültürleri bastırma

'Terörle mücadele' başlığı altında askeri operasyonlar üzerinde fazla durmayan Başbuğ, asıl mücadele edilmesi gereken alan olarak Kürtlerin siyasal, kültürel kimlik taleplerini gösterdi. Başbuğ, farklı kültür, kimlik ve dillerin anayasal güvenceye kavuşturulması yönündeki toplumsal talepleri Türkiye'nin üniter yapısını bozacak istekler olarak gördü ve TSK'nin bunun karşısında duracağı mesajını verdi. Başbuğ'un 'Türk kimliği'ne yaptığı özel vurgu, farklı kimlik taleplerinin 'egemen kimlik'le ezilmeye çalışacağının da göstergesi durumunda. Başbuğ açıkça hükümete 'Kültürel hakları içeren yeni bir anayasaya kalkışmayın' uyarısında bulundu. 'Alt kimlikler üst kimlik haline getirilemez' diyen Başbuğ'un bu sözlerle hedef aldığı adres, 'Kürt kimliği anayasal güvence altına alınsın' diyen DTP oldu. Başbuğ, 'Kültürel alandaki düzenlemeler herhangi bir şekilde siyasal alana doğru götürülemez' diyerek, Kürtlere açıkça 'Kürtçe yayın vs gibi göstermelik düzenlemeler dışında başka bir şey beklemeyin' mesajını verdi.

Dış politika askerin emrinde

Başbuğ konuşmasında doğrudan hükümetin alanına giren Kıbrıs, Irak, Türk-Amerikan ilişkileri gibi dış politika konularında da TSK'nin görüşünü dikte etmekten kaçınmadı. Başbuğ açıkça önümüzdeki dönem Türkiye'nin dış politikasında asker ağırlığının daha fazla hissedileceğinin işaretini verdi. Bu durum ister istemez hükümet-ordu ve Türkiye-AB ilişkilerinde yeni krizlerin yaşanmasını kaçınılmaz hale getirecek. Türkiye-ABD ilişkilerini mükemmel olarak gören Başbuğ'un 'Görevlerimizden birisi de, bu işbirliğinin korunmasıdır' diyerek, TSK'nin ABD çizgisi dışına çıkmayacağının mesajını verdi. Bu da TSK'nin Ortadoğu başta olmak üzere Türkiye'nin yakın bölgesinde ABD politikaları ekseninde rol oynama isteğini yansıtıyor.

Büyükanıt'ı, Başbuğ düzeltti!

Devir-teslim töreninde PKK konusunu ağırlıklı olarak ele alan eski Genelkurmay Başkanı Büyükanıt oldu. Büyükanıt, 'Terörle mücadele'deki eşikleri sıralarken PKK'nin silahlı eylemlerinin en güçlü olduğu dönemi 1991-2003 arası yıllar olarak açıkladı ve 'Yılda 500 şehit veriyorduk' dedi. Ancak Büyükanıt'ın, bu noktada atladığı önemli bir ayrıntı oldu. O da; aynı dönem içerisinde TSK'nin de en büyük sınırötesi operasyonları gerçekleştirmiş olması. Bugün halen hava harekâtını savunan Büyükanıt, geçmişte yürütülen 'Çelik', 'Balyoz', 'Zeli' gibi büyük operasyonların da içinde yer aldığı 24 sınırötesi operasyona rağmen PKK'nin neden tasfiye edilemediğine açıklık getiremedi. Kendi dönemini 'terörle mücadeledeki' üçüncü 'büyük eşik' olarak nitelendiren Büyükanıt, 'Sınırötesi operasyonların, TSK'nın imkan ve kabiliyetlerinin bugün ulaştığı seviye hakkında bir fikir vermek için yeterli olduğunu düşünüyorum' derken yapılan operasyonların ancak ABD'nin desteğiyle gerçekleşmiş olduğunu dikkatlerden kaçırmaya çalıştı. Büyükanıt'ı düzelten ise Başbuğ oldu. Başbuğ, 'TSK ile ABD Silahlı Kuvvetleri arasındaki işbirliği ve anlayış mükemmel seviyededir' dedi.

'Kitlesel refleks' bildirileri

Büyükanıt'ın konuşmasında ilk kez 'Türk-Kürt çatışması'ndan sözetmesi de dikkatlerden kaçmadı. Büyükanıt, 'Türk ulusu uzun yıllardır yaratılmaya çalışılan bir Türk-Kürt çatışmasından, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da şiddetle kaçınmalıdır' dedi ancak, çatışma provaları en çok onun döneminde yapıldı. 2005'te Mersin Newrozu'nda Ergenekoncuların gerçekleştirdiği bayrak provokasyonu sonrası Genelkurmay 'Sözde Vatandaşlar' bildirisi yayınlamıştı. Bildiriyi o dönem Kara Kuvvetleri Komutanı olan Büyükanıt'ın kaleme aldığı iddia edilmişti. Bu bildiri sonrası her yerde Kürtlere karşı linç girişimleri başladı. Geçen yıl 8 Haziran'da Genelkurmay 'TSK'nın beklentisi; bu tür terör olaylarına karşı, yüce Türk milletinin kitlesel karşı koyma refleksini göstermesidir' şeklinde bir başka bildiri daha yayınlamış ve kamuoyunda bu bildirinin Türk-Kürt çatışmasına yol açacağı eleştirileri artınca Büyükanıt, 'Refleksten kastımız demokratik tepkidir' demişti.

Erdoğan, onbaşı görüntüsü verdikçe generaller konuşur

Yeni Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un tehdit ve uyarıları siyasette geniş yankı uyandırırken, DTP'den uyarılara tepki geldi. DTP Grup Başkanvekili Selahattin Demirtaş, 'Generaller karşısında onbaşı görüntüsü çizen bir başbakan oldukça generaller konuşmaya devam eder' dedi. Başbuğ'un laiklik ve cemaatlerle ilgili uyarılarını değerlendiren Demirtaş, Başbuğ'un mesajlarının yüzde 80'inin politik mesajlar olduğunu belirterek, Başbuğ döneminin de siyaset ağırlıklı olacağını söyledi. Bilinenlerin tekrarlandığı bir açıklama olduğunu kaydeden Demirtaş, 'Ordunun Türkiye'yi hala tehditler ülkesi gibi gördüğü ortada. Bütün söylemini, politikasını tehditler üzerinden kurmasını ise doğru bulmuyoruz. Görünen o ki İlker Başbuğ dönemi de siyaset ağırlıklı bir ordu görüntüsüyle geçecek' dedi. Hak ve özgürlükler konusunda ordunun daha demokratik yaklaşımını beklediklerini, ancak kusurun Genelkurmay da değil, Başbakanlıkta olduğunu belirten Demirtaş, 'Generaller karşısında onbaşı görüntüsü çizen bir başbakan oldukça generaller de konuşmaya devam ederler. Konuşmanın tümü mahkum edilemez ama askeri bir yetkilinin politikacılara mesaj vermesi demokrasiye aykırı' dedi. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un, 'Giderek güçlenen bazı cemaatler, ekonomiyi yönlendirmeye, sosyo-politik yaşamı biçimlendirmeye, dine bağlı bir yaşam tarzı olarak sosyal kimliklerini ortaya koymaya çalışmaktadırlar' şeklinde uyarı niteliği taşıyan sözlerine 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, 'Beyanlar çok açık, herkes çok iyi anlasın' diye değerlendirdi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ise, güçlü, modern ve etkili Türk Silahlı Kuvvetleri'nin caydırıcılığının yüksek tutulmasının ulusal bekanın kaçınılmaz bir gereği olduğunu vurgulayarak, 'Ordumuzun modernizasyonunun kesintisiz devam ettirilmesi, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel öncelikleri arasındadır. Çevremizde yaşanan gelişmeler, konunun önemini bir kez daha gözler önüne sermiştir' dedi. www.gundemonline.org

0 Yorum: